Ana SayfaGIŞTÎKONGRE VE SONRASI…

KONGRE VE SONRASI…

Yaşar Kazıcı / Yazarın diğer makaleleri için tıklayınız

Başlıktaki “sonrası…” kısmı yaşanmış olana değil yaşanacak olana (önümüze koyulmuş plana) işaret ediyor. Kongremizi gerçekleştireli ortalama 2.5 aylık bir süre oldu. Taze bir geçiş süreci içerisindeyiz. Dostlarımızın kutlamaları, medyanın ilgisi ve kongrenin nitelikli bir azınlıkla gerçekleşmesi; partimizi bütün olarak olumlu etkiledi. Bu etkilenme yalnızca parti içiyle sınırlı kalmadı; ilişki, sempatizan, taraftar halkalarına kadar ulaştı. Gerçekleştirdiğimiz kongreyle; tarihsel bir işin sorumluluğunu parti olarak üzerimize aldığımızın ilanını sonuç bildirimizi basına açıklayarak yaptık. Şimdi bu ilanın gereklerini adım adım yerine getirmenin zamanıdır.

Önceliği nereye vereceğiz? Nereye yüklenirsek başka alanlara sıçrayabiliriz? Geniş kitlelerin arayışıyla nasıl buluşabiliriz? Kongreye gitmeden bir önceki Sosyalist Mezopotamya’nın sayısında benzer sorular etrafında bir dizi beyin fırtınası yapmıştım. Kongremizde çıkan kararlar, politik ve örgütsel yönelimler teorik planda sorgulamalarımıza ışık tuttu. Kongre, ortaya atılan soruların teorik yanını doldurdu. Meselenin pratik yanının doldurulması kadro ve örgütlerimizin önlerine koyacakları çalışmalarla faaliyet içerisinde karşılanabilir.

Kürdistan’ın siyasal denkleminde partimizin; takip edilen, ulusal-sınıfsal siyasette belirli bir alanı dolduran, meseleleri birbirinden ayırt edebilen olgun bir politik hattı var. Tıpkı küçük bir çocuğun yaşından büyük şeyler (ama doğru şeyler) konuşması gibi partimizin gövdesi de küçük olmasına rağmen siyasette ifade ettiği noktalar doğru ve gövdesinden büyüktür. Söylemlerimiz halk içerisinde kabul görüyor, ilgi görüyor ve farklı çizgide olan kişiler-kurumlar tarafından da onaylanıyor ama biz neden bu saygınlığı ve doğru siyaseti örgütsel kazanıma, örgütsel güçlenmeye çeviremiyoruz? Siyasal duruşumuzun ve politik hattımızın etkisi bizi sevindirse de bu işin neden örgütsel ayağını yeterince dolduramıyor oluşumuz bizi düşündürmelidir. Eksik kaldığımız nokta neresidir?

Kolaycılığa kaçıp ‘’Yeni araçlar bulmalıyız’’ denilebilir. Özellikle de her şeyin eskidiğini, aşıldığını ilan eden post-modern anlayışın basıncı altındaysak sorunu basitçe yeni araç yaratımında görebiliriz. Ancak problem yeni bir araç yaratımı değildir problemimiz araçların etkili kullanımıdır. Mevcut araçlarımızı ne kadar etkili kullanabildik, araçlarımıza ne kadar amaçsal bakabildik? Örneğin; Sosyalist Mezopotamya’yı bir örgütlenme aracı olarak kullanabildiğimizi düşünüyor muyuz? Mevcut araçların etkili kullanımı sorusuna kendim de dahil olmak üzere yeterince işlevli kullanabildiğimi\kullanabildiğimizi düşünmüyorum. Elbette bu aracın etkin kılınmasında çaba gösteren yoldaşlarımız var ama meselemiz tekil tekil yoldaşlarımızın emeği olmadığından dolayı; mevcut aracın etkili kullanımını örgütsel davranış olarak tartışmaya açıyorum. Partimizin sesini taşıyan, görüşlerini yansıtan, mevcut basılı yayın aracımız olan Sosyalist Mezopotamya’yı örnek vermemin sebebi; yeni araçlara ihtiyacımızın olmadığının anlaşılmasını istediğim içindir. İhtiyacımız olan şey mevcut araçlarımızın etkili kullanımıdır. Eğer bu araçları etkili kullanma becerisine erişirsek mücadele bizi başka bir aşamaya taşıyacaktır. Yeni bir araç ihtiyacı ancak mücadelenin yeni bir aşamasında tartışma konusu haline gelebilir. Henüz mevcut araçların kullanımı etkili olmuş değil ve sınırlarına dayanmış veya çalışmanın ihtiyaçlarını karşılayamaz noktaya ulaşmış bir seviyede değildir. Sosyalist Mezopotamya’yı dergicilik anlayışıyla çıkarmıyoruz, sırf dergi çıkaralım diye de basmıyoruz; her şeyden önce önemli olan nokta bu kısmın bilince çıkarılmasıdır. Dergimizin okunması, maddi kaynak açısından kendini çeviren bir yerde durması, olabildiğince geniş çevrelere ulaştırılması amaçlarımız arasında olsa da bizi ilgilendiren temel nokta örgütsel bir yayınının örgütlenmeyi, kadrolaşmayı geliştirmesidir. Örgütlenmeyi geliştirmeyen yayın faaliyeti bir süre sonra biz istesek de istemesek de klasik dergicilik faaliyeti yürüten dergi çevresinin tarzına dönüşür. Bilindiği üzere dergimiz daha önceleri de aynı isimle uzun bir süre yayın hayatında yerini almıştı bugün yine aynı isimle yayın hayatına yeniden döndü. Bu bizler için bir kazanım ancak bizim derdimiz Sosyalist Mezopotamya’yı kaç sayı daha basacağımız değil kaç sayıda kaç kişiyle temas kurabileceğimiz, kaç kişiyi dergi çalışması etrafında toplayıp örgütsel yaşama kazandıracağımız olmalıdır. Yayın faaliyetinin başarısı dergimizin kaç sayıya ulaştırıldığıyla ölçülemez. Çok az sayı çıkartıp çok önemli örgütsel kazanımlar da elde edebiliriz, çok sayı çıkartıp bir insanı dahi örgütsel yapımıza dahil edememe durumuna da düşebiliriz. Yine meselenin özü olan araçların etkili kullanımı noktasına geliyoruz. Etkili bir yayın faaliyeti doğal olarak bir sonraki sayıyı çıkarır. Ama dergicilik noktasına doğru gerilersek, parti bültenini örgütlenme aracı olmaktan çıkarırsak işte o zaman Sosyalist Mezopotamya’yı kaç sayı daha çıkaracağımızı tartışmaya başlarız.

