Ana SayfaNIVÎSKARÊNYargının ‘bağımsızlığı’!

Yargının ‘bağımsızlığı’!

Eyüp Yalur / Yazarın diğer makaleleri için tıklayınız

Devleti oluşturan üç sacayağından biri ve de en önemlisi yargıdır. Eğer yargı bağımsız ve tarafsız olmazsa sacayağının diğer iki unsuru olan yasama ve yürütme de görevlerini layıkıyla yerine getiremez. Böylece sistem çöker.

Yargının bağımsızlığı yargıçların hiçbir etki, baskı altında kalmaksızın özgür iradeleriyle yerine getirdikleri toplumsal, hukuksal sorunları çözmeye karşın, anayasal olarak korunmasıdır. 

Hukuk devletinin olmazsa olmazı “Yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı”dır. Yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı bireyin doğru ve adil yargılanma hakkının da teminatıdır. Yargının bağımsız ve tarafsızlığı tüm çağdaş, gelişmiş ülkelerde kabul gören, uygulanan temel kuraldır.

Yargı temel hak ve özgürlüklerin güvencesidir. Yasama ve yürütme ile ilgili kurumları denetler. Devletle vatandaş arasındaki ve vatandaşlar arasındaki ihtilafları çözer.

Devletin en temel görevi adalet dağıtmak, tarafsız davranmak, kanunlar karşısında eşitlik ilkesi uygulamaktır. Bir devlet yetkilisinin suç işlediğinde kanunu ona uydurmak ve kanun arkasından gelsin demek değildir.

Ülkemizde iktidarın sopası yargıçlar vasıtasıyla aydınların, siyasetçilerin, basın mensuplarının, insan hakları savunucularının ve halkın üzerinde baskı aracı olarak kullanılıyor. Oysaki hak ve özgürlüklerin güvencesi bağımsız ve tarafsız yargı ve yargıçlardır.

Bin Kadın adıyla kurulan hareketin başlattığı kampanya ile, Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesinin verdiği cezaevinde kalamaz raporuna rağmen ısrarla cezaevinde tutulmaya devam edilen Aysel TUĞLUK için “adalet” çağrısı yapıldı. Siyasi hasta tutuklular hakkında neden yargı gereğini yapmıyor, tahliyelerini sağlamıyor. Cezaları biten tutukluların infazları erteleniyor, tahliyeleri geciktiriliyor.

Hukuk devleti, hukuk kurallarına uygun hareket eden, keyfi davranmayan, intikam duygusu içinde olmayan, insan haklarına saygılı, bütün işlem ve eylemleri yargısal denetime tabi, bağımsız ve tarafsız yargı örgütüne sahip olan devlettir.

Emekli yargıç Mustafa Karadağ Medyascope’ye verdiği mülakatta “2010’dan beri yargı tamamen siyasetin elinde. Bazı olaylar görmezden gelinir, siyasilerin aleyhine bir dava açılmaz. Siyasi partilerde görev alan, aday adayı olan yargıçların tekrar göreve dönmeyeceğine ilişkin yasa var. Ancak siyasi partiye üye olmuş bizzat açıklamalar yapmış kişiler var. Bu kişileri tutup yargıç yapacaksınız, sonra da hakimlerin tarafsızlığı, bağımsızlığı, saygınlığı diyeceksiniz” diyor.

Oysaki hakim bireysel ve kurumsal olarak yargının bağımsızlığını, tarafsızlığını temsil ve muhafaza etmelidir.

Güney Afrika, İsveç, Hollanda gibi bir çok ülkeden uluslararası hukukçular, insan hakları savunucuları, kadın örgütlerinin de dahil olduğu 46 örgüt HDP’nin kapatılma davasıyla ilgili AKP- MHP iktidarına seslenerek Anayasa Mahkemesini doğrudan veya dolaylı olarak etkilemekten kaçınarak yargının bağımsızlığına saygı duymaya çağırıyoruz dediler.

Demek ki ülkemizde yargının bağımsız olmadığını sağır sultan bile duymuş.

