Ana SayfaSIYASETKADININ BİTMEYEN SAVAŞI: KADIN CİNAYETLERİ / HİLAL YAĞIZ

KADININ BİTMEYEN SAVAŞI: KADIN CİNAYETLERİ / HİLAL YAĞIZ

Türkiye’de yıllardır özellikle kadınların en önemli gündemlerinden biri kadın cinayetleri. Her yaş grubundan kadının uğradığı şiddet, kadın cinayetleri olarak sonlanıyor.

 HİLAL YAĞIZ / BAS GAZETESİ

 

 Türkiye’de yıllardır özellikle kadınların en önemli gündemlerinden biri kadın cinayetleri. Her yaş grubundan kadının uğradığı şiddet, kadın cinayetleri olarak sonlanıyor. Türkiye’nin toplumsal şizofrenisi haline gelen kadın cinayetlerinde tablo her yıl biraz daha karanlığa bürünüyor. Türkiye’de 2016’da öldürülen kadın sayısı 328. Bu sayı 2015 yılında 303’tü.

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun Genel Temsilcisi Gülsüm Kav ve VAKAD Başkanı Songül Özüver ile kadın cinayetlerinin neden arttığını, 2017’de biz kadınları neyin beklediğini ve etrafımızı sarmalayan şiddete karşı ne yapılması gerektiğini konuştuk. Gülsüm Kav, Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu olarak yayınladıkları raporu Bas Gazetesi için değerlendirdi. VAKAD Başkanı Songül Özünver ise Van’da yoğunlaşan ve raporlara yansımayan “intihar” vakalarını ve bu cinayetlere giden yolu gösterdi…

“Biz ise her türlü şiddete ve ölüm ile yaşam arasındaki bu ince çizgide kadınların nasıl daha da güçlendiklerine tanık olduk”

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu kurucusu ve Türk Tabipler Birliği aktivisti Gülsüm Kav, şiddete karşı mücadelenin durmadığının altını çiziyor:

Söyleşiye basit ama temel bir soruyla başlamak istiyorum. En özet ve genel sebebiyle erkekler neden kadınları öldürür?

Bizim raporlarımıza göre kadınlar, boşanmak istemek, ayrılmak istemek, bir teklifi reddetmek ya da örneğin cep telefonunu açmamak ya da telefona şifre koymak gibi türlü bahanelerle öldürülebiliyor. Bu yüzeyde görülen durum, asıl kaynağında ise; kadınların kendi hayatlarına karar verme, kendini ifade etme mücadelesi var. Erkek şiddeti, en eski en köklü nefret biçimi olan mizojiniye yaslanarak tarihin her döneminde olduğu gibi kadınların bu özgürlük arayışını kör bir şiddetle bastırmaya çalışıyor. Kısacası erkekler, kadını istedikleri gibi yönetemediklerinde,  kadın onun kölesi olmayı reddedip kendi iradesini ortaya koyduğunda şiddete sarılıyor. Bir anlamda en etkisiz, en çaresiz yönteme sarılıyorlar, çünkü kadınlar gördüğümüz gibi uğruna ölümü göze alarak kendi kararlarını almaktan vazgeçmiyor, geri adım atmıyor. Mesela her gün boşanmaya çalışan kadınların öldürüldüğü haberlerini izlemelerine rağmen, boşanma kararı almışlarsa korkup da dilekçesini geri çekmiyor kadınlar. Elbette hayatta kalmak için her yolu deniyor ama kararından vazgeçmiyor, geri adım atmıyor. Tarih boyunca uygulanan -bugün okumaya bile dayanamadığımız şiddet biçimlerine rağmen- geri adım atmadıkları gibi.

Gelelim Türkiye’ye… Dünya genelinde baktığımızda, kadın cinayetleri ve kadına şiddet oranı Türkiye’yi bu konuda nasıl bir sınıfta konumlandırıyor?

