Ana SayfaNIVÎSKARÊNBir utanç sayfası: 6-7 Eylül

Bir utanç sayfası: 6-7 Eylül

Eyüp Yalur / Yazarın diğer makaleleri için tıklayınız

Varlık Vergisi 11 Kasım 1942’de TBMM’de kabul edilerek bir gün sonra 12 Kasım 1942’de yürürlüğe girdi.

Dönemin Başbakanı Şükrü Saraçoğlu, TBMM’de yaptığı bir konuşmada Varlık Vergisi’nin amacının “Piyasadaki para arzını azaltmak, fiyat artışlarının önüne geçmek ve Türk parasını kıymetlendirmek” diye açıklama yapacaktır. Kanunda vergi oranı ile ilgili bir ifade yok, vergi miktarı ile ilgili tespit ve takdir hakkı her ilde kurulan vergi tespit komisyonlarına verilmiştir. Bu komisyonda en yetkili mülkiye ve mal memurları yer alıyordu. Vergilerin tahsili için verilen süre 15 gündü. Aslında bu bir vergi değil, mal ortaklığının ötesinde bir zulümdü. Bu süre zarfında bu yüksek vergileri ödeyemeyenler Aşkale’ye, Sivrihisar’a taşocaklarına, kar küremek ve yol yapım işleri için sürülüyorlardı.

Dönemin İstanbul Defterdarı Faik Ökte, Varlık Vergisi uygulamasından vazgeçilmesinden yıllar sonra yazdığı “Varlık Vergisi Faciası” isimli kitabında pek çok gayrimüslimden servetlerinin ve gelirlerinin çok üstünde bir vergi talep edildiğini yazacaktı.

Erzurum’un Aşkale ve Eskişehir’in Sivrihisar ilçelerindeki çalışma kamplarına binden fazla gayrimüslim iş insanı götürüldüğü tahmin ediliyor. Bu kamplarda kamp koşullarına dayanamayanlar, yaşlı olanlar ve bu rezilliği içine sindiremeyip üzülerek ölenlerin sayısının 25 kişi olduğu söylenmektedir.

Gayrimüslimler daha bu şokun etkisini üzerlerinden atamadan yeni bir şok dalgasıyla yüzleştiler.

Türkiye Cumhuriyeti imparatorluğun varisi olarak yeni homojen bir ulus-devlet inşa etmek istiyordu. Osmanlı’daki çok ulusluluğu ret ve inkâra gitti. Cumhuriyet tarihinde birçok kez olduğu gibi 6-7 Eylül olaylarında da hukuktan sapmış “Türkleştirmek” adına yürüttüğü faaliyetlerle gayrimüslim azınlıkların (Ermeni, Rum, Süryani, Yahudi) aleyhine işleyen bir sürece girildi. 6-7 Eylül 1955’te yaşanan sistemli, planlı olaylarla gayrimüslimlerin malları talan edilmiş, yağmalanmış birçok kişi öldürülmüş, binlerce insan vatanlarını terk etmek zorunda kalmışlardır. Bu olay ülkenin kozmopolit yapısını altüst etmiştir.

5 Eylül 1955’te Selanik’te bulunan Atatürk’ün evine bomba koyulmasını bahane eden Kıbrıs Türk’tür Cemiyeti İstanbul, Ankara, İzmir’de halkı galeyana getirmiştir. 6 Eylül 1955 günü saat 13.00’te devlet radyosunun Selanik’te Atatürk’ün doğduğu eve yapılan bombalı saldırı haberini duyurmasıyla başlayan süreçle birlikte dönemin gazetelerinden İstanbul Ekspres 6 Eylül’de İstanbul sokaklarında “Yazıyor, Yazıyor…! Atatürk’ün evinin bombalandığını yazıyor “söylemi ile Cumhuriyet tarihinin kara lekesi olarak anılan 6-7 Eylül olaylarının büyümesine sebep olmuşlardır.

İzmir’de aynı işlevi gören gazete, Gece Postası adlı yerel gazete olmuştur.

