Ana SayfaÇAND HUNERLONDRA'DA "BARIŞ İÇİN SAVAŞANLAR" SERGİSİ

LONDRA’DA “BARIŞ İÇİN SAVAŞANLAR” SERGİSİ

“Kitlelerin Gücü: Barış için Savaşanlar” sergisi barış hareketinin farklı kilometre taşlarını sesler, görüntüler ve metinlerle gözler önüne seriyor. Sergiyi gezince barış hareketlerinin birbirinden nasıl beslendiklerini anlıyorsunuz.

Son 100 yıl kuşkusuz savaşların, soykırımların ve iç savaşların yılı oldu. Fakat, tüm bu yıkımlara rağmen, savaş karşıtı hareketler yaratıcı yöntemler ile, hükümetlerinin şiddet tekeline karşı çıktılar. Kararlı aktivistlerin ve hareketlerin mücadelesi tarihin tekelini savaş kararlarını verenlere bırakmadı. Savaş olduğu sürece ona direnenler oldu.

Londra’daki Imperial War Museum, (Emperyal Savaş Müzesi) “People Power: Fighting for Peace” “Kitlelerin Gücü: Barış için Savaşanlar” sergisinde savaşa karşı direnen hareketleri ve hikayeleri bir araya getiriyor. Birinci Dünya savaşından bugüne, üç dönemde, her devrin kültürel havasını yansıtan savaş karşıtı protesto hareketlerinin yaratıcılığının genişliğini ortaya koyuyor.

Dünya savaşlarında barış hareketi

Serginin ilk kısmı dünya savaşlarındaki barış hareketlerini ele alıyor. Bildiri ve portrelerin altındaki metinler dünya savaşlarında halktan askere yoğun katılım ve destek olduğu bir zamanda savaşa karşı çıkanlar ise halk tarafından düşmanca muamele görme riski altında olduğunu belirtiyor. Sadece toplum değil, hareketler de böyle bir zamanda çalkantıdan geçiyor. Çünkü bu büyük savaş, toplumun çoğunluğu tarafından tartışmasız destek alırken sol hareketleri de bölüyor. Sadece İngiltere’de değil, dünyada sol da böylece ikiye ayrılmaya başlıyor; ilki, savaşa dahil olmayı kabul edilemez olarak görenler; ikincisi ise milliyetçiliğe yenik düşünler.

Sergi, toplumda da milliyetçiliğin ideolojik olarak hakim olduğu bir zamanda savaşa karşı mücadele edenler “marjinal” olarak anıldığını yansıtıyor. Toplum içerisindeki bu farklı yaklaşımları sunarak, daha sonra bize zorunlu askerliğe[1] ve savaşa karşı direnen farklı grupların hikayelerini sunuyor. Bunlar arasında, Protestanlığın bir kolu olan Quakerlar, süfrajetler, “Zorunlu Hizmete Hayır” vebeyaz gelincikleri kendilerine sembol edinen Peace Pledge Union (Barış Yemini Birliği)gibi hareketler yer alıyor.

Kathleen D’Olier Courtney

Sergide bir köşe ayrılan, süfrajet hareketinin temsilcilerinden olan Kathleen D’Olier Courtney, bir yandan ülkede kadın hakları için mücadele ederken, savaş esnasında da enternasyonalist bir mücadele yürütülmesi gerektiğine inanıyordu. Dolayısıyla, 1916’da Courtney, Selanik ve Baxtia’ya da bulundu ve oradaki mültecilere yardım götürme kampanyasında çalıştı. Fakat, düşman ülkelerin vatandaşlarının sıkıntılarını I. ve II. Dünya Savaşı boyunca dile getirdiği için sıklıkla vatan haini olarak damgalanıyordu.

“Zorunlu hizmete hayır”

Clifford Allen ve Fenner Brockway savaşa karşı 27 Kasım 1914 tarihinde “No Conscription Fellowship” yani“Zorunlu Hizmete Hayır” pasifisthareketini kurdu.

Bu gruptaki bazı kişilerin Bağımsız İşçi Partisi ile yakın ilişkisi vardı. Askerliğe karşı çıkmanın yanında hapishanelerdeki kötü muamele ile ilgili raporlar hazırladılar ve buna karşı mücadele ettiler.

Üyelerinin çoğu savaş süresince tutuklandı ve ölüm tehditleri aldı.

Brockway, sergide bulunanbir bildirisinde: “Biz ruhumuzu kaybettikten sonra savaşı kazansak neyimize ?” diyordu. Örgütün başkanlığına daha sonra filozof ve barış aktivisti Bertrand Russell geçti.

Quakers

Protestanlığın bir kolu olan, Society of Friends, Dostların Dînî Derneği, (Quakers[2]) da savaşa karşı en etkili şekilde mücadele eden gruplardan biriydi. Hıristiyan köktendincilerinin başını çektiği bir grubun, İncil’in ” öldürmeyeceksin” sözlerinden yola çıktığını belirtiliyor ve ana sloganlarından birinin “kötülüğü, kötülük ile yenemezsiniz” olduğunu söylüyordu. I. ve II. Dünya Savaşı boyunca Quakerların büyük bir kısmı savaşmak yerine cephedeki yaralı askerler için ambülans hizmeti sundu.

