Ana SayfaSIYASETCemevi – Cami: asimilasyon projesi

Cemevi – Cami: asimilasyon projesi

Uzunca bir süredir zaman zaman dillendirilen proje Ankara-Mamak’ta hayata geçirilmeye çalışılıyor. Geçtiğimiz günlerde Tuzluçayır’da temeli atılan projenin geçmişi eskiye dayanıyor.

Proje Cem Vakfı Başkanı İzzettin Doğan ve Fethullah Gülen tarafından hayata geçirilmeye çalışıyor. Proje her iki taraf tarafından da “hoşgörü” kültürü kılıfıyla sunulmaya çalışılıyor. Aslında proje 12 Eylül’ün farklılıkları karıştır, barıştır ve asimile etme kültürünün bir devamıdır. Amaçlanan Alevilerin asimilasyonudur.

Yukarıda da değindiğimiz gibi projenin temeli eskiye dayanıyor. Gülen cemaati uzun yıllar önce projeyi gündeme getirmiştir. “Projenin mimarı Fethullah Gülen Hocaefendi, yıllardır bu çağrıyı yapıyordu. Dönemin başbakanı Tansu Çiller ile görüşmelerinde Alevi vatandaşlar için Cemevi yapılmasının gereğini ifade etmiş ve “İcabında caminin yanında Cemevi de yapabiliriz.” demişti. (http://www.aksiyon.com.tr/aksiyon/haber-36538-.html) O gün hayata geçirilemeyen bu proje bu gün yanına Cem Vakfı ve Hacı Bektaş Veli Kültür Vakfı’nı da alarak yaşama geçiriliyor. Bu projeye karşı çıkan Alevilere ise İzzettin Doğan “Bunu yapanların Alevi olması mümkün değil” ya da yine bu projeye destek veren Anadolu Alevi İnanç Önderleri Derneği Başkanı Hıdır Bulut “Bu projeye karşı çıkanlar Alevi olamaz” diyerek mevcut devlet anlayışında olduğu gibi tekçi davranarak kendileri gibi düşünmeyenleri ötekileştirerek Alevileri Sünnileştirmenin/asimile etmenin rolüne soyunuyorlar. Yıllardır yaptıkları gibi.

Mevcut devlet Alevileri Sünnileştirmek/asimile etmek için her yol ve yönteme başvurmuştur/ vurmaya devam ediyor.

1924’te Diyanet İşleri Başkanlığı kurulmuş, din işleri devletin tekeline bağlanmıştır. Ardından 1925 yılında Tekke ve zaviyeler kanunu çıkarılarak tüm dergâhlar, tekkeler vb. kapatılmıştır. Bu da topluma laiklik adına sunulmuştur. Oysaki tekke ve zaviyelerin kapatılması kanunu en fazla Alevileri etkilemiştir/ etkilemeye devam ediyor. Çünkü Aleviler o tarihten itibaren kendi ibadetlerini yapamaz hale gelmişlerdir. Ama ne yazık ki Alevi toplumunun büyük bölümü 1925’te çıkarılan kanunla Tekke ve Zaviyelerin kapatılması ve bunun laikliğin bir teminatı olduğu gerekçesiyle alkışlamışlardır/alkışlamaya devam ediyorlar. Oysa bu kanun en çok Alevileri hedef almıştır. 12 Eylül 1980 darbesinden sonra ise mevcut devlet başka yöntemlere başvurmuştur/vurmaya devam ediyor. Özellikle 12 Eylül sonrası Alevilerin Kürt ulusal mücadelesiyle bağ kurmaması için devlet tüm yöntemleri devreye sokmuştur. “Havuç sopa politikası” her dönem Aleviler için geçerli olmuştur.

Militan bir Türkçü olan eski Kültür Bakanı Namık Kemal Zeybek’in ön ayak olduğu, 12 Eylül’den sonra başlatılan Hacı Bektaş Veli Kültür ve Anma etkinlikleri, devletin tam boy gösterme platformu olagelmiştir. Bu etkinliklerde devlet cumhurbaşkanı düzeyinde temsil edilmiştir/edilmektedir. Hatta o güne kadar yok sayılan Aleviler için kimi üniversitelerde -Gazi Üniversitesi’nde olduğu gibi- Hacı Bektaş Veli kürsüleri kurulmuştur. Belirttiğimiz gibi muhalif olan Aleviler her dönem devletle barıştırılmaya çalışılmıştır. Dün olduğu gibi bugünde bu proje devam etmektedir. Bu barıştırma projeleri Turgut Özal’la devam etmiştir. Turgut Özal kimi Alevi dedeleriyle Ankara’nın Haymana ilçesinde gizli bir toplantı gerçekleştirmiştir. Daha sonra bunu dönemin başbakanı Çiller devam ettirmiş ve Diyanet bütçesinden Alevilere pay ayıracağını beyan etmiştir. Aynı dönemde cumhurbaşkanı olan Demirel Cemevi açılışına gitmiştir. Hatta mevcut devlet destek vererek Aleviler için Ali Haydar Veziroğlu’na Barış Partisi’ni kurdurmuştur. Ama istediği düzeyde Alevileri devletle barıştırmayı başaramamıştır.