Dünyada genel olarak modern hakların güvence altına alındığı demokratik rejimlerin gerilediğini, sağcı muhafazakarlığın arttığını görüyoruz. Kadın haklarına düşman liderler seçim kazanıyor, cihatçı örgütler dünyanın birçok ülkesinde tehlike haline geliyor. Biz Türkiye’de ise bu dönemi, ülke tarihinde görülmemiş bir antidemokratik ortamda ve Ortadoğu’da yaşıyoruz. Dolayısıyla kadına yönelik şiddet dünya genelinde devam ederken, biz bu dönemi çok daha ağır yaşıyoruz. Örneğin kadın cinayetlerinin yaygın olduğu İspanya ve Güney Amerika ülkelerinden bile daha çok sayıda kadın öldürüldü bizde. (İspanya’nın üç katı)

”Sadece 2011’de kadın cinayetleri azaldı. Sebebi ise…”

Önceki yıllara göre oranlar neden artış gösteriyor? Buna nüfus artışı gibi nedenleri de ekleyebilir miyiz? Önceki yıllara göre kadın cinayetlerinin daha fazla görünür olduğu gibi bir algı da var mesela, bu doğru mu?

Evet, kadın cinayetleri daha çok nüfusun da hızla arttığı kentlerde yoğunlaşıyor ama nüfus artışın etkisine daha uzun vadeli ve ikisinin de artış oranları karşılaştırılarak bakmak lazım. Görünürlük de arttı, basının konuya duyarlılığı da ancak bunlar da yine ancak kadınların mücadelesi ile mümkün oldu. Sonuçta bunlar yan faktörlerdir, esas olan hem somut olgularıyla, hem de açık verileriyle kadın cinayetlerinin ve diğer kadın hak ihlallerinin artıyor olmasıdır. 2010’dan itibaren baktığımızda yıl yıl artış yaşandığını, sadece 2011’de kadın cinayetlerinin azaldığını görüyoruz. Çünkü o sene koruma kanunu yenilenmiş, kadın örgütleri sürece dâhil edilmiş, Uluslararası İstanbul Sözleşmesi imzalanmış, dolayısıyla şiddete tutum alan bir siyasi irade ile çözüm iklimi yaşanmıştı. Bu toplumda hemen karşılık yaratmış, erkek egemenliği gerilemişti.

Tüm bunlarla birlikte geçtiğimiz yıllar Kürd kadınları için de devlet şiddeti ve ölümün yılı oldu. Cizre, Sur, Silopi, Nusaybin, Yüksekova, Şırnak’ta süren çatışmalar, yok olan kentler ve yaşamlar, zorunlu göçler ve hayatta kalma mücadelesi… Kürd kadınları nasıl bir şiddet sarmalındaydı? Batıya oranla bölgede süren savaş ortamı kadınları nasıl etkiledi?

Kürd kadın hareketinin şu anda sadece Türkiye’de değil, dünya çapında ciddi tehlike olan İŞİD karşısında verdiği mücadele ve kazanımlarıyla başlamak isterim. Bu mücadele, Ortadoğu’da birçok kadına reel olarak hayatını geri kazandırdı, diğer coğrafyalardaki kadınlara da moral kazandırdı. Ülke sınırları içindeyse, birçok ilde ağır devlet şiddeti ile karşılaşan kadınların kazanımları da ellerinden alınmaya çalışılıyor. Kadın kurumlarına en çok ihtiyaç duyulan bu çatışmalı yıkım ortamlarında, kadın siyasetçilerin, belediye başkanlarının tutuklanması, kayyım atanması, kadın derneklerinin kapatılması daha büyük zorluk yarattı. Kadınların hak arama kanalları da kapatılmak, bir kısır döngüye hapsedilmek isteniyor. Bu tablo sadece yıkım yaşayan illerde değil, batıda da tüm Türkiye’de erkek egemenliğine cesaret kazandırıyor, tüm kadınlara yansıyor. Bu noktada, hem kadınların savaş karşıtı mücadelesini güçlendirmemiz hem de şiddetin bu dinamiğini ne yapıp edip Batı’daki kadınlara anlatabilmenin yollarını bulmamız gerekiyor.

