Ana SayfaGIŞTÎ21. YÜZYIL TARTIŞMALARI

21. YÜZYIL TARTIŞMALARI

I.Bölüm:  Değişim, Değişenler, Değişmezler

Değişim, çağa ayak uydurmak, çağın gerisinde kalmamak, güncellenmek, yenilenmek gibi öne çıkan başlıklar üzerine yürütülen tartışmalara konferanslarda, dergilerde, dijital medya platformlarında, video programlarında hepimiz rast gelmişizdir. Daha somut söylersek teknolojik gelişmelerle paralel yürütülen 21. yüzyıl tartışmalarını, artık her şeyin değiştiği, eskisi gibi olmadığı üzerine yürütülen bir dizi başlığı ve buradan ideolojik, politik, örgütsel tartışma alanlarına geçişi içeren, envai çeşit akımların sözcülüğünü yaptığı konuların ortaya çıktığını görmekteyiz.  

Yaşar Kazıcı / Yazarın diğer makaleleri için tıklayınız

Sosyalist Mezopotamya / Sayı: 9

İçinden geçmekte olduğumuz 21. yüzyılda her konu başlığının; teknolojik olanakların toplumsal yapı içerisinde kullanılır olmasının yaygınlaşması ile yatay, çok yönlü, çok platformlu tartışmalar yaşanmaktadır. Yatay yönde tartışma yapabilme imkanının olması tartışmalara katılımı güçlendirirken diğer yandan ideolojik karmaşıklaşma, yüzeysel bakış açıları edinme, eklektik görüşler kazanma gibi risklerin yığınla örneğiyle de karşılaşmaktayız. Değişim tartışmaları; teknolojinin ağırlığını koyduğu, her gün yeni bir aygıtın, sanal ağlarda yeni bir uygulamanın, sosyal platformun eklendiği, bilim kurgu filmlerin konusu olan yapay zeka gibi gelişmelerin yaşama dahil olmaya başladığı bir süreç içerisinde gerçekleşmektedir.

Kapitalizm, özellikle 1990-2020 yılları arasındaki evrede, hızlı ve katlamalı bir şekilde başta üretim alanında ve akabinde toplumsal yaşamın içerisine sıçrayan düzeyde teknolojinin girmesiyle devasa bir teknolojik hakimiyet yarattı. Her ne kadar teknolojik gelişmelerden faydalanma olanaklarımız açığa çıksa da teknolojik hakimiyet piramidinin en tepesinde doğaldır ki sınıfsal hakimiyeti elinde bulunduranlar oturuyor. Burjuvazinin elinde tuttuğu teknolojik hakimiyetin; sınıf mücadelesinin geriye düştüğü bir döneme denk gelmesi burjuvazi için büyük bir şans oldu. Eğer mevcut denklemde sınıf mücadelesi yükseliş dönemini koruyor olsaydı; kapitalizmin ürettiği silahların kendine döneceği, mücadele içinde bugünkünden daha gelişkin bir şekilde kullanılma ihtimali çok açıktı. Ancak yine de Twitter ile başı belada olan, Youtube’ı kapatmak isteyen, Nexflix’ten hoşlanmayan burjuvalar yok değil. Çağımızın kendiliğinden gelişen hareketleri, örneğin Arap halk hareketleri sürecinde tüm yasaklara, engellemelere rağmen teknolojiyi örgütlenme, iletişim kurma, harekete geçme, sesini duyurma gibi açılardan değerlendirebilmişti. Sınıf hareketinin bunu daha ileri seviyede kullanabileceği şimdiden öngörülebilir bir gerçekliktir. Değişim tartışmaları şuan ağırlıkla teknolojik gelişmeler üzerinden tartışılsa da yaşanan değişimler bununla sınırlı değildir. Burjuvazinin teknolojik hakimiyet aracılığıyla; mevcut sınıfsal hakimiyeti altında bulundurduğu tüm alanları değişime uğratabildiği gözle görülür bir olgudur. Güvenlik sistemlerinden kolluk güçlerine, ordularından uzay araştırmalarına, siber savaşlardan propaganda araçlarına ve en önemlisi de üretim araçlarına kadar geniş bir alan içerisinde farklı bir eşiğe taşındı. Kapitalizm altında yaşanan makro ölçekte değişimlerin; komünizme geçişin maddi alt yapısını güçlendirmesi ve sınıf mücadelesinde örgütlenme olanaklarına yenilerini eklemesi dışında başkaca bir şey atfetmenin yanıltıcı sonuçları olması kaçınılmazdır.

