Röportaj: Yaşar Kazıcı / Sosyalist Mezopotamya
Kürdistan, Türkiye ve Ortadoğu’da gündem o kadar hızlı değişiyor ki günceli yakalamak oldukça zorlaşıyor. Bu aralar hem Kürdistan’da hem de Türkiye’de yerel seçimler ana gündem olmuş durumda. Bunla bağlantılı olarak da Kürdistan’da yerel seçimlerde HDP çatısı altında Kürdistani ittifak sağlandı. Bu ittifak gelecekte ulusal kongre için önemli bir dönemeç olabilir mi? Ayrıca K. Kürdistan halkı ve işçi sınıfı için tarihi öneme sahip bir gelişme daha yaşandı; Özgürlük Ve Sosyalizm Partisi (ÖSP) adını Kürdistan Komünist Partisi olarak değiştirdi. Tüm bu konular üzerine HDP Urfa Milletvekili Nusrettin Maçin ile kısa bir söyleşi yaptık. Sayın Maçin aynı zamanda, vekil olmadan önce eski adıyla ÖSP (yeni adıyla KKP) Genel Başkan yardımcılığı görevini yapmaktaydı. Bu kısa söyleşiyi ilgiyle okuyacağınızı düşünüyoruz.
Tarım komisyonunda ve genel kurulda yaptığınız konuşmalarda Kürdistan, Kürt illeri, Dersim vb. ifadeler kullandığınız için AKP-MHP-İYİ Parti vekillerinden itiraz ve tepkiler aldınız. Kürdistan kavramını kullandığınız için hakkınızda meclis tutanağı tutuldu. Bu tepkiler hakkında ne düşünüyorsunuz? Neden Kürdistan kavramı tepkiyle karşılanıyor?
Öncelikle şunu belirtmek istiyorum; Sosyalist Mezopotamya çalışanları ve okurlarının Türkiye’nin gündemi ve Kürdistan sorununa bu kadar duyarlı olmasını önemsiyorum. Ayrıca bütçe komisyon görüşmelerinden ve meclis genel kurulundaki bütçe görüşmelerinde olan biten gelişmelerin titizlikle takip edilmesi Kürt basını açısından önemli bir gelişme olduğunu belirmek isterim.
Tarım bütçe komisyonunda tarımın geldiği noktanın temel nedenlerinden birisinin son otuz yılda Kürdistan’daki çatışmalı süreçten kaynaklı 3500 köy zorla boşaltıldı ve İktidar, bu politikalarla sadece uluslararası ve Türkiye’deki işbirlikçi tekelci grupların çıkarına hizmet etti. Türkiye’nin Efrin’de buğday, patates ve son olarak 8 Kasım 2018 de “Zeytin Dalı Operasyonu” ismini verdikleri işgal harekatıyla gümrük kapısından 50 bin tonun üzerinde zeytinyağı getirdiklerini biliyoruz. Bunun bir ganimet politikası olduğu aşikardır. Geç saatlere kadar süren bütçe görüşmelerinde buna tepki gösteriliğinde ise tarım bakanı “ancak biz oradaki değerlerinin PKK’ya gitmesini istemiyoruz” cevabını vermiştir.
Bu kabul edilebilecek bir şey değildir. Oradaki buğdayın da patatesin de zeytinin de zeytinyağının da sahibinin oradaki Kürt köylüsü olduğu herkesçe bilinmektedir. Ancak AKP, MHP ve İYİ partililer Kürt ve Kürdistan meselesine ilişkin konuşulduğu zaman “terör” veya “bölücü” sıfatlarını takarak meseleyi özünden uzaklaştırmaya çalışıyorlar. Ancak biz Kürt siyasetçileri ve Kürt milletvekilleri olarak bunu kabul etmemiz mümkün değil. Şu açıkça görülüyor ister bütçe komisyon görüşmelerinde olsun ister genel kurul toplantılarında olsun Kürdistan veya Kürdistan illeri kavramı kullanıldığı zaman bütün partilerin aşırı bir tepkisi oluyor ve hemen meclis kürsüsünü susturma politikası izlenmeye başlıyorlar. Bu tablo Türkiye’nin Kürt meselesinde, insan hakları meselesinde ve düşünce özgürlüğü meselesinde hangi seviyede olduğunu göstermektedir. Meclis Başkanı, Kürt ve Kürdistan kelimelerine yapılan itirazlar nedeniyle bütçe görüşmeleri öncesi grup başkan vekilleri ile yapılan görüşmelerde “Kürdistan” “Kürt illeri” coğrafik bölge olarak kullanıldığında iç tüzüğe göre disiplin suçu sayılamayacağını hatırlattı.
