Sınıfsal ayrışmalar derinleştikçe, üretim araçlarının mülkiyetini elinde bulunduran zengin sınıfın siyasi sözcüleri de her geçen gün daha bir arsızlaşıyorlar, emekçi insanlara beylik taslayan cümleler ile seslenmeye devam ediyorlar. İnsanların yoksullaşmasının, açlık sınırının altında bir maaşla yaşamak zorunda kalmasının, geniş tanımlı işsizliğin birincil sorumlusu kendileri değilmiş gibi üzerine bir de fakirliği aşağılamaya, hakaret içerikli bir kelimeye dönüştürüyorlar. Seçim zamanı ‘milli irade’ olan emekçiler seçim sonrası ise adeta bir ağa yanaşmasına, kapıkuluna dönüştürülerek her türlü hakareti edebilecekleri insan topluluğu olarak görüyorlar.
Yoğun savaş psikolojisi içerisinde, toplumun her kesimiyle savaş halinde olan iktidarın baktığı her yeri savaş alanı gibi görmesinden kaynaklı olarak sürekli bir kalkana ihtiyaç duyuyor. 18 yıldır zikretmeseler de biz söyleyelim; en çok da dini, milliyetçiliği kendilerine KALKAN yapıyorlar.
Ahlak ve iyi niyet bir madde olarak iş kanunda geçse de esasında bu madde patron sınıfın çıkarlarına ters bir gidişat olduğunda keyfi bir şekilde işçileri kapı önüne koyabilmenin yasal dayanağı durumundadır.
Birçok eylemde denk gelmiş olduğum oldukça güzel bir slogan var. Yer yer polis barikatlarının önünde atılır, yer yer de eyleme katılmayıp bizlere öylece bakanları eyleme çağırmak için atılırdı. Tam da bu slogan çocukların geleceğinde bizlerin ne kadar sorumlu olduğunu ifade ediyor:
“Biz çocuklarımıza onurlu bir gelecek bırakacağız! Ya siz?”
Covid-19 sonrası dünyanın nasıl bir hal alacağı tartışılırken; işsizlik oranlarında artışın yaşanacağı genel bir kabule dönüştü. Öyle ya; kapitalizmin faturalarının emekçilere kesilmesi kriz anlarında ve sonrasında birinci kuraldır.
Nüfusun genç ortalaması ya işsiz ya da sanayide, turizm, inşaat ve tarım gibi mevsimlik işlerde, AVM’lerde, mağazalarda, plazalarda vb. üretim alanlarında işçi… Kimisi mavi yakalı kimisi ise beyaz yakalı… Kimisi taşeronda kimisi sözleşmeli öğretmen kimisi ise kadrolu… Ama mavisi de beyazı da kadrolusu da taşeronu da kapitalizmin sömürü çarklarında geleceksizlik içerisinde kıvranıyor.
AKP, 15 maddelik yeni ekonomi paketini geçtiğimiz günlerde açıkladı. Bu pakette en ilgi çekici nokta ise ‘işten atmaların yasaklanması’ ile ‘ücretsiz izin’ maddelerinin aynı torbaya koyulmuş olmasıydı.
COVİD-19’un pandemiye dönüşmesiyle birlikte her şeyin başında gelen sağlığın ve insanları yaşatmak için gece gündüz çalışan sağlık emekçilerinin önemi bir kez daha açığa çıktı.
"Burjuvazinin temsilcileri 100
Milyar TL’lik adına Ekonomik İstikrarı Koruma Kalkanı dedikleri sermayeye
kalkan olan paketlerini 18 Mart tarihinde açıkladılar. Aradan geçen süreç
içerisinde korona virüsün başladığı günden bu yana milyonlarca işçiyi hem sağlık
hem de ekonomi açısından tehdit eden süreç devam etmektedir."