Ana SayfaSIYASETAYŞE ÖĞRETMEN OLAYI: FAŞİZME ŞAPKA ÇIKARTAN DOĞU DESPOTİZMİ! / SİNAN ÇİFTYÜREK

AYŞE ÖĞRETMEN OLAYI: FAŞİZME ŞAPKA ÇIKARTAN DOĞU DESPOTİZMİ! / SİNAN ÇİFTYÜREK

Ayşe öğretmen Beyaz Show programına telefonla bağlanıyor ve “Ülkenin doğusunda yaşananların farkında mısınız?” diyerek gayet insani duygularını içeren şu çağrıda bulunuyor: “Burada yaşananlar ekranlarda çok farklı aktarılıyor. Sessiz kalmayın. İnsan olarak biraz daha hassasiyetle yaklaşın. Görün, duyun ve artık bize el verin. Yazık; insanlar ölmesin, çocuklar ölmesin, anneler ağlamasın” diyor! Söylenen hepsi bu kadar!

Ayşe öğretmen Kürdistan’a özgürlük filan demiyor, Kürt halkının kurtuluşundan bahsetmiyor, sadece “ülkenin Doğusunda yaşananlara” dikkat çekmek istiyor. Üstelik “ülkenin doğusunda yaşananları” anlatırken de;

Ne halkımıza karşı tank ve TOMA’larla sürdürülen savaşın yol açtığı ve insanı insanlığından utandıran sosyal manzaralarından; ne günlerce sokaklarda kaldırılmasına bile izin verilmeyen cansız bedenlerden, ne meydanlarda çıplak sergilenen kadın bedenleri ile zırhlı araç arkasında sürüklenen ölü bedenlerden, ne de beyaz bayrakla evini terk etmeye zorlanan yaşlı insanların dayanılması zor sosyal yaşamlarından… bahsetmiyor!

Sadece aylardır “ülkenin doğusunda” yaşananlara, “görmedim-duymadım-bilmiyorum” tavrını sürdüren ve önemlisi yansıtırken de olduğundan da farklı yansıtan görsel ve yazınsal basına, “sessiz kalmayın, görün, duyun, yazık çocuklar ölmesin, anneler ağlamasın” dedi diye;

Ve program sunucusu Beyaz Öztürk ise sadece Ayşe öğretmene; “Elimizden geldiğince duyurabileceğimiz yerlerden duyurmaya çalışıyoruz. Bu söyledikleriniz bize ders oldu. Daha da fazla yapmaya devam edeceğiz. İnşallah o söylediğiniz barış dilekleri en kısa zamanda gerçekleşir ” dedi diye kıyametler kopartıldı halen de kopartılıyor!

Dikkat edin, Ayşe öğretmen “bize el verin ki çocuklar ölmesin, anneler ağlamasın” çağrısında bulunuyor! Beyaz’da “barış dilekleri en kısa zamanda gerçekleşir” dileğini tekrarlıyor! Hepsi bu! Ne var bunda? Ortalama zekâya sahip birisi bunu nasıl terör propagandası sayar?

Bunlar söylendi diye iktidar ve iktidarın yağdanlıkları köşe yazarları “memleket bölünüyor ne duruyorsunuz” yaygarasıyla savcılar göreve çağrıldı. Savcılar da durur mu?

Ayşe öğretmen hakkında “Terör örgütü propagandası yapmak” gerekçesiyle Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından soruşturma başlatıldı. Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı da “Beyaz Show’da terör örgütü propagandası yapıldığı” gerekçesiyle Beyaz Öztürk’e derhal soruşturma açtı.

Yetmedi, Ayşe öğretmen hakkında adeta linç kampanyası başlatıldı. Gülen Cemaatine “yakınlığıyla bilinen Güldeste Eğitim Kurumları’nda çalıştığı” haberiyle de derhal şu meşhur paralel yapı ile bağlantısı kuruldu. Dahası “Ayşe öğretmeni anladık da zaten Paralel ile ilişkiliymiş. Şu Beyaz’a da ne oluyor? Meğer koynumuzda yılan beslemişiz yıllardır. Beyaz bedel ödeyecek” mealinde açıklamalar yapıldı, yazılar yazıldı, yazılıyor.

