Ana SayfaNIVÎSKARÊNEzidilik ve Alevilik (Şaşırtıcı Benzerlikler)

Ezidilik ve Alevilik (Şaşırtıcı Benzerlikler)

Mehmet Uçar / Yazarın diğer makaleleri için tıklayınız

Bu yazıda Ezidilik ile Aleviliği benzer yönleriyle karşılaştırmak istiyoruz.

Ezidilik ile Alevilik şaşırtıcı derecede benzerlikler taşımaktadır. Belli ki her iki inanç ya da düşünce aynı kaynaktan beslenmişlerdir. Tapınma kültü (din-ibadet) bazı küçük farklılıklar göstermekle birlikte, birbirine çok yakın benzerlikler taşıyor.

Yeryüzündeki bütün dinler bir önceki dinden bazı nüveleri alır. Hatta zaman içinde aynı dinin farklı biçimde yorumlanması mezhepleri; mezhebin farklı biçimde yorumlanması tarikatları ortaya çıkarmıştır. Aynı nüveler “ulema” tarafından farklı biçimde yorumlanmıştır. Kronolojik silsile yoluyla irdelendiğinde bu gerçeği hemen görürüz ve bu gayet normaldir. Bir önceki dinin mezheplerinin inanış normlarının (kural olarak benimsenmiş), ritüel (geleneksel tören) şekillerinin sonraki bir din ya da mezhep tarafından ya değiştirilerek ya da olduğu gibi alınarak uygulandığını görürüz.

Konuya sosyolojik pencereden bakıldığında da özellikle aynı coğrafyada yaşayan toplum veya toplulukların yaşama biçimi ve kültürlerinin şaşırtıcı derecede birbirine yakın benzerlikler taşıdığını görürüz.

Ezidiler, günde iki defa yüzünü güneşe dönerek dua ederler. Gün doğarken ve batarken Alevilerde yüzünü güneşe dönerek dua ederler. Onlar da günde iki kez güneşe döner dua ederler. Her iki topluluk ya da toplum güneşi (yani ateşi) kıble olarak kabul eder. Sırf bu nedenle, biraz da aşağılamak amacıyla Ezidilere “Ateşe Tapanlar” yakıştırması yapılır.

Aleviler yemin ederken Kürtçe: “Ma bı we Rea ye Haqq’bı” Diye söze başlarlar. Türkçe anlamıyla: “ O hakk(gerçek) yol adına (yemin) olsun ki.” Derler. Buradaki “Haqq” kavramı: Gerçek, gerçeklik anlamındadır.

Konumuza dönersek; Ezidilikte: Güneş(ateş), Hava, Su ve Toprak kutsaldır. Rea Haqq inancında da güneş, hava, su ve toprak kutsaldır. Sayılan bu dört öğe hayatı var eder. Birinin eksikliğinde hayat olmaz. Mutlaka dört öğe bir arada olmalıdır ki hayat var olabilsin.

Zerdüştlük inancıyla tıpa tıp aynı nüveleri taşımamakla birlikte, kimi düşünürler Rea Haqq ile Ezidiliği Zerdüşt inancının birer “tarikatı” olduğunu ileri sürerler. Her iki düşüncenin köklerini Zerdüştlükten almış olabileceğini ileri sürerler.

Yeri gelmişken, “Alevilik-Rea Haqq” nedir, ne değildir sorusuna kısa, öz ve herkes tarafından anlaşılır bir dille cevap aramak; “doğru bilinen” bazı yanlışlara da açıklık getirmek yerinde olur. Günümüzde Alevilikle Şiiliği, Alevilikle Bektaşiliği aynı şeylermiş gibi savunanların olmuştur. Oysa bu düşünce ya da düşüncelerin gerçeklikle hiçbir ilgisi bulunmamaktadır. Şiilik (diğer adıyla Caferilik) köklerini Şia’dan almış ve daha sonra on iki imamlardan İmam Zeynel Abidin tarafından Caferilik Mezhebi olarak kurulmuştur. Caferilik (Şiilik), bugünkü İran ve Azerbaycan’da yaygındır. İslam’ın farklı yorumlanış şeklidir. Sünnilik mezhebine göre Caferilik mezhep olarak kabul edilmemektedir.