Bu yazıda iç içe geçen; kapitalizmin olgusal olarak değişikliğe uğrattığı alanlar ve koşullar, değişim tartışmaları ile öne çıkan Marksizm dışı akımlar ve Marksistler açısından değişimin içeriği şeklinde üç kesişim alanını bir arada tartışmaya çalışacağım. Çünkü kapitalizmin yarattığı değişiklikler, bu değişiklikler üzerinden ortaya çıkan akımlar ve Marksistlerin durduğu noktanın tarifi birbiriyle ilişkili konulardır.

I. Değişim

Marksizm, dünyayı yorumlamakla kendini sınırlamayan, gerçek insanlardan, insan ilişkilerinden yola çıkan madde üzerindeki değişimin teorisidir, komünizm ise tarihsel ve toplumsal olarak değişimin nesnel yönüdür. Bunu propaganda niyetine söylemiyorum. Alman İdeolojisi’nde Hegelciliğin sistematik eleştiriyle gelişim gösterip, Komünist Manifesto’nun kaleme alınmasıyla politik olarak ilk ortaya çıktığı andan itibaren Marksizm’in diyalektik yöntemi esas alması onu değişimin teorisi ve ideolojik mücadelede yenilmez haline getirmiştir. Öyle ki ütopik sosyalizmden bilimsel sosyalizme doğru ilerleyiş bu temelde gerçekleşmiş, Haklılar Birliği’nden Komünistlerin Birliği’nin kuruluşuna uzanan şekilde ulaşılmıştır. Ütopik sosyalist, anarşist, sendikalist, Çartist, Bakuninci, Proudhoncu vb. bir dizi akımların işçi hareketi üzerinde ideolojik ve politik açılardan yanıltıcı etkilerinin hakim olduğu bir dönemde Marksizm yeni bir akım olarak ortaya çıkıyordu. Proletaryanın merkezinde olacağı bir devrim, sınıf mücadelesiyle kapitalizmden komünizme doğru geçiş, proletaryanın ayrı bir siyasi parti olarak örgütlenmesi, burjuvaziden ayrı bir sınıf olarak davranması, proletarya diktatörlüğü gibi tezler henüz onlar dışında kimsenin savunduğu tezler değildi. Bu iki genç insan; ideolojik ağırlığın birden fazla akım tarafından elde tutulduğu bir süreçte, kapitalist üretim ilişkilerinden yola çıkarak, tarihi ve toplumsal yapıyı temellendirmiş, böylesi ilişkilerin hakim