Ana SayfaSIYASETOrtadoğu yeniden biçimlen(diril)irken…-2

Ortadoğu yeniden biçimlen(diril)irken…-2

KÜRTLER’İN ROJAVA’SI

Kadri Gürsel’in, “Kürt sorunu’nun bölgeselleşti”ğine; Mete Çubukçu’nun da, “Ortadoğu’da Kürtlerin yükselişi”ne dikkat çektiği koordinatlarda Suriye seçeneksiz değil; başkaldıran, boyun eğmeyen, teslim olmayan Kürtler’in Rojava’sı (böyle kaldığı sürece) hepimize, herkese yol gösteriyor!

Elbette Rojava’nın örnek olması ve önemi, Mazlum Özdemir’in, “Dünya petrol ihtiyacının yüzde 56’sının karşılandığı Ortadoğu’da bir yandan kriz ve çatışmalar sürerken, diğer yandan bu devasa petrol rezervlerinin paylaşım planları da yapılmaya devam ediyor. Irak’ta Kürt Yönetimi’nin kendi inisiyatifiyle yaptığı petrol arama-çıkarma anlaşmaları, bu piyasaya Kürtlerin de girmesinin başlangıcı sayılıyor. Suriye’de en önemli petrol rezervlerinin bulunduğu Rojava’daki petrol işletme tesislerinin Demokratik Birlik Partisi’nin (PYD) kontrolüne geçmesi ile birlikte önümüzdeki dönem bu alandaki gelişmelerin farklı bir seyir izleyeceğini gösteriyor. Hem Güney hem de Rojava petrollerinin taşınması için yapılacak antlaşmalar ise bölgenin geleceğini yakından etkileyecek,”[45] satırlarındaki reel-politiker bakış açısıyla ele alınamaz!

Bu tarz-ı siyaset, devrimci olmaktan uzak bir pragmatizmdir ve mutlaka mahkûm edilmelidir!

“Biz de Esad’a karşıyız ve rejimin yıkılmasını istiyoruz. Bazılarına göre hareket etmememiz hoşlarına gitmiyor. Zaten muhalefetin parçasıyız,”[46] vurgusu eşliğinde; dışarıdan askeri müdahaleyle Suriye’deki kimyasal silahların yok edilemeyeceğini savunan PYD Eşbaşkanı Salih Müslim, “Askerî bir müdahaleye kesinlikle karşıyız. Böyle bir müdahale Suriye’yi yerle bir eder. Rusya, İran, Türkiye, Katar ve diğer dış güçler Suriye’yi rahat bırakırsa, sorun bir ay içinde çözülür,”[47] saptamasıyla ekliyor:

“Baştan beri biz kendimizi savunuyoruz halkımızı örgütlüyoruz. Devlet güçleri üzerimize gelirse kendimizi savunuyoruz, o zaman ‘devlete karşıdır ve ÖSO ile beraber hareket ediyor’ diyorlar. Bazı çeteler bize saldırınca kendimizi savunursak bu sefer ‘bak rejimin yanında duruyor’ diyorlar. Biz stratejimizi değiştirmedik, meşru savunma stratejisidir ve değişen bir şey yoktur…”[48]

Müslim, Suriye Kürtlerinin, mevcut durumda iki temel sorunla karşı karşıya olduklarını belirterek bunları, Kürtlerin hiçbir haklarına saygılı olmayan Selefiler ile Kürt fobisi olan Türkiye olarak sıralayıp, demokratik bir Suriye’nin kurulmasından yana olduklarını belirterek, bunun da ancak “siyasi çözüm” yolu ile mümkün olabileceğinin altını çiziyor.[49]

Ayrıca, Türkiye Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun kendilerini muhatap almak için öne sürdüğü koşullar için “manasız” deyip, “Biz diyaloga varız. Ne zaman isterse koşulsuz biz varız, oturabiliriz” diye ekliyor.[50]

Konuyla ilintili olarak, Türkiye’ye yaptığı ziyareti eleştirenlere “Biz satılık değiliz,” yanıt veren Müslim,[51] “Türkiye için Suriye sınırında en güvenli bölgeler, denetimimizde olan yerlerdir. Türkiye bir zarar görmemiştir,” diyor.

