Ana SayfaNIVÎSKARÊNAKP İKTİDARI VE GÜNDELİK HAYATIN İSLÂMİLEŞTİRİLMESİ-2

AKP İKTİDARI VE GÜNDELİK HAYATIN İSLÂMİLEŞTİRİLMESİ-2

 

“Baskı belli bir yoğunlukta, sürekli olursa

mazlumun tek kurtuluşu zalime,

cellada aşık olmak olur.”[1]

 

 

III) DİYANETİN TOPLUMSAL VE SİYASAL YAŞAMIN MERKEZİNE YERLEŞTİRİLMESİ

 

AKP iktidarı, belirli kararlarda Diyanet’ten görüş sormayı giderek bir devlet pratiği hâline getirmekte… Böylelikle Diyanet İşleri Başkanlığı, kendi alanına giren-girmeyen neredeyse her konuda “fetva veren” bir merciye dönüşmüş durumda. Örnek mi: “Sigorta caiz midir?”;[5] “kürtaj yapılabilir mi?”, “Milli Piyango gelirleri helal midir?”,[6] “organ bağışı yapılabilir mi?”,[7] “internet pazarlamacılığı caiz midir?”,[8] “resmî tatillerde çalışan işçiler mesai ücretine hak kazanır mı?”,[9] “Bankalardan faizle kredi alınabilir mi?”[10]

Böylelikle Diyanet İşleri Başkanlığı siyasal-toplumsal yaşamda giderek merkezî bir konum edinmektedir. Ve her yıl bütçe açıklandığında medyada yer aldığı üzere, bütçesi çok sayıda bakanlığın bütçesini geride bırakacak şekilde katlanmaktadır. Şu habere bir göz atalım:

“Bütçe ödeneklerinden en fazla pay alan kurumların başında gelen Diyanet, 5 milyar 442 milyon liralık bütçesiyle 13 bakanlığı sollayarak en yüksek ödenek alan 13. kurum oldu. 2014 rakamlarına göre Orman ve Su İşleri, Kalkınma, Gümrük ve Ticaret, Gençlik ve Spor, Ekonomi, Çevre ve Şehircilik, Bilim, Sanayi ve Teknoloji ile AB Bakanlığı’nın toplam ödenek teklifi ancak Diyanet’e ulaşabiliyor. (…) Diyanet, 3 milyar 550 milyon liralık ödenek teklifiyle İçişleri Bakanlığı’nı, 2 milyar 514 milyon lirayla sağlık bakanlığı’nı, 1 milyar 868 milyon lirayla Dışişleri Bakanlığı’nı, 1 milyar 550 milyon lirayla Kültür ve Turizm Bakanlığı’nı, 1 milyar 416 milyon lirayla Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nı, 1 milyar 329 milyon lirayla Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nı, 1 milyar 324 milyon lirayla Ekonomi Bakanlığı’nı, 970 milyon lirayla Kalkınma Bakanlığı’nı, 652 milyonla Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nı, 644 milyon lirayla Gümrük ve Ticaret Bakanlığı’nı, 519 milyon lirayla Orman ve Su İşleri Bakanlığı’nı ve 142 milyon liralık bütçe ödenek teklifiyle Gençlik ve Spor Bakanlığı’nı geride bıraktı.”[11]

Bir başka deyişle Diyanet, AKP’nin elinde adı konulmamış bir Hilafet merciine dönüşmüştür…

 

  1. IV) DIŞ POLİTİKANIN “İSLÂMÎLEŞTİRİLMESİ”

 