olduğu bir yapının sabit olmadığını, tarihin devindirici gücünün sınıflar mücadelesi olduğunu, bugünkü sınıflar arenasında ise eğer bir değişim tartışması yapılacaksa bunun öncüsünün proletarya olduğunu ortaya koymuşlardır. Çok geçmemiştir ki 1848 İşçi Devrimleri, 1871 Paris Komünü gibi pratiklerle değişimin yönü ve öznesi kendini açığa çıkarmış, yaşam tarafından ispatlanmıştı. Kapitalist üretim ilişkilerinin Avrupai tarzda henüz gelişmediği, siyasal açıdan otokrasinin hakim olduğu Çarlık Rusya koşullarında mücadele yürüten Lenin’e geldiğimizde de değişimin yönünü diyalektik yöntem ile kavrayabildiğini görürüz. Ülkenin en güçlü hareketi Narodnikler köylü sınıfına dayanmayı, komplocu eylemleri ve köylü sosyalizmini savunduğu, nüfusun ezici çoğunluğunun köylülerden oluştuğu koşullarda Lenin, Rusya’da Kapitalizmin Gelişimi eserini yazmıştır. Bolşevikler yine bu koşullarda Rusya’da proletaryanın olduğunu, devrimin öncüsünün bu sınıf olacağını savunmuştur. Kapitalizmin ve proletaryanın Rusya’da varlığını kabul edip ancak onu bir devrimin öncüsü olarak değil de en fazla burjuvazinin öncülük edeceği burjuva devrime yedek lastik gibi görenler de bulunuyordu. Diyalektik yöntem Lenin ve Bolşeviklere; mevcut köylülüğün nüfusa oranla çokluğuna, Rusya’nın otokratik rejimine, yarı-feodal ilişkilerine, kapitalizmin gelişkin olmayışından hareketle önce burjuva devrimin geldiğini savunan aşamacılara rağmen; gelişmekte olan kapitalizmi, doğalında kapitalizmle birlikte gelişecek olan işçi sınıfını, feodal ilişkilerin çözülmesiyle beraber sınıf olmaktan çıkacak olan köylülük gerçeğini, işçi sınıfının gücünün nicelik değil nitelik (örgütlülük düzeyi) ile ilgili olduğunu, burjuva devrimlerinin dünya ölçeğinde burjuvazinin gericileştiği döneme girmesiyle kapandığını görmelerine olanak sağlamıştır. Rusya’da da değişimin teorisi olan Marksizm, 1917 Ekim Devrimi ile kendini ispat edebilmiştir.