Mevcut devlet 2 Temmuz katliamından sonra ise İzzettin Doğan eliyle Cumhuriyetçi Eğitim ve Kültür Merkezi (Cem Vakfı)’ni kurdurdu. Amaç Alevileri bir potada toplamaktı. Bu vakfın kuruluşunu dönemin cumhurbaşkanı Demirel şöyle anlatıyor ; “Süleyman Demirel: Cem Vakfını biz kurdurduk…”

“…Süleyman Demirel, 2 Temmuz 1993 katliamından sonra İzzettin Doğan’a Alevileri toparlayıp, devletin güdümünden ayrılmaması için toparlama görevi verildiğini söyledi…”

“… 2 Temmuz 1993 Madımak katliamından sonra yükselen Alevi muhalefetinin Kürtlerle buluşmaması için İzzettin Doğan’a görev verildiği ve bu amaçla Cem Vakfı’nın kurdurulduğunu söyledi…”

“… Hacıbektaş Belediye Başkanı Mustafa Özcivan törenlere davet etmek için ziyareti esnasında Süleyman Demirel’le yaptığı uzun bir sohbet içerisinde bu ilginç durumu dinledi. Daha sonra bu sohbeti detaylıca olarak Sürek dergisinde yayınladı”… (Alevizyon Haber – Kaynak: Sürek Dergisi – Mustafa Özcivan Röportajı) Yine dönemin başbakanı Çiller ise bunun için İzzettin Doğan’a maddi yardımda bulunuyor.

Alevileri devletle barıştırma asimile etme projesi AKP ile devam etti/ediyor. Geçtiğimiz genel seçimlerde Erdoğan İzmir’in Kemalpaşa ilçesinde kimi Alevi önde gelenleriyle gizli bir toplantı gerçekleştirmiştir. Ve mevcut AKP hükümeti yıllardır Alevi çalıştayları yapmasına, kimi söylemlerde bulunmasına rağmen bu konuda somut bir adım atılmamış, somut adım olarak önümüze çıkan ise Cami – Cemevi projesidir. Ve bu projenin amacı hiç de iddia edildiği gibi, ‘hoşgörü’, farklı inançtan halkların yakınlaştırılması, barış ve kardeşlik içerisinde yaşamaları projesi değildir. Sünni ile Alevi’yi karıştır-barıştır ve Alevi’yi asimile et projesidir.

Çünkü projenin mimarlarından biri olan Fethullah Gülen 1995 yılında Milliyet gazetesinde ki röportajında “Katoliklerin Katolikliğe dönmesi gibi, elbette Müslümanlar da Müslümanlığa dönecekti… Yıllarca sol ve komünistler tarafından istismar edilen Aleviliğin de özünü araması tabiidir. Alevilik, solculuk ve komünistlik değildir” diyerek aslında Alevilere nasıl baktığını da ortaya koymuştur. Yani Gülen’in derdi Cemevi değil. Onun bütün derdi Alevileri Sünnileştirmektir.

Oysa Aleviliğin İslam diniyle bir alakası yoktur. Çünkü İslam’ın dört mezhebi ve olmazsa olmaz beş şartı vardır. Oysa Alevilik bu dört mezhepten biri değildir. Diğer taraftan İslamiyet’in olmazsa olmaz beş şartından hiç biri Aleviliğin inanç ve düşünce sistemi içerisinde yoktur.

Sonuç olarak; Bu bir siyasi projedir. Ve bu projenin amacı;

*Alevilerin Sünnileştirilmesini hızlandırmak. Cemevini minaresiz camileştirmektir.

*Alevilerin siyasal tercihlerini ve demokratik siyaset yapma kültürünü değiştirmek ve toplumsal muhalefet içindeki rolünü ve etkisini zayıflatmak. Çünkü projenin her iki mimarı da 12 Eylül darbesinin destekçileridir. Her ikisi de Aleviliğin sistematik asimilasyonuna ve Sünnileştirilmesine hizmet eden siyasal bir tasarımın aktörleridir. Eğer dert gerçekten farklı inançtan halkların yan yana, birlikte kardeşçe yaşamaları ise buna kimsenin itirazı olmaz. Hele başta komünistlerin hiç itirazı olmaz. Aksine bu birlikte yaşama komünistlerin amaçları arasındadır. Ama projenin mimarları olan Gülen ve Doğan’ın derdi bu değil. Onların derdi; küresel ve bölgesel gelişmelerle darboğaza giren Türk devletini yeniden düzlüğe çıkarmaya bu projeyle hizmet etmektir.

 

Eğer Gülen-Doğan ve AKP hükümeti; Sünni, Alevi ve gayrimüslim inançtan halkların birlikte kardeşçe yaşamasını hedefliyorsa başta şu taleplerin yerine getirilmesi için çaba harcamaları gerekiyor.

*Öncelikle Diyanet Başkanlığı Kurumu lağvedilerek devlet farklı inançlara eşit mesafede durduğunu kanıtlamalıdır. Dolaysıyla Cami görevlilerine devlet maaş ödememelidir.

*Zorunlu din dersi kaldırılmalıdır.

*Anayasada Alevi kimliği tanınsın.

*Aleviler için önemli olan Madımak Oteli müze yapılsın!

*Aleviliğin İslam içi olup olmadığı başta devletin hele hele Gülen’in sorunu değildir. Bunu Aleviler kendi özgür iradeleriyle belirlesinler. (18 Eylül 2013)

 

[email protected]

Newroz Gazetesi

Sayı: 241

Tarih: 27.09.2013

 

- Advertisment -

Recent Comments

Verified by MonsterInsights