ANAYASSO!

Türkiye’nin son yarım yüzyılı hep çalkantılı geçti. Askeri faşist dönemler Türkiye’ye ağır darbeler vurdu. Batılı ülkeler demokrasi ve insan hakları alanında ilerlerken, askeri ve gerici sivil hükümetler de Türkiye’yi çok gerilere götürdü. Günümüzdeki hükümetler ise nerdeyse insan hakları ve bilimle alay edercesine gittikçe çağın gerisine düşmekteler!

Şemsi Belli ise nerdeyse yarım asır önce yazmış olduğu „Anayasso!“ adlı şiiriyle o döneme değinmiş. Hem o dönemi, hem de şairi bir kez daha anmak için konuyu bir daha irdelemek istiyorum.

Abuzer Bali Han / Tüm yazılar için buraya tıklayın

ANAYASSO!

ELLERİNDEN ÖPİYİR BİZİM HESSO!

SENİ ÇAĞIRALI TAM YARIM ASIR OLDU

NE DURUYON DAHA DA MI GELMİYİRSİN?..

-Şemsi Belli-

Türkiye’nin son yarım yüzyılı hep çalkantılı geçti. Askeri faşist dönemler Türkiye’ye ağır darbeler vurdu. Batılı ülkeler demokrasi ve insan hakları alanında ilerlerken, askeri ve gerici sivil hükümetler de Türkiye’yi çok gerilere götürdü. Günümüzdeki hükümetler ise nerdeyse insan hakları ve bilimle alay edercesine gittikçe çağın gerisine düşmekteler!

Şemsi Belli ise nerdeyse yarım asır önce yazmış olduğu „Anayasso!“ adlı şiiriyle o döneme değinmiş. Hem o dönemi, hem de şairi bir kez daha anmak için konuyu bir daha irdelemek istiyorum.

Şemsi Belli (13.03.1925 / 11.09.1995) Malatya ilinin Arapkir ilçesine bağlı eski adıyla Kızıluşağı Köyü, yeni adıyla Yenisu’da 1925 yılında dünyaya geldi. Babasının adı Şeyho, annesinin adı Şefika Hanım’dır. Malatya’da Çarşı Mektebi’nde okula başlayan Şemsi Belli (Şemsettin Belli) daha sonra Gazi İlkokulu’na geçmiş bu okuldan 1937 yılında mezun olmuştur. Ortaöğrenimini Malatya Lisesi ve Elazığ Lisesi’nde sürdüren Şemsi Belli 1947 yılında Haydarpaşa Lisesi’nden mezun olduktan sonra Malatya’ya dönerek gazetecilikle uğraşmış ve „Kervan“ adlı dergiyi çıkarır. 1949 yılında Ankara Hukuk Fakültesi’ne kayıtını yaparak, 1956 yılında yüksek öğrenimini tamamlayarak avukatlık mesleğine atılır..

Alevi ve Atma Kürt Aşireti’ne mensup varlıklı bir ailedendi. Daha ilkokula başlarken çok okul değiştirmiş, liseyi İstanbul’da, yüksek öğrenimini de Ankara’da okumuş.

Önceleri avukatlık, daha sonra Vakit, Cumhuriyet, Ulus, Son Havadis, Milliyet, Hürriyet ve Dünya gazetelerinde gazetecilik yapar. Avukatlık mesleğine pek de ısınmayan Şemsi Belli, Vefa Lisesi, İstanbul Kız Lisesi, Çapa Öğretmen Okulu, Gazetecilik Yüksek Okulu’nda öğretim görevlisi olarak değişik tarihlerde çalıştı. Sonraları radyo ve televizyon programlarını 1953’ten 1960’a kadar Ankara Radyosu’nda „Adım Adım Anadolu, Kırk Gözlü Heybe, İçimizden Biri“ adıyla yaptı. 1959 ile 1960 yıllarında Kıbrıs Radyo ve Televizyonu’nda „Adım Adım Türkiye“ 1988 ve 1989 yıllarında TRT’de „Şiir Bahçesini, Kervan, Çadır, Anayasso, Şiir Defteri“ni hazırladı. Ayrıca „Memleket“ ve „Son Posta“ gazetelerini çıkartarak gazeteciliğini sürdürür.