Müslim, ABD’nin PYD’yi istemediği iddiasına “Zaman zaman Amerika, PYD ile görüşüyor. PYD, hiçbir zaman ABD’ye zarar vermemiştir. Demokrasiden bahsediyorsa en fazla demokrasi için çalışan biziz. Sanırım bu kişilerle ve Türkiye’nin politikasıyla ilgilidir. Bunun çok yakında değişmesini umuyoruz” yanıtını verdi.[52]

Bunların yanında, geçici yönetim fikrinin Türkiye tarafından desteklendiğini söyleyen Müslim, özerk yönetim söz konusu olmadığını, kesin siyasi çözüme kadar geçici bir yönetim kurma fikrini ilettiği Türk yetkililerden, “En doğal hakkınız” yanıtını aldığını açıkladı.[53]

Rojava’da herkesin içinde temsil edildiği ortak bir komite veya meclise ihtiyaç duyulduğunu dile getiren Muslim, “Bu bir hükümet değil, geçici bir yönetimdir. Bu yönetim ileride yapılacak seçimler için bir hazırlık komitesi gibi çalışacak,” derken; PYD Eş Başkanı Asya Abdullah da, Rojava Devrimi’nin kazanımlarını korumak ve geliştirmek için bir yönetim oluşturulması gerektiğini belirterek, “İsmi önemli değil, önemli olan Rojava’nın geleceği” diye ekliyor.[54]

Yine Hewler’de konuşan Asya Abdullah, Suriye’de olayların başlamasından bu yana ne rejimden ne de silahlı muhaliflerden yana bir siyaset izlediklerini dile getirdi ve “Biz üçüncü çizgiyi temsil ettik. Zaman tezlerimizin doğruluğunu gösterdi,” dedi…[55]

Bunlarla birlikte PYD Avrupa Dış İlişkiler Sözcüsü ve Kürt Yüksek Konseyi Dış İlişkiler Komite üyesi Zuhat Kubani, Ankara’yı, El Kaide ile değil Kürtlerle ittifak yapmaya çağırıp, El Kaide’nin sınırda İslâmi emirlik istediğini söylerken;[56] YPG komutanı Sipan Hemo da, “Biz kendimizi Türk halkının dostu görüyoruz. Bölge radikal İslâmcıların kontrolüne girerse bu Ortadoğu için felaket olur. Radikal İslâm’ı sadece kendimize değil, Türk halkına ve dünyaya da bir tehdit olarak görüyoruz,” diye ekliyor.[57]

PYD’nin T.“C”ye ilişkin diplomatik/ ılımlı “iyimserliği”[58] karşısında AKP hükümetinin (ve propaganda aygıtının) hiç de iyiniyetli olmadığı gün gibi aşikârdır.

Öncelikle Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Suriye’nin kuzey kesiminde “Kuzey Irak” benzeri bir oluşuma Türkiye’nin izin vermeyeceğini belirterek, “Irak’ta yaşanan sıkıntının da biz yaşanmasını istemiyoruz. Biz, Kuzey Suriye gibi bir oluşuma Türkiye olarak müsaade edemeyiz. O bize farklı yetkiler, farklı haklar verir. Ne otonom, ne legal, ne illegal… Bütünlüğü bu bozar, biz bütünlüğü bozan herhangi bir oluşuma müsaade edemeyiz” dedi…

Öte yandan Suriye’nin kuzeyindeki özerklik girişimlerinin krizi derinleştireceğini belirten Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, “Türkiye Kürtlerin Suriye’deki haklarına karşı değil. Biz burada oluşabilecek de facto emrivakilerden kaygılıyız,” derken; Başbakan’ın Başdanışmanı Yalçın Akdoğan da ekliyordu: “PYD liderinin Türkiye’ye gelmesi, hükümetin ona arka çıkması, destek olması değildir. Uyarıdır, dikkat çekmedir”!