Yetmedi, “Doğan medyanın vukuatları” adı altında bazı geçmiş röportajlar, haberler vb. yeniden basına servis edilerek baskı altına alınmaya çalışıldı. Yani Doğan Medya Grubu’nun “zaten sabıkalı olduğu, seçimler boyunca terör örgütünün propagandasını yaptığı” yeniden yazılıp çizilmeye başlandı!

Yetmedi, Ayşe öğretmen ve olayı hakkında “ne var bunda canım çocuklar ölmesin, anneler ağlamasın, barış dilekleri gerçekleşsin demek neden suç oluyor” diye karşı çıkan aydın ve köşe yazarları, iktidarın en tepe noktasından hedef haline getirildi.

Eee Ayşe öğretmen Batıda, Ege veya Akdeniz’de yaşanan bir sosyal olaydan bahsetmiyor! Ayşe öğretmen Türk rejiminin jeopolitik bölünme tehlikesi algıladığı ve her daim tüm sistem partileriyle ortak kırmızıçizgi olarak gördükleri bir meseleden bahsediyor. Adını Kürt, Kürdistan meselesi olarak vermese de Kürt meselesi nedeniyle yaşananlardan bahsetmektedir. Dolaysıyla rejim ve AKP açısından, “Rusların da kaşımaya başladığı, İran’ın arkasında durduğu”(!) olaylardan bu nazik ortamda Ayşe öğretmenin çok dolaylı da olsa bahsetmesi hele bunu bir Show programından dile getirmesi kabul edilemezdi. Tipik bir polis devleti refleksiyle ya da Doğu toplumlarına özgü tepede bulunan despotun parmak işaretiyle baskı makinesi harekete geçti, geçirildi!

Yetmedi, Erdoğan bugün aydınlara tam anlamıyla açtı ağzını yumdu gözünü! Ülkesindeki aydınlara “güruh”, “hain”, “müstemleke zihniyeti”, “mandacı” diyen Erdoğan; “”Bu aydınlar gelişmeleri takip etmek üzere yabancıları ülkemize davet ediyor. Bunun adı müstemleke zihniyetidir. Bunun adı mandacılıktır. Bu zihniyetin ihanetiyle 100 yıl önce de karşılaştık. O zamanlar da kendisine aydın diyen ve ülkemizi sadece yabancıların düzeltebileceğini söyleyen bir güruh vardı. Bu aydın müsveddeleri kalkıp devletin bir katliam yaptığından bahsediyor. Ey aydın müsveddeleri, siz karanlıksınız karanlık. Aydın falan değilsiniz. Sizler oraların adresini bilemeyecek kadar karanlık ve cahilsiniz” dedi.

Devamında da, “Bu devletin ekmeğini yiyip de bu ülkeye ihanet eden herkes en kısa sürede hak ettiği cezaya çarptırılmalıdır. Tüm ilgili kurumlarımızı bu konuda ilgili olmaya ve görevlerini yerine getirmeye davet ediyorum” diye de çağrıda bulundu!

Cumhurbaşkanı’nın çağrısı anında karşılık buldu ve YÖK Genel Kurulu, “akademisyenlerin barış bildirisi ile ilgili olarak rektörleri ve Üniversitelerarası Kurul’u topladı”. Toplantının ardından YÖK, “Teröre destek veren bildiri ile ilgili olarak hukuk çerçevesinde gereği yapılacak” açıklamasını yaptı!

Bir ülkenin cumhurbaşkanı, düşününki kendi aydınlarına; “güruh”, “hain” desin ve aydınların cezalandırılması için ilgili kurumları göreve çağırsın! Bir cumhurbaşkanı düşününki barış isteyip devlet katliamlarına karşı bildiri yayınlayan aydınların cezalandırılmasını istesin!

