Yıllardır basını izleyip, yazılanları okuyup, konferanslara, miting ve toplantılara katılarak, üniversitede yapılan tartışmaları dinleyerek, mahallede, şurda, burda halktan insanları dinleyerek kendimce analizler yaptığımda şu senteze vardım: Fransa’daki bu seçimlerin atmosferi konusunda, sonunda söyleyeceğimi başında söylersem, tamamen bir kepazelik oyunu demek en doğrusu olur.
Fevzi Kartal / Tüm yazılar için buraya tıklayın
Neden mi? Çünkü bol bol kendisi gibi düşünmeyene karalar çalarak bol bol vaatler vererek seçim çalışmalarını yürütüyorlar. Seçilenler seçildikten sonra yolsuzluğa adları karışıyor, yandaş kayırmaları nerede ise her partide mevcut. Sağ muhafazakâr partilerde daha çok yolsuzluk ve yandaş kayırmacılık mevcut. Sağlı, sollu bütün partilerde aynı durum. Bir sürü yolsuzluklara adları karışıyor ve de bu vesile ile yargılanıyorlar ama ya çok az ceza alıp para cezası ile cezalandırılıyorlar ya da berat ediyorlar. Mahkeme duruşmalarına hangi konuda olur ise olsun halktan insanlarda katılıp izleyebiliyorlar. Fransa’daki mahkemeler, benim izlenimlerim, bütün davalarda değil de birçok davada caydırıcılık kararları veriyorlar. Türkiye’deki gibi “al-tık içeri!” yapmıyorlar.
Seçimlere katılan partiler programlarında özellikle sağ partiler, kendisine sosyalist deyip uygulamada hiç de sağ partilerden geri kalmayan, iktidarda olan Sosyalist Parti (PS) de dahil iktidar olunca programlarındaki vaatlerin ancak birkaç tanesini yerine getirebiliyorlar. İktidardaki PS’in iki yüz adet seçim vaadi vardı. Ki; ancak bunlardan ikisini yerine getirdi. 1. Birçok tartışma ve protestoların sonucunda eşcinsellerin evliliklerini yasallaştırdı. 2. ise Cumule de Mandat (Bir seçilmişin senatör vb gibi kamusal alanda işe bakması yani aynı zamanda senatör artı bir bölgenin kamusal alan kararlar sorumlusu. Bunların karşılığında da ücretler alması.) Deyim yerinde ise “hep bana hüp bana” saçmalığına son verdi. Öylesine açık açık bir adaletsizlikti ki çok çok göze batıyordu. Bir senatör nerede ise maaşını ikiye katlayabiliyordu bu yaptığı ek işlerden dolayı. Ki; oysa şu işsizlik ortamında bu ek işlerden en az birisini yapabilecek birçok diplomalı işsiz var olduğu halde. İşsizlerden, çalışanlardan, küçük ve orta esnaftan yana hiçbir icraat yapmadı. Bütçeden, halktan kesilen vergilerden alarak CAC 40 denilen Fransa’daki büyük firmalara verdi. Ki, güya bu “firmalar işçi istihdamı yapacaklarmış”mış. Hep “mış mış”ta kaldı ve de bu güne kadar işçi istihdamı yaratan görülmedi ve bu firmalar o paraları “kuzu kuzu” yediler. İktidardaki PS’nin bu firmalar yararına yaptıkları sağ patilerden daha da fazladır.
Eğer Temsili Demokrasi (Democratie Representative) denilen bu seyirciyi oyalama oyununda seçime katılan bu partiler doğruyu söyleseler, yalan vaatler vermeseler kitlelerden bunlara oy verme durumu çok çok aza iner. Tekrarlarsam tamamen bir seyirciyi oyalama oyunu.
23 Nisan 2017 başkanlık seçimlerinde sağ liberal partiler belli, bol bol sermayedarlardan yanalık; yoksula düşmanlık. Aşırı sağ parti de ekonomide neoliberal, zavallı birkaç yabancıya düşmanlık. SP’de iktidarları boyunca sağın yaptığını yaptı.
Diğer antikapitalist ve emekten yana partilerin programları yoksullardan yana ama ikinci tura kalma şansları yok çünkü aldıkları oy oranları çok az. FS (France Soumise) ‘in (Boyun Eğmeyen Fransa ya da Asi Fransa ) vaatleri de fena değil, programları- www.avenirencommun.fr. FS’nin ikinci tura kalma şansları var. Belki farklı bir Syrıza ya da Podemos olabilirler. Syrıza’nın aksine belki sistem içerisinde bazı vaatleri yerine getirebilirler; çünkü Yunanistan’ın aksine Fransa devleti önemli bir miktarda vergi elde emektedir. Ki, belki bu vesile ile FS iktidar olduğunda bazı vaatleri yerine getirebilir. Ama Cumhurreisi olmak hükümet olmak anlamına gelmiyor. Şavez’in Venazüella’sı değildir Fransa, ki en azından vergilerden elde edilen para vardır.
FS’in ekonomik ve sosyal politikaları biraz Keynesianisme (Keynescilik) kokmaktadır. Neoliberal ekonomik dünyada devletçi korumacı politikaları uygulayabilmek ne kadar mümkün olacak? Zaten zenginler cenahının ekonomisine dokunmak bir sosyal devrim dışında reformlar ile dokunmak imkansız gözüküyor.
Zenginler cenahının adayı E. Macron “En Marche” (İleriye Doğru) adı altında seçimlere katılıyor. En Marche seçimleri kazandığında hiçbir vaadini uygulamayacağı hemen belli olan, bol keseden sanal vaatlerle zenginler cenahı tarafından karşımıza çıkarılmış bulunuyor. SP iktidarında ekonomi bakanlığı yaptı. Bakanlığı döneminde en acımasız neoliberal programları uyguladı çalışanlar ve yoksullar aleyhine, zenginler cenahı lehine elinde ne var ise yaptı.
Fransa Cumhurreisi dahi bu seçim çalışmalarının uygunsuzluğundan yakındı. Tabi bizlere göre bu yakınmanın adı kepazelik oyunudur, seçim değildir. Zira kitlelerin katılım oranında da kendisini belli ettiği gibi seçimlere katılma oranı genel ortalama ile eh (!) % 50’dir. Bu seçimlere seyirciyi oyalamak demek yerinde bir tespit olur diye düşünüyorum. Bu %50’nin içerisine sandığa gidip de beyaz oy veren yani hiç birinizi de beğenmiyorum oyunu verenlerde dahildir. 14/04/2017