Ana SayfaGIŞTÎAYNAYI BUGÜN KÜRDİSTAN’IN ARTILARINA TUTMAK!              

AYNAYI BUGÜN KÜRDİSTAN’IN ARTILARINA TUTMAK!              

Üç aydan beri sürdürdüğümüz kampanya ile kimi, neyi savunduk? Ya da neden bağımsızlık referandumunu savunuyoruz? 15 Temmuz’dan bu yana gerçekleştirdiğimiz panel, konferans ve sivil-siyasi kurumlarla yaptığımız ikili görüşmelerde yer yer şu sorularla yüzleştik: “Güney Kürdistan’ın neden sadece artılarını savunuyorsunuz” ya da “neden hep olumlu yanlarını öne çıkarıyorsunuz?  Eleştirilecek yanları yok mu? Varsa neden üzerinde durmuyorsunuz?” “Halkın değil partilerin bağımsızlık referandumu kararı var”…gibi sorularla yüzleştik.

Sinan Çiftyürek / Diğer yazıları için tıklayınız

Burada altı çizilmesi gereken iki temel mesele var: Bir; biz neden bağımsızlık referandumu öncesinde aynayı Güney Kürdistan’ın sadece artılarına tutuyoruz? İki; biz Bağımsızlık Referandumu Destekleme İnisiyatifi olarak ve özelde de ÖSP olarak bu süreçte kimi/neyi savunuyoruz? Bu iki sorunun yanıtını özetleyeceğim bu yazıda.

 

I – Önce şunu belirtelim, Güney Kürdistan’daki siyasal iktidarın ekonomik, siyasal, kültürel konular başta olmak üzere eleştirilecek çok yönü var. Ayrıca biz komünistler sınıfsal gözlükle baktığımızda çok eleştirilerimiz var ve zamanında yaptık da. Bugün ise tüm gücümüzle aynayı Güney Kürdistan’ın artılarına tutuyoruz.

Çünkü dört taraftan tehdit ve baskıların giderek yoğunlaştığı; somutta Türk Dışişleri Bakanlığının, “IKBY’nin aksi yöndeki bütün dostane tavsiyelere rağmen referandum konusundaki yaklaşımında ısrar etmesinin mutlaka bir bedeli olacağını” diyerek açıkça tehdit ettiği; Irak rejimince Kerkük valisinin görevden alındığı; Irak Parlamentosunun Başbakan Haydar Abadi’ye “ülkenin birliğini korumak amacıyla her türlü önlemi alma yetkisi de verdiği”; Sırf Kürt kökenlidir diye Irak cumhurbaşkanının görevden alınma hazırlıklarının yapıldığı; Erdoğan, “Biz 27sinde MGK toplantısı yapacaktık şimdi 22sinde bu referandum için MGK toplantımızı öne çektik” diyerek gözdağı verdiği; BaşbakanYıldırım’ın, “referandum ulusal güvenlik meselemiz, her türlü adımı atacağımız konusunda kimsenin şüphesi olmasın” dediği; Bahçeli’nin “Kerkük’ün güvenliği Ankara’nın güvenliğidir.” Devamla; “Kerkük Türk’tür. Hamaset yapmıyoruz. Şaka yapmıyoruz. Bedel ödemekten bahseden Barzani’ye bedeli ödettirecek de güçteyiz” açık tehdidi savurduğu; İran’ın hakeza askeri, siyasi, ekonomik tehditler sıraladığı… şu günlerde Güney Kürdistan bağımsızlık referandumuna gidiyor. Bu süreçte yanlışlarını eleştirme, siyaset dinamiklerinin iç sorunlarını kaşıma zamanı olmadığına inanıyoruz. Yazının devamında aynayı tuttuğumuz artıları yeniden özetleyeceğiz.

 

II –Biz X veya Y partisinin değil Kürdistan halklarının devletleşme hakkını savunuyoruz!

Kimileri, sol ulusalcılığın esiri olduğu için, kimileri de siyaseten özürlü olup bilinçli çarpıtmalarla hedef şaşırtmak istedikleri için, ısrarla Bağımsızlık referandumunu savunan İnisiyatifin, özelde de ÖSP’nin “PDK’yi” savunduğu ve “zaten kurulacak devletin de Barzanistan olacağını” söyleyip duruyorlar.