Bektaşilik ise bir mezhep değil, tarikattır. Hacı Bektaş Veli tarafından kurulduğu bilinmektedir. Hacı Bektaş Veli’nin ölümünden iki yüz yıl sonra tarikat biçiminde ortaya çıkmıştır. Bektaşilik herkese açık bir tarikatken, Alevilikte “gizlilik” esastır. Bektaşilikte “Tekke” kültürü vardır. Bektaşilik tarikatına kabul edilebilmek için kişinin önce tekke kültüründe yoğrulması şart koşulurdu. Sonraki dönemde, sıradan bir insan: “Ben Bektaşi’yim” diyebilirse o kişi Bektaşi olarak kabul edilirdi. Ama sıradan bir insan: “Ben Aleviyim” diyebilir ama o kişinin Alevi olduğu kabul edilmez. Alevilikte “tekke” kültürü ve yapılanması yoktur.

Birbirine benzeyen bazı kültleri (inanış biçimi) olmakla birlikte; Alevilik (Rea Hatqq), Şiilik ile Bektaşilikten çok farklıdır. Asla biri öteki değildir. Aleviliğin Şiilik ve Bektaşilikten çok önce ortaya çıktığı varsayılır. Alevilikte İslam’ın bütün şartlarını yerine getirmek gibi bir şey yokken; Şiilik ve Bektaşilikte İslam’ın bütün şartları durumu yeterli olan herkes tarafından yerine getirilmesi farz olarak kabul edilir.

Gerek Ezidi, gerekse Alevi düşüncesine sahip topluluk ve toplumların yaşadıkları coğrafyalarda tarihi süreç içinde uğradıkları kıyım ve katliamlar nedeniyle, canlarını kurtarmak için yeri geldiğinde kendilerini –haklı olarak- gizleme şekli olan “takiyye” yöntemlerine başvurmuşlardır. Bu gerçeklik, Ezidi ve Alevi düşüncesine sahip topluluk ve toplumların acı ama ortak özelliğidir. Bu nedenle, “ibadet” etmeleri doğal olarak hep gizli-saklı olmuştur.

Dini ritüellerini gizli ve gece yaptıkları için kendilerine aşağılayıcı sıfatlar yakıştırılmıştır. Örneğin: Alevilerin ayin sırasında “Mum Söndü” yaptıkları, ana-bacı tanımadıkları… Gibi hakaret ve iftira dolu söylemler uzun yıllar (ve belki hala) Alevilere mal edilmeye çalışılmıştır.  

Resmi sistemlerin Alevi toplumunda yaratmaya çalıştığı “Alevilik” ile gerçek Alevilik farklıdır. Resmi sistemler, gerçek Alevilik düşüncesinin ve felsefesinin içini boşaltma çabasında olmuşlardır. Kimi Alevi kanaat önderleri(!) tarafından bambaşka bir Alevilik tanımı yapılmıştır. Halbuki gerçek Alevilik yani Rea Haqq, derin bir düşünce ve yaşam biçimidir. Alevilik düşüncesi dünyada yaşayan herkesi bir gözle görür. Hiç kimseyi hor ve hakir görmez. Din, dil, ırk, milliyet farkı gözetmez. Rea Haqq düşüncesi din ve inanışlar gibi “ibadet inancı” değil, ahlaki değerlere dayanan apayrı bir öğretinin adıdır. Kayıpta gelme, bilinmeyene gitmeyi kabul etmez; Gerçeği ve gerçekçiliği esas alır. Alevilikte: “Eline, beline, diline sahip ol!” Düsturu esastır. Bu özdeyişin özet anlamı şudur: Çalma, zina yapma ve kötü söz söyleme! Kısaca bu özdeyiş, insanı insan yapan değerleri hatırlatmaktadır…

Alevilikte “Devr-i Daim” derin düşüncesi egemendir.

Öldü diye tanımladığımız kişi için “öldü” demez, “göçüp gitti”, “Hakk’a yürüdü” Denmektedir. Anlamı: Yok olmama, sürekli dönüşüm demektir. Canlı-cansız her şeyin bir döngü içinde dönüştüğüne inanılır. Adeta diyalektik felsefenin farklı bir biçimde vurgulanmasını “devr-i daim” düşüncesinde görüyoruz. Ölenler için “devr-i daim olsun.” denir.

Ezidilik ile Aleviliği Karşılaştırma (Ortak Yönleri)

1-Ezidilikte dini kanaat önderleri: Şeyh, Mir ve Pir olarak adlandırılır. Şeyh, Mir ve Pir’e bağlı müritler (taraftarlar) vardır. Alevilikte dini kanaat önderi: Ocak Zade ve Pir (dede) vardır. Pir’e bağlı müritler (taraftarlar-musaibler) vardır.