1958 yılında Gülsen Hanım’la evlenen şairin üç oğlu var. Tüm vaktini yazmaya veren Şemsi Belli, şair ve yazar olarak tanınır. Şairin ilk şiiri 1939 yılında „ Maceralar Dünyası“ dergisinde, daha sonra da 1943 yılında şiirleri Orhan Seyfi Orhon’un çıkardığı „Çınaraltı“ dergisinde yayımlandı.

Şemsi Belli şiirlerinin yanısıra tiyatro, gezi yazısı, anı, araştırma-­‐inceleme alanlarında da yapıtlar geride bırakarak, 11 Ekim 1995 günü İstanbul’da beyin damarlarında oluşan tıkanıklık sonucu hayata gözlerini kapadı.

Zap Suyu’nu ilk kez köylüler tel ile geçerken

Yerel ağızları çok iyi kullanan şair, en tanınan şiirini anadili olan Kürtçe’ye yakınlık gösteren bir şive ile Türkçe yazmış olan „Anayasso“ adlı şiiridir. Bu şiirin 1960’larda 68. kuşak devrimcileri tarafından anonim bir şiir gibi her yerde okunarak ilgi toplaması, şiir o dönemde büyük bir yankı yaratmıştı. Siyasal taşlamaları şairin, 1968’den sonra toplumcu gerçekçi şiir akımı içerisinde bu şiirin değerlendirilmiş olması nedeniyle o dönemde şiir büyük bir önem taşımıştı. Şiirin ana teması Hakkari’de Zap Suyu’nun kıyısında yaşayan halkın kalın bir teli kullanarak karşı kıyıya geçmesi teşkil eder. Büyük tehlikelerle suyu geçmek zorunda kalan insanların çaresizliğini şair şiirinde dile getiriyordu. Şiir zoru, çaresizliği ve vadandaş olarak unutulmuşluğu anlatması bakımından da önem taşıyordu. Her yerde okunan anlamlı şiir uzun süre sahipsiz kalmıştı. Bir gazetede bu şiirin şairi olarak Şemsi Belli işaret edilmekteydi. Gazetenin muhabiri, şairi bulup kendisine adı geçen şiir sorulduğunda, Şemsi Belli şiirin kendisine ait olduğunu belirtmesi üzerine, şairin adı bu şekilde her tarafta duyulur. Şemsi Belli şiirini önce „Anayasso Dergisi“nde ilk defa yayınladıktan sonra, şiiri Hasan Pulur’a da gönderir. Milliyet Gazetesi köşe yazarı Hasan Pulur 3 Nisan 1968’de şiiri tekrar haber konusu yapar…

Devrimci Gençliğin yaptığı asma köprü

Günümüzde üç köprünün yanyana dizildiği İstanbul boğazının ilk köprüsünün inşaası hakkında Türkiye’de tartışmalar yapılırken o dönemde Zap Suyu’nu tel üzerinde geçen insanların tehlikeli çilesini anlatan şiir daha da büyük bir anlam kazanmıştı. Şiir aşağdaki dizelerden oluşuyordu:

ANAYASSO

Kul, kurban olduğum Hökümet Baba!

Bana da bir alfabe veremez miydin?

Gara dağlar gar altında galanda

Ben gülmezem Dil bilmezem

Şavata’dan Hakkari’ye yol bilmezem!

Gurban olam, çaresi ne, hooy babooov?..

Bebek yanir, bebek hasda, bebek ataş içinde!

Ben fakiro,

Ben hakiro

Dohdor ilaç, çarşı bazar tam – takiro!

Gurban olam bu ne işdir hooy babooov!

