Ana SayfaNIVÎSKARÊNSavaş politikaları

Savaş politikaları

Bülent Tekin / Yazarın diğer makaleleri için tıklayınız

Türkiye, belki de bugüne kadar görülmemiş en kırılgan ve belirsizliklerle dolu bir dönemden geçiyor. İktidar çoktandır kurumsallaştırdığı sisteminin yıkılmaması için- baskılar, yasaklar gibi-elinden gelen her şeyi yapıyor. Bir de bunlara İstiklal Caddesi’nde 13 Kasım’da gerçekleştirilen kanlı saldırı eklendi. Hükümet bu saldırının PKK/PYD/YPG tarafından yapıldığını söylese de birçok insan ikna olmadı. Saldırı failleri olarak yakalananlar ve sızan ifadelerinden bu saldırının cihadist bir örgüt tarafından yapıldığı kanaati oluştu. Buna rağmen bu saldırı hükümet tarafından Kuzey Suriye’deki Kürt güçlerine ve Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi sınırları içinde bazı yerlere hava saldırıları yapma nedeni sundu.

Bu saldırı diğer yandan toplumun geniş kesimlerine 2015 Haziran-Kasım seçim sürecinde yaşananları hatırlattı. Böyle bir süreç yaşanırsa eğer, korkunç ve kanlı bir atmosfere tekabül eder. Böylesi yaygın bir kanaat ya da beklenti ne yazık ki toplumun önemli bir kesiminde oluşmuş durumdadır. 2023 seçimleri yaklaştıkça böylesi bir olayın cereyan edebileceğine inanan çok kişi var. Zaten İstiklal Caddesi’nde gerçekleşen saldırıya dair yapılan açıklamalar (ABD yaptırdı, taziyelerini kabul etmeyiz gibi) inandırıcılıktan uzaktı. İçişleri Bakanı Soylu’nun ağzından çıkan ifadeleri ve çelişkileri kanıtlayan bir rejim görüntüsü dahi sergilenemedi.

Hükümetin diğer bir özelliği de dış politika ve ekonomide izlediği yöntemlerin neden olduğu ekonomik krizin çekilemez hale gelmiş olmasıdır.  Yasaklar, yolsuzluk ve yoksulluk (3Y) cenderesine sistemin neden olma hali bu iktidarın geldiği noktayı göstermesi açısından ders verici bir durumdur. Seçimleri kazanma isteğiyle böyle bir ortamdan yararlanmayı umma durumu çok daha fazla olumsuzluklara gebe olmayı getirecektir.  İçinde bulunduğumuz hayat pahallılığı, enflasyon ve ekonomik kriz AKP’ye oy verecekleri bile mutlu etmiyor. Ne Karadeniz-Akdeniz gazı, ne yerli ve milli otomobil, ne uzay seyahati ve ne Kanal İstanbul çılgınlığı ikna ediyor.

Hükümetin elinde kalan araç, aşırı milliyetçiliği ve adeta Kürt düşmanlığı üzerinden kullandığı terör tehlikesi söylemi ve sınır ötesi operasyon silahıdır. Mesele Kürtler olunca-tıpkı söz bırakmadıkları diğer devlet liderleri ile barışmaları gibi-Beşar Esad ile de barışma çabaları yoğunlaştı. Yeter ki Suriye’de Kürtlerin bir statüsü olmasın? Başta İyi Parti olmak üzere burjuva muhalefet bu tavra muhalefet etmek yerine sınır güvenliğini sağlayamamakla ve mülteci politikası üzerinden iktidarı eleştirmektedir. Hatta muhalefet hamaset dolu bu dış politikayı daha yüksek sesle savunmaktadır. 

İstanbul İstiklal Caddesi’ndeki insanlık dışı saldırı mutlaka PKK, PYD ya da YPG’ye mal edilmek isteniyor gibi bir düşünce ortaya çıkıyor. Böylece bir yandan hakkında kapatma davası açılan ve Meclis’e sık sık fezlekeleri gönderilen HDP hedefe konulabiliyor, diğer yandan da Rojava’ya kara harekâtı zemini yeniden oluşturulabiliniyor. Kapatma garanti gibi gözüküyor ama yine de her olasılıkta HDP etkisizleştirilmek istenmektedir.  Özellikle Soylu, Bahçeli ve Perinçek tarafından HDP hedef alınırken, ABD de unutulmuyor. O da nasibini alıyor ve hedefe konuyor. Milliyetçi hassasiyetler artırılarak seçimin kazanılması planlanmış olabilir belki. Ama hedeflenen nokta PKK eşittir HDP, bu da eşittir emperyalizmin oyuncağı algısının yaratılması çabasıdır bence.  Bu arada Yunanistan bile unutulmuyor. Bir gece ansızın belki kim bilir oraya da gidilebilir. Seçim nerdeyse ölüm kalım mücadelesine dönmüş.

Emek ve Özgürlük İttifakı’nın bu konudaki açıklamasının önemli kısımları şöyle:

AKP ve MHP iktidarı ömrünü uzatmak, kaybettiği meşruiyetini şiddetle tesis etmek için yeniden savaş politikalarına sarılmaya başlamıştır. Taksim’de sivillere yönelik gerçekleştirilen ve iktidar tarafından karartılmaya çalışılan vahşi saldırı gerekçe gösterilerek dün gece Kuzey ve Doğu Suriye’nin birçok sivil yerleşim bölgesine yönelik gerçekleştirilen hava saldırısı, Türkiye halklarının değil iktidarın beka saldırılarıdır.

Sıkıştığı, siyaseten iflas ettiği ve yönetemediği her dönemde Türkiye halklarına, emekçilerine, ezilenlerine yönelik şiddet yöntemlerine sarılan AKP-MHP iktidarı, aynı yıkıcı politikaları bölge halklarına da dayatmaktadır.

Türkiye halkları ve emekçileri on yıllardır iktidarın Suriye başta olmak üzere bölgede yürüttüğü bu saldırgan politikasının ağır faturasını ödemektedir. Yiten canlar bu ülkenin çocuklarıdır, ülkenin ekonomisi talan edilmektedir, faşizan ve despotik yönetim sorgulanamaz hale getirilmek istenmektedir. Derinleşen yoksulluk, işsizlik, geleceksizlik bu tür savaş dayatmalarıyla ülkenin kaderi haline getirilmeye çalışılmaktadır. (…)” (1)

On yıllardır sadece Türkiye sınırları içinde değil, Irak ve Suriye sınırları içinde de binlerce insanın katledilmesine yol açan bu savaşın son bulması ve Kürt sorununun demokratik yollardan çözülerek barışın sağlanması gerekir. Yapılması gereken budur.

(1) https://cumhuriyet.com.tr/siyaset/emek-ve-ozgurluk-ittifakindan-hava-harekati-elestirisi-akpnin-omrunu-uzatma-saldirilarini-reddediyoruz-2004573

Siyasi Haber

- Advertisment -

Recent Comments

Verified by MonsterInsights