Ana SayfaCÎHANTÜRKİYE’NİN AB RÜYASI BİTTİ

TÜRKİYE’NİN AB RÜYASI BİTTİ

Reuters’te 2 Mayıs günü Robin Emmott imzasıyla yayınlanan bir habere göre, Cumhurbaşkanı Erdoğan yönetiminde Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne (AB) girmekten, en azından şimdilik, yüz çevirdiğini söyleyen Avrupa Komisyonu’nun Genişleme’den sorumlu üyesi, iki tarafın dostça ilişkileri yeniden tesis edebilmeleri durumunda üyelik yerine ekonomik iş birliğini önerdi.

AB hükümetleri, Türkiye’nin dünyanın en büyük ticaret bloğu olan Avrupa Birliği’ne katılma çabasında görülen yıllarca süren tıkanmadan sonra, Erdoğan’ın muhaliflere yönelik baskıyı arttırması, Nazi benzetmeleri yaparak Almanya ile alay etmesi ve kendisine, bir insan hakları grubunun “kontrol ve denge mekanizmalarından yoksun” dediği çok geniş yeni yetkiler veren referandumdan ötürü sürecin öldüğünü belirtiyorlar.

Avrupa Komisyonu’nun Genişleme’den sorumlu üyesi Johannes Hahn, Reuters’e verdiği demeçte, “En azından şu anda, Türkiye’nin Avrupa perspektifinden uzaklaştığı konusunda herkesin emin olduğunu” söyledi.

Hahn, Fransa ve Almanya’nın, ticaret ve güvenlik ilişkileri temelinde Ankara ile yeni bir anlaşmaya varma çabalarına liderlik ettikleri Malta’da AB dışişleri bakanları bir araya geldikten sonra verdiği bir röportajda “İlişkimizin odak noktası başka bir şey olmalı.” dedi.

Normalde üyelik müzakereleri takviminde yer alan geçen yıl Ocak ayından bu yana, NATO üyesi Türkiye ile ekonomi hakkında görüşmeler yapmadığını söyleyen Hahn, Cumartesi günü yaptığı açıklamada, “Yeniden bir tür iş birliği başlatıp başlatamayacağımızı görmek için, gelecekte neler yapılabileceğini görmek zorundayız.” dedi.

Türkiye’nin AB süreci resmen dondurulmuş değil, ancak Türkiye’nin artık AB tam üyeliği şöyle dursun, adaylık için gerekli demokratik kriterleri bile karşılamadığını söyleyen bazı AB milletvekilleri geçtiğimiz hafta resmî olarak görüşmelerin durdurulması için çağrıda bulundu.

Erdoğan geçtiğimiz hafta Reuters’e verdiği bir röportajda, artan İslamofobi ve bazı üye devletlerden gelen düşmanlığın sürmesi hâlinde Türkiye’nin Avrupa kapısında sonsuza kadar beklemeyeceğini ve üyelik müzakerelerinden çekileceğini söylemişti.

On yıllardır süren AB üyelik sürecinin resmen başlatılması çabalarının ardından 2005 yılında müzakerelerin başlaması, Erdoğan’ın 2003’ten beri süren iktidarının ilk dönemindeki ekonomik reformlarıyla mükemmel şekilde uyuşmuştu.

AB yetkilileri, AB’ye girmek için yaptığı reformların, Avrupa ve Asya’yı birbirine bağlayan stratejik bir konumdaki Türkiye’yi, ülkeyi baştan başa dolaşan hızlı trenlere sahip, önemli bir gelişmekte olan ekonomi hâline getirerek istikrara kavuşturduğunu ve yabancı yatırımları ülkeye çektiğini söylediler.

Hahn, Türkiye’nin ekonomisinin bugünlerde kötüleşmekte olduğunu belirtse de, ekonomik başarı, Erdoğan’ın, yaşam standartlarının yükseldiğini gören dindar ve yoksul Türkler arasındaki popülaritesinin bir parçası olmaya devam ediyor.

Türkiye, Irak, Suriye ve Karadeniz’de Rusya ile ortak sınırlara sahipken, AB ise Türkiye’nin en büyük yabancı yatırımcısı ve en büyük ticaret ortağı konumunda.

Kim suçlanacak?

Hahn, Türkiye’nin statüsünü netleştirmek için önümüzdeki yılın başında AB üyesi ülkelerin hükûmetlerine bir rapor sunacağını söyledi. Diplomatlar, AB üyesi devletlerin acele etmemelerinin, Türkiye’nin göçmenlerin Avrupa’ya gelmesini önleyeceğine bel bağladıkları için Ankara’yı üzmek istemediklerini gösterdiğini belirtiyorlar.

Ancak Hahn, basın özgürlüğü üzerindeki kısıtlamalar, kitleler hâlinde verilen hapis cezaları ve daralan sivil hakların günümüzde Türkiye’nin AB üyelik kriterlerini karşılamasını neredeyse imkânsız kıldığını söyledi.

Hahn, ayrıca AB kurallarının “pazarlık edilemez” olduğunu ve Birlik’in “insan haklarının durumunu” tartışmalardan ayrı tutmayacağını söyledi.

Türkiye’deki delegasyonu cezaevlerindeki muhalifleri ziyaret eden Hahn, “Türk demokrasisi diye bir tür yok. Yalnızca demokrasi var. Türkler de Avrupalılar gibi özgürce yaşamak konusunda aynı haklara sahipler.” dedi.

Türk seçmenlerin yüzde 51.4 gibi cüzi bir çoğunluğu, Nisan’da, muhalefetin “oy sahtekârlığı yapıldığı” suçlamaları arasında, cumhurbaşkanına, modern cumhuriyetin kurulmasından bu yana ülke siyasetinde görülen en büyük revizyon denebilecek şekilde çok geniş yeni yetkiler verilmesi yönünde oy kullandı.

Türkiye’nin daha merkezîleşmiş bir sisteme yönelmesinde Avrupa Birliği’nin kısmen sorumluluğunun bulunup bulunmadığı sorulan Hahn, değişim yönündeki itici gücün ülkenin kendi içinden geldiğini belirtti.

Hahn, “Hiç kimse masum olduğunu iddia edemez, ancak izlenecek bir politikaya karar vermek her zaman bir ülkenin müstakil kararıdır… Aklınızda belirli bir vizyonunuz varsa, anlamlı bir şekilde o ülkeye müdahale etmek zordur.” dedi.
Orta ve Doğu Avrupa’daki eski komünist ülkelerin Avrupa Birliği’ne girmeye çalışırlarken birer gelişen pazar demokrasisine dönüşmelerine yardım eden sürece atıfta bulunan Hahn, “Bütün bu reform çabaları, Avrupa Birliği için değil, (Türk) vatandaşların iyiliği için yapılmaktadır. Bu, Avrupalılara hizmet etmekle ilgili bir şey değil.” dedi.

washingtonhatti.com

- Advertisment -

Recent Comments

Verified by MonsterInsights