Çoçiğ ağliir, çoçiğ öliir, geçit vermiy Zap Suyu! Parasizo,

Çaresizo

Ben halsizo, ben dilsizo, şeher uzah, yolsizo!

Bu ne haldır, bu ne iştir hooy babooov?!.

Gara dağda, gar altında ufağ ufağ mezerler,

Yeddi ceset hetim hetim Zap Suyu’nda yüzerler!

Hökümata arz eylesem azarlar!

Ben ketimo,

Ben hetimo,

Ben ne biçim vatandaşım hooy babooov?

Şavata’tan Angara’ya ses getmiir!

Biz getmeğe guvvatımız hiç yetmiir!.. Malımız yoh,

Yolumuz yoh,

Angara’ya ses verecek dilimiz yoh!

Ganadımız, golumuz yoh,

Bu ne biçim memlekettir hooy babooov?..

Yerin, yurdun adresesin bilmirem!

Angara’da: Anayasso!

Ellerinden öpiy Hasso,

Yap bize de iltimaso!..

Bu işin mümkini yoh mi hooy baboov?

ŞEMSİ BELLİ

 

Yukardaki „Anayasso!“ şiiri o dönemin devrimci gençliğinin de dikkatlerinden kaçmaz! O dönemin yurtsever ve çalışkan gençlerinden bazıları kendi aralarında toplanarak Hakkari’ye 20 Kilometre uzaklıkta olan Zap Suyu üzerine şiirde adı geçen yerde bir asma köprü yapmayı kararlaştırırlar. Bu alınan kararı o güne kadar Zap Suyu üzerinde kurulan teleferikle yapılan ilkel ulaşımın yerine daha sağlam olan bir asma köprüyü 1969 yılında inşa ederler. Köprü inşaatında çalışan üniversite gençlerinin adını anmak için halk tarafından köprüye „Devrimci Gençlik Köprüsü“ adı verilir. Bu olay bir de bir filimin konusu olur. Dönemin tanınmış sinema oyuncuları, olay olan şiirin konusunu içeren bir de sinema filimi yaparlar!

Köprü yapımında dikkatleri üzerine çeken gençler arasında Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, Hüseyin İnan, Mahir Çayan ve daha birçok devrimcinin de adları geçiyordu. Köprü yapımına değişik aralıklarla 200 kadar genç katılmıştı…

Emperyalistlerin sosyalizmin yayılmasına set çeken „Yeşil Kuşak“ diye adlandırdıkları bir dönemde 68. kuşak olarak bilinen Türkiye Devrimci Gençliği hedef alındı. Emperyalizmin yerli işbirlikçileri tarafaından onlar birer birer katledildiler! Geride kalanlarını ise hapishanelerde yıllarca çürüttüler!.. Sadece devrimciler katledilmedi. Bu devrimcilerden anı olarak geride kalan ne varsa örneğin gençliğin yaptığı asma köprü bile yapımından 30 yıl sonra “Zap’a bomba” atıldı diyerek uçaklar tarafından bombalanarak yıktırıldı. Köprüyü bir belgesele konu eden sinema sanatçılar ve gençlik kuruluşları 30 yıl sonra bombalanarak yıktırılan „Devrimci Gençlik Köprüsü“nü 1999 yılında 1,5 ay süren kısa bir zaman içinde Cezmi Ersöz’ün koordinasyonunda toplanan parayla daha sağlam olan beton ayaklar arasında „Asma Köprü“yü yeniden yöre halkının hizmetine sundular…

Asma köprünün ikinci defa yapılış şekli

Adı geçen ve Kürt halkının yaşadığı bölgede halen Anayasso, Zap’taki asma köprüye asılı dururken, İstabnul Boğazı üzerinde üç tane asma köprüyü yanyana yaparak İstanbul’un gerdanına diziverdiler! Bunca zaman sonra Türkiye’de Kürtleri aklına getiren bir yöneticiyi Kürtler halen görmedi. Osmanlıların bile „Kürdistan“ diye adlandırdıkları yöreye Kürtler adlarını günümüzde bile dile getirmemektedirler! Ey Anayasso! Bunca yıl sonra Hasso adını dahi yörede söylemiyorsa, sen daha ne işe yararsın?!.

