Sinan Çiftyürek / Yazarın diğer makaleleri için tıklayınız
21. yy yerelleşme yüz yılı. 18. 19. ve 20. yüzyıllar feodalizmden kapitalizme geçiş sürecinde ekonomik, siyasi, askeri, kültürel merkezileşmenin dolu dizgin yaşandığı ve yerelin kuşatılıp zayıflatıldığı yüz yıllar idi. Bu sürece başta Fransa olmak üzere Avrupa’da ulus devletin doğuşu eşlik edecekti. Kapitalizm, Avrupa’da ulus-devlet ile karşılıklı birbirini besleyerek doğup gelişti. Kapitalizm ile özdeşleşen merkezileştirme, standartlaştırma, tektipleştirme 20. yy ikinci yarısına kadar hakim trend olarak aralıksız devam etti. 1950’li yıllardan itibaren yeni bir yerelleşme trendi gelişmeye başladı ki artık merkezi planlama ile yerel planlama bütünün ayrılmaz parçaları oldular.
Kapitalist üretimde fordizmden postfordizme geçiş, yeni yerelleşme trendi ile aynı süreçte yaşandı. Bu süreçte sermaye de yüz binlerin hatta milyonların talebini karşılamayı hedefleyen katı merkeziyetçi, standart kitlesel üretim yapısından esnek, anlık değişen ve küçülen talepleri içeren üretimi ana firmanın dışında küçük, orta boy alt-firmalarla üretmeyi hedefledi. Girilen süreç küresel olarak “Sanayi Taşıma Hareketi” ile de örtüşünce geç de olsa Kürdistan’da Batman, Urfa, Bitlis, Van’da da tekstil vb. imalat sektörünün gelişmesini tetikledi. Böylece büyük sermaye grupları hem esneyen, küçülen talepleri karşılayabilecek hem de çekirdek kalifiye işgücü dışındaki geniş işçi kitlesine karşı kazanılan hareket serbestliğiyle istihdam esnekliği yani işten çıkarma kolaylığını elde ettiler. 21. yy’da kapitalist üretimde merkezileşme ve yerelleşmede (desantralizasyon) böylesine tarihsel bir gelişme seyri izliyor. Yerelleşme ile paralel katı merkeziyetçi ve standartlaşmış kitle üretimine göre şekillenmiş büyük sermaye gruplarının hantal, katı yapılarının esnetilmesi yaşanıyor. Kısacası katı merkeziyetçi, standart kitlesel üretimin belirleyici olduğu üretim rejiminden üretimin desantrilizasyona uğradığı üretim sürecine geçiş yaşanıyor.
I – Demek ki 21. yy’ın temel trendlerinden biri yerelleşme olduğu için hem coğrafik terimle yereller hem de yerel seçimler geçmiş yüzyıla göre büyük önem kazandı. Kürt siyaseti açısından ise küresel trend olmanın yanı sıra Kürdistan’ın statüsüz sömürge oluşundan da kaynaklı varlığı bile yok sayılan, dili yasak vb. özgün birçok nedenle yerel seçimler ve yönetimler halkın kendi kendini yönetimiyle örtüştüğü için başından beri önemliydi. Pratikte yaşayarak görüyoruz ki yerel seçimler ve yerel demokrasi Kürt halkının iradesinin doğrudan yansıdığı referandum işlevini görmekte. Biçimi ne olursa olsun desantralizasyon gereği önem kazanan yerel yönetimler, Kürt halkının kendi kendini yönetmede önemli işlevi var ve olacak. Bu nedenle Mayıs 2023 genel seçim çalışmasını sürdürürken halkın ve siyaset kadrosunun aklının milletvekili seçiminden çok 2024 Mart’ında yapılacak yerel seçimlerinde olduğunu gözlemledik. Elbette Kürt halkı Ankara’ya daha fazla vekil göndermeyi önemsiyordu ama halkın kendi özgür iradesiyle seçeceği yönetim tarafından kentin yönetilmesi gündemindeki asıl meseleydi. Çünkü Cumhur İktidarı kendi yasalarını bile tanımayarak halkın iradesine iki dönemdir kayyım atamıştı. Buna rağmen halkımız kendine öz güvenle “Kazanmaya yine kazanırız ama ya yine kayyım atanırsa” kaygısını taşıyordu.
