Ana SayfaGIŞTÎŞEHBA-EFRİN DERKEN ROJAVA TÜMÜYLE HEDEFTE!

ŞEHBA-EFRİN DERKEN ROJAVA TÜMÜYLE HEDEFTE!

I – Sömürgeci rejimlerce dün Kerkük’ü hedef alınmasıyla Güney Kürdistan üzerinde dolaştırılan kara bulutlar bugün Rojava Kürdistan’ı üzerinde dolaştırılmaya başlamıştı ki çok geçmeden Rojava’ya yönelik işgal söylemi propaganda edilmeye başlandı!

Sinan Çiftyürek / Yazarın diğer makaleleri için tıklayınız

Ayrıca ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey’ın Ankara ziyaretinin hemen ardından Erdoğan “şimdi sıra Fırat Doğusu’na operasyona geldi” deyince öncelikle “hangi pazarlıklar yapıldı” sorusu akla getiriyor?Suriye’de savaş bu kez Rojava üzerinden kızışıyor! Kim kızıştırıyor? Türkiye! Dün Tahran-Ankara-Bağdat-Şam, bağımsızlık referandumu ardından ittifakla Kerkük’ten Şengal’e kadar Güney Kürdistan’ı işgal etmişlerdi. Bugün ise benzer planı Rojava’nın Fırat Doğusunda uygulamak için aynı dörtlünün Rusya desteğiyle hazırlık yaptıkları görülüyor. Senaryo aynı sadece baş aktör yer değiştirmiş yani İran yerini Türkiye almış! Hedef; her iki Kürdistan parçasında da PDK, YNK, PYD, ENKS…vb partiler değil Kürtler!Ve de şimdi artık herkesçe görüldü ki, Türkiye’nin derdi, Suriye’de Esad ya da Suriye muhalifleri değil, Kürtler! Sıkça “Suriye’de en büyük tehdit Fırat’ın doğusundaki terör koridorunun terör devletine dönüşme tehlikesidir” denmesi bundandır. Dolayısıyla Türkiye’nin Suriye/Esad politikası değişebileceğini hep söyledik ve Rusya ile ilişkiler geliştikçe değişmeye başlamıştı ki nihayet dün Türk Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu “biz Esad ile çalışabiliriz” dedi. Demem o ki Ankara’nın izlediği Esad karşıtlığı gibi Esad muhaliflerini desteklemesi de Kürt/Kürdistan karşıtlığı üzerine kurulu politikalarıyla bağlantılıdır. Çünkü “bu gruplar PYD’ye karşı Türkiye’nin Suriye’deki gözü kulağı ve önemlisi ön karakol gücü işlevi görüyor, daha şimdiden ÖSO çetelerinin Tel Abyad karşısındaki Akçakale’ye yönlendirildiği görülüyor.

II – Kısacası Ankara’nın bölge politikasını Kürdistan belirliyor, belirleme kavramı hafif kalıyor, denilebilir ki Türk dış ve hatta iç politikası, Kürdistan meselesince 100 yıldan beri rehin alınmış durumda. Bundandır ki orta da sözü edilir neden yokken önce Şehba, Efrin derken artık Rojava Kürdistan’ı bir bütün olarak Türk devletinin işgal hedefinde.Irarla “bir gece ansızın ezip geçeriz” deniyor! Ancak mesele o kadar kolay değil. Çünkü Kürtler dünkü Kürtler değil örgütlüler. Ayrıca Kürt siyaseti, artık bölgesel ve küresel siyaset denklemine yerleşmiş durumda. Ve de Türkiye yeni bir işgal hamlesine yönelirken, unutmasın ki Rusya ile kriz alanı olmaya devam eden İdlip ve ABD ile de kriz alanı Minbiç sorununu sırtında taşıyor. Sorunlar yumağına, giderek uluslar arası ilgi görmeye başlayan Efrin meselesini de ekleyelim. Şu da var; Rojava Kürdistan’ı ne dün ne de bugün Türkiye’yi tehdit etmedi yani Türkiye, Rojava’yi hedeflerken haksız hukuksuz durumda.

