Ana SayfaNIVÎSKARÊNFırat-Dicle havzası halklarına ve de doğaya geçmiş olsun!

Fırat-Dicle havzası halklarına ve de doğaya geçmiş olsun!

Sinan Çiftyürek / Yazarın diğer makaleleri için tıklayınız

Öncelikle Erzincan’dan Basra Körfezi’ne bütün halklar ve de doğa için büyük geçmiş olsun. Doğa da diyoruz çünkü İliç mega felaketin yani on milyon ton siyanürlü toprağın on yılları alacak ağır sonuçlarının yükünü doğa-çevre ve oradan da toplumlara-insanlara yansıyacak. Maalesef halklar ve çevre bugün ve geleceğin büyük sağlık sorunuyla yüz yüze.

Ailelerde “işçilerin bedenlerinin kendilerine teslim edilemeyeceği” kaygısı büyüyor! Görünen o ki iktidar bu mega felaketin ayak seslerine önceden kulak tıkadığı gibi şimdi de yeterince önemsemediği görülüyor. Önemseseydi Cumhurbaşkanı Mısır ziyaretini ertelerdi. Hem ayrıca sıkça “katil, diktatör” dediği Sisi’nin ayağına neden gitti? AKP hükümetine çağrımız şudur; Göçük altındaki işçilerin kurtarılması için bütün devlet imkanlarını harekete geçirin ve gönüllü sivil kurumların yardımlarını engellemeyin. Yani hafızalarda diri duran 6 Şubat depreminde halklara yaşattığınızı tekrarlamazsınız! Kısacası mega felaketi engellemek için yapmadığınızı bari sonuçlarını ortadan kaldırmak için yapın.

Bu en büyük sosyal terörün suçluları kim?

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar mega felaketin boyutunu şöyle açıkladı: 10 milyon metreküp bir toprak kütlesi var. Bunu elimizde imkan olsa kaldırmaya kalksak 400 bin kamyona ihtiyaç var”! İşte sonuçlar doğa ve toplumlar üzerinde on yıllarca sürecek felaketin boyutu, işte Türkiye Çernobil’i. Ve işte halklar ve çevreyi yıllarca etkileyecek en büyük sosyal terör! Zira on milyon metreküp siyanürlü toprağın yol açacağı vahim sonuçlarını tahayyül bile etmek zor!

Peki bu felaketin sorumluları kim? Şirket yönetiminde sorumluluğu olmayan birkaç mühendis ve idari personel mi? Gözaltına alınanların bu felakette birinci derece sorumluluğu yoktur. Esas sorumlu; Anagold Madencilik ile Türkiye ortakları ve bu şirketin siyanürlü altın arama faaliyetine izin veren AKP hükümetidir.

Kanada coğrafik olarak Anadolu ve Kürdistan’ın 12 katı büyüklükte. Anagold Madencilik siyanürle altın çıkarmayı kendi ülkesi Kanada’da yapmıyor da Türkiye’de yapıyor? Kürdistan ve Anadolu’da yapmasına AKP neden izin verdi? İliç köylüleri diyor ki; “Kanadalı Anagold maden şirketine kalan altın,  bize kalan ölüm”!

Maden kanunu, Türkiye Çernobil’inin atmosferi altında tartışılmalıydı.

*Tam da aylar, yıllarca “Anagold Madencilik tarafından işletilen Çöpler Altın madenin de siyanür sızıntısı var” feryatlarına rağmen iktidar yetkililerinin üretime devam etme izni vermesinin ağır sonuçları ortaya çıkmışken;

*Tam da yaşanan felaket, işçi ve çevre sağlığını belki de on yıllarca tehdit edecek çapta çıplak ortaya çıkmışken

*Tam da AKP iktidarının yandaş sermaye ve şirket gruplarının daha fazla kar uğruna işçi ve çevre sağlığının hiçe saydığı bu mega cinayet ile sere serpe ortaya serilmişken;

Tam da toplumun gözü kulağı İliç felaketi üzerinden maden ocaklarındaki icraatlarına odaklanmışken yani tam da AKP’nin suçüstü yakalanmışken; sıcağı sıcağına maden kanunu ve değişiklikleri Meclis, yerel seçimler nedeniyle kapanmadan ele alınmalıydı.

