Erdoğan ve Bahçeli’nin 7 Haziran 2015 seçimleri öncesi Kürt karşıtlığı üzerinden mutabakat sağladığını belirten HDP eski Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, “O koltuğu faşist bir suç ortaklığına teslim etmeyeceğiz. Ne yaparsanız yapın onları sandığa gömeceğiz” dedi.
IŞİD’in Kobanê’ye yönelik saldırıları üzerine 6-8 Ekim 2014’te gerçekleşen protesto eylemleri gerekçe gösterilerek aralarında Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski eş genel başkanları, Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyelerinin de bulunduğu 21’i tutuklu 108 ismin yargılandığı Kobanê Davası’nın 13’üncü duruşması 7’nci gününde Sincan Cezaevi Kampüsü duruşma salonunda 9 Haziran’da görülmeye devam etti.
Ankara 22’nci Ağır Ceza Mahkemesi tarafından görülen davanın duruşmasına HDP’li milletvekillerinin yanı sıra çok sayıda avukat katıldı.
Verilen aranın ardından dinlenen tanık beyanları, müşteki beyanları, okunan belgeler ve iddia makamının mütalaasına dair siyasetçilere ve avukatlara söz verildi.
İlk olarak söz alan Kürt siyasetçi Zeynep Ölbeci, savcının mütalaada kendisinin yurt dışına kaçarken yakalandığını iddia ettiğini ifade ederken, “Ben markete giderken İstanbul’un ortasında gözaltına alındım. Nasıl yurt dışına çıkarken yakalandığım söylenebilir? Bu bile savcının ve mahkeme heyetinin bize karşı besledikleri düşmanlık ve kinin göstergesidir. Bu dosyamdan çıkarılmalıdır” dedi.
‘Paralel yargının ve paralel polisin ürettiği sahte belgeler’
Sonrasında söz alan HDP eski MYK üyesi Nazmi Gür, paralel yargı mekanizmasına dikkat çekerek, “Paralel yargının kabul edilemezliğini her dönem biz savunduk. 15 Temmuz öncesinde paralel yargının yerleştirilmesi ya da örgütlenmesinin tamamında mevcut hükümetin imzası var. O yolları birlikte yürüdüler, yağmurlarda beraber ıslandılar. Şimdi bunun suçunu da bizim üstümüze atmaya çalışıyor. Siz birleşen dosyalarla bu kovuşturmayı genişletiyorsunuz. Bu dosyayla ilgili olmasa bile gizli tanık beyanlarını dosyaya ekliyorsunuz. Geçmişte paralel yargının ve paralel polisin ürettiği bir takım sahte belgeleri bize karşı kullanıyorsunuz. Bu yargılama etiğine aykırıdır. Gidip 2010 yılında beyanda bulunan bir itirafçının ifadelerini burada okumanız hukuka aykırıdır. Yanı başınızdaki savcıya sorsaydınız bu davanın temelinin 2014’teki Kobanê protestoları olduğunu söyler. Bunu reddediyoruz. Eskiye rağbet olsaydı bit pazarına nur yağardı” diye konuştu.
Mahkeme heyetine “Sanmayın ki bu yargılamada yaptıklarınız burada kalır” diye seslenen Gür, Kobanê Davası’nda olup biten tüm hukuksuzlukların tüm dünyada takip edildiğini ifade etti. Gür, “Savcı bize ‘legal görünümlü illegal yapılar içerisinde toplantılar yaptınız’ diyor. Külliyen yalan. HDP, Türkiye’nin en büyük siyasi partilerinden biridir. Savcının elinde HDP’nin yasa dışı toplantılar düzenlediğine dair herhangi bir delil yok. Eğer öyle bir delil olsaydı en başından iddianamenin en üstüne koyardı. Kimse ne bizim ne de halkımızın aklıyla oynamasın. Savcı ya iddialarını doğrulayacak delil bulsun ya da bu iddiaları dosyadan çıkarsın” şeklinde ifade etti ve ekledi: “Mahkeme heyetinin aleyhimizde kurduğu tüm ara kararlar aslında bizim lehimizedir. Bu kararların hepsi kayıtlara geçiyor. Bizim meşruiyetimizi net bir biçimde gösteriyor” dedi.
