Ana SayfaGIŞTÎKAPİTALİSTLERİN SİNSİ PLANLARI-2

KAPİTALİSTLERİN SİNSİ PLANLARI-2

Devlete ait işletme ve fabrikalar kapitalist üretim mantığıyla çalışır ve kar amaçlıdır. Devletin ve kapitalizmin kirli yüzü buralarda kamufle edilir. Topluma şirin görünmek ve devletin sosyal yönünü göstermek içindir. Yöneticileri devlet tarafından atanır ki bunlar tam kapitalist bir ruhla işletmeleri yönetirler. Bu tür işletmeler hem üretim yapar hem de beslemelerin istihdam edildiği “arpalıklardır”. Fakat bu beslemeler kraldan çok kralcıdırlar. Uygulamalarıyla efendilerine rahmet okuturlar.

Mustafa KORKMAZ / Yazarın diğer makaleleri için tıklayınız

Bir de bunların yönetim kurulu üyeleri vardır. Birçoğunun üretimle, yönetimle, yapılan işle alakaları yoktur. Yüksek ücretler ödenir. Kimse tanımaz. İşyerine uğramaz. Kısacası karanlık işlerin adamlarıdırlar.

Bunlar sendikaların her türlü çalışmasına müdahale ederler. Bir işyeri temsilcisinin bile kendi adamları olması için büyük çaba sarf ederler. Milliyetçiliği ve ırkçılığı kullanırlar. Bölgesel çelişkileri kullanırlar. Dinciliği mezhepçiliği kullanırlar. Ezen ezilen ulus çelişkilerini kullanırlar. Devletin değişik birimlerini bir biçimde devreye sokarlar. Ne olursa olsun işçilerin birlik ve dayanışma içinde olmalarının önüne geçer.

Bu gibi işyerlerinde her siyasi partinin ve iktidarın temsilcileri vardır. Her iktidar değişikliğinde yöneticilerde değişir. Bilgi ve deneyimin önemi yoktur. Ancak ezilen, sömürülen kesimlerin yaşamında bir değişiklik kesinlikle olmaz. Dönemsel olarak işçi alımlarında işe alınacak işçilerin politik görüşleri siyasi iktidarınkiyle doğru orantılıdır.

İşte yine böylesi bir dönemde Batman TPAO’da çalıştığımın ilk yıllarıydı. Bir buçuk yıllık bir işçiydim. Üyesi bulunduğum Petrol-İş sendikası üye yapısı itibariyle sınıfsal ve ulusal bilinci yüksek bir sendika o dönemlerde. Bu aynı zamanda diğer Petrol-İş şubeleri arasında da kendini hissettiriyordu. Petrol-İş sendikasının almış olduğu her kararda Batman Petrol-İş’in izleri görülebilir. Egemen faşist sistemde bundan, Kürt bir sendika oluşundan çok rahatsızdı. Hala da rahatsızdırlar. Sendika yöneticilerine, temsilcilerine ve üyelerine her türlü baskı, tutuklama ve işkence uygulanıyordu. Onlarca öncü işçi işten atılmıştı. Militan işçiler döneme uyun olarak Hizbullah tarafından kaçırılıyor işkence edilip çoğu öldürülüyordu. Birkaç yıl daha gerilere gidersek,12 Eylül faşizmi dönemlerinde seksenli yıllar boyunca devletin faşist güçleri, Petrol-İş yönetimini değiştirmek ve sendikanın etkisini kırmak için her türlü yola başvuruyordu. Seksenli yıllarda üst üste birkaç defa Petrol-İş kongreleri iptal edilmişti. Bunun nedeni bölgedeki egemen faşist güçlerin sendika yönetimine Hüseyin Velioğlu ve ekibini seçtirmek istemesiydi. Ancak bütün hamleler sınıf bilinçli işçiler tarafından boşa çıkartılıyordu.