Ve İstanbul yoğunluklu oluşan Suriyeli mültecilerin yaşam koşulları ve kadınların her yönden ağır istismara uğraması, Türkiye’de örgütlerin çok da yoğunlaşamadığı fakat ciddi bir sorun. Bu konuda kadın örgütleri sizce de eksik kalmadı mı? Ve buna yönelik çalışmalarınız olacak mı?

Ülkenin yoğun gündemi ve hayatımıza, ifade hakkımıza, kurumlarımıza ve maalesef ki çocuklarımızın bedenlerine saldırılarla uğraştığımızdan, göçmen kadın kardeşlerimizin sorunlarına yeterince ilgilenemiyoruz. Biz platform olarak Türkiye sınırlarında öldürülen, yaralanan kadınlara sahip çıkıyoruz ama özel olarak yaşadıkları zorluklara olarak eğilemedik. Önümüzdeki dönemde bunu güçlendirmeliyiz, şiddetle mücadelede hep referans verdiğimiz İstanbul Sözleşmesi’nde göçmen kadınlarla da ilgili taahhütler var, en azından bunların uygulanması için yetkilileri de zorlamalıyız diye düşünüyorum.

Platformunuzun adı ‘Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’, son sorum da buradan yola çıkarak olacak. Kadın cinayetlerini durdurmanın yolu nedir?

Senelerdir çözüm yollarını anlatıyoruz, üç temel madde var: İmzacısı olduğumuz İstanbul Sözleşmesi çok yol gösterici bir kılavuzdur, onun şartları yerine getirilsin. İkincisi; mevcut koruma yasası etkin uygulansın, üçüncüsü; cezasızlık son bulsun, ceza yasasındaki indirimler düzenlensin. Bu üç konuda somut adım atılması tabloyu hızla değiştirebilir. Bununla beraber, geçtiğimiz günlerde Aile Bakanlığı şiddetle mücadelede bir eylem planı yayınladı. Aslında bu Bakanlığı, adında da faaliyetlerinde de “kadın” olmadığı, kadını aile ile bir tuttuğu için eleştiriyoruz, biliyorsunuz. Bu eylem planını da İstanbul Sözleşmesi’ne göre mecbur kaldıkları için yayınladılar büyük olasılıkla. Bakanlık bu planda yer alan şartları yerine getirse, yani kendi yayınladığı plana uysa bile sorun büyük oranda çözülür. Ama bunun için Bakanlığın da bizim gibi kadın haklarını yok sayan her söylemle, uygulamayla, tolumdaki genel şiddet ortamıyla mücadele etmesi, savaş çığırtkanlığından vazgeçip barış istemesi, laiklik ve özgürlük istemesi gerekiyor. Geldiğimiz noktada Türkiye’de, kadınlar kendini ifade etmek isterken öldürülürken, kadın cinayetlerinin son bulması için ifade özgürlüğünün tam olarak güvence altına alınması gerekiyor. Çünkü ifade özgürlüğü yoksa cinsiyet özgürlüğü de yok.

”Gelinlikle girersin, kefenle çıkarsın”

Kapatılan Van Kadın Derneği (VAKAD) Başkanı Songül Özünver ile söyleşimiz ise tam da geçtiğimiz Cuma katledilen bir kadının ailesiyle görüşmeye giderken oluyor.

Siz şu anda bir kadın cinayetinin daha peşini bırakmamak için yollara düştünüz. Peki, nedir olay?

Geçtiğimiz Cuma günü boşanmak istediği eşi tarafından iki çocuğunun gözleri önünde öldürülen bir kadın, Şehriban. Bu kadınlar; aynı zamanda yoksul ailelerde yaşayan, bölgede süren savaş yüzünden yerlerinden edilen, göç etmek zorunda kalan ve devletin verdiği 1+1 evlerde yaşayan ailelerdeki kadınlar. Tabii ki aile dava açmayı reddediyor. Biz de görüşme yapmak için gidiyoruz.

Kadın cinayetleri verileri ortada. Geçen yıla göre ciddi bir artış söz konusu. Nedir bunun sebebi?

Biz de bu artışın tanığıyız. Burada özellikle tecavüzler, küçük yaşta evlendirmeler var. Şehriban gibi bir türlü boşanamayan ve öldürülen veya canına kıyan kadınlar da var. Büyük bir çoğunluğunun da eğitim hakkı elinden alınmış. Biz de bu noktadaki eksikliği görerek eğitim faaliyetlerimizi yoğunlaştırmıştık.