‘Şişirilmiş bir iddianame’
Daha sonra HDP eski Sözcüsü Günay Kubilay söz aldı. Savunmanın bir gün ile sınırlandırılmasına tepki gösteren Kubilay, “Bu karar alındıktan sonra her yerde tartışıldı. Bu kadar şişirilmiş ve genişletilmiş bir iddianameye dair bir gün savunma yapmak mümkün değildir. Umarım bu karar yeniden gözden geçirilir” diye belirtti. Mütalaayı inceleme fırsatı bulamadığını belirten Kubilay, daha önceki tahliye taleplerini tekrarladığını ifade etti.
‘Tarihi yok mu sayacaksınız?
Ardından konuşan Tevgera Jinen Azad (TJA) aktivisti Ayla Akat Ata, “Savcı mütalaasına bakıldığında 20 aydır devam eden yargılamada hiç bir değişiklik olmamış” dedi. Savcının dinlenen tanık beyanlarını çarpıttığını ve mütalaasında gerçek dışı tanık beyanlarına yer verdiğini vurgulayan Akat Ata, “Biz bu tanıkları aynı anda aynı yerde dinlemedik mi? Dinlenen tanıklar, bu mütalaada belirtilen çoğu şeyi söylemedi” diye aktardı.
Mütalaada yer alan “legal görünümlü illegal görünümlü toplantıların yapıldığı…” ifadesine değinen Ayla Akat Ata, “Biz neden illegal toplantı yapacaksak legal görünüm kazandıralım? diye sordu ve TJA’nın çalışmalarını anlattı. Ayla Akat Ata, “Dün yaptık, bugün devam ediyor, yarın da bu çalışmalar devam edecek. Kadına yönelik şiddetin 5 bin yıllık geçmişi var. O nedenle bu şiddet bitmedikçe bizim çalışmalarımız, mücadelemiz de bitmeyecek. Artık erkek akıl bizim önümüze militarizmi ya da milliyetçiliği koyamıyor. Türkiye’nin dört bir yanından kadınlar bunun karşısında durmak için bir araya geliyor” ifadelerini kullandı.
“Tarihi yok mu sayacaksınız?” diye soran Akat Ata, şöyle devam etti: “Birden fazla yaşanan çatışma ve çözüm süreçlerini yok mu sayacaksınız? Bu süreçler içerisinde Kürt sorununun demokratik çözümü için çalıştığımızı yok mu sayacaksınız? Bunların hepsini illegalize edip 10 yıl boyunca devam eden görüşmeleri, arayışları yok mu sayacaksınız? 2018’den sonra birileri düğmeye bastı ve geçmişte yapılan tüm çalışmalara dair intikam duygusuyla başta eş başkanlarımız olmak üzere bizi hedef aldı.”
Savcının siyasetçiler hakkında sunduğu kaçma şüphesi iddiasına dair “ayıptır” diyen Akat Ata, “Biz bu konuda defalarca kez sınandık. Ne yaptığımız ne ettiğimiz belli. Aynı adresten dört defa gözaltına alındım, üç defa da tutuklandım” dedi.
Ayla Akat Ata konuşmasının devamında, “Kürt kadınlar ülkeyi yönetenlerin korkulu rüyasıdır. Bu ülkeyi yönetenler bizi çok iyi tanır çünkü hepimizi dinlemişler. Otuz tane dinleme klasörü var. Hangi birinde illegalite var. Biz kalpazanlık ya da uyuşturucu işi yapmıyoruz. Bizim derdimiz var, barış için özgürlük için çalışıyoruz ancak geçenlerde Şırnak Silopi’de bir kadın Özel Harekât Ocakları Derneği Şırnak İl Başkanı tarafından katledildi. Bu yapıların isimleri değişiyor, başka şehirde başka bir isim alıyor ama faaliyetleri aynı. SADAT’ın sitesinde yazanlara bir bakın. Biz mi legal görünüm altında illegal çalışma yürütüyoruz. Eğer illegal yapı aranıyorsa bu yapılar kendilerini hiç saklamadan kamuoyunda kendilerini deklare ediyor. Kürt kadınlarının herkesin maskesini düşürecek gücü var. Bizim karşımıza çıkardığınız gizli tanıkların bile maskesini düşürecek güce sahibiz çünkü yaptığımız her şey şeffaf ve açık. Neyin ne olduğunu çok iyi biliyoruz” ifadelerini kullandı.