Peki, kimdir Hüseyin Velioğlu? 12 Eylül faşizminin en karanlık dönemlerinde faşizm tarafından Batman Petrol-İş sendikasının yönetimine getirilmek istenmiş, seçtirilemeyince de korunmuş, kollanmış ve beslenerek Kürt halkından, Kürt işçilerinden, özgürlük hareketinden intikam alma yoluna gitmiş, insanlara korkunç acılar yaşatmıştır. Onlarca, yüzlerce faili meçhul cinayetin ve suikastın sorumlusu olarak tarihin kanlı sayfalarındaki yerini almış ve görevi bitince de efendileri tarafından ortadan kaldırılmıştır.

Sınıfsal ve ulusal mücadelenin kızıştığı doksanlı yılların başında gözaltına alınıp işkenceden geçirilen Petrol-İş yöneticilerine geçmiş olsun ziyareti yapıp biraz sohbet ettiğimde, geriye dönük on yıldan kısa bir anekdot olarak aktarmıştı bunu sevgili Ahmet TEYMURTAŞ. Işıklar içinde uyusun.

Nereden geldik buralara mı dersiniz. Emek sermaye çelişkisinin olduğu her yerde ve sınıf mücadelesinin sertleştiği her noktada karşımıza çıkacak olumsuzluklardan bir tanesidir. Sınıf ve özgürlük mücadelesinde, işçi sınıfının ve halkların önüne döşenen zorlu virajlardan, tehlikeli dönemeçlerden sadece biridir, bu tür sinsi oyunlar.

***

15-16 HAZİRAN’IN ANIMSATTIKLARI

Türkiye sermayesinin en büyük korkularından birisi istisnasız 15-16 Haziranda yaşadığı korkuyu tekrar yaşama korkusudur.

Onun için çok temkinli, dikkatli ve uyanık. Kuyruk acısı çok büyük, hiç unutmuyor.

İki koca gün ve bir uzun yürüyüştü 15-16 Haziran.

Uzun söze gerek yok. 15-16 Haziran sermayenin kendini güvende hissetmeyerek daha güvenli limanlara yelken açmasıdır. Büyük patronlar bir süreliğine ülkeyi terk etmişlerdir.

‘’Kişi kişiye kul değil

Neden karanlık al değil

Yeryüzü uzun yol değil

Varılır gökler aşılarak’’ diye selamlıyordu işçi sınıfını F. H. DAĞLARCA.

Dönemin Adalet Partili Çalışma Bakanı “bu işçilerin ve DİSK’in çanına ot tıkayacağız” diye saldırıya geçen siyasi iktidar ve sermayeye karşı atılan bir şamardır 15-16 Haziran.

Varlığı tartışılan işçi sınıfının o gün siyaset sahnesinde yerini almasıdır 15-16 Haziran.

Ve bugün ne yapmalı sorusunun en yalın yanıtının, tarih sayfalarından yansımasıdır 15-16 Haziran.

15-16 Haziran 1970 Büyük İşçi Direnişi; insan emeğini sömüren, yok sayan, işçi emeğini alınabilir/satılabilir bir meta haline getiren ve daha fazla kar için işçi canına kıyan sermayeye karşı, işçi sınıfının haklı bir başkaldırısıdır.

Ne oldu 15-16 Haziran sonrası:

Sarı sendikacılığın önü kesildi, bir daha rahat hareket edemediler kendilerine çeki düzen vermek zorunda kaldılar.

İşçiler şu anki kazanımlarının büyük bir kısmını bu direniş sonrası elde ettiler.

İşçi sınıfı gücünün farkına vardı, direnirse kazanacağını öğrendi.

Hükümet geri adım atı, yasa tasarısını geri çekti.

Yurtsever Sosyalist İşçi – Sayı:7

Tüm sayıların PDF formatı için aşağıdaki bağlantılara tıklayın

Sayı-1

Sayı-2

Sayı-3

Sayı-4

Sayı-5

Sayı-6

Sayı-7

- Advertisment -

Recent Comments

Verified by MonsterInsights