Geçtiğimiz günlerde Özgürlük ve Sosyalizm Partisi 3.Kongresi’ni yaptı. Bu kongrede Kürdistan Komünist Partisi ismini aldı. KKP isminin alınmasını nasıl karşılıyorsunuz?
17 Kasım 2018’de Özgürlük ve Sosyalizm Partisi 3. Olağan Kongresini yaptı. Öncelikle bu kongrede Kürdistan Komünist Partisi (KKP) isminin alınmasının sevindirici ve tarihi bir karar olduğunu belirtmek istiyorum. Ancak bu adımın da çok geç kalındığını belirtmeliyim. Parti ismi meselesi MESOP girişimi sürecinde tartışıldı. Farklı geleneklerden gelen sol sosyalist kadroların da bu tartışma ve girişim sürecinde olduklarından dolayı herkesin üzerinde uzlaştığı bir isim olan Özgürlük ve Sosyalizm Partisi (ÖSP) ismine karar verildi.
Kürtler kendi gelecekleri ile ilgili kararı verirken egemen gücün yasalarının bunu uygun görüp görmemesine ve yasal çerçevesine bakmaksızın karar vermesi gerekir. Çünkü meşru ve demokratik zeminde ki siyasetin esprisi de budur. Yıllarca inkar ve imha üzerine izlenen politika ve bugün gelinen nokta itibariyle Kürtlerin varlığı kabul ediliyor ama kolektif haklara gelince kabul görmeyen bir durum var. İktidarda olan AKP iktidara ilk geldiği yıllarda çözüm süreci dedi ama çözümüne ilişkin somut bir adamını göremedik. Biz Kürdistan Komünist Partisi geleneği olarak bu konuda AKP iktidarının samimi olmadığını bir kandırmaca politikası izlediğini yayın organlarımızda sıkça yazdık. Bugün Kürdistan Komünist Partisi ismini alan partimiz, Ortadoğu’da süren bu savaş koşullarında halkımızın kendi kaderini tayin hakkı başta olmak üzere ulusal özgürlüğünü ulusal ittifakla elde etmenin imkanlarının oluştuğunu hep dile getirdi.
Mecliste de aynı talepleri dile getirmek istiyoruz, getiriyoruz da ancak siyaset yapma imkanını bize tanımak istemiyorlar. Biz bunu çok açık bir şekilde mecliste de görebiliyoruz. Her Kürt ve Kürdistanlı siyasetçi Kürdistan kavramını kullandığında AKP, MHP, İYİ Parti’nin masalarından tepkiler geliyor, arkadaşlarımızı konuşturmama girişimleriyle gündemi provoke ediyorlar. Onun için ben KKP isminin alınmasını tarihi bir karar ve görev olduğunun bilinciyle bu konuda emeği geçen bütün yoldaşlarımı kutluyorum.
Bildiğiniz üzere geçtiğimiz referandum sonucunda Türk devleti başkanlık sistemine geçme kararı aldı. Başkanlık sisteminin parlamentoyu etkisizleştireceği çokça tartışıldı. Bir parlamenter olarak başkanlık sisteminin parlamento çalışmalarına etkisi nedir? Parlamento işlevsizleşti mi?