Bu iddia sahipleri üzerinden herkese şunu belirtmek istiyoruz; biz ne PDK ne YNK ne de Goran veya bir başka partiyi savunmuyoruz! Acılarımız, sevinçlerimiz, kültürümüz, tarihimiz, coğrafyamız aynı kaynaktan akıp gelen Güneyli halkımızın bağımsız devlet kurma hakkını savunuyoruz. Ve bu hakkın propagandasını yapıyoruz. Bu kadar!

Biz komünistler/ÖSP’liler; ne Soranistanı ne de Barzanistani savunmuyoruz ve önemlisi Barzanistan ya da Soranistan diye bir şey de zaten yok, Kürdistan var. Bugün başta Katalanlar olmak üzere ezilen halkların bağımsız devletini savunduğumuz gibi halkımızın da devletleşme hakkını savunuyoruz. Her halk gibi halkımızın da kendi ulusal kaderini tayin etme hakkı var diyoruz. Ve bu haklarını 25 Eylül’de bağımsız devletini kurmaktan yana kullanmak istediklerini belirtiyorlar. Biz bunu destekliyoruz. Anlayana/anlamak isteyene bu açıklama yeter sanırım. Kısacası eleştirilerimiz var hem de çok ama şu aşamada aynayı artılarına tutuyoruz.

 

III – Bağımsızlık referandumu, partiler ve parçalar üstü bir ulusal demokratik kimlik oluşumuna yol açtığı için destekliyor ve önemsiyoruz.

Dün küçücük Kobanê ile destek ve dayanışmanın parti ve parçalar üstü yarattığı kimlik, bugün çok daha çaplı olarak Güney Kürdistan’ın bağımsızlığı üzerinden oluşuyor. Öncelikle bunu güçlendirelim. Nasıl ki dün hiçbir Kürt partisi ve şahsiyeti, “Kobanê’de filan parti hakim destek vermeyiz” türünden örgüt kimliğini sormadan dayanışma geliştirdiyse, bugün de hiçbir parti ve şahsiyet “bağımsızlık referandumuna karşıyım” dememeli. Nasıl ki Peşmerge Kobanê ile dayanışmaya giderken Silopi’den Suruç’a kadar Kürdistan bayrağı ile halkımız yollarda selamladıysa bugün de Güney Kürdistan ile amasız-fakatsız dayanışma geliştirmenin çok daha köklü bir nedeni var: Bağımsız Kürdistan’ın kuruluş referandumu yapılıyor! Bağımsız Kürdistan savunusu üzerinden, parti ve parçalar üstü bir dayanışma ile Güneyli kardeşlerimizin yanında saf tutmalıyız. Ayrıca tam da bu süreçte parti ve parçalar üstü oluşan iklimde, önce parçalarda ulusal demokratik ittifakın sonra bunun üzerinden Ulusal Kongre’nin zeminini hazırlayacağı için de desteklemeliyiz.

 

IV–Israrla belirtiyoruz ki, doğal bir hak olmanın yanı sıra BAAS’ın ırkçı-mezhepçi gömleğini giyen Şii siyaset ayrılmamayı dayatıyor!

Irak BAAS rejimi dün nasıl ki halklara-inançlara, ırkçı-Sünni mezhepçi gömleği zorla giydirdiyse ki bu deli gömleğinden Kürtlerin yanı sıra Şiiler de büyük baskı ve zarar görmekteydi. Saddam liderliğinden BAAS rejiminin devrilmesiyle Kürtler ulusal yönden özgürlüğe adım atarken, Şiiler de mezhep-inanç yönünde özgürleştiler. Özgürleşmeye özgürleşti Şii Arap çoğunluk ama iktidar olan Şii çoğunluk çok geçmeden BAAS rejiminin ırkçı-mezhepçi gömleğini kendileri giymeye başladı. Yani Irak Şii rejimi, ekonomik-siyasi-askeri… uygulamalarıyla, halkımıza ayrılmaktan başka seçenek bırakmıyor. Örneğin:

*Federal Irak Anayasanın hükmü olan ve başta Kerkük olmak üzere 140. Madde kapsamındaki “tartışmalı bölgeler”de referanduma gitmeye her defasında yanaşmaması;

*2014 yılından itibaren Kürdistan bölgesel Yönetiminin bütçesini vermemesi;

*Yine federal anayasaya göre Peşmerge ile Irak federal ordusu eşit haklara sahiptir ama pratikte Irak ordusuna her türlü silah sağlanırken Peşmergeye verilmemesi;

*Irak rejiminin, resmiyette Irak başbakanına doğrudan bağlı ama fiiliyatta İran İslam rejimimin denetiminde olan Haşdi Şabi ile Peşmergenin IŞİD ile savaşta ele geçirdiği Kerkük gibi kentleri geri almak istemeleri… Bunlar Kürdistanlılara ayrılmaktan başka seçenek bırakmayan uygulamalardan bazıları.

