DESTPÊKHALKIMIZIN HAYIR’I BU COĞRAFYANIN HAYRINADIR

HALKIMIZIN HAYIR’I BU COĞRAFYANIN HAYRINADIR

Türkiye ve statükocu anlayışı için artık uyarı dönemi geçmiştir. Çanlar artık çalmaya başladı. Öyle ki statükonun amansız üç silahşorunun düştüğü durum yeni bir tarih sayfasını aralamaktadır.

Emperyalistler tarafından Anadolu ve Mezopotamya’ya egemen kılınmış sömürgeci ulus-devlet paradigmasının sonu gelmiştir. Bu anlayış hiçbir sorunu çözemediği gibi halkların başına bela olmuştur. Ortadoğu’daki bu kanlı yüzyılın en temel suçlusu ulus-devlet hegemonyasıdır. Diğer coğrafyalarda olduğu gibi bu coğrafyada da ulus-devlet paradigması yıkılış ve iç çatışma sürecine girmiştir. Bunun en somut örneği son anayasa değişiklik teklifindeki statükocu tarafların tutumdur. CHP-MHP-AKP’nin izledikleri tutum statüko için sonun başlangıcı olarak yorumlanabilir. Öyle ki AKP Müslüman kardeşler ideolojisinin son kalesi olarak ülkede dini hassasiyetleri faşizmle yoğurarak egemen kılmak istemektedir. Yani AKP’nin “EVET” mantığının altında 200 yıllık bir geri kalmışlık ve ortaçağ özlemi yatmaktadır.

AKP’nin yardımcısı MHP ise İslami hassasiyetlerden çok turancı faşist bir ideolojiyi temsil etmektedir. Zaten AKP ile ortak noktaları faşist anlayışlarıdır. MHP’nin “EVET” mantığının altında Ortadoğu’da başta Kürt düşmanlığı olarak bir Kürdistan işgali ve Kürt soykırımının önünü açacak kapının yetkilerinin tek elde toplanması var. Ancak son oylama gösterdi ki faşist cephe daha sahaya inmeden çatırdamaya başlamıştır.

Bir de “ana muhalefet” partisi olan statükonun yılmaz bekçisi CHP’nin tavrı var. CHP’nin “HAYIR” mantığının altında ise 100 yıllık Kemalist ideolojiyle şekillenmiş ulus-devlet paradigmasının statüko pratiğinin korunması yatmaktadır. CHP bu statükonun korunması için hem AKP’nin selefi hem MHP’nin ırkçı görüşlerini desteğini esirgememiştir. Bu desteği teskere ve dokunulmazlık konusunda somut bir şekilde gördük. İşte bu üç partinin de izledikleri politikadan bu coğrafyada yaşayan hiçbir halka “HAYIR” çıkmaz.

Milletvekillerinin bile özgürce oy kullanamadığı, hayır diyenlerin mecliste bile linç edildiği bir OHAL ortamında vatandaşın kararının geçerli kılınacağını beklemek saflık olur. Hiçbir meşruiyeti olmayan bu seçimlerde elbette devrimci yurtsever halkımız özgür iradesiyle karar verecektir.

Halkımızın “HAYIR”ı ne statükocuların hayırına ne de faşistlerin evetine benzer.

Halkımızın HAYIR’ı bu coğrafyanın hayrınadır.

GOTARÊN DIN ÊN NIVÎSKAR

Sosyalizm uzakta değil çok yakınımızda!

Tüm bunların ışığında daha yaşanabilir ve mahşeri bir yok oluşun olmayacağı bir Dünya için sosyalizmin yeniden değerlendirilmesi ve acil inşaası gereklidir. Yoksa insanın yarattığı kendi basta olmak üzere bütün Dünyanın sonunu getirecek bu sitem insanlığın göreceği son sistem olacaktır.

ERDOĞAN’IN İMRALI ÇIKIŞI, ÇARESİZLİĞİNİN KANITIDIR

Böyle bir hamlenin dünya tarihinde belki de örneği yoktur. Öyle ki başkanı olduğunuz devletin yasalarına göre "Terörist" ilan edilmiş ve mahkum edilmiş birine, yine bu devletin yasalarına göre legal zeminde hukuk kuralları çerçevesinde faaliyet yürüten bir partinin eski es başkanının hesap vereceğini beyan etmek siyaset tarihine kazandırılmış eşsiz bir örnek olacaktır.

SEÇİMLER VE “MUHATAP KİM?” TARTIŞMASI…

Türkiye’nin son günlerdeki gündem konularına baktığımızda bütün parametreler bir erken secimi gösteriyor. Bunlardan en önemlisi Kürt sorununun tekrar gündeme gelmesidir. Seksenli yılların başından itibaren bu artık siyasi bir geleneğe dönüşmüştür. Seçim öncesi Kürt sorunu dillendirilir ancak seçimlerden bir süre sonra sorun güvenlikçi politikalarla kaldığı yerden devam eder.
Verified by MonsterInsights