Ana SayfaNIVÎSKARÊN2023 seçimleri ve Kürt siyaset stratejisi -1

2023 seçimleri ve Kürt siyaset stratejisi -1

Sinan Çiftyürek / Yazarın diğer makaleleri için tıklayınız

Erdoğan bir süre önce seçimin 14 Mayıs 2023’te olacağını ilan etti. Gündem epeydir fiilen zaten seçim idi bu ilanla birlikte hem seçim tartışma ve çalışmaları da hızlandı hem de siyasetin seçimlerde kullanacakları propaganda yakıtı netleşiyor.
*Türk rejimi; Cumhuriyet kurulurken Rum, Ermeni gibi Hıristiyan halkların devamında Kürtlerin varlığını kendi yokluğu olarak görüp İttihat Terakki’den devraldığı Türk İslam sentezi politikasını sürdürdü. Lozan’ın 100. yılı olması nedeniyle bu seçimde daha fazla bu politikaya sarılacağının işaretlerini veriyor. Örneğin ağırlaşan ekonomik kriz koşullarında ve önemlisi 6 Şubat’ta Maraş’ta gerçekleşen yüzyılın depreminin tarif edilemez ağır sonuçları altında bile “devletin bekası, insan yaşamını kurtarmada ve demokrasi ile özgürlüklerde hatta ekmekten önce gelir” denildi! Örneğin; deprem olmuş, inanılmaz can kaybı var, enkaz altında kurtarılmayı bekleyen on binler var. Ama devlet aklı o an da bile Özerk Rojava’ya özelde de Kobani’ye yeni bir saldırıda ve Cumhur İttifakı halen bunun üzerinde çalışıyor. 15-16 Mart’ta Moskova’da yapılan İran-Türkiye-Rusya-Suriye görüşmeleri öncesinde, Esad’ın Moskova’da Putin’le görüşmesi, Erdoğan’ın Esat ile görüştürülmesi arayışları vb. gibi.
*“Devlet bekası” neden insan ve toplum dahil her şeyin üstünde? Çünkü Türkiye’de millet devleti yaratmadı tersine devlet, milleti yarattı halen yaratmaya çalışıyor. Dolayısıyla Türk siyasetinde devlet araç değil amaç. Avrupa ulus devletlerinden farklı olarak Türklerde; devlet millet için değil millet devlet için var. Böyle olunca devlet “babadır”! “Devlet baba” döver-asar-sürer ama “kol kırılır yen içinde kalır”!
*Seçim sürecinde Türk-İslam Sentezine dayalı siyaset; 100 yıldır sürdürdüğü ayrımcılık ve ırkçılık yüklü nefret söylemini Kızılbaşlara, Kürtlere, LGBTİ+’lara yönelik bazen yüksek sesle bazen de fısıltı gazetesi aracılığıyla sürdüğü, sürdüreceği görülüyor! Yani seçime ırkçı mezhepçi kodların kıskacında gidiliyor! Bu kıskaç öyle bir noktaya tırmandırıldı ki devletin kurucu partisi CHP’nin lideri bile kimliği nedeniyle hedefe konuldu. Kılıçdaroğlu, Kürtlüğüne ve Kızılbaşlığına sahip çıkmasa da Kürt-Kızılbaş olduğu için itiraz geliyor. İYİ Parti’den Cihan Paçacı; “Kemal Bey dürüst, devlet tecrübesi var ama olmaz”! “Çünkü toplumda mezhepsel önyargılar” var! Toplumda değil Nizâmülmülk’ten beri Türk Sünni siyaset kadrosunun zihninde ırkçı, ayrımcı önyargılar var. O Nizâmülmülk ki Siyasetname adlı kitabında; “Dünya’da iki iyi mezhep var; Hanefi, Şafii” derken Mazdekler için ise alçakça bir karalama olarak; “Mal ve kadın ortaktır” demişti ve Türk siyaset kadrosu; 1960-70’li yıllarda bile “kapıya şapka asma” propagandası ile Nizamülmük’ü tekrarlamıştı.
*20. yy başında; “genç Ruslar mücadele yıllarını ‘bu devleti nasıl yıkacağız’ arayışıyla geçirirken Jön Türkler’in sorusu ‘bu devleti nasıl kurtaracağız?’ sorusudur”! Yüzyıl sonra iktidar-muhalefetiyle siyasetin gündemi aynı; Cumhuriyeti nasıl değiştirmek yerine nasıl kurtarırız stratejisi 2023 seçiminde de sürdürülecek. “Türkiye’de bütün siyasî ideolojilerin ‘milliyetçilik’ten türemiş olduğunu söylemek, ‘bilineni bildirme’ kabilinden bir şeydir. Onun için Türkiye’de ‘liberal’, ‘muhafazakâr’, ‘sosyalist’, ‘radikal’, ‘komünist’, ‘İslâmcı’ gibi ideolojiler, fazla bir şey anlatmazlar. Bunlar hepsi, ebeveyn (yani Kemalist milliyetçilik b.n) çağırdığı anda, çağırdığı yerde hizaya gelirler.” (Murat Belge Milliyetçilik ve Sol) Tam da bu nedenle, Kürt siyaset ve aydın kadrosu; Kemalist sol, sosyalistlere karşı ideolojik mücadeleyi büyütmeli. Sol sosyalist Kemalistlerin; Kürt ulusal mücadelesine karşı bagajında ki Batı merkezci oryantalist/kolonyalist ideolojik çemkirmeleri yüzyıldır sürüyor. Kürdistan komünistleri olarak bunlara karşı ideolojik mücadele ve hatta saldırı dilini kullanmalıyız.
*Demek ki Türk demokrasisinin Kürtlerle imtihanı en net bu seçim sürecinde yaşanacak. Millet İttifakı Beyannamesi üzerinden yaşanmaya başlandı bile. Seçim propaganda sürecinde, Türkiye sistem partilerinden Kürt halkı güzellemesi “Kürtler iyi ama Kürt partileri bölücü-terörist-terör ile ilişkili” yaklaşımı sürecek. Kürtler tartışmanın odağında olsa da Kürdistan meselesinde, Türk siyasetinin farklı disiplinlerinin son tahlilde MHP’lileşmesini bu seçim sürecinde de izleyeceğiz. Örneğin Kürtleri 100 yıldır yok sayan ve onca katliama maruz bırakan 1923 rejiminin referanslarıyla Diyarbakırlılara seslenmek gibi.
*Şunu da belirtelim; AKP şimdiden ağır bir seçim ekonomisi uyguluyor, seçim sonrası bunun ağır sonuçları olacak. Kim kazanırsa kemerler sıkılacak. Ve yine kim kazanırsa kazansın 2023 seçimlerinin sonuçları birden fazla nedenle 2-3 yıl içerisinde yeni bir seçim üretebilir. Ancak bir şartla Millet İttifakı ezici farkla seçimi kazanırsa erken seçim olmayabilir.

