Ana SayfaNIVÎSKARÊNKürt siyasetinde gerilim, çare ve çağrı!

Kürt siyasetinde gerilim, çare ve çağrı!

Sinan Çiftyürek / Yazarın diğer makaleleri için tıklayınız

Kürdistan’ın merkezinde yer aldığı coğrafya da tam bir gerilim-çatışma sarmalı yaşanıyor. Ukrayna-Rusya savaşının süren savaşına Güney Kafkasya’da Ermenistan-Azerbaycan savaş gerilimi eklendi ki Türkiye ve İran’ı da içerisine çekme potansiyelini içermektedir. Rojava Kürdistan’ı ve Suriye üzerinde süren diplomatik ve savaş hamleleri yeni patlamalara gebe gerilimleri içeriyor.

Türkiye’nin, “Hindistan-Ortadoğu-Avrupa Ekonomik Koridoru” projesine dahil edilmemesinin de hayal kırıklığıyla daha fazla sarıldığı Basra-Ovaköy Demiryolu ve Karayolu resmi adıyla “Türkiye-Irak Kalkınma Yolu Projesi” başta Kürdistan kazanımları üzerinde olmak üzere ciddi sonuçlara yol açacak gerilimleri içermektedir. Erdoğan, Türkiye-Irak Kalkınma Yolu Projesine ilişkin, “Atacağımız böyle bir adımla yeni bir dünyayı inşa etme fırsatını bulacağız. Körfez ülkelerinin çok kararlı olduğunu gördük. Biz de kararlıyız” demesi boşuna değil. Çünkü bu yol ile en başta Kürdistan Bölgesel Yönetimin ticaret kapısı olan Habur sınır kapısı bay pas edilecek. Bugün demiryolu ve karayolu olarak planlanan projeye (tabi gerçekleşirse) yarın Irak ve hatta Kürdistan petrol ile doğalgazını taşıyacak boru hatlarının eklenmesi de kuvvetle muhtemeldir. Görülüyor ki bu projeyle Türkiye ile Irak’ın birden fazla hedefi var ama en önemlisinin, Kürdistan Bölgesel Yönetiminin konfederal statüsünü tasfiye ya da kadük hale getirmek bulunuyor. Ayrıca Güney ve Rojava Kürdistanı arasına yeni güvenlik duvarı örülecek çünkü Irak ile Türkiye hatta Körfez ülkeleri “Kalkınma yolu” projelerini savunmak adına Kürdistan’a karşı daha sıkı ittifaka gidebilirler. Bu proje de şimdiden yeni gerilim ve çatışma öğelerini içeriyor.

Kuzey ve Doğu Kürdistan’ın siyasi statü kazanmaması için Kürdistan Bölgesi ile Özerk Rojava’nın statülerinin kaldırılmasına odaklanan Türkiye ve İran öncülüğündeki sömürgeci rejimler; Efrin’den Kamışlo, Kerkük, Süleymaniye’ye saldırılarını aralıksız sürdürüyorlar. Yani Kürt halkının 150 yıllık kazanımları sömürgeci kıskacın tehdidi altında. Kürdistan Bölgesel Yönetimi, İran-Türkiye-Irak devletlerinin kıskacında. Sömürgeciler her geçen gün kıskacı farklı araç ve yöntemlerle daraltıyorlar. Türkiye Kuzeyden, İran Doğu’dan ve Irak, Güney ile içeriden mengeneyi sıkıştırıyor. Özerk Rojava’da benzer üçlü hatta dörtlü kıskaç altında!

Türkiye, Kürdistan Yönetimine “PKK’yi çıkart yoksa işgal ederim” diyor ve her gün Duhok’tan Efrin’e birden fazla saldırı düzenliyor. İran ise “ya Doğu Kürdistan Peşmergelerini silahsızlandırırsın ya da işgal ederim” basıcıyla işgal tehdidini sürdürüyor. KNK’nin Hewler temsilcisi ile Süleymaniye Erbet ilçesi Tarım Havaalanının bombalamasıyla üç Peşmerge’nin katledilmeleri saldırıların son halkalar. Ayrıca Irak ile Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin mali Bütçe, Kerkük ve 140. Madde kapsamındaki diğer Kürt kentleri vb. gerilimleri de var.

Bu koşullarda dört Kürdistan parçası ile Diasporada halkımızın gözü kulağı bir yandan sömürgeci plan ve saldırılarda. Diğer yandan bu çapraz saldırılara karşı tam da ulusal birliğin sağlanması gerektiği süreçte Kürt siyasetinde yaşanan iç gerilimde. Siyaset kadrosu ve halk adeta günlük hatta anlık iç siyasi gerilimle ilgili gelişmeleri takip ediyor çünkü halkımızın kazanımları var olma yok olma ikilemiyle yüz yüze.