Şemsi Belli bu şiiriyle yöre halkının yaşantısını dile getirirken, içinde çıktığı kendi halkının dertlerini de dile getirmişti. Bu çıkış o dönemde herkesin yapabileceği bir çıkış değildi. Adı geçen zamanda bir Kürtçe kitabın dahi basılamadığı ve Kürtçe bir bildirininin kimin elinde görülürse, onun büyük cezalara çarptırıldığı yıllardı. Şairin bu çıkışı daha sonraları yazdığı onlarca şiir ve düz yazı kitaplarında da konu olarak işledi. Ayrıca bir dönemin dillerde düşmeyen „Bir Yangının Külü“ adlı unutulmaz şarkının da söz yazarı yine Şemsi Belli idi.

Zap Köprüsü’nün yapıldığı yıllarda Boğaz Köprüsü

Halk şiirinin geleneği etkisinde ilk şiirlerini yazan şair, daha sonraları serbest şiire yönelerek şiir yazmasını sürdürdü. Bu dönemde yazdığı şiirlerinde „Garip“ şiir akımının da etkisi var. Ayrıca düzyazı şiirleri (mensur şiir, nazım) de yazan Şemsi Belli, bu alanda da başarılı örnekler yazarak kendi adından söz ettirir. Şemsi Belli, Yusuf Ziya Ortaç’ın çıkardığı „Akbaba, Pardon, Papağan“ gibi mizah dergilerinde de mizah türü değişik konularda değişik takma adlarla yazılar yazar. Bu yönleriyle az insanda bulunan söz ve zeka, şairi öne çıkaran özellikleri arasındadır. O, tiyatro, gezi yazısı, anı, araştırma-­‐ inceleme alanlarında da çok başarılı yapıtları geride bıraktı.

Yazarın en büyük eksikliklerinden biri de kendi anadili olan Kürtçe ile yazamayışıdır. Ya da yazmış ise de halen basılmamış olmalarıdır. Yazarın uzun yıllar İstanbul’da kalışı, O’nun kendi analini unutmuş olmasını da akla getirebilir. Gerçi adı geçen dönemde Türkiye’de Kürtçe yazanların sayısı iki elin parmakları kadar azdı. Ayrıca yabancılarla evlenen Kürtlerin kendi çocuklarının diliyle konuşmaları ister istemez çoğunu bir asimilasyona da uğratmıştı. Bu konuda bir örnek verilirse, yıllar öncesi Ahmed Arif’in şiirlerini Kürtçe’ye çevirmiştim. Ailesinden izin almak için aileyi yakından tanıyan ayni zamanda ozan olan bir avukat arkadaşı aracı yapmıştım! Eşi „Bu Kürtçe’de nereden çıktı!” diye izin vermemişti! Halen adı geçen çeviri basılamadı… Anayasso şiirinin yazarının Kürtçe yapıtlarının olup olmadığını bilemediğim için O’nu kendi diline ambargo koyan yazarlardan ayrı tutmak gerekir….

Gerçi  Kürtler üzerindeki baskılar  sadece  Mihri  Belli’nin  yazarlığı  dönemine rastlamıyor. 925’lerden bu yana, tüm cumhuriyet döneminde Kürtler üzerindeki baskılar yok olmadı. Tüm dönemlerde sadece kelime olarak „Kürt“ ve „Kürdistan“ kelimeleri yasaklanmadı! Yer yer Kürdistan’da toplu katliamlar da yapıldı. 12 Eylül askeri darbe döneminde ise çarşıda Kürtçe konuşanlara, konuştuğu her kelime karşılığında para cezası makbuzlarla kesilmekteydi!.. Her konuşulan Kürtçe kelime için 5 lira para cezasını kesenler halen unutulmadı. Kürt halkının bu değişmeyen kaderini ilk kez şiirinde Şemsi Belli korkmadan dillendirdiği için ayrıca bir yurtsever şair cesaretiyle de O, devletin dikkatlerini üzerine çekmişti…