“YETER SÖZ MİLLETİN” DİSKURU, KÜRT MAHALLESİNE HİÇ UĞRAMADI!

Cumhur İttifakı seçim tarihini 14 Mayıs’a alarak 1950 seçimlerinde DP’nin tek parti rejimine karşı “yeter söz milletindir” göndermesinde bulundu. Erdoğan “Milletimiz 73 yıl sonra aynı gün ‘yeter söz milletin’ diyecek” derken baltayı ayağına vuruyor! Çünkü 73 yılın kesintisiz son 20 yılında AKP ve Erdoğan tek başına iktidarda! Yani Erdoğan iktidarında seçime gidilecek! Peki Erdoğan/AKP kime, hangi partiye ve hangi tek adam iktidarına karşı “Yeter söz milletin” diyecek? Aslında ne AKP’nin başını çektiği Cumhur İttifakının ne de CHP’nin başını çektiği Millet İttifakının “yeter söz milletindir” diyerek “14 Mayıs ruhuna” sarılmalarının bir karşılığı yok. Erdoğan/AKP’nin tek başına 20 yıllık kesintisiz iktidarından sonra “yeter söz milletindir” demesi “tek parti ve tek adam rejimini kabul ediyor olacak.
Ayrıca “yeter söz milletin ruhu” bizim mahalleye/Kürdistan’a hiç uğramadı! Uğrasaydı, Mehdi Zana’dan Selçuk Mızraklı’ya kayyım atanmazdı, Sebahat Tuncel’den İdris Baluken’e Kürt vekillerin dokunulmazlıkları keyfi olarak kaldırılmazdı. Hatta Anadolu’ya da pek uğramadı çünkü 27 Mayıs 1960, 12 Mart 1971, 12 Eylül 1980, 28 Şubat 1997… darbeleri, İstanbul Büyük Şehir Belediyesinde uygulananlar ve tek adam rejimi… Türkiye toplumu da “Yeter söz milletin” diskurunda yarar görmedi. 2023 Mayıs seçimleri Kürt halkının iradesini tanıyacak sonuçlar üretir mi? Pratikte de göreceğiz. Mesele Kürt halkı, işçi sınıfı, kadınlar, gençlerin iradelerinin sandıktan çıkması ve kabul görmesi için ne yapacaklarıdır.