Değişim başlığı altında ifade ettiğim bu tarihsel veriler; Marksizm’in diyalektik özelliğini ilk ortaya çıkış anından geliştirildiği süreçlere kadar somutta ortaya koyabilmek içindi. Üzerinde tartıştığımız konuyu teorik açıdan ele alalım. Değişim nedir? Bir şeyin değiştiğini, eskisi gibi olmadığını, eskisi gibi olmaktan yenisi gibi olmaya doğru yol aldığı o geçiş sürecini nasıl anlarız? Değişim her şeyden önce harekettir, yalnızca hareket değil o hareketin sürekliliği, kopuşu, nicel-nitel farklılıklar taşımasıdır. Hareketsiz ve sürekliliği içermeyen bir değişimden söz edebilmek olanaksızdır. Diğer yandan değişim kesintiye uğrayabildiği gibi sıçramalı bir şekilde de kendini gösterebilir. Örneğin; işçi hareketinin gelişiminin burjuvazinin müdahaleleriyle geriye düşürülmesi kesintiye uğrayan bir değişim süreci iken kapitalizmi tıpkı Avrupai tarzda olması şartı aranmadan, o şekilde yaşamadan sosyalist inşa sürecine geçen Rusya sıçramalı değişim örneğidir. Toplumsal açıdan değişim dediğimizde ise o toplumun en genel ilişkilerinde, o genel ilişkilerin belirlediği alt kategorilerde yaşanacak olan hareketi, o hareketin taşıdığı niteliği, varması muhtemel mantıksal sonuçları, bağrında taşıdığı potansiyelleri anlamamız gerekir. Değişim köklü, bütünlüklü bir alt üst oluşu ifade eden bir devrim şeklinde de olabilir, toplumsal ilişkilerin belirli yanlarında farklılaşma, öncekine göre daha ileri bir noktaya evirilme, kısmi değişiklikler şeklinde de karşımıza çıkabilir. Değişim makro düzeyde de olabilir mikro düzeyde de olabilir. Ancak bilmemiz gereken en temel nokta yaşamın bütünü içinde herhangi bir alanda makro veya mikro ölçekte yaşanan değişimler diğer alanlarla ilişki içerisinde, etkileyen-etkilenen biçiminde, kimi açılardan belirleyen kimi açılardan belirlenen durumda karşılık bulur. Marksist hareketin değişimden anlaması gereken en temel nokta; gerçek yaşamda, üretim ilişkilerinde onun yansıması olan toplumsal ilişkilerde ölçülebilirliği olan olgular üzerine tartışma yürütmektir. Her değişim tartışması; üzerinde tartışılan şeyin gerçek anlamda bir değişim yaşadığı, değişmekte olduğu anlamına gelmez. Öyle ki teknolojik değişimden hareket ederek sınıfların ortadan kalktığına veya kalkacağı sonucuna, sınıf hareketinin güçsüzlüğünden sınıfların olmadığı sonucuna varan akımların olduğu bir dünyada değişim tartışmasına dikkatli yaklaşmak gerekir. Bu tartışmaları yürütürken gerçekle örtüşen bir takım değişimlerin olduğunu tespit edebilmek yetmez. Değişimin olduğu alanların tespiti parça ile bütün ilişkisi içerisinde; bütüne (yani kapitalizme, sınıflar mücadelesine, sınıflar ilişkisine) parçanın (örneğin yapay zekanın geliştirilmesi, taşeron çalışma) ne şekilde etki ettiğini de tutarlı bir şekilde açıklamayı gerektirir. Bu da yetmez, bu açıklamalar doğrultusunda aleyhimize değişen nesnel koşullara karşın parti aracı ile öznel müdahalelerde nasıl bulunacağımızı ve nesnel koşulları lehimize nasıl çevireceğimizi tespit etmeye başladığımız anda değişime göre kendimizi ayarlamaya başladığımız anlamına gelir. Değişim, nesnel akış olduğu kadar öznel müdahalelerde bulunarak nesnel akışın yönü ile de oynayabilmeyi içerir. Örneğin nesnel akış I. Emperyalist Savaş, öznel müdahale Bolşevikler olunca; nesnel akışın yönünü kendi lehimize çevirebilme, savaştan devrim çıkarabilme durumu ortaya çıkıyor. Marksist olmayıp ancak diyalektiği kullanabilenlere bir örnek olsun mesela nesnel akış Suriye iç savaşı, öznel müdahale ulusal hareketten gelince nesnel akış Rojava ulusal demokratik devrimini açığa çıkarabiliyor. Bugün hem mevcut olanın tarifini yapmak açısından hem de olması istenilen denklemi kurabilmek açısından değişim tartışması ne yazık ki tek yanlı bir şekilde öznenin olmadığı veya özne olma iddiasının taşınmadığı yalnızca nesnel bir takım olguların çarpık biçimde açıklandığı bir zeminde yapılıyor.