Kürt siyasetinin belli başlı iç gerilim noktaları

Yukarıda özetlediğimiz Bölgesel gerilim ve çatışmalar, Kürt siyasetinin yaşadığı iç geriliminin de girdileri. Ama halen Birakuji riskini de taşıyan Kürt siyasetindeki iç gerilimin temelinde özgün belli başlı neden veya olgular da var. Özetle:

*Son yıllarda yaşanan sorun ve gerilimin ana kaynağı, gerilim yaşayan tarafların ayrı askeri ordularıyla küçük bir coğrafik alanda iç içe, burun buruna yaşıyor olmaları. Tarafların niyetlerinden bağımsız gerilim üreten coğrafik zeminden söz ediyoruz. Örneğin Kürdistan Bölgesel Hükümeti ya da KDP için “Sîdekan ve Biradost Bölgesine yeni askeri sevkiyat yapıyor” denilirken, Hükümet veya KDP ise “biz yönetimimiz altında olan toprağımıza askeri sevkiyat yapıyoruz” diyor. PKK de “biz Kürdistan’dayız burası bizim ülkemiz” diyor. Şunu da ekleyelim söz konusu alan sömürgecilerin de işgal hedefiyle saldırıp çatıştığı daracık bir alan.

*Kürdistan’ın dörde bölünmüş olmasının yol açtığı tarihsel trajedinin sonuçlarından biri olarak, belli başlı Kürt partilerinin izlediği “düşmanımın düşmanı dostumdur” siyaseti nedeniyle PDK ve PKK’nin öncelikli sömürgeci düşman hedeflerinin farklı olması da gerilim üretir. Ve bu farklılıkları asgariye düşürecek Ulusal Kongre’nin olmaması da gerilim üreten iklimi ağırlaştırır.

*Belli başlı Kürt partilerinin somutta PDK ile PKK’nin sömürgeci kuşatma altında bile halen birbirinden tehdit algılamayı sürdürmeleri gerilimin üreten diğer nokta. Yani halkımızın 150 yıllık ulusal bağımsızlık mücadelesinde elde ettiği büyük kazanımı olarak; Kürdistan Bölgesel Yönetimi ile Özerk Rojava’nın statülerine karşı sömürgeci rejimlerim ortak saldırıları sürerken bile Kürt Partilerinin halen birbirini tehdit görmeleri!

*Ve önemlisi adeta mayın tarlasına dönüştürülen küçük coğrafyada Kürt partileri arasındaki gerilim noktalarına sürekli benzin döken Türkiye, İran faktörü de var.

Çare, tarafların birbirine dokunup diyalog kurmalarında!

Bu şartlarda Kürt siyaseti arasındaki çelişki ve gerilim noktaları zayıflatılabilir ama asla kökten ortadan kaldıramaz. Peki özetlediğimiz gerilim zemininden hareketle ne yapılabilir? Önce olmayacakları belirtelim; biz hep birlikte “kahrolsun falan parti” desek de yaşanan gerilimi düşürmez hatta tersi etki yapar. Ve hedef alınan Parti Ulusal Kongre’nin olmazsa olmaz bileşenlerinden biri olup yarın kapısı çalınacaksa köprüleri yıkacak adımlardan uzak durmalım.

Çare; gerilimi doğrudan yaşayan tarafların kendisindedir. Taraflar arası doğrudan diyalog kurulmasındadır! Çare, tarafların el sıkışmalarındadır! Düşünebiliyor musunuz her bir Kürt ulusal özgürlük ve bağımsızlık mücadelesinin 40, 50 yılını omuzlamış yöneticilerin göz göze gelip el sıkışmalarını! Bunun gerilimi yumuşatacağına inanıyorum! Mam Celal (Talabani) PDK ile YNK geriliminin yüksek olduğu günlerde kendi Parti yönetimine haber vermeden (haber versem izin vermezlerdi diyor) Kek Mesut Barzani’ye telefon eder ve “mekanına görüşmeye geliyorum” deyip sadece iki-üç korumasıyla atlayıp gider ve sıcak karşılanır tansiyon düşürülür.

Çare, gerilim noktalarını yumuşatacak kapsayıcı bir komisyonun Kuzey Kürdistan’da kalıcı kurulmasıdır. Bunun üzerinde herkes düşünmelidir.

Nihayet çare, gerilimi yaşayan Kürt tarafların, İran ve Türkiye’nin kıskaç, saldırı ve işgallerine karşı ortak mücadele etmeleri. Federal Kürdistan ve Özerk Rojava bugün “Gemisini kurtaran kaptan” siyasetini sürdürürse ikisi için de yıkım getirir. Bunu yapamıyorlarsa en azından aralarındaki gerilimi miniminize edebilirler. Tecrübeyle sabittir; Osmanlı’da oyun, Acem’de entrika bitmez!

ÇAĞRIMIZ, tarafların doğrudan diyalog kurup yüz yüze görüşmeleri! Kürt basınına da ÇAĞRIMIZ var! Kürt basınının, ulusal ittifak yolunda Kürt siyaseti arasında güven artırıcı adımların geliştirilmesine katkı yapacak bir dil kullanmalı! Bu halkımızın özgürlük mücadelesine büyük katkı yapacak. 21.09.2023

[email protected]

Önceki İçerik
Sonraki İçerik
- Advertisment -

Recent Comments

Verified by MonsterInsights