Araçlarla birlikte yöntem açısından da aynı durum geçerlidir. Sorun yeni bir yöntem bulmakta değil ve oturduğumuz yerden yeni bir yöntem de icat edilemez. Mücadelenin hiçbir noktasına; mücadelenin seyrinden ve örgütsel konumunuzdan bağımsız araç-yöntem uydurulamaz. Somut durumunuz ne ise ve mücadelenin somut ilerleyişi ne yöndeyse araç ve yöntemlerimizi buna uygun geliştirebiliriz. Kongremizden çıkan kararlar yöntem konusunda zengin yönelimleri önümüze koydu, yeni bir şeyi keşfetmedik çoktandır gündemimizde olan bir yöntemin hayata geçirilmesi üzerinde durmuş olduk. Örneğin; yerel çalışma üzerine uzun uzadıya belgemiz mevcuttur. Yerelde çalışan kadrolarımız ve örgütlerimiz bu belgeden hareketle kendi alanına ilişkin adımlar atabilir, elde ettiği deneyimlerini kendi özgünlüğüyle bu belgenin zenginleştirilmesi açısından katkılar sunabilir. Yöntem açısından sorulması gereken; kendi yerelimizi ne kadar tanıyoruz, ne kadar temas edebildik?  Hangi çalışmaları denedik, ne sonuçlar elde ettik? Çalışmamızda bir süreklilik oluşturduk mu yoksa 1 Mayıs, Newroz gibi klasik-genel halk kitlelerinin katıldığı çalışmalarla mı kendimizi sınırladık? Yöntemimizi etkili kılmak için 1 Mayıs veya Newroz yeterli veri sunmayacaktır. Bu günlerde biz alanlara çıksak da çıkmasak da bir şekilde insanların alanlara gideceği günlerdir. Ancak ne zamanki süreklileşmiş, kendi öz mahalle, sokak, kent çalışmamızın derinleşmesiyle birlikte bu genel günlere çıkarız o zaman yerel çalışma yönteminin başarısını da kortejimizde görürüz.

Toparlarsak mücadelemizde yeni bir yönteme veya yeni bir araca ihtiyacımız yoktur. Belirlenmiş yöntemleri hayata geçirmeye, mevcut araçları etkili kullanmaya ve kadro birikimini zenginleştirecek faaliyetleri önümüze koymaya ihtiyacımız vardır. Her şeyden biraz ama hiçbir şeyden tam yapmayanların tartışması olabilir sürekli bir yeniyi icat etme mantığı. Biz diyalektik felsefeye sahip olan bir hareket olarak gelişimin kendisinden bağımsız bir yeniyi düşünmeyiz ve bize yeni diye sunulan şeyin gerçek karşılığını yaşamda ararız. Bu ideolojimiz için geçerli olduğu kadar ideolojik hattımızın bileşeni olan araç, yöntem ve taktikler için de geçerlidir.

Ocak 2019

Sosyalist Mezopotamya / Sayı: 4

Derginin PDF formatı için buraya tıklayın

- Advertisment -

Recent Comments

Verified by MonsterInsights