II- 21. Yüzyıl, Değişenler ve Değişmezler

a) Değişenler

– En başa yazılması gereken sınıf hareketi geriye düşmüş, komünist hareket tüm dünyada yokları oynar pozisyona gelmiştir. 21. yüzyılda aleyhimize yaşanan değişimlerin temelinde; mevcut dünyanın çehresini belirleme konusunda denklemin sınıf ayağında proletaryanın, siyasal ayağında komünist partinin olmayışı tüm dünyada süreçler üzerinde belirleyici olmuştur. 21. yüzyıl sınıfa yönelik çok kapsamlı saldırıların, dizginsiz önü boş emperyalizmin ve onun her şeyi metalaştıran Neo-Liberalizminin amansız davranmasına cesaret vermiştir.

– Üretim araçları ile birlikte üretimin yapıldığı, ürünün çıkarıldığı tesislerden tüketim için piyasaya, pazarlama ve satış alanına sürüldüğü zincire kadar bir bütün olarak teknolojinin ağırlık kazandığı bir süreci yaşamaktayız. Teknik alanda kaydedilen gelişmeler; metaların seri üretimini, pazarlama gücünü, piyasaya hakim olabilmeyi, reklam-marka kapasitesini, rekabet gücünü belirliyor. Rekabet ile teknoloji bütünleşmiştir, teknolojinin kendisi de burjuvazi için bir rekabet alanına dönüşmüştür. Üretim araçlarının daha fazla geliştirilmesi ve metaların daha fazla üretilmesi-çeşitlendirilmesi, insan emeğinin üretim alanından daha fazla uzaklaşması, burjuvazinin en tepesinde yer alan tekelci sermaye kesimlerinin kıyasıya rekabetinden kaynaklanmaktadır ve aynı rekabet, teknolojik gelişmelerin temel itici gücünü de oluşturmaktadır. Kapitalizmin erken döneminde burjuvalar için küçük atölyelerden sanayiye ulaşmak ne ise bugün de robotlaşmaya, otomasyona, yapay zekaya ulaşmak aynı anlama geliyor. Ancak erken kapitalizmin üretim araçları üzerinde kaydettiği ilerlemelerin kendi sınıfsal varlıkları açısından gelişim alanı mevcutken bugün üretim araçları üzerinde teknolojik gelişme sağlamanın kapitalizmin ömrünü kısalttığı, onu geliştirmekten ziyade tükenişine doğru yaklaştırdığı açıktır.

– 20. yy başında ortaya çıkmış olan ve çürüyen kapitalizm, kapitalizmin bir üst, uluslararası ve son aşaması olarak tarif edilen emperyalizm olgusu derinleşerek tüm yerkürede varabileceği en son noktaya ulaşmıştır. Bunun en bariz görünümü bir ülke sınırları içerisindeki sınıf ilişkilerinin keskin kutuplara bölünmüş olmasının ötesine geçerek kıtalar arası sınıfsal çelişkiler noktasına gelinmiş olmasıdır. Gelişmiş kapitalist ülkelerde işçi aristokrasisi yaratabilme zemini hızla ortadan kalkmakta Avrupa ve ABD’de sınıf hareketleri yeniden kendini göstermektedir. Dünyanın en zenginler listesinin oluşmaya başlamasıyla; zirvede olanların mülkiyeti artıp sayısı gün geçtikçe azalırken, toplumsal yapıda mülksüzleşmenin, ücretli emeğin artıp orta sınıf olma, sınıf atlama olanağının azalmış olması kendini günden güne yiyip bitiren kapitalizme atılmayı bekleyen son tekmenin koşullarını yaratmaktadır.

– Proletarya bir sınıf olarak, ülkelerin nüfusu içerisinde yeni bileşenleriyle (eriyen orta sınıf, tekelci sermaye ile yarışamayan küçük burjuvazi, hizmet sektörünün-kafa emeğinin yeni alanları vs.) beraber toplum içerisinde 20. yy’a oranla daha fazla genişlemiştir. Bu genişleme toplumun proleterleşmesini, çok çeşitli alanlardan ücretli işçilerin ağırlığını taşıdığı bir toplum yapısının zeminini oluşturmuştur. Sınıfsal çelişkilerin tüm toplumsal alanlara, nüfusun geniş kesimine yansıdığını tespit edebilmek için sadece gelir dağılımı oranlarına, serveti elinde bulunduranlar ile mülksüzleşenler uçurumuna bakılması yeterlidir. Bu ve daha da ayrıntılı sunulabilecek veriler ele alındığında 20. yüzyılda açılan sınıf devrimleri çağının 21. yüzyılı da daha geniş temelde kapsadığı, ülkeleri aşan bölgesel, kıtasal bir hareketliliği içermesi olası tetikleyici patlamaların arifesinde olduğumuz açıktır.