Nasıl bir süreç yaşanıyor peki bu cinayetlere giden yolda?

Bastırılmış bir kadın var. Küçük yaşta evlendirmelerde, “gelinlikle girersin, kefenle çıkarsın” anlayışı var. Bir kere evlendirilen kız çocuğu bir daha geri evine gelemez. Ailesi ondan elini çeker. Zaten yoksul aile yapısı söz konusu. Bazılarının durumu çok kötü oluyor. Aileden bir boğaz da eksilmiş oluyor böylelikle. Biri başından gitti mi yükü hafifliyor. Tabii başlık parası da var. Tüm bunlar şiddete, tecavüze, cinayetlere kapı aralıyor.

Tabii ki tüm bunlar dışında OHAL kapsamında çatışmalar ve gece polisin ev basmalarıyla çok sayıda kadın öldürüldü. Yani özet olarak, bu Kürd kadınları hiçbir yerde rahat değil, güvende değil. Evde de, sokakta da olsa öldürülüyor.

”10- 11 yaşındaki çocuklar kendini asabilir mi?”

Peki, intihar oranlarından bahsedelim. Nasıl yaşanıyor ‘intihar’ denilen vakalar?

Burada geçtiğimiz yıllarda özellikle iki ilçede çok yoğun kadın intiharları yaşandı. Özalp ve Çaldıran. Sadece 2014- 2016 yılları arasında onlarca çocuk intiharı yaşandı. Biz de buralarda incelemeler yapıyorduk. Ve en başta şunu söylemek gerekir ki biz intihara inanmıyoruz. 10- 11 yaşındaki çocuklar kendini asabilir mi? Çocuk yaşta zorla evlilikler ve bununla beraber istismar ve tecavüzler yaşanıyor ve genelde el birliğiyle bu cinayetler gerçekleşiyor. Olayların ardından evlere giden jandarmayla da konuştuk. Biz söyledikleri şu: “Siz haklısınız. Ama bize bir şey anlatmıyorlar. Bizden saklıyorlar.” Savcılık soruşturmaları ve mahkemeler de sonuçsuz kalıyor ve bu vakalar intihar olarak kapatılıyor, tıpkı diğer cinayetler gibi. Örneğin Dilek Özister cinayeti. 3 kişi tarafından katledildi ama hala katiller cezalandırılmadı.

Sadece 6 yılda 1658 kadın cinayeti’

* Türkiye’de 2010- 2015 yılları arasında öldürülen kadın sayısı 1134 iken, bu tabloya 2016 yılı da eklendiğinde sayı 1658’e çıktı.

* Daha geniş bir tabloda, 2002- 2015 yılları arasında medyaya yansıyan verilere göre; 5 bin 406 kadın öldürüldü.

* Bu cinayetlerin yüzde 50’si, kadının boşanmak istediği veya boşandığı eşi tarafından gerçekleştirildi.

* Kadın cinayetlerinin oranı adeta savaş bilançosunu yansıtırken, devletin bu konuda resmi olarak tek bir araştırması dâhi yok.

* Kadın cinayetleri en fazla İstanbul’da yaşansa da, bunun sebebi hem nüfusun fazla olması hem de metropollerde kadına şiddetin basına daha çok yansıması.

* Van, Hakkari, Şırnak gibi Kürd illerinde ise kadın ölümleri, ağırlıklı “intihar” olarak gösteriliyor. Bölgede verilere ulaşmak ise çok zor.

* Van’da 2010’dan itibaren 16 kadın öldürüldü fakat onlarca kız çocuğunun intiharı basına yansımadı.

Yıllara göre kadın cinayetleri

2008- 66,

2009- 121,

2010- 200,

2011- 125 (cinayetlerde azalma yaşanan tek yıl),

2012- 141,

2013- 228,

2014- 287.

Kaynak: BAS GAZETESİ

 

- Advertisment -

Recent Comments

Verified by MonsterInsights