Eyüp Yalur / Yazarın diğer makaleleri için tıklayınız
Kayseri’de gelişen olay faşizmin ayak sesleridir. Her an ülke sathına yayılabilir.
Kayseri’nin Melikgazi ilçesinde Suriyeli bir göçmenin, akrabası yedi yaşındaki bir çocuğu taciz ettiği haberi Kayseri, İstanbul, Antep, Konya, Hatay gibi bir çok ilde ortalığı karıştırdı.
Demokratik bir ülkede olması gereken zanlının gözaltına alınarak yargıya teslim edilmesi, çocuğun ve gerekirse ailesiyle beraber koruma altına alınmasıdır.
Ülkede buna benzer sayısız olay gerçekleşti. Ama hiçbir olayda hiç kimse o mahalleye saldırmadı, o mahallede yaşayanların iş yerlerini, evlerini yakarak yağmalamadı, araçlarını, motosikletlerini yakıp tahrip etmediler. Ama bütün bunlar Suriyelilerin yoğun olarak yaşadıkları mahallede yaşandı. Yani Suriyeli göçmenlere karşı yapıldı.
Bu yaşananlar 6-7 Eylül olaylarına o kadar çok benziyor ki. Her iki olayda da örgütlü ve ötekileştirilenlere karşı yapılan bir eylemdir. Vatandaşların mahalleler arasında kamyonlarla taşındığı tespit edilmiştir. İnsanlar kamyon kasalarıyla örgütlü ve kontrollü taşınarak olayın geliştiği mahalleye taşınmışlardır.
Antalya Serik’te öldürülen 17 yaşındaki Suriyeli Ahmed Hamdan Al Naif adlı çocuk için yayın yasağı getiriliyor.
“Sen ne dersen de iki gözüm, toplumun yoksul insana saygısı yoktur” Dostoyevski.
Ne kadar doğru ve yerinde söylenmiş bir söz. Antalya’ya gelen Arap turistleri davulla zurnayla folklor ekiplerinin sundukları oyunlarla ve çiçek buketleri ile karşılayanlar emekçi Suriyeli Ahmed Hamdan Al Naif’i öldürüyorlar.
Antep’te 41 Sivil Toplum Kurumunun yaptığı ortak açıklamada “Suriyeliler yaşam alanlarımızı daraltıyor” denildi.
İyi hoşta Suriye’nin bugünkü durumunda sizin de emeğiniz, katkınız küçümsenmeyecek kadar fazladır.
Bütün bu yaşananların sorumluları hem iktidar hem de muhalefet partileridir.
Gelişen olayla alakalı 472 kişi gözaltına alınmıştı. Bunlardan 285 kişi 36 kategoride yüz kızartıcı suç ile donatılan yerli ve milli kahramanlardır.
Suriyeli İnsan Hakları Aktivisti Taha Elgazi Duvar Gazetesi’ne verdiği mülakatta bu olayların sorumluları olarak siyasetçileri gösterdi.” İnsanlar korkuyorlar. Kadınlar ve çocuklar camilere sığınmış. Camiye sığınanlarla görüştüm. Bana, dışarıdaki saldırganlar tekbir getirerek saldırmaya devam etti, dediler. Sen kime karşı tekbir getiriyorsun? Camiye sığınanlar da Müslüman. Çocuklar ve kadınlar var. Siz bir çocuğun hakkını savunmak için sokağa döküldünüz, peki kaç çocuğu korkuttuğunuzu, kaç kişiye travma yaşattığınızı biliyor musunuz? dedi.
Bilim insanı İlber Ortaylı’nın bu konuda ki engin bilgi ve tecrübelerine olan inancımız tamdır. Irkçılar ne kadar da Türklük bir ırkı tarif etmiyor deseler de İlber hoca noktayı koydu.
Ülkedeki ekonomik, sosyal ve siyasal olumsuzlukların sorumlusu göçmenler değildir.
Kayseri ve diğer illerde Suriyeli göçmenlere gösterilen ırkçı tepkilerin sorumluları işte bu ne idiği belirsiz, nereden geldikleri belli olmayan “devşirme”lerdir.
Irkçılık yapanlar şunu iyi bilmelidirler ki, faşizm gücünün doruğunda bile kaybetmeye mahkumdur.