Önce ihraç edilip sonra göreve döndürülen hakim ve savcılar: Bizim iade-i itibarımız ne olacak. Fetö ile mücadele kapsamında binlerce hakim ve savcı Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) kararıyla ihraç edildi. Bazı hakim ve savcılar mesleğe iade edildi.

halktv.com.tr’ye bir savcı “Bizim iade-i itibarımız ne olacak?” diye soruyor. Bir sabah uyandığında Resmi Gazetede yayımlanan HSYK Genel Kurulu kararıyla ihraç edildiğini öğrendi. “Aklım bu ihraç kararını almadı. Fetö ile uzaktan yakından bir ilgim yoktu. İhraç edilmeden önce dost sandığım herkes bu kararla bana sırt döndü. Benimle konuşmaz oldular. Ağır bir depresyon yaşadım. Akrabalarınızın dahi Fetö’cü diyerek yaklaşmadığı tüm başarınızın onlar tarafından sağlandığının düşünülmesi her şey benim için çok ağırdı” dedi.

Demek ki adalet bir gün adalet dağıtanlara da gerekliymiş. Onun içindir ki adalet dağıtanların mağdur ettikleri binlerce insan feryat figan yapmayın etmeyin bir gün adalet size de lazım olur diye adliye koridorlarında, duruşma salonlarında, meydanlarda, sokaklarda “HERKESE ADALET” diye haykırıyorlardı.

Şu anda cezaevlerinde binlerce siyasi tutsak, ŞENYAŞAR ailesi, Gülistan DOKU’nun ailesi de adalet bekliyor.

21 Nisan 1998 tarihinde R.Tayyip Erdoğan’ın “Halkı din ve ırk farkı gözeterek kin ve düşmanlığa açıkça tahrik etme” suçu işlediği gerekçesiyle 10 ay hapis 177 milyon TL para cezasına çarptırıldı. Erdoğan temyize başvurdu. Yargıtay 8. Ceza Dairesi 24 Eylül 1998 günü Erdoğan’ın cezasını onadı. Erdoğan bunun üzerine 1999 yılında AİHM’e başvurarak adil yargılama talep etti.

Erdoğan’ın AİHM’e ikinci başvurusu 2022 yılında sabıka kaydının silinmesini kabul etmeyen Yargıtay kararı aleyhinde AİHM’e başvurdu. AİHM’e sundukları dilekçede

kararın siyasi olduğunu belirterek “Özgürlüklere, kişiye özel sınırlama getirildiği ve hukuk dışı yollarla halkın iradesinin önüne geçilmesi”nin söz konusu olduğunu savunmuştu.

Erdoğan Yüksek Seçim Kurulu’nun milletvekili olamayacağı yönündeki kararını da Eylül 2002’de AİHM’e götürmüştü. Bunun üzerine Erdoğan bu Erdoğan’ın özgürlük veya demokrasi mücadelesi olmaktan çıkmıştır. Bu milletimizin özgürlük mücadelesidir demişti.

Hollanda’nın Aile Bakanının B. Sayan Kaya’ ya yönelik muamelesini de AİHM’e götüreceklerini söylemişti.

Dün mağduriyetini AİHM’e taşıyan Erdoğan bugün aynı mahkemenin başka mağdurlar için verdiği kararları tanımıyor.

Abdullah Gül de geçmişte Cumhuriyet Gazetesine açtığı davadan dolayı Türkiye’yi AİHM’de mahkum ettirmişti.

Cezaevlerindeki Kürt siyasetçilerinin seçimle geldiklerini ve halkın iradesi olduklarını unutuyorlar.

Erdoğan, AİHM’in İş İnsanı Osman KAVALA, Selahattin DEMİRTAŞ ve diğer siyasi davalarla ilgili olarak “Bizim mahkeme kararlarını tanımayanları biz de tanımayız” demiştir.

Gerçek anlamda yargı bağımsızlığı olmayan, halkın özgür iradesine saygı duymayan, dün dündür bugün bugündür anlayışıyla hukuk devleti olmaz.

- Advertisment -

Recent Comments

Verified by MonsterInsights