“Zorunlu Hizmete Hayır” gibi, Quakerlardan Howard Marten ve birkaç aktivist, zorunlu askerliğe karşı çıktığından ötürü idam cezasını çarptırılsa da sonra cezası hapis cezasını çevrildi.

Faşizm pasifizme meydan okuyor

2. Dünya savaşından hemen önce faşizmin ortaya çıkması pasifistlerde tekrardan bölünmeye sebep oldu. Sergi de 1. Dünya Savaşı’ndan, Soğuk Savaşa doğru ilerlerken bu ayrıma kısaca değiniyor.

“Alternativist” olarak bilinen pasifistler, faşizme karşı mücadele etmek için çatışmalara girme dışında alternatif yollar bulmaya çalışıyor. “Absolutist” olarak bilinen köktenci pasifistler ise savaşa dolaylı olarak yardımcı olmaya dahi karşı çıkıyor.

2. Dünya Savaşı esnasında, alternativistlerden bazıları ise, patlamamış Alman bombalarını ve mayınlarını etkisiz hale getirme gibi görevlerde yer alıp, bunların sonucunda madalya alıyorlar. Bombaları etkisiz hale getirme dışında, alternativistlerin büyük bir kısmı yol yapımı, lojistik destek, tıbbı yardım ve teknisyenlik gibi savaş boyunca çatışma içermeyen diğer görevlerde yer alıyor.

Soğuk Savaş ve Barış Hareketi

II. Dünya Savaşı sırasında ve sonrasında farklı devletler nükleer silahlarını elde etme çabasına girişiyor. ABD’nin 1945’de Japonya’nın Hiroşima ve Nagasaki kentlerine saldırı ile sonuçlanan ve Kanada, İngiltere ve ABD’nin ortak olarak yürüttüğü Manhattan Projesinden sonra, Sovyetler Birliği de 1949’da ilk nükleer silahını Kazakistan’da test etti.

Sergide, İngiltere’nin de kendi nükleer silahlarını, Soğuk Savaşın artan askeri rekabet ortamında geliştirmesine tepkiler belgeleniyor. 1952’de, kendilerini Operation Gandhi olarak tanımlayan, ve Gandi’nin Hindistan’daki sömürge düzenine karşı yürüttüğü silahsız kampanyadan etkilenen bir grup Aldemarston yerleşiminde bulunan ve İngiltere’nin temel nükleer silah araştırma merkezi olan, Atomic Weapons Research Establishment (Atom Silahları Araştırma Kuruluşu), önünde eylem düzenlemişti.

Daha sonra, 1958’de bir grup aktivist, Nükleer Silahsızlanma Kampanyasını (Campaign for Nuclear Disarmament) başlattı. Platform her sene, Aldemarston’da büyük eylemler düzenledi. Sonradan “barış sembolü” olarak bilinen logoyu da Gerald Holton grup için tasarladı. Sergideki görseller arasında logonun bazı taslakları da bulunuyor. Ayrıca, grubun eylemlerine, John Brunner ve Londra Gençlik Korosu gibi müzisyenlerin de katıldığını öğreniyoruz.

1962’deki Küba füze krizinden sonra, süpergüçlerin arasındaki ilişkilerinin göreceli olarak iyileşmesiyle beraber nükleer silahlar da kısmen dünyanın gündemden düştü. Ama, Küba’daki kriz sırasında dünya ABD ve SSCB arasında gerçekleşebilecek bir nükleer savaşın eşiğine gelmişti. Bertrand Russell’ın aktif olarak dünya liderlerine nükleer silahlarını kullanmamaları konusunda uyardığı kriz, ABD’nin İtalya ve Türkiye’de bulunan nükleer savaş başlıklarını geri çekmesiyle sonuçlandı. ABD’nin bu hamlesi karşılığında SSCB’de Küba’da bulunan füzelerini geri çekti.

1960’larda İngiltere’deki savaş karşıtı hareketin gelişmesinde önemli dönüm noktalarına sergide geniş şekilde yer veriliyor. Bu dönemde Commitee of 100 (100ler Komitesi) ya da C100 olarak bilinen örgüt, nükleer silahlanma karşıtı eylemlerde gerekirse kanunların çiğnenebileceğine dair bir açıklamada bulunduğunu öğreniyoruz. 1963’te Spies for Peace (Barış için Casuslar) isimli bir grup aktivist, İngiliz hükümetinin gizli nükleer sığınağına baskın düzenledi ve İngiliz hükümetinin olası bir nükleer savaş sonrası ülkeyi nasıl yönetmeyi hedeflediğini belirten belgeleri basına sızdırdı.