2-Ezidi düşüncesine sahip bir mürit, başka biriyle “ahiret kardeşi” olur. Mürit kardeş aileleri birbirine ömür boyunca kız alıp vermezler. Alevi düşüncesi ve kültüründe mürit, başka bir müritle ahiret kardeşi(müsaib) olarak karar alırlar; müsaibin kız kardeşi eş olarak alınmaz. Kaynağını Şeyh Bedrettin’in: “Yârin yanağından gayrı her yerde ve hep beraber…” Düşüncesi, müsaib olmayı kabul etmiş kişiler arasında uyulacak hümanist ve paylaşımcı bir düşüncedir.

3-Ezidilikte de Alevilikte de “Kirvelik” kurumu vardır. Kirvelik akdi yapmış ailelerinin birbirleriyle evlenmeleri yasaktır. Kirve aileler birbirlerine kız alıp vermezler. İslam mezheplerinden İslam mezheplerinden Sünnilikte kirve aileleri birbirlerine kız alıp verir.

4-Ezidilik ve Alevilik pirleri, müritlerin yılın belle mevsimlerinde kendilerine rızalarıyla verdikleri sadakayla geçimlerini sağlarlar. Bu gelenek belle ölçüde devam etmektedir.

5-Ezidilik ve Alevilikte Cennet-Cehennem inancı yoktur. Her şeyin bu dünyada olup, bu dünyada bittiğine inanırlar. Alevilik felsefesinden etkilenen Bektaşi Tarikatının kurucusu Hacı Bektaş Velî bu konuda şunu söyler: “Hararet nardadır sacda değildir. Keramet baştadır taçta değildir Her ne ararsan kendinde ara Kudüs’te, Mekke’de, Hac’da değildir.”

6-Ezidi ve Alevilikte sabah ve akşam olmak üzere günde iki kez güneşe karşı dua ederler. Güneşi(ateşi) kıble olarak kabul ederler.

7-“İbadet” ve “dua” resmi makamların gözünden uzak, gizli yapılır.

8-Alevilik ve Ezidilikte tek eşlilik esastır. Birden fazla kadınla evlenmek yasaktır. Farklı olarak: Alevilikte boşanmak suçtur. Boşanma “düşkünlük suçu” olarak kabul edilir. Boşanan kişi toplumdan dışlanır. Cem ayininde, jüri(müritler) tarafından cezalandırılır. Cem ayininde bulunanlar, birbirlerine “can” diye hitap ederler. Düşkün sayılan kişi, cezası infaz edildikten sonra cem ayinine (can olarak) kabul edilir.

9-Ezidilik veya Aleviliğin “kurucusu” kimdir; bilinmemektedir.

10-Ezidi ve Alevi kanaat önderlerinin yetişme şekli (Şeyh, Mir, Pir, Ocak zade) KAST esasına göredir. Önder olmanın okulu, medresesi yoktur. Ezidilerde: Şeyh, Mir, Pir aileden, babadan oğula miras yoluyla geçer. Alevilerde de Ocak Zade(dede) olabilme biçimi aileden, babadan oğula miras yoluyla geçer. Dışarıdan “atamayla” veya sıradan bir meslek erbabından Şeyh, Mir, Pir ve Ocak Zade olunmaz.

11-Kast hukukuna tabi aileler ancak birbirlerine kız alıp verirler. Dışarıdan, başka bir aileden veya mürit ailesinden Şeyh, Mir, Pir ve Ocak Zade ailesine gelin getirilmez. Şeyh, Mir, Pir ve Ocak Zade Müritlere kız vermez.(Alevilerde bu katı gelenek son yıllarda büyük oranda bozulmuş, bu kurala uyma bazı bölgelerde terkedilmiştir.)

12-Ezidiler ibadet yerine çıplak ayakla girerler, Aleviler de çıplak ayakla ibadet yerine girerler. Hem Ezidiler, hem de Aleviler ibadet yerinde mum yakarlar. İbadet; müzik çalgıları eşliğinde deyişler söylenerek icra edilir. Ezidiler tef ve kaval eşliğinde deyiş söyler; Aleviler saz (tamur) eşliğinde deyiş söylerler.

