Ana SayfaGIŞTΓEVDE KAL, SAĞLIKLI KAL” ÇAĞRISI TRAJİKOMİK BİR HAL ALDI!

“EVDE KAL, SAĞLIKLI KAL” ÇAĞRISI TRAJİKOMİK BİR HAL ALDI!

Sıradan bir otel işçisi olarak adımını attığı iş yaşamında; kendisinin de içinde bulunduğu zorluklar ve karşılaştığı sorunlar üzerinden işçi sınıfının sorunlarına karşı da giderek artan duyarlığı nedeniyle Metin Ebetürk kendini bir anda sendikal mücadele içerisinde bulur. Sınıf sendikacılığını toplumsal sorunlarla harmanlayarak siyasal mücadele çizgisinde ısrarlı ve tutarlı davranışı kısa zaman içinde sendikal çalışmaların daha sorumlu alanlarında görev almasıyla sonuçlanır. Uzun zaman DİSK’e bağlı Sosyal-İş Sendikası Genel Başkanlığını yürüten Metin Ebetürk çok kısa bir zaman önce gerçekleşen genel kurul sonrasında genel başkanlık görevini bir başka arkadaşına devretti.

Röportaj: Ali Gökkaya / Yazarın diğer makaleleri için tıklayınız

Sayın Ebetürk ile Covid-19 pandemisi sonrasında işçi sınıfının karşılaştığı sorunlarla ilgili YSİ Bülteni için ilgiyle okuyacağınız bir röportaj yaptık.

Covid-19 tüm dünyada yaşamın bütününü olumsuz etkilemektedir. Bu salgının, hem sağlığını hem de iş ve gelirini tehdit ettiklerinin başında gelen işçiler, emekçiler konusunda neler söylemek istersiniz?

Covid-19 diye tanımlanan virüs, toplumun büyük kısmını etkisi altına aldığını rahatça söyleyebiliriz. Bu salgın nedeniyle birçok sektörde çalışan işçilerle ilgili büyük yıkımların olacağını söylememiz abartılı olmayacaktır. Çünkü salgını fırsata çevirmek isteyecek, birçok işverene hayal bile edemeyeceği fırsatın kapılarına kadar geldiğini ve bu kapıya kadar gelen fırsatı sonuna kadar kullanmak için her olasılığı da değerlendirmek isteyeceklerini belirtelim. Bunların bu fırsatçılığına hükümetin sanki işçileri koruyormuş gibi davranıp, bu fırsatçılara karşı güya işçileri koruyormuş, onların işini ve geleceğini düşünüyormuş, gibi ücretsiz izni meşrulaştırması yani; TBMM’de torba kanun marifetiyle çıkarılan düzenlemeyle katmerleştirmiştir. Bir taşla iki kuş misali!

 “Evde kal-sağlıklı kal” çağrısına rağmen zorunlu ve acil olmayan işlerde işverenlerin işçileri çalışmaya zorlamaları karşısında sessiz kalınmaması için sendikalar neler yapmalı?

Bu, “evde kal, sağlıklı kal” kampanyası veya çağrısı adı her neyse gerçekten trajikomik bir hal aldı. Bir taraftan evde kal sağlıklı kal diyorsun ama adeta bu çağrıyı işçiler için yapmıyorsun, işçiler için tek kelime etmiyorsun. Diğer tarafta sanki işyerleri, fabrikalar salgının kapsamı dışındaymışçasına özel olarak çalışmalarına, üretime izin veriyorsun. Kriz diyorsun, ekonomi diyorsun tamam anladık o zaman böyle bir kampanyayı veya çağrıyı yapmayacaksın.

Bunları tabii ki eleştireceğiz, değerlendireceğiz ama daha da önemlisi bu ikiyüzlü politika ve söylemleri işçilerin gündemlerine sokmak için gayret sarf edeceğiz.

Sakarya Ticaret ve Sanayi ODASI başkanı sadece kendi görev sınırları içerisinde 200 fabrikanın özel izinle üretime devam ettiğini söylüyor. Bu gibi durumlar gösteriyor ki kapitalistlerin geleceği ve kazanacağı para, işçilerin kanından ve ailesinden daha değerliymiş. Bu gerçekleri işçilere anlatmak ve kavratmaktan başka bir seçeneğimiz yok. İşçilere bu gibi durumlara karşı örgütlenmeyi ve örgütlü mücadelenin önemini anlatarak mücadele yolunu göstermeliyiz.