– 20. yüzyılda henüz görünürlük kazanmasa da tohumları serpilmiş olan kadın, LGBTİ, ekoloji vb. hareketler 21. yüzyılda daha fazla görünürlük kazanmıştır. Bu hareketlerin hepsinin az ya da çok kapitalizmle sorunları vardır, doğru ya da yanlış bu meseleler üzerinden gelişen kendi özgün hareketleri mevcuttur. Marksistlerin, kimlik, çevre, doğa, canlı yaşamı temelinde ortaya çıkan hareketlerle nasıl ilişkileneceği, partinin kendisine bağlı kimlik çalışmalarını nasıl yürüteceği önemli başlıklar olarak önümüzde durmaktadır.

– 21. yüzyılda kendiliğinden gelişen hareketler, 20. yüzyılda görüldüğü gibi sürmektedir.  Kendiliğinden hareketi kutsayanlar olduğu gibi devrimci görevlerini kendiliğinden gelişen harekete yükleyenler de mevcuttur. Burjuvazinin en demokratik olanından en otoriter olanına kadar hiçbir hükümetinin kitlelerin gözünde inandırıcılığının kalmadığı, demokrasi oyunun, reformlar çağının sonuna doğru artık gelindiği görülmektedir.

– 21. yüzyıl kapitalizmin aşırı kar hırsıyla yüklenmesi sonucu; doğa felaketleri, hastalık, salgın gibi yeni kriz alanlarını yaratmıştır. Ortaya çıktığı ilk andan beri var olan ekonomik, sosyal, siyasi krizlerine ekoloji krizini de ekleyerek ortadan kaldırılması ihtiyacını hızlandırmış, çıplak bir şekilde gözler önüne sermiştir. Covid-19 pandemisi, kapitalizmin geniş kitleler tarafından sorgulandığı bir süreci başlatmıştır. 21. yüzyıl salgınlar, ekstrem doğa olayları ve başta iklim olmak üzere çok yönlü ekolojik krizlerin de birbiri ardına geleceği bir zemine sahiptir. Ekolojinin sınıfsal içeriği, anti-kapitalist olmayı gerektiren yanları; bu sorunlardan kaynaklı olarak güçlenmiştir.  

– Teknolojik aygıtların aracılığıyla sanal dünyada yer alan, buradan kendini ifade eden, sanal kimliğini inşa eden milyarlarca insan mevcuttur. Sanal ağlar yaşama katılımın bir alanına dönüşmüştür. Uzun zamandır devrimci bireyler ve hareketler tarafından da değerlendirilen bir propaganda, iletişim kurma, kimileri açısından örgütlenme alanı olarak kullanılan sanal ağlar mücadelenin esas verilmesi gereken sokağı, gerçek dünyayı yadsıma riskini de barındırmaktadır. Yaşamın tartışmasız parçası haline gelmiş olan sanal ağların nasıl kullanılacağı, ne anlam yükleneceği, mücadelenin neresine yerleştirileceği devrimci hareketin tartışması gereken önemli bir konudur.

– Siyasal arenada ise 20. yüzyılda ortaya çıkan devrimlerin üzerine inşa edilen devletlerin, devrime öncülük eden partilerin içeriden bürokratizmin karşı-devrimci müdahalelerine uğraması sonucunda kapitalizme geri dönüşlerin yaşandığı bir sürece şahitlik ettik. 1990’ların sonuna ve 21. yüzyılın başlarına emperyalizm rahat bir nefes alarak girdi. ‘’Komünizm tehlikesi’’ altında ABD’nin başını çektiği kutupta birleşmek zorunda hisseden dünya burjuvazisi, bürokrasinin ele geçirdiği devletlerin çökmesiyle kendi aralarında başta dağılan eski Sovyet coğrafyası olmak üzere kendi içinde kutuplaştılar. Geriden gelen Rusya burjuvazisi kısa sürede kendini toparlayıp Asya’dan Çin’i, Ortadoğu’dan İran’ı yanına alarak Avrasya bloğunu oluştururken ABD ve Avrupa burjuvazisi geçmiş ittifaklarını korumayı sürdürüyorlar. Dünyada tek bir blok olarak emperyalizm tüm işçi sınıfının karşısında olup kendi içlerinde ise iki ana kutup olan Batı ve Avrasya emperyalizmi şeklinde bir denkleme sahiptirler. Mevcutta hesaplaşma alanları 20. yüzyıldaki çatışmalı süreçlerden devralınan Ortadoğu ve Kürdistan olsa da Kafkaslar, Kuzey Afrika, Doğu Akdeniz, Pasifik ve Asya gibi bölgesel başkaca hakimiyet savaşının sıcak yaşandığı doğrudan ya da vekaleten savaşan tarafların bulunduğu bir tablo ile karşılaşmaktayız.