 

V – Aynayı tuttuğumuz artılarına gelince daha önce yazdım tekrarlıyorum…

Başta sorumluluk sahibi herkesi, Kürdistan siyaset dokusu hakkında afakî, bilgi cahili yorumlardan uzak durmaya çağırıyoruz!

Aynayı artılarına tutalım ama nedir bu artılar? Özeti şudur; Kürdistan Bölgesi daha devletleşmeden Ortadoğu’nun en özgürlükçü-çoğulcu ülkesi haline getirildiği için savunuyoruz. Aşağıda belirteceklerim iddia-yorum değil bilgidir. Yani size bilgi aktaracağım karar ve yorum sizin. İnanmıyorsanız buyurun gidin görün ve gelin halklara siz anlatın.

a – Güney Kürdistan’da beş resmi dil uygulaması var. Yani ilkokuldan üniversiteye kadar anadilde eğitim-öğretimin yanı sıra resmi dil hakkı var. Hangi diller? Türkmence, Arapça, Süryanice, Ermenice ve Kürtçeye resmi dil uygulaması.

İran ve Türkiye’de eğitim yılı zili her zamanki gibi yine egemen ulusun tek dilinden çalacakken, halen devletleşmemiş Kürdistan Bölgesel Yönetiminde ise beş dilden çalacak.  Sömürgeci devletler yüksek ısıya dayalı kazan gibi halkları asimilasyon ile eritirken, Kürdistan bölgesinde ise tüm halklar için kendi ana dilini ve kültürünü özgürce yaşama hakkı ortak iradeyle yasallaştırılmış.

b – Dört dilde referandum oy pusulasının basılmış olması. Yani Türkmence, Arapça, Süryanice ve Kürtçe. Siz hiç İran, Türkiye, Suriye’de böyle demokratik bir adım gördünüz mü? Hayır!

c – Kürdistan Diyanetinde 8 ayrı inancın temsil edilmiş olması. Düşünün İran’da İslam’ın tek Şii mezhebi, Türkiye’de tek Sünni Hanefi mezhebi devlette temsil edilirken, Kürdistan’da devlet katında 8 ayrı inancın temsil ediliyor olması.

d– Bunlardan hareketle Mesut Barzani’nin, “biz klasik ulus devlet kurmuyoruz, çok bölgeli-çok inançlı demokratik bir devlet kuruyoruz”.  “Kürdistan bayrağı ve ulusal marşının bile yeniden oluşturulmasına açığız” beyanları var.

e – Bunların toplamında bağımsız devletin adının Federal Kürdistan Cumhuriyeti olması tartışılıyor olması. Federal Kürdistan Cumhuriyeti demek iki açıdan önemlidir; hem Kürtlerin Zazaki, Kurmanci, Soran, Behdinan, Êzidi,  gibi iç ayrılıkları hem de Kürdistan’daki farklı etnik ve inançtan halkların demokratik birliği açısından önemlidir, desteklenmelidir.

Tekrar belirtiyorum bunlar yorum değil bilgidir eğer inanmıyorsanız o zaman buyurun gidin yerinde görün-gözlemleyin-sorun. Gerçekten bunlar var mı yok mu?

 

VI – Peki Güney Kürdistan’da bu özgürlükçü-eşitlikçi adımların temelinde ne yatıyor?

Bir; siyaset kadrosunun demokratik kimliğinden çok öteye yüz yılı aşkın geçen bir zaman diliminde çok ağır bedeller ödeyen Kürt/Kürdistan halklarının bu süreçte kazandığı demokratik-özgürlükçü değerler.