KÜRDİSTAN SOKAĞINDA “Kürt sorunu var” Ankara’da “hepimiz Türküz” söylemi yine kabak tadı verecek!
Sistem partileri sözcülerinden “Ankara, Yozgat’ta ne varsa Diyarbakır, Şırnak’ta da o olacak. Türklerle Kürtler eşit” propagandasını hep duyduk seçim sürecinde daha çok duyacağız. Başta Diyarbakır, Mardin, Van… gibi Kürdistan kentlerinde sokağın basıncı altında “Kürt ile Türk kardeştir. Kürt sorunu vardır, kabul ediyoruz” denilip Ankara’da MGK baskısı altında “hepimiz Türküz, Anayasa’nın ilk üç maddesi değiştirilemez” söylemi yine kabak tadı verecek!
Kürtler ile Türkler siyasi, kültürel, askeri alanlarda eşit ve kardeş değiller ve hiç olmadılar. En başta, birinin devleti var diğeri ise devletsiz! Devlet ve onun militarist gücü ordu, polis, istihbarat, Türk rejiminin denetiminde. Kürt halkının en ufak ulusal özgürlük arayışını Türkler, 100 yıldan fazladır devlet-ordu-polisi kullanarak ezmeye çalıştı. Zorlanınca Kürtler var ama Anayasa’da Kürdün adı ve hakları yok. Okullarda ki eğitim dili ile resmi dil Türkçe. Türkler devlet zoruyla entegrasyon-asimilasyonu Kürdistan’da derinleştiriyor, kendi dilini-kültürünü polis zoruyla Kürtlere dayatıyor. Böylece milyonlarca Kürt dilini unutmuş durumda.
Uzatmadan Kürt ile Türk eşit ve kardeş değil ama gerçekten kardeş ve eşit olmak isteniyorsa ilk ve acil adımlar; Bir; Anayasa’da Kürtlerin ve diğer ezilen hakların varlığı ve haklarını tanıyarak kabul edin. İki; devletin militarist güçlerini, Kürde baskı gücü olmaktan çıkartın. Üç; Kürt dilini ilkokuldan üniversiteye eğitim dili yapın. Hatta milyonlarca Kürdün Türkçeyi öğrenmesi gibi Türkler olarak siz de Kürtçe öğrenin. Buyurun somut adım atın yoksa öyle içi boş “kardeşiz, kirveyiz, etle tırnağız” geçin bunları.