Oysa ki bombayı Yunanistan’daki Türk azınlığı mensubu olan Oktay Engin koymuş ve bu davadan 3.5 yıl ceza almıştı ve cezaevinden Türkiye’ye kaçıyor. Oktay Engin’i Türkiye’de parlak bir gelecek bekliyordu. MİT ve Emniyette görev alıyor daha sonra Nevşehir valiliği yapıyor.

6-7 Eylül olaylarının acı faturasını gayrimüslimler ödeyecekti. 4112 ev, 1004 işyeri, 73 kilise, 1 sinagog, 2 manastır, 26 okul, aralarında spor kulübü, spor salonu, fabrika, bar gibi yerlerin bulunduğu 5.317 mekân saldırıya uğramış, yağmalanmış, tahrip edilmiştir. Fener Rum Patrikhanesi, İstanbul’daki Yunan Konsolosluğu, Hilton Oteli gibi uluslararası prestije sahip yerler polis tarafından sıkı korunmaya alınmışlardı. Ankara’da Devlet Bakanı Mükerrem Sarol tarafından bakanlığa çağrılan yerel yöneticiler uyarılmalarından dolayı alınan önlemlerle Ankara’da olaylar hafif şekilde atlatılmıştır.

Cumhuriyet tarihinde devlet ilk kez vatandaşı olan azınlıklardan özür diledi. Zararlarının tanzim edileceğini söyledi, Zarar Tanzim Komisyonu kuruldu. Zararları 150 milyon tl olarak tahmin ediliyordu. Tanzim edilecek miktar 69 milyon tl idi.

Olayları kontrol altına alamayan iktidar İstanbul, Ankara ve İzmir’de sıkıyönetim ilan etti. Kıbrıs Türk’tür Cemiyeti kapatıldı. İçişleri Bakanı Namık Gedik istifa etti. Emniyet Genel Müdürü Ethem Yetkiner, İstanbul valisi, İzmir valisi ve üç general görevden alındı. Hükümet ve askeri yetkililer olayın sorumluluğunu komünistlere yüklediler. Aziz Nesin, Kemal Tahir, Zehra Kosova, İlhan Berktay, Nihat Sargın, Asım Bezirci, Hasan İzzettin Dinamo, Hulusi Dosdoğru gibi 47 tanınmış aydın askeri cezaevlerine gönderildiler ve 8 ay sonra serbest bırakıldılar.

Kıbrıs Türk’tür Cemiyeti Başkanı Hikmet Bil, denek üyelerininde içinde olduğu 3.151 kişi tutuklandı. Daha sonra bu sayı artarak 5.104’e yükseldi. Bu dernek yöneticileri DP iktidarını “Ya bizi serbest bırakırsınız ya da biz bazı şeyleri ifşa ederiz” tehdidinde bulunarak serbest bırakıldılar.

6-7 Eylül olaylarının olduğu sırada Seferberlik Tetkik Kurulu’nda görevli olan 1988-1990 yılları arasında MGK genel sekreterliği yapan Sabri Yirmibeşoğlu Gazeteci Fatih Güllapoğlu’na verdiği röportajda 6-7 Eylül olayları hakkında “6-7 Eylül olayları da bir özel harp işidir. Muhteşem bir örgütlenmeydi. Amacına da ulaştı.” Diye beyanatta bulunmuştu.

1955-1957 yılında görülen mahkemelerde tutuklanan bütün zanlılar berat etti. 27 Mayıs 1960 askeri darbe sonrası Yassıada Mahkemelerinde 6-7 Eylül olayları ile ilgili dava tekrar açıldı. Bu davada DP ve Adnan Menderes suçlu bulundu. DP’nin 4 kurucusundan biri olan Fuat Köprülü 6-7 Eylül olayları Adnan Menderes ve arkadaşları tarafından tertip edildi, diyerek olayı itiraf etmiştir. Adnan Menderes, Fatin Rüştü Zorlu gösteri tertip ve harekete geçirmekten 6 yıl hapse mahkûm edildiler.

Bu ve benzeri utanç verici olaylarla ülkenin renklerini solduran utanç sayfalarının bir daha yaşanmaması için unutulmaması dileğiyle.

Kaynakca

Dr Dilek Güven

Rıdvan Akar

Ayşe Tuğba Kar

- Advertisment -

Recent Comments

Verified by MonsterInsights