Enver Şen / Yazarın diğer makaleleri için tıklayınız
MHP genel başkanı Devlet Bahçeli’nin 1 Ekim 2024’te başladığı söylenen ve kimsenin ne olduğunu açıklamayı istemediği bir tartışma bütün gücü ile devem ediyor. Devlet ve Devlet Bahçeli yüz yıldır söyleneni ve yapılanı tekrarlıyor. 1000 yıllık kardeşlik teranesi her ortamda devam ediyor. Kürdler kardeşlik değil, (kardeş bugünkü iktidar gibi hain olabilir) dostluk istiyor. Dostunu da kendi iradesiyle seçme hakkına sahip olduğunu dile getiriyorlar. Ancak İttihat- Terakki devleti cumhuriyeti 2. yüzyılında da 1. yüzyılındaki gibi devam ettirmekte direniyor. Erdoğan’ın fikri danışmanı olduğunu ve bundan gurur duyduğunu söyleyen Mehmet Uçum tam da İttihat – Terakki genel sekreteri gibi hareket ediyor. “Kürdler kurtuluş savaşına katılmakla, kaderlerini tayin etmişlerdir” diyerek, Cumhur ittifakının barıştan ve kardeşlikten ne anladığını çok açık şekilde ortaya koydu. İşgal, kan, ölüm başka hiçbir şey. Ve bütün bunları da “iç Kürdlerle” yapacaklarını dile getiriyorlar. Onların iç Kürdler dedikleri Amed’de ya da Wan’da yaşayan Kürdler değil. Dış Kürdlerde Kobanê, Duhok ya da Mahabad’da yaşayanlar değil. Bu deyimler günümüzde özellikle Rojava direnişi ve direnişçileri ile dayanışmayı engellemek için kulanılıyor. Kürdler bu psikolojik savaş oyununa gelmemeli. Kürdlerin içi, dışı yok. Kürdistan’da yaşayan Kürdistanlı halklar var. İç Kürdler onlar için İnönü gibilerle başlayan Gürsellerle (Gürsel Pilvankan aşiretinde Kürd ve Kızılbaş bir aileden gelir. Annesi, babası Türkçe bilmezler.) devam ederek günümüze kadar gelen teslimiyetçiler kastediliyor.
Günümüzün iç Kürdlerinin de birkaçını şöyle sıralayabiliriz. Dışişleri bakanı (eski mitçi) Fidan, Miroğulları, Metinerler, Cevdet Yılamazlar vb. Daha yüzlercesini hata binlercesini sayabiliriz. Bunlara ek olarak eski hizbullahçıları ve şimdiki Hüda-Par’lıları anmak gerekir. Dış Kürdler ile kastedilenlerse 1846 /7 yıllarında Mîr Bedîrxan’la başlayan ve günümüze kadar uzanan teslim olmayanların tarihidir. Kürdistan tarihinin birkaç kahramanını anmakta fayda var. Ali Batı, Şeh Mahmud Berzenci, Kadı Muhammed, Şeyh Said, Alişer, Zarife Xanım, Molla Mustafa Barzanî, Mutki, Ağrı, Sason’nun şanlı direnişçileri ve Seyid Rıza, Dersim gibi kahramanlarla el değiştiren Kesk- Sor-Zer bayrağımız bugün Kürdistan’nın her parçasında direnen dış Kürdlerin elinde dalgalanmakta. Mazlumlarla, Sakinelerle, Amed zindanlarıyla sadece Orta Doğu’nun değil tüm dünyanın takdirini kazanan Kobanê ile devam eden direniş şimdi tüm Kürdistan’da.