Toplumun (ve de devletin) tedricen İslâmîleştirilmesi sürecinin en belirgin biçimde ilerlediği alanlardan biri de (şimdiki başbakan Ahmet Davutoğlu’nun Stratejik Derinlik “doktrini” doğrultusunda yeniden yapılandırılan dış siyasettir. Bu “doktrin”, Türkiye’nin pasif “yurtta sulh, cihanda sulh” politikasını terk ederek çevresindeki gelişmelere müdahil olmasını, biçimlendirmesini ve Osmanlı’nın lebensraum’unu yeniden nüfuz alanına dönüştürmesini öngörmektedir. Bu yolda İslâm’a, özellikle de Sünnî İslâm’a bir manivela işlevi yakıştırılmaktadır. Türkiye’yi, Balkanlar’dan Ortadoğu’ya uzanan coğrafyada Sünnî İslâm’ın lideri kılmak AKP’nin dış politikasının temel düsturu hâline gelmiştir. Bu düstur, Davutoğlu’nun yapıtında “Türk siyasi kültürünün Batı siyasi kültüründen farklı olduğunu, Türkiye’nin uluslararası ilişkilerdeki konumunu belirleyen temel unsurların coğrafya ile Yeni-Osmanlıcılığa yön gösteren tarih faktörü olduğunu, tarihin stratejik amaçlar için yeniden yorumlanabileceğini, Türkiye’nin uluslar arası ilişkilerde güçlü bir aktör olabilmesi için yeni bir medeniyet inşa etmesinin şart olduğunu, bunun ise Türk toplumunun dolayısı ile de Türkiye’nin yeni bir kimlik inşa etmesi ile mümkün olabileceği”; “toplumsal aidiyetin tarihe (Yeni Osmanlıcılık) ve sosyokültürel değerlere (İslâmcılık) dayandır”ılması gerektiği[12]iddiasıyla çerçevelendirilmektedir.

Bir başka deyişle Türkiye’nin dış politikası, AKP’nin elinde pan-İslâmist bir neo-Osmanlıcılık temelinde yeniden yapılandırılmıştır…

 

  1. V) TİCARÎ YAŞAMIN İSLÂMÎLEŞTİRİLMESİ

 

Diyanet fetvalarının yaşamın her alanında giderek merkezî bir konuma yerleştiğinden söz etmiştim. Bu durumun etkisini en fazla hissettirdiği alanlardan biri de ticarî yaşamdır. TSE eliyle “Helal gıda sertifikası” alan ürünler listesine her gün yenilerinin eklendiğine tanık oluyoruz, örneğin.[13]

Üstelik “helal” ürünler yalnız gıda alanını kapsamamaktadır: kozmetikten temizlik malzemelerine, tesettür giyimden hac malzemelerine geniş bir spektruma yayılmıştır. Ve de 6000 kadar çeşidin sergilendiği, her yıl düzenlenen bir uluslar arası fuara sahiptir: Helal Expo![14]

Bundan ibaret değil. Ticarî yaşamın İslâmîleştirilmesinin bir başka göstergesi de sayıları gün geçtikçe artan faizsiz bankacılık girişimleridir. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ağzından Merkez Bankası’na sık sık yöneltilen “faizlerin indirilmesi” telkini ile birlikte düşünüldüğünde, “faizsiz bankacılık” uygulaması, aynı zamanda siyasal iktidarın Türkiye’de sermayenin el değiştirmesi yönündeki basıncının bir bileşenini oluşturmaktadır.

Ve AKP iktidarı boyunca laik-Batıcı sermaye grubu TÜSİAD’ın, siyasal iktidarın doğrudan müdahaleleri aracılığıyla iktisadî-siyasal yaşamın merkezindeki konumunu tedricen dindar-gelenekçi Anadolu Kaplanları/MÜSİAD’a bırakışına tanık oluyoruz.

Bir başka deyişle iktisadî yaşamdaki İslâmîleşme, sermayenin siyasi iktidar eliyle tedricen el değiştirerek seküler-modernist “Marmara Baronları”ndan, İslâmî referanslı Anadolu kaplanları’na kaydırılması anlamına gelmektedir.