III – Peki ama Türkiye, Rojava’yı hedefe koymakla neyi amaçlıyor?

a – Türkiye, esas olarak Rojava’da Güney Kürdistan benzeri coğrafik-siyasi-askeri federatif yapılanmanın oluşmasından ciddi ürküyor. Korkunun temelinde, Rojava’da böyle bir yapılanmanın Kuzey Kürdistan için emsal teşkil edip etkileyeceği ve hiçbir duvarın bu etkinin geçişine engel olamayacağından hareket ediliyor. Çünkü Rojava Kürdistan’ı, Güney Kürdistan’a oranla küçük olmasına rağmen uzun sınırı ve daha çok Kuzey’in küçük bir parçası olma özelliğine, tarih içinden Kuzey’den göç eden aydınların yurdu olması da eklenince, Rojava’nın siyasal etkisinin süreçte Kuzey Kürdistan’a doğru akabileceği korkuları büyüyor.

b – Rusya ve İran gibi Türkiye de, Irak ve Suriye’nin “toprak birliği” üzerinden aslında kendi birliğini arıyor. Ve şu ilginç tablo ortaya çıkıyor; kendini Kürt ulusal hareketi karşısında koruyamayan Irak ve Suriye’nin imdadına İran ve Türkiye’nin yetişmesi söz konusu! Peki, nereye kadar, Irak ve Suriye’nin birliği, Türkiye ile İran tarafından korunacak? Gerek Kürde dönük bu savaş ve işgal politikaları sonucu olsun, gerekse kendi iç dinamikleri sonucu olsun İran-Türkiye’de yarın Irak-Suriye benzeri duruma düşerse!

c – ABD liderliğindeki Batı Koalisyonun, Rojava’da Fırat Doğusunu uçuşa yasak bölge ilan etme ihtimalinin yarattığı tedirginliğe, DSG ait yeni askeri birliklerin Koalisyon tarafından eğitileceği haberleri de eklenince, Türkiye yönetiminde Rojava Kürdistan’ına ilişkin “tehdit algılama” çıtası bir anda yükseldi ve yerel seçim hesaplarıyla yeni bir askeri işgale yöneldi.

d – Yaklaşan Yerel seçimler nedeniyle yapılan anket sonuçları Erdoğan/AKP’de sinirleri geriyor! Cumhur İttifakının da derde derman olmayacağı görülüyor! Geriye seçimde milliyetçi oyları devşirecek sınırlı da olsa bir askeri harekât kalıyor! Bu durumda küçük çaplı da olsa Rojava üzerinden bir “askeri zafer” milliyetçi oyları AKP lehine devşirebilir hesabı yapılıyor. Ve maalesef savaş ile seçim ilişkisi sadece 31 Mart 2019 Yerel seçimlerinin değil son yılların gerçeğine dönüştü. AKP son yıllar da her seçim öncesi içerde veya dışarıda savaşçı politikalara sarılıyor!

e – Ekonomik tablo da, Saray için hiç iç açıcı değil! Ve ekonomik kriz sonuçlarının Yerel seçim sonrası giderek daha da ağırlaşacak olması, işçi emekçilere “yeter ya” dedirtmesiyle sokaklar hareketlenebilir. İşte tam da böyle bir süreçte sınır ötesi yeni bir savaş hamlesiyle AKP, halkta “devletimiz savaştayken, Mehmetçik vatan için canını tehlikeye atmışken şimdi açlık-işsizlik-yoksulluğu öne çıkarma zamanı değil bu zor dönemde devlet ve hükümetimizin yanında saf tutalım” algısını yaratacak zemini oluşturmak istiyor!AKP-MHP iktidar bloğu olarak Cumhur ittifakı bunları yaparken CHP’nin başını çektiği Millet ittifakı yani muhalefet ne yapıyor? İlginçtir, muhalefet yani CHP’nin başını çektiği sistem muhalefeti mesele Kürt/Kürdistan olunca AKP’den daha şahin daha ırkçı milliyetçi çizgide duruyor.