Daha sonra HDP eski PM üyesi Ayşe Yağcı gizli tanık ifadelerine dair konuşarak tahliye talebinde bulundu.
‘Geri çekmesini talep ediyorum’
Ardından söz alan Kürt siyasetçi Aynur Aşan şunları söyledi: “Önümüzdeki süreçte de bir çok gizli ve açık tanık gelecektir. Bu tanıkların hemen hemen hepsi itirafçı olmuş tanıklardır. Geçen konuşan tanıklar da bizi legal siyaset içerisinde olduğumuz dönemlerde tanıdıklarını söylediler, yeni getirecekleriniz de aynı şeyleri söyleyecekler. Doğru söylüyorlar. Bizi en fazla HDP’de, KJA’da ya da Roza’da görmüşlerdir. Ancak bizim çalışmalarımızı da kendi illegal çalışmaları gibi görüyorlar ve illegalize ediyorlar. İtirafçı değil de iftiracı olarak karşımıza çıkıyorlar. Belli ki mahkeme daha çok tanık getirecek çünkü elinizde somut hiç bir delil yok. 38 kez ağırlaştırılmış cezayla yargılanacağımız hiç bir delil yok. O nedenle on yıl öncesinin davalarını ve tanıklarını karşımıza çıkarıyorsunuz. Bizim ise savunma hakkımızı bir güne indirdiniz ve sadece “faile ve fiile” ilişkin konuşun diyorsunuz. Heyetin bu kararını geri çekmesini talep ediyorum. Tanık ifadelerini de asla kabul etmiyorum.”
Aşan son olarak başta Aysel Tuğluk olmak üzere tüm siyasetçilerin tahliyesini talep etti.
Sonrasında savunmasını yapan HDP eski MYK üyesi Bircan Yorulmaz, “Savcı mütalaasında tanıkların benim hakkımda ‘kadro’ sıfatı kullandığını ifade etmiş. Hangi tanık söyledi. Tanıklar dinlenirken ben buradaydım. Hiç bir tanığın benim hakkımda beyanı bile olmadı. Bu bile mütalaanın ne kadar ciddiyetsiz yazıldığını gösteriyor” dedi.
‘Cumhur İttifakı halkımıza karşı işlenen suçların ortaklığıdır’
HDP eski Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, şöyle konuştu:
“Elimizden geldiğince hukuksuzlukları kayda geçirmeye çalışıyoruz. Mahkemenizi yasalara davet etmek için çağrı yapmıyorum. Sadece kayda geçiriyoruz. Mütalaanın kendisi hukuksuzlukta nasıl sınır aşılır, onun göstergesi. Neden bunu yapıyorsunuz? Kamuoyu bu davayı izliyor ama en çok saray izliyor. Her grup toplantısında Devlet Bahçeli illaki ismimizi geçiriyor, hakaret ediyor. Unutmamak için. Cumhur İttifakı halkımıza karşı işlenen suçların ortaklığıdır. Bu yargılama da ağır suçlarından biridir.
7 Haziran’ın yıl dönümündeyiz. Ne olduğunu tekrar hatırlayalım. 7 Haziran’da HDP, bütün saldırılara rağmen yüzde 13,2 oyla Meclis’e girdiğimizde AKP artık tek başına iktidar olamadı. Devlet Bahçeli ‘Kürtler çok oldu. Kürtler aldıkları oyla siyaseti belirleyecek duruma geldi’ diyerek Erdoğan’a şu teklifi yaptı: ‘Çözüm sürecini boz. İçeride dışarıda Kürtlerin menfaatine ne varsa boz. Biz de seni başkan yaptıracağız.’ Erdoğan bunun neden kabul etti? Çünkü Erdoğan’ın önüne konulan dosyalardan birinde Erdoğan’ın suçları da vardı. Önce Kürtlere saldırılıp sürecin bozulmasına bir alt yapı oluşturmak gerekiyordu. İktidarın diyalog niyetinden vazgeçtiğini biz hendekler kurulmadan önce fark ettik. Olayların öyle büyümesini istiyordu ki hesapları başkaydı. Koskoca ordunun birkaç mahalleyi güvenlik açısından stabil hale getirmesi çok mu zordu? Başka bir amaç vardı? Biz o zaman çözemiyorduk ama zamanla farkına vardık. Meğerse Cemaatçiler darbeye zemin hazırlamak için operasyonu büyütüyor, iktidar ise karşı hamle yapmak için çalışıyor. Olan Kürtlere oluyor.”