 

  1. VI) SOKAĞA (İSLÂMCI) MÜDAHALE

 

Kuşku yok ki AKP iktidarının gündelik yaşamın İslâmîleştirilmesi yönündeki girişimlerinin en görünür veçhesi budur… “Sokağa müdahale”nin spektrumu son derece geniştir; kadınların kaç çocuk doğurmasından nasıl giyinmeleri, nasıl, ne zaman, ne şekilde sokağa çıkmaları gerektiğine, kafenin teras katında sigara içenlere küfür-kıyamet müdahaleye, “kızlı-erkekli” aynı evde kaldırtmamaya, kahkaha attırmamaya, TV dizilerinin nasıl olması gerektiğinden, “millî içki”nin ne olduğuna, bale sanatçılarının taytlarından tiyatro oyunlarının metinlerine, heykellere… dek uzanır. Devlet ricali sürekli olarak özellikle gençlere ve kadınlara talkını verdikçe, “durumdan vazife çıkartan” polisler, güvenlik görevlileri, zabıtalar, “hınk deyici amirler”, giderek “sivil ahlâk zabıtaları” “pastar”lığa soyunur. “Asayiş”i sağlayan polisler alenen tekbir/Rabia işaretleriyle boy gösterir sahnede… Ellerinde kalan tek yeşil alanı korumak isteyen mahalle sakinleri, “cami düşmanları” olarak hedef gösterilir. Ramazan’da sokakta sigara içenler, evlerinin balkonunda şortla oturanlar, sokakta elele dolaşan çiftler, parkta bira içen gençler, LBGTI bireyler, öğrenci evleri, küpeli, uzun saçlı erkekler… sürekli taciz edilir, TV programlarına “format” verilir, devlet kurumlarındaki sanatçılar sıkı bir denetim altına alınırken, özel kurumlar destek terörüyle terbiye edilir, bunun yetmediği yerde yasaklar devreye girer. Sosyal medya sıkı bir denetim altına alınır; hesaplara erişim sık sık sınırlandırılır ya da engellenir, dine yöneltilen eleştiriler, “kutsal değerlere hakaret” kisvesiyle (TCK 125/3) cezalandırılır… Yurttaşların gündelik yaşamında dinin ve dinsel buyrukların etkisinin ağırlaşması konusunda bir medya seferberliği başlatılır adeta, TV, radyo kanalları, gazete sayfaları dinsel içerikli yayınlarla dolar… Dinsel söylemi ağırlıklı vakıflar, hayır cemaatlerinin “yoksullara, felaketzedelere, muhtaçlara yardım” kisvesi altındaki misyonervarî çalışmaları teşvik edilir. Alternatif, İslâmi bir “sivil toplum”un tesisi desteklenir…

Bir başka deyişle, sokak, iktidar ve “paralel” “sivil toplum”u eliyle tedricen dinsel değerler doğrultusunda yeniden yapılandırılmaktadır.

*  *  *

Lafı fazla evirip çevirmeye, dolandırmaya gerek yok. İktisadî, siyasal, toplumsal, kültürel alanları, gündelik yaşamı İslâmî kurallar doğrultusunda yeniden örgütleme girişimi, hâl-i hazırdaki başbakanın pek sevdiği bir terimle bir “restorasyon”dur.

Ancak restorasyon, yandaş medya prens ve prenseslerinin yorumlamaya pek hevesli oldukları üzere, mevcut sistemi ıslah (reform) çabası değildir. Engin Yıldızoğlu’nun da işaret ettiği gibi,

“Restorasyon, ortadan kaldırılmış bir mülkiyet ilişkisini, siyasi iktidarı, hatta devlet yapısını yeniden kurmaya ilişkin tarihsel, siyasi bir kavramdır. Başbakan’ın sözünü ettiği restorasyon da ‘yüzyıllık bir parantezi kapatarak’, cumhuriyet öncesine ilişkin bir iktidarı ve toplumu yeniden kurmaya ilişkindir. Bu restorasyon, kapitalist devletin yukarıda değindiğim özelliklerini tasfiye ederek ilerlemektedir. Önce güçler ayrılığı tasfiye edildi. Şimdi de ekonomide sermaye sınıfının gereksinimlerine cevap vermek üzere kurulmuş “bağımsız” kurumlar tasfiye edilerek devlete bağlanıyor. Bu yönetim ‘işadamlarını bile kendi memuru görmek’ isteyen bir korporatizm anlayışıyla şekillendiriliyor.”[15]

Bir başka deyişle, AKP iktidarının müdahaleleri, bugüne dek yaşadığımız hâliyle Cumhuriyet rejimini İslâmî umdelere doğrultusunda regüle edilen bir neo-Osmanlıcı sisteme doğru dönüştürmeye matuftur.