İki; eee Kürt siyaset kadrosunun, Mir Bedixhan’ın, Asuri-Süryani halkına yaptığı katliamın sonuçlarından çıkardıkları siyasal sonuçlardır. Yani, Bedirxan bey komutasındaki Kürt askeri güçlerinin 1840’lı yıllarda peş peşe iki defa Hakkari yöresindeki belirli bir nüfusu oluşturan Asuru-Süryani (Müslüman olmayan) halklara yönelik giriştiği katliam-soykırımın, Kürtleri uluslar arası kamuoyunda yalnızlaştırması ve bu yalnızlaşmayı fırsat kollayan Osmanlı’nın Bedirhan’a saldırısından çıkardıkları dersler vardır ve bunlar olumludur.

c –  Kürtlerin bu ulusal demokratik kimliklerinde, Yaşar Abdülselamoğlu hocanın, “Kürtler önce düşman sonra kendilerini yaratmadılar, tersine önce kendilerini yarattıkları için düşman yaratmaya gerek kalmıyor” demesinin de payı vardır. Yani klasik ulus devletlerin siyaset kadrosunun aksine Kürt siyaseti, kendilerini düşman üzerinden tarif etmek yerine, uzun mücadele tarihinde yarattıkları değerler üzerinden tarif etmeleri önemlidir, ilerleticidir.

 

VII- “Güney Kürdistan’da halkın değil partilerin bağımsızlık kararı var” sorusuna gelince;

Birincisi başta Parlamento çalışmadığı için 15 parti bağımsızlık referandumu kararını aldı ki bu Güneyli Kürdistan halklarının büyük çoğunluğunu temsil eder. Buna rağmen bizim de başından itibaren eleştirdiğimiz konu şu olmuştu; Parlamento bir an evvel yeniden açılsın ve bağımsızlık süreci tamamıyla Kürdistan Parlamentosunun denetiminde sürdürülsün diye eleştiri ile yüklü önerilerimiz olmuştu. Başkalarının da benzer eleştiri ve önerileri vardı. Ve nihayet parlamento açıldı bağımsızlık referandumunu onayladı. Dolayısıyla “parti kararıdır” eleştirilerin de artık karşılığı yoktur.

 

VIII – Şu emperyalizm meselesi, yani “emperyalizm özellikle ABD destekliyor siz nasıl desteklersiniz” sorusuna gelince…

Dün;

*Dünya SSCB Doğu Avrupa ve Çin ile güçlü bir sosyalist sistem varken,

*Dünya komünist hareketi güçlüyken,

*Dünya işçi sınıfı mücadelesi yine güçlüyken,

*Ve Nehru, Tito, Castro gibi liderlerin başkanlığını yaptığı Bağımsız Bağlantısızlar Hareketi 120 civarında üyesiyle dünya siyasetinde etkin iken…

İşte dünün bu küresel ikliminde bağımsızlık mücadelesi veren her Asya, Afrika halkı anti emperyalist duruş alabiliyordu. 1990’lardan beri belirtiyoruz; bu dört dinamik ya tümüyle yok oldu ya da oldukça zayıflamışken, bu ortamda ulusal bağımsızlık mücadelesi veren Güney Afrika, Kuzey İrlanda Ulusal Kurtuluş Ordusu, Filistin, Bask… gibi Güney Kürdistan ile Rojava’da emperyalizmle ilişkiye girmek zorunda kaldı. Meselenin özeti budur.

Biz Türkiye sosyalist hareketinden dostlarımıza hep şunu söyledik:

Özetlediğim ortamda Arafat’a destek Barzani’ye köstek tavrı yanlış. Yine “KDP’yi emperyalizmin işbirlikçisi PKK’yi antiemperyalist göstermek de yanlış. Belirttiğimiz dört koşul nedeniyle, PKK’de emperyalizm ile ilişkiler meselesinde süreçte KDP ile aynı çizgiye geldi. Gerek KDP gerekse PKK’nin emperyalist ülkelerle ilişkilerini karşılıklı çıkar ilişkisi olarak görmek lazım.

Sonuç olarak, 25 Eylül sonrası beş parti, sivil kurum ve bağımsız şahsiyetlerin oluşturduğu inisiyatif ne yapmalı ya da neye evirilecek? Bunu 25 Eylül sonrası ayrı bir yazıya bırakalım. 19.09.2017

[email protected]

 

- Advertisment -

Recent Comments

Verified by MonsterInsights