ÖZGÜR-DEMOKRATİK AMED, DEMOKRATİK ANKARA’NIN ÖN ŞARTI

Türk rejiminin, Kürdistan meselesinde çözüm politikası yok. Uzun yıllardır ne Kürtlerle ne de Kürtsüz yürüyemiyor! Kürt meselesini ne sürdürebiliyor ne çözebiliyor. Kilitlenmiş. Öyle ki Türkiye rejimi yüz yıldan beri; “Demokrasi gelişir, özgürlükler alanı genişlerse en çok bölücü Kürtler yararlanır” diyor! Sermaye ve farklı dinamikler, Türkiye’nin eyalet sistemine geçmesini isterken Ankara merkezli katı merkeziyetçilik “hayır” diyor. Çünkü Türk rejiminde, “eyalet sistemine geçtiğimizde ya Diyarbakır eyaleti bağımsızlık ilan ederse” korkusu hakim. Bu kilitlenme altında, Kürdistan Bölgesel Yönetimi ile Özerk Rojava ve bir süredir Doğu Kürdistan’da yükselen mücadeleye hep “Eyvah Kürdistan’la kuşatılıyorum” korkusu da eklenince daha çok şiddete yöneliyor.
Öyle ki İran rejimi bile Kürt halkının mücadelesi sonucu Kürdistan Eyaletini genişletip esneyebilir! Ama Türkiye, Kürt meselesinde nato kafa nato mermer misali kilitlenmiş. Bu kilitlenmeyle, Kürde karşı “ikinci milli kurtuluş savaşı veriyoruz” şeklinde dünyada eşi-benzeri bulunmayan söylem ve yönelimlerle ya kırılma ya soykırım ikilemine sıkışması, Kürt ve Türk halkı için çok tehlikeli! Çünkü Kürt ulusal özgürlük mücadelesinin “yok edilmesi” gibi imkansız bir hedefte ısrar etme durumu var. Ne zamana kadar? Güçten düşünceye kadar. Neşe Düzel bir röportajda “MİT’in devlet analizi nedir”? Sorusuna Avni Özgürel; “Bu analizde dendi ki eğer Türkiye demokratikleşmezse, bu yolda değişimini tamamlamazsa ve Kürt sorununu çözmezse, 21. yüzyılın ikinci çeyreğini bütünlük halinde göremez. Parçalanır. Milletler topluluğunda da ikinci kümede kalır. Kürt sorununun çözümünü demokratikleşmede gören bir analiz bu. ‘Bu sorunu ya çözersin ya da bölünürsün’ diyor MİT.” (13.02. 2012 Taraf Gazetesi)
Demek ki; Kürdistan özgürleşmeden Fars ve Türk siyaseti, aydını, toplumu da özgürleşemiyor. Çünkü Kürdistanı bölen Sömürgeciler “Bölünürüz” korkusunu toplumun genetik dokusuna işlediler. İç-dış siyaseti temel hak-özgürlükleri, yasa, kurum, kültürü… “Kürdistan ayrılır” korkusuyla şekillendiriyorlar.
Demek ki; Türkiye’de demokrasi ve özgürlüklerin gelişmesi Kürdistan meselesi çözümüne bağlı. Yani Kürt ulusal bağımsızlık meselesi ile Türkiye demokrasisi bağı doğru kurulmalı; Kürdistan’a statü (bağımsızlık-Federasyon-Özerklik) Türkiye’ye demokrasi! Kısacası, “Türkiye’de Demokrasi gelişirse Kürt meselesi zaten çözülür” şeklinde tekrarlanan yanlış söylem ve pratik yerine; “Kürt meselesi çözülürse Türkiye’de demokrasi ve özgürlükler gelişir” hedefi belirlenmeli. Doğru denklem budur.
Demek ki, Diyarbakır özgürleşmeden Ankara prangalarından kurtulamaz-özgürleşemez. Yaşanan yüzyıllık Cumhuriyet rejimi deneyimi bunun kanıtlarıyla yüklü. Yakın dönemde Özal, Demirel, Yılmaz, Çiller, Erdoğan vb. Türk siyasetçiler de “Kürt geçeğini kabul ediyoruz”, “Kürt meselesi benim meselem”, “demokrasinin yolu Diyarbakır’dan geçer” vb. diyerek bunu doğruladılar ama Devletin kırmızı çizgilerine takılıp durdular. 2023 seçimlerinin Kürdistan ve Türkiye’de açığa çıkaracağı iradeyle bu kilitlenme aşılabilir mi? Hedef bu olmalı.