Türk devleti Suriye’de başlattığı cihatçı saldırı ile bir tarafta Erdoğan iktidarı ile başlayan yeni Osmanlıcılığı yeniden gündeme getirme, öte yanda ise İttihat – Terakkicilerin Misakı-Milli sınırlarına ulaşmaya Halep’te namaz kılmaya hazırlanıyor. Buna ulaşamayacaklar. Suriye halklarının ve dostlarının direnişine yenilecek Ankara’ya geri döneceklerdir. Türkiye’nin emrinde olan SMO ve diğer onlarca cihadist grup Türk devletinin istediği başarıyı gösteremeyecekler. Erdoğan’ın Halep’te namaz kılma hevesi bu defada kursağında kalacak. İç Kürdlerden dışişleri bakanı Hakan Fidan İran dışişleri bakanı Arakçi ile yaptığı basın toplantısında “Suriye’deki olayları herhangi bir dış müdahale ile açıklamaya çalışmak bu aşamada yanlış olacaktır. Bu Suriye ile ilgili gerçekleri anlamak istemeyenlerin sığındığı bir sığınaktır” diyerek kendi rollerini inkara çalıştı ancak başarılı olduğunu söylemek mümkün değil. Rusya ve İran yaptıkları birçok açıklamalarda Türkiye’nin Astana anlaşmasının gereklerini yerine getirmediğini açıkça belirtmekte geri kalmadılar. Rusya basını daha da ileri giderek Erdoğan’ın Rusya’ya ihanet ettiğini yazmaktan geri durmadılar. Yeni Osmanlıcılığın teorisyeni Ahmet Davutoğlu 2 Aralık 2024’te yaptığı açıklamada “Esad, sayın Erdoğan’ın çağrılarına verdiği küstah cevapların bir anlamda bedelini ödüyor” diyerek bu saldırının bir intikam saldırısı olduğunun kabul edildiğini dile getirdi. Esad’a bizimle masaya oturmazsan, ülkemdeki işgali sonlandırın dersen biz de seni yok ederiz diyorlar herhalde. Erdoğan kendisinin kurduğu ve eğittirdiği SMO’yu Kürdlerin üzerine göndererek Rojava’daki statüyü ortadan kaldırmak, işgalini genişletmek istiyor. Nato ve AB ülkeleri ABD, Fransa, Almanya ve İngiltere yaptıkları ortak açıklamada “Suriye’deki gelişmeleri yakından izliyoruz ve tüm taraflara gerilimi azaltma çağrısında bulunuyoruz. Ayrıca yerinden edilmelere ve insani yardım erişiminin kesilmesini önlemek için sivil halkın ve altyapının korunmasını talep ediyoruz. Mevcut tırmanış, çatışmaya Suriye liderliğinde, BM Güvenlik Konseyi’nin 2254 sayılı kararına uygun olarak bir siyasi çözüm bulunmasının acil gerekliliğini bir kez daha vurgulamaktır” Görüldüğü gibi herhangi bir İslami- cihadist saldırıdan bahsedilmiyor. Önemli olan Suriye ile beraber Rusya ve İran’da gerileyecekse cihadistler savaşın bir tarafı olarak elle alınabilinir. Daha önceleri Taliban ve El-Kaide’de olduğu gibi.
Orta Doğu’da sınırların yeniden çizileceği artık gün gibi önümüzde duruyor. Kürdler için artık Bakur, Başur, Rojava, Rojhilat olmamalı. Ana sorun var olan tüm statülerin korunması ve onlara yenilerinin katılmasıdır. Türk devletinin ana korkusu da bu. Tekrar İttihat- Terakki sekreteri Mehmet Uçum’a dönersek 2 Kasım 2024’te Gazete Duvar’da Cansu Çalıbel’e yaptığı konuşmada değişik sorulara verdiği bazı cevaplar “Devlet için Kürt sorunu yoktur. Tek milletin ayrılmaz parçası Kürtler” ya da “Kürtler, Türk milletinin zaten ayrılmaz unsuru; birçok ulus yok tek ulus var.” “Devlet terörsüz Türkiye’yi hedefliyor çözüm süreci falan yok.” “Kürtlere statü hakkı Türkiye’yi bölmektir.” “Statü tartışması bağımsız Kürdistan’ı talep etmektir.” Herhalde daha uzatmanın anlamı yok. Devletin çözüm değil teslimiyet önerdiği açık seçik ortada. Soruna Kürd değil, Kürdistan sorunu ile cevap vermeli. İç Kürtlerin dışındakilerin ortak hareketi en güncel konudur. Bunu ancak en iyi yeni bir KOBANÊ ruhu ile başarmak mümkün.
03.12. 2024