Bu “başkalaşım”ın başarılı olup olamayacağını tayin edecek olan ise, artık ne Cumhuriyet’in “geleneksel” koruyucuları (asker-sivil bürokrasi, “Mustafa Kemal’in askerleri”), ne de “Marmara burjuvazisi”dir. Bunu ancak ve ancak, neo-Osmanlıcı neo-liberalizmin de “öteki”si olmayı sürdüren, taşeronlaştırılan, emekleri ve yaşamları gaspedilen işçiler, emekçiler; sınır tanımaz bir kâr hırsıyla yaşam ve geçim alanları tahrip edilen köylüler, asimilasyon tehdidi karşısındaki Alevîler, onursuz, teslimiyetçi bir “barış”a boyun eğdirilmeye çalışılan Kürtler, bedenleri dinsel buyrultuların hedef tahtası kılınmak istenen kadınlar, özgürlükleri boğulan gençler… Velhasıl Haziran 2013’de harekete geçtiğine ve muazzam etkisine tanık olduğumuz dinamiklerdir…

 

13 Kasım 2014, Ankara.

 

N O T L A R

[*] 22 Kasım 2014 tarihinde ‘Ankara Düşünceye Özgürlük Girişimi’nin düzenlediği ‘Rejim, İslâmileşme ve Ortadoğu’ başlıklı sempozyuma sunulan tebliği…

[1] Theodor Adorno.

[5] http://www2.diyanet.gov.tr/dinisleriyuksekkurulu/Sayfalar/Sigorta.aspx

[6] https://www.facebook.com/permalink.php?id=218010341676582&story_fbid=333616730115942

[7] http://www.angelfire.com/md/organbagisi/din.html

[8] http://www.fetva.net/etiket/diyanetin-network-marketing-gorusu

[9] http://www.fetva.net/yazili-fetvalar/resmi-tatillerde-calisan-isciler-mesai-ucreti-almaya-hak-kazaniyorlar-mi.html

[10] http://faizhesaplama.net/diyanet-kredi-fetvasina-hazirlaniyor/

[11] “Tek Başına 8 Bakanlığı Geçti”, Hürriyet, 11 Ekim 2013, http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/24893813.asp

[12] Stratejik Araştırmalar Enstitüsü (2010), “Cumhuriyet Hükümetinin Yeni Osmanlıcılık Hedefi” başlıklı rapor, Haziran 2010. (http://www.turksae.com/sql_file/365.pdf)

[13] Bkz. http://www.tse.org.tr/hizmetlerimiz/belgelendirme-hizmetleri/urun-belgelendirme/g%C4%B1da-sekt%C3%B6r%C3%BC-belgelendirme/helal-belgeli-firmalar-font-color=red-(%C3%BCr%C3%BCn-grubu)-font-

[14] “Helal gıda ve içecekten kozmetiğe, medikal ürünlerden tesettür giyim ve hac malzemelerine kadar geniş bir ürün yelpazesine sahip olan İstanbul Helal Expo – 5. Helal ve Sağlıklı Ürünler Fuarı mehter marşı eşliğinde dualarla açıldı.
CNR EXPO Yeşilköy’de düzenlenen fuarın açılış törenine Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Bakan Yardımcısı Kutbettin Arzu, Malezya Devlet Bakanı Haji Abdul Malik Kassım, GİMDES Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Hüseyin Kami Büyüközer, CNR Holding CEO’su Cem Şenel katıldı.” “Helal Markalar Bu Fuarda Buluştu”, http://www.patronlardunyasi.com/haber/Helal-markalar-bu-fuarda-bulustu/161140.

[15] Ergin Yıldızoğlu, “Restorasyon-Korporasyon-İD”, Cumhuriyet, 24 Eylül 2014.

 

- Advertisment -

Recent Comments

Verified by MonsterInsights