İstanbul Boğazı’nın üzerinde yapılan 3. Boğaz Köprüsü

Şairin şiirleri İngilizce, Fransızca, İtalyanca, Arapça ve Azerice’ye çevrildi. Toplumsal yönü ağır olan Şemsi Belli, sadece şair ve yazar olarak değil, ayni zamanda bir politikacı olarak da tanınır. 1966 yılında kurulan ve Alevilere hitap eden Türkiye Birlik Partisi’nde bir süre genel sekreterlik de yaptı. 1969 yılında adı geçen partide Adana milletvekili adayı olarak da seçimlerde aday gösterildi.

Avukat, öğretmen, gazeteci, siyasetçi, yazar ve şair olan Şemsi Belli’nin basılmış olan bazı yapıtları aşağdadır:

Köy Akşamları (Şiir -­‐ 1945) Bahar Şarkısı (Şiir -­‐ 1949) Başşehir Sokağı (Şiir -­‐ 1957) Güzçiçeği 1 (Mensur şiir -­‐ 1958) Bahar Güneşi (Mensur şiir -­‐ 1959) Şeytan Diyor ki (Şiir -­‐ 1959) Ağabeyim Mustafa Kemal ( Araştırma, inceleme -­‐ 1959) Yavru Vatan’dan Notlar (Gezi yazısı -­‐ 1960) Cumhuriyetin Eşiğinde Kıbrıs (Gezi yazısı -­‐ 1960) Cankuşum (Mensur şiir -­‐ 1960) Uykusuz Trenler (Şiir -­‐ 1960) Boncuk Kutusu (Taşlama şiirler -­‐ 1960) Karpuz Dilimi (Şiir -­‐ 1961) İpek Kaplı Defter (Mensur şiir -­‐ 1961) Gelin Telleri (Şiir -­‐ 1962) Öpme Beni Bu Akşam (Şiir -­‐ 1962) Büyük Paydos (Anı -­‐ 1962) Satırbaşı (Şiir -­‐ 1964) Güzçiçeği ll (Mensur şiir -­‐ 1965) Anayasso / Doğu Anadolu Şiirleri ( Şiir -­‐ 1970) Anayasso / 5 Bölümlük Oyun (Tiyatro -­‐ 1970) Bir Yangının Külü (Mensur şiir -­‐ 1974) Otopsi (Şiir -­‐ 1974) Renkli Balonlar (Şiir -­‐ 1974) Tükenmez Kalem (Gülmece öykü -­‐ 1974) Ağa Kapısı (Şiir -­‐ 1975) Çocukluğundan Liderliğine Kadar Bülent Ecevit (Araştırma, inceleme 1975) Aşk Dersleri ( Gülmece öykü -­‐ Tarihsiz) Babıâli-­‐ Babıâdi / Türkiye’de Basın Rezaletleri (Araştırma, inceleme -­‐ 1988) Atatürk’ün Aşk Hayatı (Araştırma, inceleme -­‐ 1988) Zeydo Ağa (Tiyatro -­‐ Tarihsiz) Fikriye (Araştırma, inceleme -­‐ 1995) Cudi / Doğua Anadolu’dan Kanlı Şiirler (Şiir -­‐ 2003), Yiyin Pezevenkler Yiyin (Şiir -­‐ 2003). Yazarın daha basıma hazırlanmamış yapıtları da var. Onlar da gün ışığına çıktığında Şemsi Belli’nin ne kadar da üretken bir şair ve yazar olduğu daha iyi anlaşılır. Toprağı yazdığı yapıtları kadar bol olsun!..

1 Mayıs 2017

- Advertisment -

Recent Comments

Verified by MonsterInsights