Bunun birlikte Türkiye’nin, Suriye Kürdistanı’nda da İslâmcı örgütleri Kürtlere karşı desteklediği ortaya çıktı. Daha önce Salih Müslim tarafından gündeme getirilen “Türkiye burada bize karşı savaşan örgütleri destekliyor” iddiası, bu defa PYD’ye karşı savaşan İslâmcı örgütün liderinin açıklamalarıyla gündeme geldi. Suriye’deki Kürtlere karşı savaşan El Cezire-Fırat Kurtuluş Cephesi (FAEL) lideri Nawaf El-Beşir’in, “Türkiye bizi insani, ahlâki ve askeri şekilde destekliyor ve bunun için biz onlara müteşekkiriz,” dedi.[59]

Ayrıca Nusra ve IŞİD’e karşı savaşan Cephet el Akrad’ın (Kürt Cephesi) komutanı Haci Ahmet Kurdi, ABD ve Türkiye’yi Kaide konusunda uyarıp, “Türkiye’den gelen bu insanlar rejimle savaşmayı bırakıp Kürtlere saldırıyorlar. Amerika bunları görmüyor mu? O kadar yardım gönderiyor ÖSO’ya ama bu yardımların hepsi El Nusra ve Irak-Şam İslâm Devleti gibi Kaide ile bağlantılı gruplara gidiyor… Bütün dünya Nusra ve Irak-Şam İslâm Devleti’nin Kaide’ye bağlı olduğunu biliniyor. Çatışmalarda öldürülen Kaide savaşçılarının üzerinden çıkan belgeler var elimizde. Birçoğu Türkiye üzerinden geçiyor ve Türkiye’den yardım alıyorlar. Türkiye’de eğitilip geliyorlar. Bu bizi düşündürüyor,”[60] dedi.

Söz konusu tablo önce BDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş’ın büyük gafına,[61] ardından da BDP’nin de tepkilerine yol açtı.

BDP İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel, hükümeti Suriye’nin Kürtlerin yaşadığı Rojava bölgesindeki El-Kaide’ye yakın grupların yaptığı katliamı kınamaya çağırırken; BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş da “El Kaide mi Kürtler mi?” diye sorup ekledi:

“AKP ve Davutoğlu dış politikası değişmelidir. Kürtlere burada kardeşim diyorsunuz, sınırın öbür yanındaki Kürtleri tehdit olarak görüyorsunuz. Atı alan Üsküdar’ı geçmiş! Rojava’da halk iktidarını çoktan kurmuş. Siz bağırıp çağırsanız da böyle! Bugüne kadar Suriye ve Irak komşumuzdu. Şimdi komşumuz Kürdistan olacak diye niye feryat ediyorsunuz?”

Ayrıca BDP ve DTK’nın çağrısıyla Suriye’deki Kürtlere destek için Ceylanpınar’a gitmek isteyenlere, Valilik tarafından izin verilmedi. Yapılan çağrılar ile Türkiye’nin farklı kentlerinden gelenler de Ceylanpınar’a yaklaşık 50 kilometre mesafedeki Viranşehir çıkışında durduruldu.

Demirtaş, “BDP ve DTK olarak AKP destekli El Kaide ve El Nusra zihniyetini protesto etmek için Ceylanpınar’a gitmek istedik. Ancak İçişleri Bakanlığı ile Şanlıurfa Valiliği bunu yasaklayarak bugün bu vahşeti ortaya çıkardı. Yolu kapatan güvenlik güçleri, maalesef kalabalığın yolu kapatmasını bahane ederek kitleye müdahale etti. Bunu kabul etmiyoruz. Rojava halkının yalnız olmadığını herkes bilsin. Bedeli ne olursa olsun vazgeçmeyeceğiz ve Ceylanpınar’a gideceğiz, direnmeye devam edeceğiz” dedi.

BDP’nin tepkileri bütünüyle haklı ve yerindeydi: Çünkü radikal İslâmcılar tarafından Rojava’da yoğun ve yaygın bir terör estirilmekteydi.

