Ana SayfaGIŞTÎKAPİTALİSTLERİN SİNSİ OYUNLARI-3

KAPİTALİSTLERİN SİNSİ OYUNLARI-3

Doksanlı yıllar. Adıyaman’da petrol arama, sondaj ve üretim çalışmalarına hız verilmişti. Dolayısıyla ham petrol üretimi de arttı. Batman’dan yönetilmesi güçleşince, yeni bir bölge müdürlüğü kuruldu. Bu aynı zamanda siyasal iktidarın politik bir yatırım ve vaatlerinden biri idi. Hal böyle olunca yeni bir Petrol-İş sendika şubesine de ihtiyaç duyuldu. Şube kurulması için yeterli üyeye sahipti. Genel merkez kararıyla öncü işçiler ve profesyonel sendikacı Hayrettin ÖZGEN başkanlığında mütevelli heyeti oluşturularak sendika kurulup çalışmalarına başladı.

MUSTAFA KORKMAZ / Yazarın diğer makaleleri için tıklayınız

Sendika kuruldu kurulmasına da ancak, bütün yerel gerici güçler harekete geçti. Meğer sendikacılığın meraklısı ne kadar çokmuş. İşçilerin, işçi sınıfının ne kadar dostu savunucusu varmış. Herkes bir yerlerden müdahale etmeye başladı.

Tarikatlar, cemaatler, gerici faşist parti ve dernekler, derin güçler ve işveren her türlü müdahaleyi yapmaya başladılar. İşçi lokalleri farklı kesimlerle dolup taşmaya başladı. Sendikacılık hakkında kim ne biliyorsa ya da ne öğretilmişse konuşuluyor, fikirler havada uçuşuyordu.

Tabi bu yıllar Kürt özgürlük hareketinin kendini iyiden iyiye hissettirdiği, sınıf bilinçli işçilerin de varlığını koruduğu yıllar.

Hepsinin ortak amacı, ortak propagandası, yerel gericiliği, yerel milliyetçiliği, mezhepçiliği ve ırkçılığı kullanarak ilerici, yurtsever, demokrat, devrimci ve sosyalist kimlikli işçilerin tasfiyesi üzerine bir çalışma yürütülüyordu.

Petrol-İş işyeri sendika temsilcileri Mehmet DÖNMEZ, Bişar KAYA, Mehmet AYDIN, Ali Seydi ÖZER ve diğer işyeri temsilcileri gözle görülür bir mücadele yürütüyor, mücadeleye devam ediyorlardı. İşçilerin de bu arkadaşlardan, mücadelesinden, mücadeleci kişiliklerinden ve samimiyetlerinden kuşkuları yoktu. İşçiler temsilcilerine güveniyorlar ve her türlü desteği veriyorlardı. Bu da işvereni, egemen güçleri kara kara düşündürdüğü gibi korkutuyordu da. Sınıfsal ve ulusal özgürlük talepleri olan Batman Petrol-iş gibi ikinci bir sendika istemiyorlardı Kürdistan’da. Sendikanın kurucuları arasında bu öncü işçiler olduğu için, kurulacak olan sendika şubesi de doğal olarak içinden kopup geldiği, Batman şubesinin izlerini, mücadeleci geleneğini taşıyacaktı. İşverenlerin ve gerici güçlerin istediği türden bir sendika olmayacaktı. Öylede oldu, saldırılara uzun süre dayandı.

Kara propaganda makineleri çalışmaya başlamıştı.

– Adıyaman’ı Adıyamanlılar yönetmeliydi. Gayet masumane bir talep gibi görünsede bu söylemin içinde bin tane hinoğlu hinlik vardı.

-Sendikada vatanseverler olmalıydı. Sanki diğer işçiler vatan sevmezdi.

-Sendika yönetiminde Müslümanlar olmalıydı. Diğer işçiler Gayrimüslim mi idi acaba. Müslümandan kastettikleri cemaatlerdi. İşin ilginç tarafı Kürt işçiler daha dindar bu talepleri ileri sürenlerin büyük çoğunluğu ise daha seküler bir yaşam tarzına sahiplerdi.