Fırat-Dicle havzası bugün ve gelecekteki on yıllarda büyük risk altında.

Çünkü Erzincan’ın İliç ilçesinde Anagold Madencilik tarafından işletilen Çöpler Altın Madeni’nde siyanürlü ve sülfürik asitli milyonlarca ton atık patladı ve dehşet verici bir hızla yerinden kopuk aktığını görüp ve 350 metre uzaklıktaki Fırat nehrine ulaşma tehlikesinin sıcaklığını koruduğu gerçeğini de düşününce dehşete kapılmamak mümkün mü? Hayır! Bugün olmasa bile önümüzdeki aylar, yıllarda kar ve yağmur sularıyla siyanürün toprağın Fırat nehrine ve çevreye karışması kaçınılmaz.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığının, kopup akan milyonlarca ton siyanürlü toprağın Fırat nehrine ulaşmasını engellemek için “Sabır Deresi’nin Fırat Nehri’ne ulaştığı menfez kapaklarını kapattık” demesi tehlikenin boyutu dikkate alındığında inandırıcı değil. Ayrıca yer altı kaynaklarının kirlettiği gerçeği yeni değil maden faaliyete başladığı andan itibaren yaşanıyordu.

Bu mega felaket büyük sağlık sorunları yarattığı ve yaratacağı gibi aynı zamanda uluslararası suç niteliğini de barındırıyor. Çünkü Barsa Körfezi ülkeleri dahil geniş bir alanı etkileme potansiyelini barındırıyor.

Demek ki yaşanan iş kazası değil cinayettir.

Özellikle yaşanan ve yaşanacak mega felaketlerin temelinde AKP’nin alelacele ve muhalefeti, ilgili sivil toplum dinamiklerini dinlemeden “teknolojik güç ve Meclis’te oy çokluğu bende” diyerek maden kanunlarını çıkardığının altını çizmemiz lazım. Çünkü AKP iktidarı; doğa, çevre ve halk sağlığıyla ilgili bilimsel araştırmalara dayalı uyarılar yapan hatta Kanada merkezli Anagold şirket ile Çalık Grubu’nca ortak işletilen Çöpler Altın Madeninin yasaklanmasını isteyen TMMO vb. meslek örgütlerinin yanı sıra yerel inisiyatiflerin feryatlarını dinlemedi hatta susturdu. Öyle ki başta yaşlı anneler, sivil kurum ve bireylerin öncülüğünde gelişen direnişleri polis jandarma zoruyla bastıran bir iktidar gerçeği var.

Yani mega cinayet davul zurna çalarak “bakın ben geliyorum” dedi. Ancak gözü kar hırsıyla hiçbir şeyi görmez olan şirketler ve bunların suç ortağı iktidar izlemekle yetindi. Bütün bunlardan dolayıdır ki; AB’nin resmi istatistik kurumu Eurosat verilerine göre Türkiye iş kazalarında Avrupa’da birinci, maden ocakları kazalarında ki işçi ölüm oranında da dünyada en üst sıralarda yer almaktadır.

Kader mi yoksa doğa yasalarının hiçe sayılması mıdır?

Bir şeyi açık konuşmamız lazım; bunlar mukadderat değil. Olsaydı Japonya ile Türkiye’de aynı şiddette yaşanan bir depremin sonuçları da en azında birbirine yakın olurdu. Ama biliyoruz ki Türkiye ile aynı şiddete gerçekleşen bir depremin yol açtığı can ve mal kaybı Türkiye’ye oranla Japonya’da çok ama çok düşük! Burada mesele yaşanan felaketler sonrası timsah göz yaşı dökmek yerine felaketlerin yaşanmasını ve gerçekleşse bile en az can ve mal kaybıyla sonuçlanmasının alt yapısını önceden hazırlamaktır.  

Sonuç olarak, Meclise taşınan madenlerle ilgili yeni değişiklikleri hedefleyen tasarı geri çekilmeli. Yaşananlar ve eleştiri-öneriler ışığında yeniden düzenlenip getirilmeli. Başta AB, birçok ülkenin kullanımını yasakladığı siyanürün kullanımı yasaklanmalı.

17. 02.2024

[email protected]

- Advertisment -

Recent Comments

Verified by MonsterInsights