Gezi davası kararıyla muhalefete gözdağı

Divê hûn bixwînin

Eyüp Yalur / Yazarın diğer makaleleri için tıklayınız

Kamuoyunda Osman Kavala davası olarak bilinen asrın önemli hukuk skandalı davalarından olan Gezi Davası’nda Osman Kavala’ya ağırlaştırılmış müebbet, Mücella Yapıcı, Çiğdem Mater Utku, Ali Hakan Altınay, Mine Özerden, Can Atalay, Tayfun Kahraman, Yiğit Ali Ekmekçi’yi de 18 yıla mahkum etti.

Bu hukuksuz, anti demokratik karar ulusal ve uluslararası hukuk, siyaset, insan hakları savunucuları tarafından büyük bir tepkiye, infiale yol açtı.

Gezi olayları sürecinde güçlü bir muhalefet olduğu için hükümet Gezi’den 4 yıl sonra muhalefeti sindirerek Osman Kavala’nın tutuklanmasına karar verdi.

Gezi’de Osman Kavala’nın, arkadaşlarının ve milyonların, amacı cebir ve şiddet kullanarak hükümeti devirmek değil, doğaya ve geleceklerine sahip çıkmak için kent meydanlarını doldurmuşlardı. Gezi olayları sivil ve demokratik bir eylemdir. Vatandaşlar demokratik protesto etme haklarını kullanmışlardır.

Bunca usulsüzlüğe, hukuksuzluğa, baskıya, şiddete rağmen, yargıda cumhuriyet tarihinin en büyük reformlarını yaptık, yargıya güven giderek yükseliyor diyen Cumhurbaşkanı olaylara toplumdan farklı bir gözle bakıyor.

Hukukun ve adaletin olmadığı bir yerde ne refah olur ne de toplumsal barış. Haklı ve doğru bir söylem. Bunu söyleyen Cumhurbaşkanı neden adalete ve hukuka müdahale ediyor? Hukuku rafa kaldırıyor. Hoşuna gitmeyen siyasi davaların tarafı olma gereği duyuyor. Neden yargıyı yargıçlara bırakmıyor? İlla da bir davanın savcısı, hakimi, avukatı olmak zorunda mıdır?

AKP hukukta yaptığı reformlarla kararları beğenilmeyen, tanınmayan davaların Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru hakkı tanındığı ile övünüyor. Ama AİHM’in verdiği kararı tanımıyorsun. Yani yerel ve yüksek yargının ayakları yere sağlam basamıyor.

Her şeyin başı sağlıktır, pardon hukuktur. Çünkü hukuksuzluk insan sağlığını da bozuyor.

Hakimi ve hekimi özgür, tarafsız, mutlu olmayan bir toplum sağlıklı olamaz. Bizim toplumumuzda olduğu gibi hakimler siyasi iktidarın denetimine girmiş tarafsızlıklarını kaybetmişler, hekimleri iktidar baskısından memleketi terk etmişlerdir. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan “Soros’un Türkiye ayağı malum içerdeydi, bir manevrayla dün beraat ettirmeye kalktılar” diyerek tepki göstermişti. Bu tepki üzerine HSK’da berat kararı veren hakimler hakkında soruşturma açtı. Hani Türk yargısı tarafsız ve bağımsızdı. İktidarın istediği kararı vermeyen hakim ve savcılar görevden alınıyor, sürülüyor, cezalandırılıyorlar. İktidar bütün siyasi davalarda taraf olmuş yargıyı yönlendirmiştir.

Bu adam Türkiye’nin Soros’uydu. Gezi olaylarının perde arkası koordinatörüydü. Yargımız bu konuda kararını verdi. Kusura bakmasınlar bu ülkede yargı var dedi.

El insaf, el vicdan!

CHP Grup Başkan Vekili Engin Altay “Türkiye’de Soros ile en çok görüşen Erdoğan’dır. Erdoğan millete “Soroscu” diye çamur atacağına Soros ile bu masada ne konuştun onu söyle” dedi.

Mahkemenin karşı oy kullanan hakimi, dosyada bırakın ağırlaştırılmış müebbet hapsi, tutuklamak için bile delil olmadığını yazdı.

Üç kişilik mahkeme heyetinde bulunan üç hakimden biri avukatlık yaptığı dönemde AKP’den milletvekili aday adayıydı. O da aday olamayınca kara günler için hakimliğe terfi ettirilmişti. Üçlü mahkeme heyetindeki bir diğer hakim sanıkların beraatini isteyerek karara şerh koydu.

Halk sanatçıları, sinemacılar Gezi Davası için çağrı yaptılar. Bu hukuksuzluğa seyirci kalmayacağız. Bir korku imparatorluğu kurmak adına girişildiği belli olan bu hukuksuzluğa seyirci kalmayacağız, susmayacağız. Korkmuyoruz, sinmiyoruz dediler.

Cumhurbaşkanı “Artık AİHM’lik iş kalmadı bitti o iş. Neden bitti, çünkü burada hüküm giydi. Hüküm giydiği için bu işin artık AHİM’le ilgisi yok. AHİM alacak bakacak edecek ama hüküm giydi diyecek bu işi masadan kaldıracak. Bu ağırlaştırılmış müebbettir. Türk yargısının vermiş olduğu bu karara yerlisi, yabancısı herkes saygı duymak mecburiyetinde” dedi.

Hey yerli ve yabancı millet duyduk duymadık demeyin. Ferman yayınladık herkes bu karara uyacak.

Ülke artık seçim sathına girdi. İktidar 7 Haziran 1 Kasım arası denediği ve sonuç aldığı senaryoyu tekrar sahnelemek istiyor.

Toplumda adaletsizlik duygusu her geçen gün artarak devam etmektedir.

Halkın ezici çoğunluğu bu haksız, hukuksuz, somut kanıtlardan, delillerden yoksun davanın Yargıtay’dan, AYM’den mutlaka döneceğinden umutlu. Aksi halde bir kez daha ülke AİHM’de mahkum olacak.

Verified by MonsterInsights