Düşünce özgürlüğünden dem vurarak sendikaya neden Zaman, Türkiye, Tercüman gibi gazeteler alınmıyordu diye eleştiriler geliyordu. Oysaki bu ve benzeri gazeteler işçi düşmanı gazetelerdi. İşçiler lehine hiçbir haberi yazıp yayınlamadıkları gibi hükümetin sözcülüğüne soyunarak, işçileri kan emciler olarak lanse etmekten geri durmuyorlardı. Şimdi olduğu gibi.

Herkes kendi memleketinde çalışsın. Bunu da Karadeniz ve İç Anadolu’dan gelip Adıyaman’da çalışanlar, Kürt işçileri kastederek, Adıyaman’daki yerel gericilere söyletiyorlardı. Halbuki bunları söyleyen ve söyletenler Batman, Siirt, Mardin ve Diyarbakır’da uzun yıllar çalışanlardı.

Kürtleri kastederek teröristlerle çalışmak istemiyoruz söylemlerini ise özellikle Adıyamanlı Kürt işçilere söyletiyorlardı. Karalama kampanyası ve söylemleri uzayıp gidiyordu. 

Adıyaman’daki işçi profili de oldukça ilginçti. Her bölgeden bir gurup vardı. Denge unsuru olarak ve işveren istediği oyunu kursun diye çalışan personel ona göre şekillendirilmişti. Mesela güvenlikçi olarak çalışanlar genellikle İç Anadolu’dan ve Kürtlere karşı savaştırılan askerlerden seçilmişlerdi. İlerleyen zamanlarda işçi statüsüne geçip sendikalı oldular. Bu da daha sonraki sendika yönetimlerinin şekillenmesinde önemli rol oynayacaktı. Güvenlik çalışanlarının sendikalı olması görünüşte bir kazanımdı. Sendikanın üye sayısı ve aidat gelirinde belli bir artış göze çarpıyordu. Ancak asıl kazanan her zaman olduğu gibi işveren olmuştu. Çünkü işveren uzun yıllar değiştiremediği sendika yönetimini hiç çaba harcamadan değiştirivermişti.

1993 yılının ocak ayı,15 kişilik bir işçi gurubu Batman’dan Adıyaman’a tayinimiz çıkmıştı. Daha doğrusu becayiş yani yer değiştirme yapmıştık. Kendi memleketimizde çalışacaktık. İlgili ünitelere kayıt işlemlerimizi yaptırdıktan sonra bizi yönlendiren arkadaş bir de hemşerinizi ziyaret edin diye bize telkinde bulunmuştu. Biz de tavsiyeye uyarak o zamanki bölge müdür yardımcısını ziyaret ettik. Gayet sıcak bir karşılama oldu.

– Hemşerilerim hoş geldiniz.

-Ben sizin gelmeniz için çok uğraştım, ama sonunda başardım işte.

-Ben sizin abinizim, babanızım, ne sorununuz olursa bana gelin.

-Benim ve şirketimizin sizlere çok ihtiyacı var. Sizlerle iyi şeyler yapacağız.

– Arkanızda önce Allah sonra ben varım.

-Sendikaya falan takılmayın. Siz işinize bakın, sendika olacaksa da yönetimde Adıyamanlılar olmalı.

Halbuki söylenenler gerçekçi değildi ve içimden gülüyordum bu söylenenlere acı da olsa.

-Gerekirse kendi sendikanızı kurun diyerek de baklayı ağzından çıkarmıştı.

Devlete ait bir kurumun makam arabalarıyla çeşitli sendikal çalışmalar, açıktan açığa yürütüldü. Ama başaramadılar.