Evet, 24 Haziran seçimleriyle Türkiye’de yeni bir rejime geçmek için seçim yapıldı ve şaibeli sonuçlarla beraber başkanlık sistemine geçiş yapıldı. Türkiye’de parlamenter sistem sürecinde de bu yeni sistemde de temel sorunlara ilişkin çözüm üreten bir parlamento olmadığını gördük, görüyoruz. Bu 6 aylık kısa süre zarfında çok net bir şekilde görebilmekteyiz cumhuriyetin kuruluşundan bugüne kadar Türkiye’nin temel meselelerinden olan 100 yıllık mesele diye tarif ettiğimiz Kürdistan meselesi parlamenter sistem döneminde ne ise başkanlık sisteminde de aynı anlayış aynı paradigma aynı zihniyetle devam etmektedir. Başkanlık sistemine geçiş ile birlikte evet-hayır çerçevesinde işletmeye çalıştıkları bir parlamento var. Biz şimdiki başkanlık sistemindeki parlamentoda Türkiye’nin Kürt meselesini, işçi sınıfının meselesini, haklar meselesini, demokrasi meselesini, özgürlükler meselesini çözmek için mücadele edeceğiz ama burada köklü çözüm üretilemeyeceğini de bilmemiz gerekiyor! Öyleyse parlamentonun yanı sıra meşru demokratik siyaset zemininde, üniversitelerde, fabrikalarda, sokaklarda, meydanlarda sorunlarımızı dile getirmemiz gerekiyor.
Bütün iktidarlar gibi AKP’de Kürt halkının meşru demokratik taleplerini sürekli terörle ilişkilendirerek HDP milletvekillerinin parlamentoya Kürdistan meselesini taşımalarını kabul etmemeleri sadece AKP’nin değil bütün partilerinin bu konuda fikir birliği yaparak takım tutar gibi bir tavır içine girmeleri Kürdistan meselesinde iktidar ile muhalefetin aynılaştığı anlamına geliyor. Türkiye parlamentosunun bileşenlerinin seviyesi ülkenin sorunlarının çözümü noktasında nerede olduklarının bir göstergesidir.
Evet, başkanlık sistemi yasamayı fazlasıyla etkisizleştirme rolünü oynamaya çalışıyor ve dayatıyor. Yürütme ve bakanlar meclisin bir yasama organı olduğunu çoğu zaman unutuyorlar ve kendini meclisin üstünde gören bir anlayışla, bir zihniyetle davranıyorlar. Biz biliyoruz, biz yapıyoruz mantığı var. Onların bu bütün dayatmalarına karşı biz ısrarla gerçekleri söylemeye devam edeceğiz. Bu kürsüyü konuşan, tartışan, eleştiren, ülkenin sorunlarını çözmeye çalışan bir kürsü haline getirmeye çalışacağız. En azından komünist bir Kürt milletvekili olarak Türkiye’nin 100 yıllık temel meselesinin Kürdistan meselesi olduğunu tarım bütçe konusunda da dile getirmiştim, getirmeye de devam edeceğim. Bu sorunun mecliste konuşulup tartışılıp çözülmesi gerekir. Bu sorun çözüldüğü takdirde Türkiye’nin demokrasi, ekonomik ve işsizlik sorununun da önemli oranda açılacağı kanısındayız.
Yerel seçimler yaklaşıyor. Kürdistani partiler HDP Çatısı altında ittifak yaptılar. Yerel seçimlerde Kürt partilerinin ittifak olarak seçimlere girmesinin sizce siyasete etkisi ne olur?
Yerel seçimlerde 8 parti ve hareket Kürdistan seçim ittifakıyla tarihi bir adım attı. 7 Ocak’ta yapılan ortak basın açıklamasına ben de katıldım kitlede büyük bir coşku ve umut gördüm. Yapılması gereken ittifakta yer alan, almayan herkesin bu yerel seçimlerde halkımızın iradesinin özgürleşmesi için sandığa gidip HDP çatısı altındaki ittifakı desteklemesidir.
Bize zaman ayırdığınız için teşekkür ederiz.
Ben teşekkür eder başarılar dilerim Sosyalist Mezopotamya dergisine!
Ocak 2019
Sosyalist Mezopotamya / Sayı: 4