Ana SayfaNIVÎSKARÊNKapitalizm ve ekoloji

Kapitalizm ve ekoloji

Eyüp Yalur / Yazarın diğer makaleleri için tıklayınız

“Kapitalizm gölgesini satamadığı ağacı keser” 

Karl Marks 

Kapitalizm, 16. yüzyılda ortaya çıkan üretim araçlarının özel mülkiyetin elinde olduğu ve kâr amacı ile işletilmesine dayanan bir ekonomik sistemdir. Kapitalizmi kapitalizm yapan olgular sermaye ve kârdır. Onun içindir ki canlıların yaşam alanlarını karlarına kurban ederler. 

Canlıların yaşamları için olmazsa olmazları olan havasını zehirliyor, suyunu ve toprağını kirletiyor, yeşilini yok ediyor.

Fıtratında ahlaksızlık olan kapitalizm yeraltı ve yerüstü zenginliklerini yağmalayarak, tahrip ederek sermayelerine sermaye katarken doğaya onarılması imkansız zararlar vermekte, canlıların yaşam alanlarına müdahale ederek onların sağlıklarını bozmaktadır. Çağımızın vebası kanser hastalıkları gibi ölümcül hastalıkların her geçen gün artıyor olması tesadüf olmasa gerek.

Doğa tahribatlarına, ekolojik yıkımlara karşı düzenden beslenen siyasi partiler, sarı sendikalar kör, sağır, dilsizdirler.

Doğanın talan edildiği, ekolojik dengenin yok edildiği alanlara giden siyasiler ve bazı sendikaların yöneticileri tabanlarına mesaj vermek, diri tutmak, hoş görünmek için adeta turistik gezi mahiyetinde felâket bölgelerine giderler.

Egemen sermaye sahibi bu tahribatları işçi sınıfının eliyle yapmakta, işçileri işten atmakla tehdit ediyor. Bu sermayenin işçi sınıfı ekolojik mücadeleye omuz vermesin, destek olmasın diye kullandığı bir silahtır. Görevi ülkeyi korumak ve kollamak olan güvenlik güçleri ülkenin ormanını, dağını, deresini, ovasını vs koruyanları koruyacağına ülkenin güzelliklerini yok eden sermayenin  araç gereçlerini, şantiyeye çevirdiği, tahrip ettiği bölgeyi bir avuç çevreciye karşı korumaya almaktadır.

Devlet, ormanların korunması ve sahalarının genişletilmesi için gerekli kanunları koymak ve tedbirler almak zorundadır. Akbelen’de devlet ormanı değil, ormanı yok edenleri koruyor. 

Bir bölgede sözde işletmeye açılan astarı yüzünden pahalıya mal olan altın madeni, kömür ocağı, JES, HES gibi barajların şantiye alanlarında yöre halkının çalıştırılması ya da başka kurumlarda çalışmakta olan çocuklarını işten atmakla tehdit edildikleri için yöre halkından ciddi bir karşı çıkış olmuyor.

Dersim, Kazdağları, Hasankeyf, Sinop, Mersin, Akbelen Ormanları gibi ülkenin dört bir tarafındaki güzellikler yok ediliyor.

Sivil toplum örgütleri, siyasi partiler, sendikalar hitap ettikleri geniş tabanları, seçmen kitleleri ve üretimden gelen güçleri ile genel grevi örgütlerlerse günlük yaşamı durdururlar ve iktidara geri adım artırırlar.

Sermayenin ve iktidarın ortaklaşarak örgütleyip çevreci protestocu kitlenin içine gönderdiği gizli yandaşlar ortamı provoke ederek, burası siyaset yapma yeri değildir “Burada siyaset yapmak yasak” söylemleri ile devrimci çevreci grupları, siyasi parti tabanındaki kişileri, sendika üyelerini, STK temsilcilerinin aralarına nifak sokarak bölmek ve alandan kovmak istiyorlar.

Çevresel sorunlar, tahribatlar, felaketler artık ulusal sınırları aşarak uluslararası sorunlar hâline gelmiştir. 

Çevresel sorunların önüne geçmek için uluslararası onlarca çevreci kuruluş kurulmuştur.

– Birleşmiş Milletler Çevre Programı

– Dünya Doğa ve Doğal Kaynakları Koruma Birliği

– Uluslararası Ormancılık Kuruluşları

– Dünya Doğayı Koruma Vakfı

– Greenpeace gibi

BM tahminlerine göre iklim değişikliği bu yüzyılda “bir milyar” iklim mültecisi yaratabilir.

En büyük orman tahribatı Brezilya’nın Amazon Yağmur Ormanlarında yaşanıyor. Amazon yağmur ormanlarının kesilmesi ve tahrip edilmesi küresel ısınmayı çabuklaştırır. Dünyanın akciğerlerini yok ediyor. Dünyada tüketilen temiz suyun yaklaşık yüzde yirmisi bu ormanlardan elde ediliyor.

Artık beyaz adam bu tehlikeyi görmeli ona göre hareket etmelidir. Devlet, sermayeyi korumak için varsa, çevreciler de doğayı ve çevreyi korumak için vardır.

Önceki İçerik
Sonraki İçerik
- Advertisment -

Recent Comments

Verified by MonsterInsights