Sedat Yurtdaş’ın, “Kürtlerin İslâm’la bir sorunları yok. Bilakis, İslâm’ı bir tür yayılma aracı olarak kullanmış olanların tarih boyunca Kürtlerle sorunu olmuştur,” notunu düştüğü gerçeğe ilişkin örnekleri hızla sıralarsak:

i) El Kaide destekli El Nusra Cephesi, Yusufiye köyünü ateşe verirken, militanlarının diri diri yaktığı 3 Kürt’ün görüntüleri İran televizyonlarında yayımlandı…[62]

ii) Resulayn’da PYD güçleriyle çatışan El Kaide’nin kolu El Nusra’nın sivillere yönelik gerçekleştirdiği katliamlarda çocuk ve kadınlar hedef alındı…[63]

iii) İran’ın Arapça kanalı El Alem, Nusra Cephesi’nin 5 Ağustos 2013 gecesi Tel Abyad’ı basarak 120’si çocuk, 330’u kadın 450 Kürt’ü katlettiğini duyurdu.

Russia Today’e konuşan bir Kürt kaynak da “İsyancı güçler köyü çevreledi. Kapı kapı dolaşıp her eve giriyorlar. İçeride erkekler varsa onları öldürüyorlar, kadınlar ve çocuklar varsa esir alıyorlar,” dedi.

Lavrov ise Roma ziyaretinde “Nusra, Suriye’nin kuzeyinde rehin aldığı 450 sivil Kürt’ü vahşi bir şekilde katletmiştir. Aralarında 100 çocuğun bulunduğu grup diri diri yakılmıştır” diyerek iddialara destek verdi…[64]

iv) Suriye’de Kürtlerin yoğun yaşadığı bölgelere saldırılarını yoğunlaştıran El Nusra Cephesi’nin, aralarında kadın ve çocukların da bulunduğu sivilleri hedef aldığı ve saldırılar sonucunda onlarca Kürdün yaşamını yitirdiği bildirildi…[65]

v) PYD lideri Salih Müslim, Suriye’nin Türkiye sınırında El Nusra ve ÖSO içindeki cihatçıların Kürt halkını hedef alan saldırılarının sürdüğünü, yüzlerce Kürt’ün öldürüldüğünü, yüzlercesinin kaçırıldığını, evlerinden sürüldüğünü açıklayıp, “Vahşi saldırıların hedefindeyiz. Çağdışı saldırıların hedefindeyiz. Katliamlara dünyanın sessiz kaldığını söyleyen Müslim, “Cebhet el Nusra yalnız değil, ÖSO birlikleri de saldırıyor,” dedi.

Kürtlere saldıran El Nusra ve ÖSO içindeki cihatçıların elebaşlarının Türkiye’de olduğunu söyleyen Müslim, Akçakale’nin karşısındaki Tel Abyad’a gelen Nusracıların halka “Serê Kanê’de PYD’yi desteklediniz” diye baskı yaptığını, köylüleri zorla evlerinden çıkarttıklarını ancak YPG’nin karşı koyması üzerine geri çekildiklerini anlattı. Tel Abyad’da olanların aynısının şimdi Tel Aran ve Tel Hasıl’da yaşandığını, cihatçıların camilerden megafonla “Kürtlerin kadınları, kızları helaldir, mallarını çalabilirsiniz, evlerini yıkabilirsiniz” anonsları yaptığını belirten PYD lideri “Tek günahımız Kürt olmak” diye konuştu…[66]

vi) Kürt güçler El Nusra üyelerinin boyunlarında aynı simgeye rastladı… Suriye’nin Humus kenti yakınlarında silahlı bir grubun saldırısında aralarında çocukların da olduğu çoğu Hıristiyan 11 kişinin yaşamını yitirdiği belirtildi. Bazı görgü tanıkları Hıristiyanların dini bir kutlama yaptıkları sırada silahlı grubun ateş açtığını anlattı.

Kürtlere ait bir ambulansın El Nusra’nın açtığı ateşin hedefi olduğu, saldırıda iki ambulans görevlisinin yaşamını yitirdi.

