Kürdistan Komünist Partisi, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi eşbaşkanları Gültan Kışanak ve Fırat Anlı’nın gözaltına alınmasının “millet iradesi” denilen şeyin “palavra”dan ibaret olduğunu kanatlandığını ifade eden “Yarın Geç Olabilir” başlığı ile bir bildiri yayınladı. Bildirinin tam metni aşağıdadır.
YARIN GEÇ OLABİLİR
Amed Belediyesi eşbaşkanları sayın Gültan Kışanak ve Fırat Anlı 25 Ekim’den beri gözaltındalar. İç ve dış kamuoyunun tüm baskılarına rağmen serbest bırakılmadılar. Eşbaşkanların gözaltına alınmaları açıkça:
– O çok övündükleri ”hukuk devleti” ya da burjuva hukuku hikayelerinin ne kadar kırılgan olduğunun somut göstergesidir;
– Burjuva ”millet iradesi” ya da ”halk iradesi” palavralarının sahtekarlığının bir kez daha tescil edilmesidir;
– Burjuva demokrasisinin ”d”sini bile tanımıyorum demektir;
– Yaşama hakkı da dahil, tüm hak ve özgürlüklerin R. T. Erdoğan’ın iki dudağı arasında olduğunun bir kere daha ifade edilmesidir;
– Genel olarak halkımızın, özel olarak Amed sakinlerinin şeref ve haysiyetleriyle oynamaktır;
– Bir çeşit ”kamuoyu” ya da nabız yoklamasıdır. En başta biz Kürtlerin, sonra da Türkiye demokrasi güçlerinin ve dünya kamuoyunun tutum ve dirençlerini sınamaktır;
– TC devletinin 30 yıldan fazla zamandır ülkemizde sürdürdüğü ”düşük yoğunluklu savaş”ı ülkemizin diğer parçalarına, Rojava ve Güney Kürdistan’a, hatta Ortadoğu’ya sıçratmak maksadıyla ”cephe gerisini” sağlama alma çabalarının ciddi bir dönüm noktasıdır.
– Bu niteliğiyle eşbaşkanların gözaltına alınmaları TC devletinin yeni bir topyekun savaş stratejisi geliştirdiğinin habercisidir. TC devleti baş hedefi şimdilik Kürdistan’ın üç parçasını (Kuzey, Güney ve Batı) zapturapt altına almak olan kapsamlı bir savaş yangını çıkartmak peşindedir.
– Eğer toplam dış koşullar Osmanlı hülyalarını engelleyemezse, TC devletinin, nerede duracağı belirsiz bir Ortadoğu macerasına girişmesi kapımızda demektir.
– Bu Osmanlı artıklarının Halep, Musul, Kerkük hayallerinin önüne aşılmaz engeller çıkarılırsa; mevcut faşist rejim halklarımızın önüne bu kez ”iç savaş” tehlikesini koymaktan çekinmeyecektir.
Yakın tarih faşistlerin bu türden macera örnekleriyle doludur. TC devletinin başında tek karar verici olarak bulunan Erdoğan’ın tüm benzerlerinden daha beter olduğunu dünya alem biliyor. Erdoğan ve şürekasının ipliği pazara çıkmıştır. Uluslararası kamuoyunda Erdoğan’a adam muamelesi yapan kimse artık pek kalmamıştır.
Bu itibarsız şahısın tek ve mutlak hakim olduğu yönetim çarkı:
– Ülkemiz Kürdistan’ı olduğu kadar Türkiye’yi de soyup soğana çevirdiği; ne var ne yok satıp savıp bir avuç suç ortağıyla paylaştığı
– TC ekonomisinin tekerleri artık hızla yokuş aşağı yuvarlandığı
– Tüm hırsızlık, yolsuzluk, kayırma ve ihtilasların yanısıra en başta halkımız olmak üzere Türkiye’de yaşayan insanlara karşı ağır toplumsal suçlar işlediği
– Ülkemizde onlarca şehri yakıp yıkıp milyonlarca insanımızı yerinden yurdundan sürdüğü
– Son bir yıl içerisinde binlerce insanımızı katlettiği, binlerce insanımızı zindanlara attığı
– FETÖ bahanesiyle Osmanlıya has ”mal müsaderesi” usulü dahil her türlü keyfiliğe başvurduğu, binlerce devlet görevlisini aynı bahaneyle işten attığı, gözaltına aldığı
– OHAL uygulamasıyla göstermelik parlamentoyu bile devre dışı bıraktığı … vb. vb… suçlardan ötürü;
– Ne yapıp ne edip iktidar koltuğunu elde tutmak zorundadır.
Bu hırsızlar, soyguncular ve katiller şebekesi iktidar koltuğunu normal yollardan koruyamayacağını biliyor. Bu yüzden göstermelik burjuva hukukunu ve burjuva demokrasisini de artık bir kenara atmakta hiçbir sakınca görmüyor. Her gün daha fazla, daha şiddetli biçimde zor ve baskı yollarına başvuruyor. ”Olağan” yollardan umutlarını kesenler, taçlarını ve tahtlarını ”olağandışı” yollarla korumaya çalışıyorlar. Bu ”olağandışı” yolların götürdüğü son durak: İç ve dış savaştır. Halklarımıza dayatılan budur. Halkımızın seçilmiş temsilcileri, üstelik Amed gibi sembol bir şehrimizin, Kürdistan’ın başşehrinin belediye başkanlarının hedef seçilmesi tesadüf değildir.
Yaklaşan, Kuzey parçamızda şimdiye kadar yürütülenden daha şiddetli, aynı zamanda Güney Kürdistan ve Rojava’yı tehdit eden daha yaygın bir savaş tehlikesidir. Doğu parçamız şimdilik hesap dışı gözükse de, ülkemizin üç parçası tümden bu tehdit altındadır.
”Şengal yeni bir Kandil olmak üzere” propagandası boşuna değildir. Başkanların gözaltına alınmaları, Lozan antlaşmasına itirazlar ve Misak-ı Milli haritaları yayınlarıyla ve bunlara eşlik eden histerik savaş çığlıklarıyla birlikte düşünülmelidir. Ve her Kürt, her duyarlı insan ”yarın geç olabilir” bilinciyle davranmalıdır. ”Kimlerle neler yapabilirim” düşüncesi esas olmalıdır. Tam bir topyekun direniş içerisinde olmalıyız. Taa ki başkanları geri alıncaya dek… Taa ki savaş makinasını durduruncaya dek.
28 Ekim 2016
Partiya Komünista Kürdistan
(KKP) Merkez Komitesi