II – İktidar ve muhalefetiyle siyaset yerel seçim mesaisine çok erken başladı, öyle ki yer yer adaylar bile şimdiden açıklandı. Yerel seçim startını ilk veren AKP ve Cumhur İttifakı oldu. Mayıs 2023 seçimlerinin hemen ardından “2024 Mart yerel seçimlerine şimdiden odaklandıklarını” açıklayan Erdoğan bu kez başta İstanbul olmak üzere metropolleri almak için özellikle Kürt seçmene dönük özel politikalar geliştirdiği görülüyor çünkü Kürtler olmadan metropollerde seçimi alamayacağını biliyor. Erdoğan’ın yerel seçim endeksli “Kürt açılımı” politikalarında şunlar dikkat çekiyor.
Bir yandan, kabinede Kürt kökenli bakanlara daha fazla yer vererek ve üst bürokrat kadrolarda yeni atamalar yaparak Kürt halkına mesaj veriyor ama diğer yandan mütedeyyin Kürt seçmeni Kürt siyasetinden kopartmak için politikalar geliştiriyor.
Süleyman Soylu’nun: “Türkiye Cumhuriyeti devletinin ve Türk siyasetinin en önemli attığı adım, son yıllarda HÜDA PAR adımıdır. Bak bundan 10 yıl sonra göreceksiniz, HÜDA PAR adımının hangi stratejik adımla atıldığı ve kimlerin önünü tıkadığı ve Türkiye’de bu adımla beraber Doğu ve Güneydoğu politikasında muhafazakârlık aksının tekrar nasıl devreye gireceğini…” açıklamıştı. Aynı günlerde Yusuf Kaplan’ın devletin “Doğu ve Güney Doğu’da İslâmî Kürt koridoru” projesini açıklayan yazısı ve başka adımlar. Yani AKP’nin HUDA PAR ve mütedeyyin kesime yönelik adımları sadece seçim hamlesi değil, devlet aklının Kürdistan’da ulusal özgürlük mücadelesinin önünde ki barikatı genişletip güçlendirme stratejisinin bir parçası olduğu açık. Dolayısıyla Erdoğan “bin yıllık kardeşliğimizi perçinleyelim” şeklindeki ucu açık çağrısıyla Kürtlere “umut” yüklemeyi sürdürürken KKP, HDP ve genelde Kürt siyaseti buna karşı yeni politikalar üretmekle yüz yüze.
III – Kürtler, metropollerde CHP veya AKP’nin koltuk değneği olmak zorunda değil.
Kürt siyaseti, özelde HDP/YSP Türkiye metropollerinde de kendi adaylarıyla seçime katılmalı. İstanbul ve diğer metropollerde CHP, AKP veya başka bir partiyi desteklemek zorunda değil. Son iki seçimde yani 2019 yerel seçimlerinde CHP’ye doğrudan ve 2023 Mayıs seçimlerinde dolaylı destek vermesi Üçüncü Yol çizgisinin karizmasını çizdi, zarar verdi. Kürt siyaseti net bir tutumla başta CHP olmak üzere sistem partilerine “benim üzerinden metropollerde seçimi kazanma hesabını yapma, kendi adaylarımla katılacağım” demeli! Böylece başta Kürt kitlesi genel kamuoyunda oluşan “HDP’nin CHP’ye angaje olduğu” algısı kırılmalı. Ayrıca Kılıçdaroğlu’nun Özdağ ile imzaladığı seçim protokolünün basına yansıyan içeriği ise zaten “kral çıplak” dedirtmiştir.