CUMHUR İTTİFAKI stratejisi içte ve dışta saldırı ve fetih üzerine kurulu

Cumhur İttifakı için 2023 seçimleri kritik önemdedir zira bu seçimi almazsa başkanlık sistemi ile birlikte AKP-MHP ittifakı da dağılır. Bu nedenle seçimde stratejisini bir yandan iç ve dışta saldırı üzerinde kuruyor. Diğer yandan AKP, 20 yıldır tek başına iktidarda ama “Yeter söz milletin” ya da sabah akşam “Tek millet, Tek bayrak, Tek devlet, Tek vatan”… Irkçı tekçiliği tekrarlayan Erdoğan şimdi “Biz tektipleştirme ideolojisini kabul etmiyoruz” gibi ucube söylemler sürdürüyor.
Polis devleti baskıları eşliğinde içeride “yaptıklarım yapacaklarımın teminatıdır” deyip Kürdistan’da hücum-saldırı-fetih illaki toprak fethetmede ısrar ediyor. Soğanın kilosunun 20 liraya dayandığı ekonomik kriz koşullarında halen “Ücretliyi enflasyona ezdirmedim, ezdirmem” üzerine kurulu politika izliyor, izleyecek ancak deprem felaketi bütün hesaplarını alt üst etti. Çünkü deprem ile ekonomik kriz ağırlaştı hem de devlet ve hükümetin deprem ve sel felaketinin altında kalması, çadır satan Kızılay rezaleti, tarifi zor acılar yaşayan halkın tepkilerine “not alıyoruz” tehdidi, “hükümet istifa” tepkilerine bile saldırması… Cumhur İttifakının sonunu hazırlayan belli başlı gelişmeler olacak.
Cumhur ittifakı, Rojava Kürdistan’ına saldırı ve Yunanistan ile gerilim-savaş siyasetini; hem Muhalefeti susturup arkalamak hem de ırkçı-şoven sokağı hareketlendirmek için kullanışlı araçlar olarak görüyordu, halen de gözü orada! Ancak deprem ile yaşananlar Erdoğan’ın planlarına taş koydu. Cumhur İttifakı hükümeti, “Sandıktan çıkamam” basıncı artıkça savaş davulunu Kürdistan ve Ege Denizi’nin öbür yakası üzerinde de çalmaya hazırlanıyordu ki 6 Şubat Maraş depremiyle bu hesap yıkıldı. Çünkü “Bir gece ansızın gelebilirim” deyip hedefe koyduğu Yunanistan ve Kürdistan hükümetleri “ansızın gelerek” deprem bölgesine Türk hükümetinden önce yardım ulaştırdılar. Ayrıca Suriye ve Ukrayna’da yaşananlar Türkiye’nin seçim öncesi Rojava’ya saldırmasının önünü kesmesi eklenince iki arada bir derede sıkışan AKP içeride Hizbullah’a varana kadar ittifakları genişletmek, dün düşman dediği Sisilerden medet ummak, “deprem konutlarını bir yılda teslim edeceğim” propagandasına sarıldı.
Ancak AKP ne yaparsa yapsın süren ekonomik kriz derinleştikçe ve “Dünya’da sadece Habeşistan’da (Etiyopya) uygulanan ucube Türk tipi başkanlık sistemi” sürdükçe, Kürdistan ve Türkiye’de halklar seçimde kararlı, amaçlı davrandıkça AKP sandıktan çıkamaz. Milletin artık “yeter” demenin adresi AKP olacak! Erdoğan’ın bir kez daha iktidardayken muhalefet lideri rolünü oynama oyunu bitti.

MİLLET İTTİFAKI; “Demokrasi mücadelesinin yükü Kürtlere, mükafatı bize” politikasını tekrarlayabilir

Millet İttifakı için de 2023 seçimleri önemli zira kazanamazsa Altılı Masa dağılır. Kendi içinde çelmeler yese de Kılıçdaroğlu adaylığını kesinleştirerek yola çıktı. Anayasa taslağı ve Mutabakat Metnini kamuoyuna açıklayarak 2023 seçimleri öncesi hükümet programının ana hatlarını ilan etmişti! 9 ana başlık, 75 alt başlık ve 2300’den fazla hedef içeren mutabakat metni ile iktidar olurlarsa ne yapacaklarının ana çerçevesini belirlemiş ama bütün ekonomik, sosyal, siyasal, kültürel sorunların belirleyeni olan Kürdistan meselesine bir ana başlıkla bile yer verilmedi. Şunu soralım madem Kürdistan ve Aleviler meselesinde devletin kırmızı çizgisinde duracaktınız neden ve neye muhalefetsiniz? Ve yarın iktidarda neyi nasıl çözeceksiniz?
Millet İttifakı yol haritasında “Demokratik Türkiye kurma, memlekete demokrasi ve özgürlükleri getirme, yargı ve adalette iyileştirmeler, yolsuzlukla mücadele, Kanal İstanbul iptali, Saraydan Çankaya köşküne dönüş”… var. İşçi ve sendika meselelerine teğet geçilse de değinilmiş. Ama Kürt ve Alevi meselesinin çözümü bir yana adları yok!
Bu durum gösteriyor ki Kürt meselesi Türkiye’de hem demokrasi dinamiği hem de tıkacı. Öyle ki Türkiye demokrasisi Kürt ulusal özgürlük mücadelesinin esiridir. Örnek mi? İşte Millet İttifakı! Bolca demokrasi diyor ama demokrasi dinamiği Kürtlerin adını bile söyleyemiyor!
Elbette “Kayyım atanmalarının sonlandırılması, belediye bütçelerinin genişletilmesi, yerel yönetimlerin idari ve mali özerkliklerinin Türkiye’nin zamanında imza attığı Avrupa Konseyi yerel yönetim şartı uyarınca düzenlenmesi hedefi” belirlenmesi olumlu ama Kürt meselesi neden adıyla anılmıyor? Kürdistan meselesini adıyla, siyasal içeriğiyle ele alıp çözmeden Türkiye yeniden kurulamaz, demokrasi meselesi çözülemez, 100 yıldır çözülmediği gibi. Unutmayın 2019 Yerel Seçimlerinde Millet İttifakının “Demokrasi mücadelesinin ağır yükü Kürtlere, mükafatı bize” siyasetinin pratiğini yaşayan Kürt halkı artık boş vaatlere karnı tok. Laf duymak yerine yaşayarak görmek istiyor! Zaten 2023 seçimlerinde demokrat olmanın ölçütü ırkçı, ayrımcı nefret söylemine karşı tutarlı duruşu almak olacak!
Ayrıca Millet İttifakı özellikle CHP; iki nedenle seçim sürecinde ürkek ve temkinli. İlki, devlet kodlarını taşıyan Kürt stratejisi, devletin kırmızı çizgilerini aşmamak üzerine kuruludur. Diğeri ise “ekonomik krizin sosyal sonuçlarını fazla kaşırsam zaten öfke yüklü halkın tepkisi Cumhur İttifakı’nı aşıp devlete zarar verirse” korkusunun oluşturduğu kendi frenidir.