‘Biden’in, Putin’in Erdoğan kadar yetkisi yok’
“2023’te dünyanın en önemli koltuğu seçilecek” diyen Demirtaş şöyle devam etti: “Biden’ın, Putin’in ya da Fransa Cumhurbaşkanı’nın Erdoğan kadar yetkisi yok. Böylesine önemli bir seçim öncesi bu mahkeme kim oluyor ki kanun uyguluyor? Dışarıda o kadar büyük suçlar işleniyor ki. Savcının uyduruk delilleri ne ki? İktidar için kardeşini katletmiş bir gelenekten bahsediyoruz. O dünyanın en büyük koltuğunu faşist bir suç ortaklığına teslim etmeyeceğiz. Ne yaparsanız yapın onları sandığa gömeceğiz. Siz ne kararı veriyorsanız verin. Bu kadar büyük suç ortaklığını sürdürmek için başka suçlar işlemek gerekiyor. Altmış dokuz sayfalık mütalaanın kırk bir sayfası benimle ilgili. O halde benim haricimde bütün arkadaşlarımı tahliye edin. Ben kalırım. Seçime kadar beraber devam ederiz. Kaybederseniz yer değiştiririz.”
Savcının sunduğu bütün delillerin AİHM ve AYM tarafından çürütüldüğünü aktaran Demirtaş “Burada saydığınız bütün delilleri her yerde çürüttük. Böyle bir mahkemede biz yasa falan tartışıyoruz. Dalga mı geçiliyor” dedi. Savunma sınırlandırılmasını kabul etmediğini belirten Demirtaş, “Bu kararınızdan geri dönmezseniz savunmalarımıza başlamayacağız. Bu adil yargılama hakkının ihlalidir. Uzatmaya çalıştığımızı düşünüyorsanız verin hemen kararı. İktidara yarayacağını düşünüyorsanız hemen açıklayın. Tam tersi olacağını göreceksiniz. Neden seçim sonrasını bekliyoruz. Hiçbir şekilde davayı uzatma çabamız yok? Savunma hakkımızı vermezseniz burada olmamıza da gerek yok. Kendi kendinize oynarsınız” sözleriyle tepki gösterdi.
Demirtaş son olarak muhalefet liderlerine şu sözlerle çağrıda bulundu: “Ya bizzat gelin buradaki hukuksuzluğu izleyin ya da heyetlerinizi gönderin.” Demirtaş’ın çağrısına mahkeme başkanı tepki gösterdi.
Demirtaş’ın ardından avukat Mehdi Zana Akkaya söz alarak, iddia makamının mütalaasını içeriği açısından kabul etmediğini belirtti. Akkaya, Zeynep Ölbeci’nin tutuk devam gerekçesinin sadece gizli tanık, Aynur Aşan’ın ise açık ve gizli tanık beyanları olduğunu ifade ederken, tanık Sami Baran’ın müvekkilleri lehinde verdiği ifadeyi hatırlattı.
Son olarak söz alan Avukat Mahsuni Karaman ise mahkemenin tanık ifadelerinin okunmasına dair aldığı ara kararı hatırlatarak, “Biz mi anlatamadık, siz mi anlamadınız? CMK 211’in neyi ifade ettiği çok açık. Bir kovuşturma sırasında bir tanık dinlenmeyecek ve sadece ifadesi okunacaksa bu tanık önceki aşamalarda dinlemiş olmalı. Aynı zamanda bu tanıklar dosya ile ilgili olmalı ancak sizin okuduğunuz ve delil yapmaya çalıştığınız beyanlar 2010-2012 yılları arasında alınmış. Bu hukuksuzluktur” dedi.
Avukat beyanlarının ardından son bulan duruşma 10 Haziran’da saat 10.00’da devam edecek.
Yeni Yaşam