Ayrıca Kürt siyaseti, CHP’nin başını çektiği ittifakın “parlamenter sisteme dönüş” ve AKP’nin başını çektiği ittifakın “başkanlık sistemi” savunusu arasında bir tercih yapmak zorunda değil. Sistemlerin içeriğinde ne var ona bakılmalı. Parlamenter sistem var gerici-faşisttir, parlamenter sistem var burjuva demokrattır. Başkanlık sistemi var despot gerici, başkanlık sistemi var burjuva demokrattır. Yani keramet isimde değil içeriktedir. Halkımız, sistem ittifaklarının başta Kürdistan’a statü olmak üzere Kürt ulusal özgürlük taleplerine yaklaşımını esas alarak tutumu geliştirmeli. Kısacası, Kürtler 2024 Mart yerel seçimlerinde Türkiye metropolleri dahil her yerde kendi adaylarıyla ve yerelin taleplerinin yanı sıra ulusal demokratik talepleriyle seçime girerek CHP ve AKP tabanının vicdan ile ferasetine seslenmelidir.
IV – Kürt siyaseti, bıçak sırtı durumu lehine nasıl çevirecek?
Kürt siyaseti açısından 2024 Mart yerel seçimlerinin birçok açıdan kilit önemi var. Siyasetin önünde; HDP’de 2016 Kasım seçimlerinde başlayan ve Mayıs 2023 seçimlerinde de devam eden oy ve güç kaybının durdurulup tersine çevrilmesi gibi stratejik bir görev duruyor. Çünkü bu kitle halihazırda Kürt siyasetinden özelde de HDP’den kopmuş değil ama bıçak sırtı misali bir yerde duruyor. Sandığa gitmeyen, soğuyan, küsen, kırılan, başka partiye oy veren Kürt kitlesi ya yeniden kazanılacak ya da kopuşa gidecek. Tam bir bıçak sırtı durumu! Halktan, tabandan gelen eleştiri ve önerilerin atölye, çalıştay, konferans, kongre süreçlerinde ikna edici olarak karşılık bulması lazım. Yoksa kırılganlık, soğuma giderek kopuşa varabilir ki bu durum HDP hatta genelde Kürt siyaseti için çok önemli kayıp olacak. KKP olarak biz böyle bakıyoruz. Kopuşu engellemek ve tekrar ısındırmak için ne/neler yapmak lazım. Özetle;
a – Adı üstünde, yerel seçimler! Yerel seçimler yerel sorunlar, yerel ittifaklar, yerel yönetim ve yerel demokrasi demektir. Yani ittifak, yönetim, demokrasi meseleleri ilgili yerel ile sorunları merkeze alınarak şekillenecek demektir. Bu durum, merkezi ya da genel ulusal özgürlük taleplerinin dile getirilmeyeceği anlamına gelmez. Mesele şudur; yerellerin sorunlarını çözmeyi merkeze alırken genel ulusal demokratik talep ile demokrasi mücadelesinden de kopmadan sürdürebilmek. Çünkü Türkiye ve Bölgenin en temel meselesi olan Kürdistan meselesi ve çözümü kenttin/yerelin de meselesidir. Ana dilde eğitimden kent kaynaklarının özerk kullanımı gibi talep ve hedefler belediye hizmetleri kapsamında olup yerel demokrasinin güçlenmesinin de bir gereğidir. Elbette halkımızın duyarlı olduğu Özerk Rojava ile Kürdistan Bölgesi statüsünün korunması, küresel iklim krizi gibi bölgesel ve küresel sorunlar da yerel seçim çalışmasının propaganda konusudur. Unutmayalım ki teknoloji sayesinde Dünya artık küçük bir köy ve artık her yer yerel her yer dünyanın merkezi!
b – Öncelikle mekanikleşmiş, tekrara dayanan rutin çalışma tarzına ayna tutulmalı ve nasıl aşılacağı üzerinde durulmalı. İlgili kenttin ekonomik, sosyal, kültürel sorunlarının çözümüne odaklı yaratıcı yeni mücadele tarz ve taktiklerini üretmekle yüz yüzeyiz. Yaratıcı diyoruz çünkü kenttin sosyo-ekonomik sorunları statik değil değişkendir dolayısıyla yerel çalışmanın taktik ile pratiği de değişken olmak zorunda. Bu değişkenlik neleri içeriyor ve buna uygun çalışma pratiği neleri gerektiriyor? Yanıtı aranacak sorular!
