Ana SayfaCIWANKÜRDİSTAN SİYASETİ VE KOMÜNİST HAREKET / SOSYALİST MEZOPOTAMYA-2

KÜRDİSTAN SİYASETİ VE KOMÜNİST HAREKET / SOSYALİST MEZOPOTAMYA-2

Kürdistan ulusal sorunu bütün bir tarihsel geçmişiyle güncel olarak ağırlığını korumaktadır. Sömürge bir ülkede yaşamanın da siyaset yapmanın da bin bir türlü zorluklarını yaşamaktayız.

Serhat Atsız / Yazarın diğer makaleleri için tıklayınız

Kürdistan siyaset arenasında meseleleri ele alışı farklı olan birçok hareket var. Bu farklılık ulusal cephenin kurulabilmesi açısından aslında değerli bir fırsattır. Genç bir komünist olarak, bir Kürt genci olarak örgütlü mücadelenin önemini, yarattığı gücü ve değerleri partili mücadele içerisinde kavradım. Kürdistanlı komünistler ulusal meselenin ağırlığını koruduğu şartlar altında herkes ÖSP saflarına katılsın demiyor, aksine anti-sömürgeci ve anti-işgalci ilkelere sahip, Kürtlerin devlet kurma hakkını savunan farklı ideolojik-politik çizgide olan bütün siyasi hareketlerin var olması gerektiğini söylüyor, bu duruşuyla da tutarlı bir ulusal politikaya sahip partimiz. Kürdistan’ın işgal altında olması, Kürdistan halklarının ezilmişliğine karşın hepimizin ulusal mücadelede elimizi taşın altına koymamız gerektiğini her defasında dile getiriyor. Ulusal birlik politikasına ayak diretmek yerine bunun önünü açmak gerekiyor. Bugün Kürdistan’da farklı ideolojiye ve politikaya sahip birçok sayıda parti bulunmakta. Yer yer, zaman zaman biz de ÖSP olarak diğer partiler ile ulusal ittifak noktasın da görüşmelerimiz oldu ve halen de çeşitli görüşmeler yapılıyor.  Ancak ne yazık ki tam anlamı ile ulusal ittifak noktasında elle tutulur adımlar atıldığından söz edemiyoruz. Bu sorun Kürdistan’daki bütün partilerin ortak problemidir. Sömürgecilik ne ulusal hareketi örgütleyenlerin ne de azınlıkta kalan partilerin sorunudur, bu bir halkın topyekun bütün kurumlarının kendi güç ve renkleriyle sorumluluk alması, birlik olması gereken bir sorundur.

Henüz üzerinden çok da fazla zaman geçmedi, önce Güney’de (Başur) Kerkük’ün işgal edilmesi daha sonrasında ise Batı’da (Rojava) Êfrin’in Türk devleti tarafından işgal edildiği dönemde bile bizler Kuzey’de (Bakur)  tek bir ses bile çıkaramaz hale gelmiş durumdayız. Bu durumu özellikle Kürdistanlı komünistlerin tartışması gerekmektedir.  Amed’ten yani Kuzey Kürdistan’dan kalkan savaş uçakları hemen Batı’da şehirlerimizi, insanlarımızı bombaladı. Kürdistan’ın güncel durumu bu denli trajikomik bir hal almışken bizim yapmamız gereken ulusal mücadelede hepimizin bir araya gelebileceği koşulları oluşturmaktır. Bugün tüm Kürtleri; komünistinden yurtseverine, milliyetçisinden İslamcısına kadar ortak olarak bizi ilgilendiren mesele ulusal meseledir.

Biz Kürdistanlı komünistler olarak Kürdistan meselesi ile ilgilenen tüm Kürdistani güçlerin; sömürgecilik karşısında ulusal bir cephe ruhuyla birleşmesi gerektiğini savunuyoruz. Sömürgeciler, mevcut koşullar da mevzu bahis vatan millet Sakarya veyahut söz konusu Kürt düşmanlığı olunca AKP, MHP ve CHP’siyle birleşebiliyorlar. Peki, bizler neden mevzu bahis Kürtler veya Kürdistan olunca bir araya gelemiyoruz, neden birleşemiyoruz?

Kürdistan’ın ulusal sorununun yanı sıra sınıfsal sorununun da olduğunu atlamamalıyız. Bugün Kürdistan’ın en acil sorunu elbette ulusal sorunudur. Fakat biz komünistlerin yürüttüğü mücadele sadece ulusal mücadele ile sınırlı değildir.  Kürdistan’ın ağır ve acımasız koşullarını içinde bulunduğumuz yaşam pratiğinde yeterince net görebiliyoruz. Binlerce insanımız sefalet koşullarında hayatta kalmaya çalışıyor. Bunun yanı sıra binlerce oyun çağında ki çocuğumuz küçük yaşta çalışmak zorunda bırakılıyor. Sur ile Diclekent, Bağlar ile Gaziler ayrımı bize özelde Amed’in genelde ise Kürdistan’ın sosyal ve sınıfsal sorununu net bir şekilde göstermektedir. Kürt ulusal cephesinin örülebilmesinde emek yüzünü mutlaka Komünistler temsil edecektir, etmelidir.