Bu arada Kürt güçlerin, çatışmalarda öldürdükleri El Nusra üyelerinin çoğunun boynunda anahtar ve kaşık olduğunu iddia ettikleri kaydedildi. El Nusra üyelerinin öldürülmesi hâlinde şehit olacaklarına inandıkları için cennetin kapısını açmak amacıyla boyunlarına anahtar taktıkları, gireceklerine inandıkları cennette Hz. Muhammet ile yemek yemek için de boyunlarına ayrıca kaşık bağladıkları öne sürüldü…[67]

vii) Kaide’nin Suriyeli Kürtlere saldırmasıyla ilgili senaryolar çeşitli: Bazıları bunu Kaide’nin emirlik kurma hazırlığına, bazıları fiili özerk bölgenin yıldönümünde gözdağı verme amacına bağlıyor…[68]

viii) Kobani Halk Meclisi Başkanı Ahmet Şêxo, Kürtlerin Rojava’da hem rejimin hem de ÖSO’ya bağlı silahlı grupların hedefinde olduğunu söyledi…[69]

Bu tablo karşısında Kürt liderlerden İsa Huso’nun 30 Temmuz 2013’de öldürülmesinin ardından PYD’nin silahlı kanadından cihatçılara karşı savaş çağrısı geldi. PYD’nin askeri kanadı YPG’nin açıklamasında, “Huso’nun öldürülmesinin ardından eli silah tutan herkes Suriye’deki İslâmcılara karşı silahlanmaya,” çağrıldı…

Daha sonra PYD ve El Ekrad, cihatçıların ateşkes isteğini reddetti. El Ekrad, sınırı radikal İslâmcılardan temizleyene kadar savaşacağını duyurdu.

SAVAŞA KARŞI SAVAŞ(ALIM)!

Buraya kadar sıraladıklarımız, elbette doğası gereği, “Ne yapmalı?” sorusuna mündemiçtir.

Öncelikle ‘Suriye Demokratik Değişim Ulusal Koordinasyon Komitesi’nin (NCC) yurtdışı sorumlusu yazar Haytham Manna’nın, “Suriye’ye dışardan yapılacak silahlı bir müdahale, Esad rejimini güçlendirmekten başka işe yaramaz. Böyle bir müdahale, içerdeki şiddeti artırır, yıkımın üstüne yıkım ekler ve siyasal diyalog yolunu tıkar. Suriye’de olanlardan elbette ki Esad rejimi sorumludur, çünkü askeri müdahaleyi içerde bizzat kendisi başlatmıştır. Ama bir yandan terörizme karşı savaşmaktan söz edip, öte yandan El Kaide’ye bağlı teröristlerin ekmeğine yağ sürecek bir dış müdahale nasıl savunulabilir?”[70] sözlerini anımsatarak ekleyelim: Verili tablo ezilenlere savaşa karşı savaş(mak) zorunluluğunu dayatmaktadır.

Bunun için eşitlik, özgürlük ve halkların kardeşliği düzleminde ve de mümkün olduğunca sınıf perspektifi ekseninde emperyalizm karşıtı başkaldırıyı örgütlemekle mükellefiz.

“Emperyalist müdahaleye ve yerel gericiliğe karşı mücadele edebilir miyiz?” sorusunun yanıtını Paulo Freire’ye bırakıyoruz:

“Ezilenler, ancak ezenlerini keşfettikleri ve özgürleşme için örgütlü mücadeleye girdikleri zaman kendilerine inanmaya başlarlar.”

“Ezilenlerin büyük insanî görevi şudur; kendilerini ve aynı zamanda da ezenlerini özgürleştirmek. İktidarlarını kullanarak, sömüren ve gasp eden ezenler, bu iktidardan ne ezilenleri ne de kendilerini özgürleştirme gücünü alamazlar. Sadece ezilenlerin zayıflığından doğan erk, hem ezilenleri hem de ezenleri özgürleştirecek kadar kuvvetli olacaktır. Kim ezilenlerden daha iyi anlayabilir, ezenlerin korkunçluğunu?”[71]

Bu yolda gerekirse, George Orwell gibi, “Bir savaşa son vermenin en kısa yolu, yenilmektir,” demeliyiz!

Emma Goldman’ın, “Bütün savaşları dövüşemeyecek kadar korkak olan bu yüzden de kendileri adına dövüşmek için dünyanın gençlerini cepheye süren hırsızlar çıkarır,” uyarısını rehber edinmeliyiz!

Charlie Chaplin’in, “Beni duyanlara sesleniyorum. Umutsuzluğa kapılmayın. Mutsuzluğumuzun sebebi hırslı kişilerin insanlığın ilerlemesinden korkmasıdır. Nefret geçer, diktatörler ölür. Halktan aldıkları iktidar halka geri döner. İnsanlar ölür, özgürlük ölmez!” haykırışını unutmamalıyız!