Başta Kürdistan’da olmak üzere özellikle son aylarda olup bitenleri adlandırmakta insan zorlanıyor. Yine başta Kürdistan meselesinde olmak üzere zaman zaman 12 Eylül rejimini bile geride bırakan AKP iktidarının icraatları yaşanıyor fakat olup bitenlere kestirmeden faşizm demek de meseleyi çözmüyor! Bu nedenle AKP ve özelde de Erdoğan iktidarı için; faşizme de şapka çıkartan daha yerli bir kavram ve olgu olan Doğu Despotizmi demiştim 12.12. 2013 tarihli “Erdoğan; Doğu Despotik İklimde Putinizmin İslami versiyonu” başlıklı yazımda. Aynı yazıda birkaç alıntıyı aktarayım:

“AKP hükümeti uygulamalarına faşizm, Erdoğan’a da Hitler, Mussolini benzetmesi sıklıkla Türkiye devrimci hareketinde yapılmaya başlandı.

Ben AKP hükümeti için ‘faşizm’ adlandırmasını ve Erdoğan’ın klasik faşist liderlerle mukayese edilmesi yerine Doğu despotizmi ve günümüzdeki liderleri Putin, A. Lukaşenko, İran dini lideri Hameney vb. liderlerle anılmasının daha doğru olacağı kanaatindeyim.

Kısacası, AKP/Erdoğan iktidarı, toplumda polis devleti algısını somut adımlar üzerinden derinleştiriyor olmasından hareketle hükümete faşist demek yerine Neo liberal çizgileri de içeren Doğu despotizmi demek daha iyi ifade eder…

AKP’nin özelde de Recep Tayyip Erdoğan’ın 10 yılı aşkın iktidarının klasik bir hükümetten öteye özgün rejim kurma hedefleri bulunduğunu belirtelim.

Hedeflenen rejimi en genel hatlarıyla Doğu despotizmi olarak tanımlayabiliriz. Daha özelde de Erdoğan’ın hedeflediği Doğu despotizmine dayalı dikta rejimini, Rus Putinizminin İslam versiyonu olarak da adlandırabiliriz” demiş ve devamında;

“Gözetlenen-fişlenen Erdoğan ve ekibinden, gözetleyen, fişleyen dahası öğrenci evlerinde kim kiminle kalıyor noktasına kadar işi vardıran bir Erdoğan’a ulaşıldı.

İşte Doğu despotizminin siyaset zemini ve işte Erdoğan’ın da Mustafa Kemal gibi siyaset kumaşında kendini bulduğu Doğu despotizmi kodları üzerinden şekillenen gerici, otoriter dikta rejimleri!

Erdoğan’ın polis devletini oluşturmada yol alması ise zaten küresel olarak sermayenin hakim yönelimidir. Bunu en son ‘dijital faşizme’ vardıran gözetleme-fişleme üzerinden de okuyabiliriz” demiştim aynı yazı da!

Faşizme şapka çıkartan polis devleti veya Doğu despotizmi pratiğinin son icraatlarını; Kürdistan’da özellikle altı aydır uygulanan devlet terörü üzerinden; gazetecilerin sırf görüşlerinden dolayı tutuklanmaları üzerinden; hükümet karşıtı sivil kitle eylemlerine orantısız polis müdahaleleri üzerinden; devletin Kürt siyasetini eleştirdi diye “sözde akademisyen” diyerek aydınları “ihanetle” suçlayan Erdoğan’ın konuşmaları üzerinden ve nihayet Ayşe Öğretmen ile Beyaz’a yapılanlar üzerinden okuyabiliriz!

Bu zihniyet ve icraatla toplumu yönetmek zor! Toplumun, halkların da AKP iktidarının bu tarz yönetimini kabullenmemeleri lazım..! 12.01.2016

[email protected]

 

- Advertisment -

Recent Comments

Verified by MonsterInsights