Kapitalist düzenin yaşadığı krizin Covid-19 pandemisiyle daha da derinleşmesi karşısında burjuva iktidarların faturayı çalışanların sırtına yüklemesi karşısında sendikalar neler yapmalı, bugünden yarına hangi hazırlıklar içinde olmalı?

TBMM’de çıkarılan torba kanun düzenlemesi ile sanki işçilerin işten çıkarılmasına engel olmak isteniyormuş gibi bir görünümün altından, işçilerin ücretsiz izne gönderilmesi gerçeği çıktı. Bu da bize gösteriyor ki bu salgının bedelini biz hem canımızla ve en yakınımızla ve ailemizle hem de, aşımız ve işimizle ödeyeceğiz, ödeyeceğiz diyorum yürürlüğe sokulan düzenlemeyle bizden istenen bu.

Bugün tüm insanlarda olduğu gibi, işçiler içinde temel endişe virüse yakalanmamak, kendisini, ailesini ve sevdiklerini koruyabilmek, işsiz aşsız kalmamak, bu endişe ve talepler insanidir, insani olması nedeniyle anlayış gösterilmesi gerekmektedir. İnsanların temel isteği hayatta ve ayakta kalabilmek… Bunun ötesinde bir takım iddialarda bulunmamız gerçekçi olmaz. Ancak; bugün yaşadıklarımız ve yarın yaşayabileceğimiz tekelleşme ve bunun ertesinde örgütsüz ve ucuz emek histerisine karşı savunmamızı ve hatta mücadelenin temelini güçlendirmek için haklılığımızın argümanlarını şimdiden hazırlamalıyız.  İşyerlerinde, fabrikalarda çalışan “milyonlarca” işçiyle buluşmanın sağlanması için sınıfın ve ülkenin kurtuluşundan başka bir çıkar gözetmeden, kimi ayrılıkları da bir kenara bırakarak, sosyalistler olarak fikir ve eylem birliğine hazır olmamız lazım.

Son soru olarak deneyimli bir sendikacı olarak “hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” söylemini siz nasıl değerlendiriyorsunuz? Değerlendirmeleriniz için çok teşekkür ederiz.

Ben bu sözden, egemenlerin bitmek bilmeyen hırslarından ve gelecekten beklentilerinden, şu an ki örgütsüz ve dağınık bir emek cephesiyle birlikte, bu salgının ertesinde daha katmerli tekelci kapitalizm-burjuvazi olacağını hissediyorum. Bir süredir yaşamımızda olan salgın ve yaşamın sınırlanması ile küçük ve orta çapta olan ticari kuruluşların birçoğunun bu durağanlıktan ayakta kalamayacakları bir başka gerçeklik, bu gerçeklik tekelleşmeyi büyüteceği izlenimini güçlendiriyor. Bunun üzerinde durmamın nedeni güçlü bir burjuvazi, örgütsüz emek ve özellikle örgütsüz ve ucuz emek ister.

Gönül ister ki bu kadar şeffaf deneyimler ki işçilerin canı, geleceği önemsenmeden neredeyse kurban edilmiş bir kitlenin bir sınıf refleksiyle kalkıp ne oluyor? Diyerek örgütlenme, toparlanma hamlesi içine girsin. İşte burada her zaman olduğu gibi bize, ülkenin sosyalistlerine, sınıf sendikacılığı yaptığını ifade eden sendika yöneticilerine görev düşüyor. Bu görev, hayatı tekrar ve tekrar örgütlemek, işçilere sınıfsal refleksin somut pozisyonun ne kazandıracağı, üretici sınıfın önünde hiçbir gücün duramayacağı gerçeği… İşte burada şunu haykırmamız lazım diye düşünüyorum “bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” bundan sonra emeğimizi sömüremeyeceksiniz, bundan böyle kanımızı emmenize izin vermiyoruz diyebiliriz.

Kim bilir, çok yakındır.

Yaşasın 1 Mayıs!

Yaşasın İşçi- Emekçi güçlerin sınıf dayanışması!

Çalışmalarınızda başarılar diliyorum.

Bültenin PDF formatı için buraya tıklayın

- Advertisment -

Recent Comments

Verified by MonsterInsights