b) Değişmezler

21. yüzyılda değişenler; değişmezlerin içinde bir değişim olarak karşımıza çıkmaktadır. Ana değişmezlik varlığını koruduğu müddetçe (ana değişmezliğin ortadan kalkması sosyalizm oluyor) değişimler bunun içinde kendini gerçekleştirecektir. Yani kapitalizm şartlarında değişim tartışması yapılmaktadır, değişimler kapitalizmin hakim olduğu zeminde, burjuva diktatörlüğün sınıfsal hakimiyetini pekiştirdiği koşullarda kendini göstermektedir. Buradan hareketle değil 21. yüzyıl, 22, 23, 24… vs. peşi sıra yüzyıllar da geçse ana değişmezlik var olduğu sürece aşağıdaki değişmezler tablosu geçerliliğini koruyacaktır. Örgüt tartışmasını öncelikle Değişmeyen Genel Esaslar üzerine kurmamız gerekir bununla birlikte içinde bulunulan yüzyıl mücadelenin biçimine, yöntemine, taktiklerine ilişkin tartışmalardır. Yeni bir taktiğe ihtiyaç duymak stratejik hedefleri, temel belirlemeleri bir kenara atmayı gerektirmez, yeni bir örgütsel biçime geçiş yapmak tarihte başarılı olmuş devrimlerin örgüt teorilerinin birikimlerini görmezden gelmeyi gerektirmez.

– Sınıflı toplum gerçekliği ve sınıfların birbiri ile mücadelesi değişmemiştir.

– İşçi sınıfının, sınıf mücadelesini kazanabilmesi için bağımsız, ayrı bir siyasi parti olarak örgütlenme ihtiyacı ve bunun en açık ifadesi olan Komünist Parti’nin sınıf mücadelesinde tarihsel zorunluluğu ve gerekliliği değişmemiştir.

– Kapitalizmin sınıflar ilişkisi, özel mülkiyete dayalı biçimi, emek-sermaye çelişkisi, artı-değer oluşturan ilişkileri değişmemiştir.

– Kapitalizmin devrimci yoldan, işçi sınıfına dayanarak sınıfsal bir devrimle yıkılması, proletaryanın zor ile iktidarını kurup Komünizme doğru geçişin yaşanacağı şeklinde tarif edilen zincir değişmemiştir.

– Devrimin; ayaklanma stratejisini, devrimci şiddeti içerdiği ve onun en nihai ulaşacağı noktanın burjuva sınıf üzerinde kuracağı merkezi baskı aracı olan proletarya diktatörlüğüne duyduğu ihtiyaç değişmemiştir.

– Kapitalizmi ortadan kaldırma görevinin proletaryanın merkezinde olduğu bir hareket içerisinde toplumun diğer ezilen sınıf ve katmanlarının onun bayrağı altında toplandığında gerçekleşebileceği belirlemesi değişmemiştir.

PDF Sayfalara ulaşmak için resimlerin üzerine tıklayın

SAYI: 9
SAYI: 8
SAYI: 7
SAYI: 6
SAYI: 5
SAYI: 4
SAYI: 3
SAYI: 2
SAYI: 1
- Advertisment -

Recent Comments

Verified by MonsterInsights