18 Eylül 2013 10:10:12, Ankara.

N O T L A R

[*] İlker Dayanışması’nın 18 Eylül 2013 tarihinde, Dikmen (Ankara) Aşık Mahsuni Şerif Parkı’nda, “Ortadoğu, Suriye, Savaş” başlığı ile düzenlediği panelde yapılan konuşma…

[1] İngiliz Atasözü.

[2] bkz: Yaman Törüner, “Amerika’nın Yükselişi Durdu mu?”, Milliyet, 7 Şubat 2012, s.10.

[3] Nihat Ali Özcan, “ABD’nin Politik Hedefi ve Türkiye”, Milliyet, 3 Eylül 2013, s.20.

[4] Ergin Yıldızoğlu, “Stratejik, Trajik, Tuhaf – II”, Cumhuriyet, 11 Eylül 2013, s.4.

[5] Ergin Yıldızoğlu, “AKP Türkiyesi’nin Yeni İmajı”, Cumhuriyet, 5 Ağustos 2013, s.11.

[6] “Ürdün’de Girilemeyen Mülteci Kampı”, Milliyet, 30 Ağustos 2012, s.21.

[7] “Denizden Saldırı”, Cumhuriyet, 29 Nisan 2012, s.13.

[8] Savaş Kürklü, “Sarin Gazıydı Antifrize Dönüştü”, Cumhuriyet, 3 Haziran 2013, s.3.

[9] “İran Ajansından İddialar: Türkiye İnsani Yardım Etiketiyle Silah Yolladı”, Cumhuriyet, 3 Temmuz 2013, s.15.

[10] “Suriyeli Muhalifler: Türkiye’ye İlanla Teşekkür”, Cumhuriyet, 8 Ağustos 2013, s.11.

[11] “Silah Trafiğinde Esenboğa Durağı”, Cumhuriyet, 26 Mart 2013, s.12.

[12] “Muhaliflere Halep Eğitimi”, Taraf, 20 Haziran 2013, s.3.

[13] “Muhaliflere Silah Türkiye Üzerinden”, Gündem, 27 Mart 2013, s.12.

[14] “El Kaide’de Türk Silahı”, Cumhuriyet, 28 Mayıs 2013, s.16.

[15] “Ana üs: Hatay, Turkey”, Milliyet, 29 Ağustos 2012.

[16] Osman İkiz, “Annan Türkiye’yi Suçladı”, Cumhuriyet, 10 Kasım 2012, s.13.

[17] Reuven Merhav, “Suriye’de Esad’ı Öldürme Vakti”, Ha’aretz, 28 Ağustos 2013.

[18] “Poz Vererek Katliam”, Cumhuriyet, 6 Eylül 2013, s.14.

[19] “Yamyam Muhalefet”, Cumhuriyet, 14 Mayıs 2013, s.14.

[20] “Halep’te El Nusra Vahşeti: 15 Yaşındaki Çocuğa İnfaz”, Cumhuriyet, 11 Haziran 2013, s.16.

[21] Nerdun Hacıoğlu, “Putin: Cenevre’de ‘Yamyam’ İstemiyoruz”, Hürriyet, 5 Haziran 2013, s.24.

[22] “Halep Saldırısında El Nusra Şüphesi”, Milliyet, 17 Ocak 2013, s.23.

[23] “Miniklere Ateş”, Cumhuriyet, 12 Mart 2013, s.12.

[24] “Suudiler Balkanlar’dan Halep’e Türkiye Üzerinden Ağır Silah Taşıyor”, Cumhuriyet, 30 Mart 2013, s.14.

[25] Ayşe Sayın, “Esad’ın Katar İddiası”, Cumhuriyet, 11 Mart 2013, s.4.

[26] “Ankara Suikast Planladı”, Cumhuriyet, 4 Mart 2013, s.12.

[27] Fehim Taştekin, “Yağmalanan Ülke Suriye”, Radikal, 18 Şubat 2013, s.20-21.