KÜRT SİYASETİ stratejisinin ana hatları ne olmalı?

Türk rejimi, 2023’te 100. kuruluş yıldönümüne göre strateji belirliyor. Cumhur İttifakı, Millet İttifakı stratejilerini neyin üzerinde kurduklarını açıkladılar. Kürt siyaseti neye göre neyin üzerinden belirleyecek? Özetlersek:
I – Kürt siyaseti; stratejisini herhangi bir sistem içi ittifakın veya Erdoğan/AKP ya da başka bir sistem partisinin karşıtlığı üzerinden değil sömürgeci rejimin tekçi-inkarcı politikalarının aşılması üzerinden kurmalı.
II – Kürdistan’da sandığa gidildiğinde tercih sistemin A, B partisiyle Kürt partileri arasında değil Kürt partileri arasında olmalı. Tıpkı Kürdistan Bölgesinde ve Özerk Rojava’da olduğu gibi. Kısacası seçimlerde, demokratik yarış Kürt siyasal partilerin kendileri arasında geçmesini hedefleyen bir politika geliştirilmeli.
KKP 2023 seçimlerinde Kürdistan halkını seçim sürecinde sömürgeci rejim siyasetinden (CHP, AKP, İYİ Parti vb. siyasi aparatlarından) kopuşu derinleştirmeye çağırıyor. Örneğin AKP’den kopacak oyların CHP vb. sistem partilerine gitmesi yerine Kürt siyasetinin farklı seçeneklerine yönelmesini sağlamak başarının ölçütlerinden biri olmalı. Kısacası Kürt siyaseti stratejisini; rejimin siyasi aparatlarının Kürdistan’da etkisinin kırılması üzerine kurmalı. Seçime tek blok olarak giremezse bile kendi içinde demokratik yarışı geliştirerek Sömürgeci siyasete karşı ortak tutumu alırsa başarıyla çıkar.
III – Kürt siyasetinin üzerinde propaganda sürdüreceği acil hedefler olarak anadilde eğitim, federal statüdeki iki Kürdistan parçasına askeri saldırıların durdurulması, emeğin özgürce sendikalaşma hakkı vb. belirlenmeli. Bununla birlikte, Kürtlerin ve diğer ezilen halklar ile baskı altındaki inançların varlığının kabulünü içeren demokratik bir Anayasa savunusu ortak payda olarak öne çıkarılmalı.
Sistem partilerinin seçimlerde açıkladıkları ya da açıklayacakları genel talep ve hedefler, Kürt halkının derdine deva olmuyor. Örneğin “Eğitim kalitesini yükseltelim” demenin Kürdistan’da karşılık bulması için önce Kürt anadilinde eğitimin gerçekleşmiş olması lazım. Ekonomik alanda da durum aynı. Bu konuya farklı açılardan devam edeceğim. 23 Mart 2023
[email protected] 

- Advertisment -

Recent Comments

Verified by MonsterInsights