Genel geçer doğru olarak; gidilmemiş, basılmamış yeni araziye ayak basmak, çalınmamış kapıları çalmak ve özellikle kent yaşamına yeni giren ekonomik, sosyal, kültürel dinamiklere dokunmak. Halktan alkıştan çok öneri-eleştiri alabilmek. Peki büyük emekle üç ay sürdürülen halk toplantılarında “halkımıza söz verdiğimiz gibi bir muhasebe ve eleştiri-özeleştiri süreci yaşandı” mı? Halk toplantılarında ve atölye, çalıştay, konferans, kongrede açıklanacak karar ve yönelimlerle halka “hııı tamam bu defa olacak” dedirtebilecek mi?
Kısacası yerelin (Van-Amed-Urfa-Antep…) değişen sosyolojisine yanıt veren mücadele araç-yöntem-taktiklere ihtiyaç var. Biliyoruz ki küçük büyüğün filizidir, küçük olmadan büyük olmaz yerel olmadan evrensel olmaz. Yerelde siyaset üretemeyen merkezi siyaset üretemez.
c – Sadece halkın değil parti kadro ve üyelerinin de onay ve dinamizmini arkalamada ön seçim önemli. Bunun için belediye başkan adayları mümkün olan en geniş katılıma dayalı ön seçimle belirlenmeli. Seçimde esas olan halkın dinamizmini arkalamaksa ön seçim kilit adım. Sanırım halk toplantılarında da en çok gündeme gelen konulardan biri bu olmuştur. Halk “adayı ben belirledim, benim adayım benim” diyerek seçim sürecine dinamik katılabilmeli. Bu önerileri 1970’li yıllardan beri yani 50 yıllık yerel yönetim deneyimi ve hafızası oluşan genelde Kürt siyasetine önerdiğimin bilincindeyim.
Ayrıca mesele yerel yönetim ve yerel hizmet ise başkanlar, kenti nasıl ve hangi plan-program çerçevesinde yönetecek? Besbelli seçilmiş belediye meclisiyle ama bu da yetmez. Kenttin temel sorunlarının çözümünde projeyi referandumla halka sunarak doğrudan demokrasiyle halkın desteğinin ötesinde dinamik katılımına dayanan birlikte yönetim tarzı. Kenttin eylem programı önceden vaatlerle doldurulup boğulmamalı. Vaatler paketi yerine “bütün sorunları halkımızla, elbette ilgili sorunun muhatabı olan halkımızla birlikte ele alıp çözeceğiz yolu izlenmeli. Veiİl özellikle ilçe belediye başkanları mecbur kalmadıkça makam arabalarını kullanmamalarını öneririm. Halktan kopmayalım, halkla ortak sosyal yaşam alanımızı genişletelim.
d – Yerelden değiştirme, dönüştürme de pratiğin sözün önünde yürümesi merkezi mücadeleye göre daha önemli çünkü alan küçük, sıcak temaslar daha fazla ve her an halkın gözü önündesin. Genel doğrudur, halk duyduklarından (kulaklarından) çok gördüklerine (gözüne) inanır. Halk parti ajitatörlerini dinlerken başını sallayıp alkış çalabilir ama her alkış onay değildir çünkü kitle psikolojisinin bir parçası olarak kitleye ayak uydurup alkış çalabilir.
e – Kürt siyaseti mütedeyyin halka dönük yeni politikalar üretmesi lazım. Çünkü yeni politikaların üretimi hem devletin Huda-Par, Yeniden Refah vb. üzerinden Kürdistan’da mütedeyyin aksı değiştirip devletli mütedeyyine dönüştürme stratejisine karşı kendini dayatıyor. Hem de sürdürülen pratik politikaların yaşanan değişim süreçleri ışığında eleştirel sorgulanıp yeniden üretilmesi yönünde gereklidir.
Haydi birlikte yeni HALAY-COŞKU-BAŞARI ile yerel seçimlerden zaferle çıkalım.
16.08.2023