IV – Merak edilen Türkiye bir askeri harekata yönelir mi yönelirse nasıl?Kobani’den Qamışlo’ya 500 km civarında uzunlukta olan bir sınır hattında Türkiye’nin ne yapacağı ya da yapabileceği, birden fazla ihtimali içeriyor. Eğer bölgesel-küresel güç dengeleri yol verirse Türk devletinin esas hedefi, savaş uçakları eşliğinde tanklarla kapsamlı bir karasal işgale girişmektir. Ancak bunun birden fazla nedenle imkansız olacağı ortadadır.Türk yetkililer kapalı kapılar ardında ABD ile ne gibi pazarlıklar yaptıkları bilinmiyor, ancak AB, ABD ve uluslar arası kamuoyundan gelen tepkiler dikkate alındığında, Türkiye’nin sınırlı bir işgale yöneleceği görülüyor. Bu kısmi işgal, ABD ile de anlaşma içerisinde sınır boyunca dar bir güvenlik koridor (güvenlik bölgesi) kurmak öne çıkan hedef olarak görünüyor. Ama Rojava’yı bilen Kobanî-Serêkanî (Resulyan)-Qamışlo… gibi belli başla tüm Kürt kentlerinin sınırın sıfır km. de bulundukları dikkate alındığında en dar “güvenlik koridoru bile Rojava’ın neredeyse tüm kentlerini içereceğinden ne Kürtlerce ne de müttefiklerince kabulü mümkün değildir.Geriye Türk devletinin, Qamışlo’dan Kobani’ye uzanan Fırat”ın Doğusunun mevcut coğrafik birliğini bozmak için Tel Abyad gibi bir iki yerde sınırdan içeriye doğru cepler açması seçeneği kalır ki yapılan hazırlıkların bu doğrultuda sınırlı bir harekatın olacağını gösteriyor. Elbette Türkiye böyle sınırlı bir harekat ile yetinmeyecek ama böyle bir adımı ileri de fırsat yakalarsa hem daha kapsamlı işgaller için dayanak yapacak hem de yaklaşan seçimlerde “Rojava Fatihi Erdoğan” propagandasının dayanağı yapılacak. İlk adım da Kobani yerine Tel Abyad neden öne çıkıyor? Çünkü Kobani, IŞİD’e karşı savaşta bölge ve Dünya’da Kürtlerin sembol kenti haline gelmesi nedeniyle başta hem göze alınmıyor hem ayrıca Kürtler arası “Arap-Türk karması kemer” örme de Tel Abyad daha elverişli nüfus yapısına sahip.V – Rojava’nın, Türkiye-Suriye kıskacına alınma ihtimali var mı?Türkiye Kuzey’den böyle bir saldırı planı geliştirirken Suriye rejimi de “fırsat bu fırsat” deyip Güney’den yani Deyr ez Zor ve Heccin’den yukarıya doğru saldırı başlatır mı? En azından Türkiye’nin beklentisi ve talebi bu yönde. Yani Kerkük’teki dörtlü sömürgeci devlet ve Haşdi Şabi gibi çetelerin koordinasyonun burada da işlemesini hedefliyordu ama ABD ve Batı Koalisyonun daha ilk günden “ÖSO ve muhalefetin çatı örgütü SMDGK’yi Kürtlere karşı gerçekleştirilecek askeri harekata katılmamaları” yönünde uyarması hatta bunu müdahale nedeni sayması, ÖSO gibi Suriye rejimini de frenlemiş gibi.Aslında Suriye rejimi, Türkiye’nin saldırısını, Rojava’da Kürt siyasetini tıpkı Türkiye gibi Kürtler var Kürdistan yok (bireysel hakları var kolektif hakları yok) çizgisine çekerek federatif çözümden uzaklaştırmak için fırsat görüyor! Çünkü önce Dışişleri bakanının sonra Esad’ın Kürtleri hedef alıp “bir karış Suriye Arap toprağı ulusal iktidar dışında bırakmayız” söyleminin hedefinde Rojava var. Ancak Batı Koalisyonun varlığı Rusya-İran destekli Suriye’nin Güney’den böyle bir askeri harekata yönelmesini en azından şimdilik engelliyor. Ruslara gelince……Önce Suriye-İran sonra Rusya’da Kürtleri hedefe koydu! Lavrov “Suriye bütünlüğüne yönelik ana tehdit ABD kontrolündeki Fırat Doğusundan yükseliyor” deyip ekleri, “Rusya otonom yapılara karşıdır”. Rus genelkurmay başkanı da “Suriye‘de ABD ile Kürtler denetledikleri bölgeleri saldırılarına karşı koruyamazlar” şeklindeki beyanları ile Rusya’nın Kürtlerin statü kazanmaması politikasını netleştirdiği görülmektedir. Yani Rusya gittikçe, Kürdistan üzerindeki sömürgeci kıskacın küresel savunucusu haline geliyor. Fakat Rus emperyalizmi; Suriye Araplarının toprak birliğini savunuyorsa, Arap topraklarında bölücü arıyorsa, var olan 22 Arap devletçiliğine baksın! Kürdün kendi toprağında var olmak için statü arayışına değil!

