600 yıllık bir Kürt sorununa “Kürt sorunu yoktur!” anlayışıyla yok saymaya devam etmek (Kürtler vardır söylemleri devlet tarafından yüksek sesle söylense de?) bu sorunu bir iç ve en önemli sorun olarak devam ettirmeye yarayacaktır.
"Kapitalist modernite tüm dünyada insanlığa ve özelde Türkiye’de bizlere cehennemi yaşatıyor. Bir avuç kapitalistin saltanatı uğruna, dünyada yaşayan milyarlarca insanı ve yaşadığımız topraklarda bizleri, açlığın, yoksulluğun, işsizliğin, eşitsizliğin, adaletsizliğin, zulmün, çürümenin, yabancılaşmanın, kanlı savaşların içine atıyor."
HDP üzerinden aslında Kürtler hain ilan edildi, aşağılandı. HDP kapatılmak isteniyor. Aslında kapatılmak istenilen ya da yok sayılmak istenilen Kürtlerdir. 14 Mayıs seçimlerinde Kürtler yok sayılmak isteniyor.
Yazar (1) şöyle anlatıyor: “Orada, suları billur gibi bir ırmağın kıyısında, bir tarlanın ortasında, parmaklıkları usta ellerce örülmüş bir kafes gördüm. Kafesin bir köşesinde ölü bir kuş yatıyordu, öbür köşesinde ise, biri su, öbürü yem için iki boş tabak vardı. Derin bir sessizliğe gömülmüştüm; bu ölü kuşta ve ırmağın çağıltısında, vicdanı konuşturmaya, yüreği de bilgilendirmeye çalışan bir vaiz varmış gibi, durdum ve saygıyla dinledim. Bir an düşündükten sonra anladım ki bu zavallı kuş ırmağın tam yanında susuzluktan, tarlanın tam ortasında açlıktan ölmüştü.
Enkaz altında çırpınan insanların sesini minarelerden okunan selalar ile duyulmaz yapmaya kalkışanlar bu kez de insanların Twitter aracılığı ile yardım istemesini engellemeye çalışıyor.
Çin’de düzenlenen son gösterilerde bazı protestocuların ellerinde tuttukları “boş beyaz kâğıtlar”-çünkü Çin tüm sloganları yasaklamıştı-adeta Görmek romanına bir gönderme gibidir.
Mesele Kürtler olunca tıpkı söz bırakmadıkları diğer devlet liderleri ile barışmaları gibi Beşar Esad ile de barışma çabaları yoğunlaştı. Yeter ki Suriye’de Kürtlerin bir statüsü olmasın.