Bu tarz söylemler epeyce kafa karışıklığı ve tahribat yarattı işçilerde. İşçiler arasına atılan bu kötülük tohumları daha sonraları meyvesini verdi. Sayılamayacak kadar vaatler verildi. Akla hayale gelmeyecek iftiralar atıldı. Yıpratma politikaları izlendi.

Sınıf bilinçli işçilerin ve Batman’daki Petrol-İş yöneticilerinin o zamanki iradi müdahalesiyle sorun çözülmüştü.

On beş yıl gecikmeli olarak, faşist gerici ve işveren taraftarları sendika yönetimine gelebildi.

Yeni Petrol-İş yönetimine gelenlerin ilk işi ne oldu derseniz, hemen söyleyeyim. Bu faşist ve gerici zihniyet, kendilerinin tasarladığı bir provokasyonla ilk 1 Mayıs’ta daha alana kavuşmadan işçilerin güvenliği yok diye, yürüyüş kortejini terk ettiler. 1 Mayıs kutlamaları ve birçok eylemde öncü olan Petrol-İş sendikasını bir daha alanlarda göremez olduk. En son 2018 1 Mayıs’ını Hatay’da Türk-İş ve diğer gerici sendikalar ile mehter marşları eşliğinde, Afrin’in işgalini kutluyorlardı.

30 Haziran 2020

İŞ CİNAYETİ VE TESELLİ YEMEĞİ

Daha yedi mevsimlik işçinin acısı yüreklerdeyken, yürekleri yakmaya devam ederken, Hendek’teki Havai fişek fabrikası korkunç bir şekilde patladı. Yedi işçi, yedi can, yedi insan daha yok oldu. Cumhurbaşkanının talimatlarıyla bakan ve yetkililer orada bitivermişlerdi. Patlayan fabrikanın sahibi MÜSİAD Sakarya şube başkanı Yaşar Coşkun olunca herkes geçmiş olsun dileklerini iletmek için sıraya girdi, sömürücüler bir araya geldi. Bu zor günde başkanlarına destek olmalıydılar. Aynı şey kendilerinin de başına gelebilirdi, geliyordu. Can kayıplarının o kadar da önemi yoktu onlar için. Bu gibi işyerlerindeki kazalar, ölümler fıtrattandır denilip üzeri örtülmeye çalışılıyordu. Hemen büyük bir yemek daveti düzenlediler. Yemek güzel geçti, herkes üzerine ne düşüyorsa, ellerinden ne geliyorsa yapacaklarını söylemeyi ihmal etmediler. Tıpkı diğer facialarda olduğu gibi, patronlar her zamanki gibi çok kıymetliydi. Ölen ve yaralananlar rakamlardan ibaretti onlar için. İşin kötü yanı verilen yemek yukarıda kabul edilmemiş olacak ki bir patlama daha oldu. Üç can daha gitti. İhmaller zinciri birbirini izliyordu.

Oysa biz işçiler ve toplum olarak beklerdik ki ülkeyi yönetenler, iş yeri sahibine geçmiş olsun sırasına girmek yerine ‘’göz göre göre gelen’’ bu patlamanın bu ölümlerin hesabını sorsunlar.

Bir kez daha yineliyor ve haykırıyoruz.

 İş kazalarının nedeni fıtrattan değil ihmaldendir.

Aşırı kar hırsındandır.

Kapasitenin dışında aşırı üretim yapmaktır.

Bütün eksiklikleri, çalışma koşullarına aykırı kuralları denetlemekte birinci derecede etkin ve yetkin güç olan sendikanın olmayışıdır.

Ana kural en kötü sendika, sendikasızlıktan iyidir.

Hayat bizi mücadeleye, örgütlenmeye ve sendikalı olmaya çağırıyor.

Tüm sayıların PDF formatı için aşağıdaki bağlantılara tıklayın

Sayı-1

Sayı-2

Sayı-3

Sayı-4

Sayı-5

Sayı-6

Sayı-7

Sayı-8

Sayı-9

- Advertisment -

Recent Comments

Verified by MonsterInsights