VI – Ne yapmalı özelde Kürt siyaseti ne yapacak?*

Öncelikle bölgesel siyaset ikliminde, halkların çıkarlarını merkezine alan her siyasi yapı ve şahsiyet, Türk devlet yönetimini aklıselime davet etmelidir. Zira bölge de girdikleri yönelim, kendileriyle birlikte Türkiye ve Kürdistan halklarını da adeta ateşe sürüklüyorlar. Dahası izlenen savaşçı politikalar, Türk ve Kürt halkları arasında onarılması zor yaraların açılmasına yol açacak. Çünkü eğer Türkiye devleti, Rojava Kürdistan’ın da yeni işgallere yönelirse, bu çok derin ve yaygın bir savaşın fitilini ateşleyebilir.Evet, Türkiye güçlü bir devlet ama Rojava’yı hedef alırken haklı değildir. Cumhurbaşkanı Erdoğan “güçlü olan haklı değil” ya da “Bugün dünya da güçlü olanlar, maalesef adaletli değil, sadece kendi çıkarlarını daha ileriye taşımanın peşindedir” derken doğru söylüyor ama tam da bu doğrunun ışığında İran’ın ve Türkiye’nin Güney ve Rojava Kürdistan’ında yaptıklarına da aynayı tutmalıdır. Dahası aynı genel doğrunun ışığında aynayı Türkiye’nin Kürt siyaset pratiğine (Silvan-Sur-Cizre-Efrin’e) tutmaya çağırıyoruz!*”Bir karış toprağımızı vermeyiz, vatanımıza göz dikenin gözünü oyarız” nutuklarını atan sömürgeci rejimler mesele Kürtlerin statü kazanmasını engelleme olunca aralarında ne sınır ne vatan-millet kalır! İran Kerkük’ü işgal eder dördü alkışlar, Türkiye Şehba-Efrine girer alkışlanır. Yani Türkiye, İran, Irak, Suriye devletleri aralarında onca bölgesel-inançsal çelişkilere, özellikle Türkiye-Suriye’nin kanlı-bıçaklı konumuna rağmen, hangi parça olursa olsun Kürtlerin ayrı devlet kurmamaları üzerinde anlaşıp ortak hareket ederler.Peki var olma mücadelesindeki Kürt siyaseti ne yapacak? Biliyor ve yaşayarak gördük ki başta Türk, İran olmak üzere sömürgeci devletler Kerkük, Şehba, Efrin, Şengal’i işgal ederken esas hedef A veya B partisi değil Kürt halkının kazanımlarıdır. Kürt siyaseti bu bilinçle ortaklaşmalıdır.

*Rojava’da TEV-DEM ve ENKS’nin tek ulusal demokratik cephede birleşmesinin; Rojava ve Güney Kürdistan yakınlaşmasının zamanı. Bu arada Roj Peşmerge Güçlerinin Rojava’ya geçeceği ya da geçtiği söyleniyor! Dileriz Türk tehdidi, TEV-DEM ile ENKS’nin dolayısıyla iki siyasi oluşumun askeri güçlerinin ortaklaşmasını en azından cephe de ortaklaşmasını sağlar! Biz hep söyledik Roj Peşmergesi dönmeli ve tek askeri yapıda ortaklaşma sağlanmalıdır!*Bitirirken artık dört sömürgeci rejimimin kucağında atsa atmaya tutsa tutamayan misali Kürdistan meselesi var! Türkiye’nin dün Kürt meselesi vardı ama son 25 yıldan bu yana önce Güney sonra Rojava’da yarı bağımsız federal Kürdistan bölgelerinin oluşmasıyla Kürt meselesi artık Kürdistan meselesine evirildi. Çözüm süreci bitti diyen Erdoğan ve Türk yetkililer bu gerçekle Kuzey’de de yüzleşeceklerdir.

18.12.2018 [email protected]

- Advertisment -

Recent Comments

Verified by MonsterInsights