Adı Zelxê Çelik Semsur’lu ve 85 yaşında. Bir oğlu bizim yoldaşımız imiş diğer oğlu 27 yıl önce O’nun tabiriyle “Çu çiya” (dağa gitmiş) ve 25 yıldan beri haber alamıyormuş.
Biz 24 Ekim sabahı yoldaşlarla Pazarcık’a geldik ve oradan ikiye ayrıldık. Ben, Mahmut Lekesiz yoldaşla Yarbaşı köyün gittik orada da bir toplantı yapmak için.
Öğlen yemeğinin ardından ev sahipleri Mahmut yoldaş ile birlikte araziye gittiler ben çalışmak için evde kaldım. Oda da yalnız çalışıyordum ki pencerenin önünde bir nenenin elinde bastonu ile gidip-gelip bana baktığını fark ettim. Önce komşudur filan ilgilenmedim fakat pencerenin önünde oyalandığını ve bana tekrar tekrar baktığını görünce Kürtçe “dayi merhaba tû çi dikiye” diye seslendim. Pencereden biraz konuştuk baktım bana ilişkin kaygılı ve meraklı içeriye davet ettim geldi.
Merhabalaştık, ben ev sahipleri tarlaya gittiler biraz çalışıyorum filan dedimse de ikna olmuşa benzemiyordu. Bana ilk ve anlamlı sorusu; “tû lê meyi yan xeribi” (bizden misin yoksa yabancı mısın) oldu? Ben herhalde Alevi misin yabancı mısın diye soruyor diye anladım ve kendisine soru ile yanıt verdim: “heger pirsa tê ez Aleviyim an Osmaniyim ez ne Aleviyim ne ji Osmanime dedim. Yanı eğer Alevi misin yoksa Osmani misin (yani Sünni misin) diye soruyorsan ikisi de değilim dedim. Daha cümlemi bitirmeden kararlı bir ifadeyle ve elinin tersiyle iter yaparak, “evna şinda man tû Kurmanci, tu devrimciyi an nê ni” (onlar artık geride kaldı sen Kürt müsün, devrimci misin değil misin diye soruyormuş)
Bunları duyunca hem sarıldım elini öptüm hem de bir taraftan kendisine “Kürdüm ve Kürdistan davası uğruna mücadele ediyorum, Mahmut ve eşi benim uzun yıllar yoldaşlarım” deyince biraz da olsa rahatladı ve kederli, kederli anlatmaya başladı: büyük oğlunun geçmişte bizim yoldaşımız olduğu, küçük oğlunun (İmam Çelik) ise 27 yıl önce dağa gittiği iki yıl kendisini aradığı son 25 yıldır haber alamadığını vb uzun uzun anlattı. Yaş 85 ama zihin haritası dipdiri. Qamışlo, Serikani’yi gibi Rojava kentlerini, siyasetle ilgili birisinden daha güçlü coğrafik bilgilerle benimle paylaştı. Elbette her cümlesinde oğlu İmam’ını (Xelil’ini) anıp “acaba sağ mıdır” diye sorarak.
Epeyce konuşmamıza rağmen halen kim olduğuma dair soruların tümüyle kafasında gitmediğini fark edince ve üstelik tam tanımadığı birisiyle oğullarının durumunu paylaşmanın sıkıntısını da yaşadığını hissedince “haydı ana araziye Mahmut’ların yanına gidelim dedim ve araziye doğru yavaş ve sohbet ederek yürüdük. Evin bahçesinde bağlı köpek büyük hırsa bana saldırıp ipini koparmayi zorlayınca, “görüyor musun Sinan’ım bu köpek bile Kürde düşman” diyerek susturmaya yeltenmesine gülmeye başladım. Demez mi ne gülüyorsun doğruyu söylüyorum. Yavaş yavaş araziye ailenin yanına gidince ancak orada benim kendilerinden olduğuma “hıııııh temam” dercesine ikna oldu. Ve fotoğraf çektik birlikte.
Zelxê yoldaşın devrimci mücadele ilişkisi taa 1970 yıllarına dayanır. Mücadele geçmişi Emeğin Birliği hatta THKO’ya kadar uzanır. Geçmiş günlerin anılarıyla yüklü ve “keşke şimdi 30’lu yaşlarda olsaydım da gidip savaşsaydım” diyen bir devrimci kararlılığa sahip.
Bir gün önce Tilkiler köyünde aynı yaşlarda Hûri yoldaşın (Kolusarı) geç saatlere kadar oturması ve siyasete, Kürdistan meselesine, Musul, Cerablus’un geleceğine ilişkin meraklı soruları ile yüzleşmiş ve keyif almıştım. Sabahleyin bu kez Gölbaşı Yarbaşı’da Zelxê nenenin anlattığım duruşu ve davaya olan bağlılığı herkes için iyi bir motivasyon olması dileğiyle yazdım bunları. Hem ayrıca Zelxê yoldaşı tanıtmak özellikle kafasındaki otantik Kofi’sini (Kürt kadınının klasik baş bağlama biçimlerinden biri) paylaşmak istedim.