1968’de Peter Watkins BBC için The War Game isimli, nükleer savaşı konu alan bir film çekti, ancak film daha sonra gençler üzerinde kötü etki yaratabileceği gerekçesiyle yayından kaldırıldı. CND ise, İngiltere’nin farklı yerlerinde filmin gösterimlerini düzenledi.

Ancak, 1980’lerde ABD’nin tekrardan, yoğunlaşan Soğuk Savaş bağlamında, nükleer silahlarını dünyanın farklı yerlerine konuşlandırmasından sonra nükleer rekabet de, nükleer karşıtı hareket de yeniden dünyanın gündemine oturdu.

1980’ler boyunca CND’nin üye sayısında büyük bir artış yaşandı. 1983’te, sanatçı Peter Kennard ünlü, Never Again (Bir Daha Asla), başlıklı ve bir patlamanın ardından sonra oluşan bulutu resmeden posterini CND için hazırladı.

Sergide bu gibi posterlere, pankartlara ve afişlere genişçe yer veriliyor.

Greenham Common Kadın Barış Kampı

1980’den sonra ise Greenham Common Kadın Barış Kampı hareketi hem sergide, hem de İngiltere’nin modern siyası hafızasında önemli bir yere sahip. Hareket, 36 kadının İngiltere’nin küçük bir kasabasında, Amerikan hava üssüne nükleer başlıklı kruz füzeleri konuşlandırılacağı haberinin ardından orayı işgal etmesi ile başlıyor. Aktivistler, South Wales bölgesinden Greenham’e yürüyüşe geçip sonra da orada kamp kurdular. O günden başlayan işgal eylemi yıllarca sürdü ve başarılı bir sosyal harekete dönüştü. Başladıktan bir yıl sonra 30.000 kadın bir araya gelerek Amerikan dış politikasını protesto etti. Daha sonra 22 kilometrelik insan zinciri oluşurdular.

Türkiye’deki Pazartesi dergisi 2004 yılındaki yazısında Greenham’ı şöyle açıklıyordu: “tam 19 yıl boyunca, geceleri dışarıda uyumaya, soğukta üşümeye, aç kalmaya, tartaklanmaya, aşağılanmaya, tutuklanmaya aldırmadan, Greenham kadınları bazen on kişi bazen binlerce kişi barışı savundular.”

Savaşı Durdur Koalisyonu

Serginin son durağı ise modern İngiltere’nin en kapsamlı savaş karşıtı hareketlerinden Stop the War Coalition, Savaşı Durdur Koalisyonu. “Çatı hareket” olarak nitelendirilebilecek bu koalisyon, ABD öncülüğündeki Irak işgaline karşı kurulan, fakat, bir çok çatışmada da batılı hükümetlerin müdahaleci siyasetine karşı güçlü bir ses haline dönüştü. Yakın zamanda koalisyon zamanın başbakanı Tony Blair’in savaş suçundan tutuklanmasını talep etti.

2005 yılında Londra’da gerçekleşen El Kaide saldırılarının ardından koalisyondan

Lindsey German’ın şu sözleri hafızalarda kaldı: “bombalamaları sona erdirmenin tek yolu Afganistan, Irak ve Filistin’den çekilmek. Dünya çapında adalete ulaştığımız zaman, biz de barışa sahip olacağız.

28 Ağustos son gün

Sergi kapsamında kullanılan odalardan birinden ötekine geçerken ziyaretçiler İngiltere’de ve dünyadaki barış hareketinin farklı kilometre taşları ile karşılaşıyor. Bu dönüm noktalarına dair sesler, görüntüler ve metinler onlara eşlik ediyor. 100 yıl içinde oluşan ve büyüyen bu hareketlerin birbirinden nasıl beslendikleri gözler önüne seriliyor. (BZ-MSW/HK)

Yolu düşünler için sergi, 28 Ağustos’a kadar Imperial War Museum’de ziyaret edilebilir ya da kitapçığı Amazon’dan temin edilebilir.

Kaynaklar

* 1983: Human chain links nuclear sites, BBC

* ludy Fox, Greenham Unutulmamalı, Pazartesi Dergisi, Ocak, 2004

* Margaret Brooks, Conscientious Objectors In Their Own Words, Imperial War Museum

* Whitefeather Diaries.

* The Men Who Said No

[1] 1916 yılında Britanya’da zorunlu askerlik ilan edildi. 18 ve 41 yaşları arasındaki erkekler zorunlu olarak askeri göreve çağırılabiliyordu. Birinci Dünya Savaşında, Britanya’da 16.000 kişi vicdani retçi oldu, 9.000 kişi de askerlik yerine alternatif işlerde çalışmak zorunda kaldı. 6000 kişi bu yüzden hapis cezasına çarptırıldı. 

[2] Quakers, mevcut Hıristiyan mezheplerinden ve tarîkatlarından memnun olmayanlar tarafından 17. yüzyıl ortalarında İngiltere’nin kuzeybatısında ortaya çıkmış bir mezhep.

bianet

- Advertisment -

Recent Comments

Verified by MonsterInsights