13-Ezidiler yılda toplam seksen gün, Aleviler üç gün “Hızır İlyas” orucu tutar, ayrıca yılda on iki gün “Muharrem Orucu” tutarlar.

14-Ezidiler, Tanrı’ya “Ez Da (beni verdi, beni yaratan, var eden)”, Aleviler Tanrı’ya “Xa Da (kendiliğinden var olan, yaratan)” derler.

15-Ezidiler de Aleviler de laik düşünceye sahiptir.

16-Her iki kesimin de düşünce ve felsefesini sistemleştirmiş belli bir kitabı yoktur. Öğretiler: Anonim-sözlü olarak, kulaktan kulağa; dilden dile süzülüp gelen anlatımlardan oluşur. Her iki kesim de inançlarının bedelini tarihi süreç içinde ağır bedel olarak ödemişlerdir.

17-Ezidiler ve Aleviler, kutsal olarak kabul ettikleri ve adına “ziyaret” adını verdikleri, doğadaki bazı ulu ağaçlara çeşitli renklerde bezler bağlar, dilek tutarlar.

18-Ezidi ve Alevilerde doğaya ve insanlara karşı hoşgörü ve saygı vardır.

19-Ezidi ve Alevilerin ayinlerinde müritler tarafından Pir’e “niyaz edilir.” Pir’in eli ya da omzu öpülerek niyaz edilir.

20-Ezidi ve Aleviler ölen yakınlarının mezarlarını ziyaret ettiklerinde(özellikle dini bayramlarda) yanlarında “xer u xerat” dedikleri yiyecekleri getirip mezarlıkta bulunanlara “ölmüşlerinin ruhu için” ikram ederler.

21-Ezidi düşüncesine göre sonradan Ezidi olunmaz. Ezidi aileden doğanlar ancak Ezidi olarak kabul edilir. Alevilikte de kabul gören düşünceye göre sonradan Alevi olunmaz. Alevi aileden doğanlar ancak Alevi olarak kabul edilir. Sonradan Alevi olunmaz.

22-Ezidiler de Aleviler de içe dönük, dışarıya kapalı yaşam kültürüne sahiptir.

23-Ezidiler ve Aleviler, yaşadıkları coğrafyalarda “öteki” olarak ayrıştırılmış veya dışlanmışlardır. Her iki toplum canlarını kurtarmak için yüksek kontrolün zor olduğu dağlık kesimlere kaçıp yerleşmiş ve böylece dönemin merkezi otorite baskısından kurtulmaya çalışmıştır. Alevi Kürtler çeşitli dönemlerde kendilerine uygulanan ağır yaptırımlar yüzünden, büyük oranda dağlık kesimlere çekilip oralara yerleşmişlerdir. Ezidiler gün geçtikçe nüfus yoğunluklarını kaybetmişlerdir. Hem Ezidiler, hem de Aleviler içinde yaşadıkları toplumda kendilerini gizledikleri için gerçek sayıları bilinmemektedir.

24-Ezidiler Kürt’tür, Kürtçenin Kurmanci lehçesiyle konuşurlar. Alevilerin büyük çoğunluğu da Kürt’tür. Keza Alevilerin büyük çoğunluğu Kürtçenin Kurmanci lehçesiyle, bir kısmı da Kürtçenin Zazaki lehçesiyle konuşurlar. İran’daki Alevilerin bir kısmı Farsça (Acemce) ve Türkiye’deki Alevilerin bir kısmı da Türkçe konuşur.

25-Ezidiler ve Alevilerin cenazelerini “zılgıt” eşliğinde toprağa uğurlarlar. Zılgıt çekmek daha çok düğünlerde kadınlar tarafından çekilir. Ezidi ve Aleviler tıpkı düğün töreni yapar gibi cenazelerini toprağa verirken kadınları toplu halde zılgıt çekerler.

26-Son yıllarda gerek politik ve gerekse ekonomik nedenlerle dünyanın çeşitli ülkelerine göç etmek suretiyle gidip yerleşenler olsa da Ezidilerin ve Alevilerin anayurdu Mezopotamya diye bilinen Dicle ve Fırat nehirleri arasındaki coğrafyadır.

27-Ezidilerin yaşlı erkekleri Kürt Alevilerin yaşlı erkekleri gibi sakal uzatır, ölünceye kadar sakallarını kesmezler.

21 Aralık 2023

Önceki İçerik
Sonraki İçerik
- Advertisment -

Recent Comments

Verified by MonsterInsights