Kürdistan halkı emekçi bir halktır, Kürdistan halklarının büyük bir kısmı emeğini satarak yaşamını sürdürmektedir. Dağda savaşan, ovada siyaset yapan, Türkiye metropollerinde çalışırken sırf Kürt olduğu için linç edilen emekçi-işçi-köylü insanlardan oluşmaktadır. Kürt ulusu hem ulusal hem de sınıfsal sorunuyla boğuşmaktadır. Kürdistan’daki ciddi oranda ki işsizliğin yanı sıra, çalışan nüfus ise günde 12 saat gibi insanlık dışı koşullarda çalışmakta evine ekmeğini zor bela götürebilmektedir. Avrupa’nın 1800’lü yıllarında ki koşulların tıpa tıp aynısını aradan 200 yıl geçmesine rağmen Kürdistan’da 2018 yılında yaşamaktayız. Bizler kuracağımız ülkenin emekçilerin ülkesi olmasını ve emeğin köleleşmekten kurtulmasını istiyoruz.

Bizler bugün yürüttüğümüz mücadeleyi sömürgecilerin, işgalcilerin dayatmış olduğu “yasallığa” göre değil, haklı olan mücadelemizin ve bu haklılığın meşruluğuna dayanıyoruz. Ve yürütmekte olduğumuz mücadelemizi; yüz yıllardır ezilen, katliamlara uğratılan, sömürülen ve ülkesi işgal edilen bir halkın haklı olan meşruluğundan alıyoruz. Bugün Kürtler, bütün dünyada artık tanınıyor ve biliniyor. Eğer bugün dilimizi geçmiş yıllara göre daha rahat konuşabiliyorsak, her yerde Kürt olduğumuzu söyleyebiliyorsak bu bize sömürgeci-işgalci düzenin sağladığı lütuf değildir, Kürtlerin yüzyıllardır uğruna büyük bedeller ödeyerek verdikleri mücadelelerin kazanımlarıdır. Biz Kürdistan komünistleri yaptığımız siyaseti ve politikayı sömürgeci devletin yasalarına göre değil, Kürdistan’ın realitesine göre yapıyoruz. TC devleti nezdinde resmi bir kurum olmamız; sömürgeci devletin yasaklarına ve yasalarına harfiyen uyacağımız anlamına gelmiyor. Kürdistan’ın gerçekliği, sömürgeci devletin yasalarının üzerindedir. Kürdistan realitesi karşısında sömürgeci devletin yasaları kağıt parçasından ibarettir. Yıllarca TC’nin yasaları Kürt ve Kürtçe yoktur dedi, ancak bugün ise (AKP’nin Kürtçe kendi propagandasını yaptığı) TRT Şeş isminde TV kanalı açmak zorunda kalıyorlar. Sadece bu bile Kürdistan gerçekliğinin TC yasalarının üzerinde olduğunu ispat etmeye yeter de artar bile. Bugün hangi kazanımları elde etmişsek emin olabiliriz ki yasalara göre hareket ettiğimizden değil, Kürdistan davasının haklılığına ve meşruluğuna dayandığımız için kazanmışızdır.

Kürdistan’da yürütülen mücadele haklıdır ve halkın mücadelesidir. Hiçbir güç, hiçbir kuvvet halk hareketinin önüne geçemez. Biz bu noktada halkın gücünü esas alıyoruz. Serhıldanlara, raperinlere güveniyoruz. Sömürgeciler her zaman halklardan korkmuşlardır. İşte biz tamda bu nokta da halkın sokağa, mahalleye, şehre ve tüm Kürdistan’a müdahale etmesi gerektiğini savunuyoruz. Elbette bu müdahale ancak devrimci bir akılla ve devrimci bir öncüyle gerçekleşebilir. Kürdistanlı komünistler bu iddiayı taşımaktadırlar.

Kürdistan’da kaçak güreşmenin vakti ve zamanı çoktan geçmiştir. Dost-düşman ayrımı ve tanımı net yapılmalıdır. Halkın dostları kimlerdir? Halkın düşmanları kimlerdir? Bu sorulara kesin cevaplar ve tanımlamalar yapmalıyız.

Sosyalist Mezopotamya / Sayı: 2 / Haziran 2018

 

Derginin PDF formatı için buraya tıklayınız

 

- Advertisment -

Recent Comments

Verified by MonsterInsights