[28] Burcu Ünal, “Savaşın Ateşinden Sefaletin Kucağına”, Milliyet, 5 Ağustos 2013, s.16.

[29] Meltem Yılmaz, “5 Metrekarede Acı Yaşam”, Cumhuriyet, 21 Nisan 2013, s.9.

[30] Meltem Yılmaz, “Mekânlar ve İnsanlar Değişse de, Koşullar Değişmiyor”, Cumhuriyet, 22 Nisan 2013, s.6.

[31] Rıza Özel, “23 TL’ye 10 Saat Suriyeli”, Hürriyet, 3 Eylül 2013, s.16.

[32] Robert Fisk, “Esad, Suriye ve Kimyasal Silahlara Dair Hakikât”, Radikal, 11 Aralık 2012, s.19.

[33] Winston Churchill, War Office Minute, 12 Mayıs 1919.

[34] “Esad’ın Gazı İngiltere’den”, ntvmsnbc, 2 Eylül 2013… http://www.ntvmsnbc.com/id/25463928/

[35] Türkkaya Ataöv, “Kimyasal Silah Kullanan ABD’dir!”, Cumhuriyet, 6 Eylül 2013, s.2.

[36] Tarık Ali, “Suriye’ye Müdahale Üzerine”, Gündem, 3 Eylül 2013, s.10.

[37] “Kimyasal Silahta Ters Köşe”, Birgün, 3 Ocak 2013, s.11.

[38] “El Nusra Kimyasal Silahlara Yakın”, Cumhuriyet, 4 Nisan 2013, s.10.

[39] “Sarin Gazını ÖSO Kullandı”, Birgün, 11 Temmuz 2013, s.11.

[40] “Suriye’de Muhalifler Sarin Gazı Kullandı”, ntvmsnbc, 6 Mayıs 2013.

[41] “El Kaide’nin Kimyasal Silah Sabıkası Savcılık İddianamesinde”, Radikal, 13 Eylül 2013, s.11.

[42] Patrick Cockburn, “Suriye’de Kimyasal Propaganda Savaşını Aklınızda Tutun”, Radikal, 23 Ağustos 2013, s.17.

[43] “Muhalifler Çatışıyor”, Sabah, 19 Mayıs 2013, s.15.

[44] “Silahı Veren İhaleyi Kapar”, Cumhuriyet, 1 Mart 2013, s.9.

[45] Mazlum Özdemir, “Ortadoğu, Yeni Dengeler, Petrol ve Kürtler”, Gündem, 10 Nisan 2013, s.13.

[46] “Esad’a Karşıyız Devrilsin İstiyoruz”, Sabah, 28 Temmuz 2013, s.20.

[47] “PYD, Askerî Müdahaleye Karşı”, Taraf, 29 Ağustos 2013, s.10.

[48] Orhan Dil, “Salih Müslim: Meşru Müdafaa Yapıyoruz”, Evrensel, 8 Mayıs 2013, s.11.

[49] “Müslim: Suriye’de Tek Çözüm Siyasidir”, Evrensel, 12 Nisan 2013, s.9.

[50] “Salih Müslim: Davutoğlu’nun Şartları Manasız”, Gündem, 12 Nisan 2013, s.7.

[51] İhsan Dörtkardeş, “Suriye’de Hesaplar Tutmadı”, Hürriyet, 31 Temmuz 2013, s.17.

[52] “Türkiye Karşıtı Değiliz”, Milliyet, 22 Temmuz 2013, s.16.

[53] “Ankara PYD ile Uzlaştı”, Cumhuriyet, 28 Temmuz 2013, s.10.

[54] “Müslim: Bu Bir Hükümet İlanı Değil”, Evrensel, 22 Temmuz 2013, s.8.

[55] “PYD Eş Başkanı Asya Abdullah: Geleceğimiz İçin Bir Yönetim Şart”, Evrensel, 22 Temmuz 2013, s.8.

[56] Özgür Ulusoy, “Cihatçılara Komşu Olursunuz”, Cumhuriyet, 21 Temmuz 2013, s.13.

[57] “Radikal İslâm Türkiye’ye de Tehdit”, Hürriyet, 24 Temmuz 2013, s.14.

[58] PYD lideri Salih Müslim, 25 Temmuz 2013 akşamı İstanbul’a gelirken, bu sürpriz ziyaretle birlikte Resulayn’da sınırın sıfır noktasındaki PYD bayrağı indirildi. (“PYD Lideri ile Kürt Bölgesi Mesaisi”, Cumhuriyet, 27 Temmuz 2013, s.12.)

[59] “AKP’den FAEL’e Askeri Destek”, Birgün, 7 Şubat 2013, s.8.

[60] Mutlu Çiviroğlu, “Kürtlerin Bir Başka Üçüncü Yolu: Cephet el Akrad”, Radikal, 5 Ağustos 2013, s.16-17.

[61] CHP ve MHP her zamanki çizgilerini sürdürerek, Reyhanlı’daki bombalı saldırı sonrası hükümeti suçlarken, BDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş, birlik içinde hareket edilmesi gerektiğine vurgu yaparak, “Bu saldırılara karşı hükümetin yanında olacağız” dedi.

“Suriye’deki mesele AKP’nin Recep Tayyip Erdoğan’ın meselesi değil Türkiye’nin, milletimizin meselesidir. Düşürülen uçak AKP’nin uçağı değil, Türkiye Cumhuriyeti’nin uçağıdır. Şehit edilen polisler Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin polisleridir. Alçakça katledilen masum insanlar Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarıdır. Bugün bir olmak, beraber olmak zorundayız. Saldırı sonrası hükümeti suçlamak fırsatçılıktır.”

“Bu saldırılar Suriye politikamıza yönelik değil, büyüyen bir Türkiye’ye yönelik saldırılardır. Tuzağa düşmeyeceğiz. Bu yapılanları da yapanın yanına kar bırakmayacağız.

Bizi, Türkiye’yi, Suriye’deki kanlı bataklığın içine çekme yönündeki her provokasyon, her tahrik karşısında, son derece dikkatli, son derece hassas, en önemlisi de son derece soğukkanlı olmak zorundayız. Büyük devlet, hadiseler karşısında soğukkanlılığını muhafaza edebilen, aklıselimle düşünebilen, aklıselimle hareket edebilen devlettir. Birilerinin, Şam’daki canilerle, Şam’daki gayrimeşru yönetimle gönül bağı olabilir. Birilerinin, eli kanlı terör örgütleriyle muhabbeti olabilir. Birilerinin mezhep taassubu içinde bir mezhep çatışmasına körükle gitme niyeti de olabilir ama biz buna izin vermeyeceğiz…” (“BDP Eş Başkanı Demirtaş: ‘Bu Saldırılara Karşı Hükümetin Yanında Olacağız’…”, 13 Mayıs 2013… http://www.sesonline.net/php/genel_sayfa.php?KartNo=57771)

[62] Mahmut Oral, “El Nusra Diri Diri Yaktı”, Cumhuriyet, 8 Ağustos 2013, s.11.

[63] “El Nusra Katliamı”, Cumhuriyet, 3 Ağustos 2013, s.11.

[64] “Lavrov: Nusra 450 Kürt’ü Katletti”, Radikal, 8 Ağustos 2013, s.18.

[65] Namık Durukan, “El Nusra Sivil Kürtleri Vurdu”, Milliyet, 3 Ağustos 2013, s.14.

[66] Özgür Ulusoy, “Camilerden Tecavüz Çağrısı Yapıldı”, Cumhuriyet, 3 Ağustos 2013, s.11.

[67] “Cennetin Anahtarını Taşıyorlar!”, Cumhuriyet, 18 Ağustos 2013, s.4.

[68] Fehim Taştekin, “Kaide Kürtlere Neden Savaş Açtı?”, Radikal, 18 Temmuz 2013, s.18-19.

[69] “Kürtler Hem Rejimin Hem ÖSO’nun Hedefinde”, Evrensel, 10 Nisan 2013, s.8.

[70] LeVif/L’Express internet gazetesi, 3 Eylül 2013.

[71] Paulo Freire, Ezilenleri Pedagojisi, çev: Dilek Hattatoğlu, 9’uncu baskı, Ayrıntı Yay., 2013, s. 43-23.

- Advertisment -

Recent Comments

Verified by MonsterInsights