RTE ekonomik, sosyal, siyasal, hukuk, kültürel, çevresel, eğitim, iç işleri, dış ilişkiler her alanda çok iyimser bir tablo çiziyor. Eğer tabir yerinde ise öyle bir allandırıp pullandırıyor ki okumayan, gazetelere ve basına göz atmayan ya da okusa bile tek yanlı okuyan kitlelere belki hitab edebiliyor. Zira RTE’nin amacı böylesi bir kitleyi elde tutabilmektir ve zaten bu kitlelerden oy alıyor ve de bu kitlelere hitab ediyor. Ama nereye kadar? “Yalancının mumu yatsıya kadar yanarmış” halk deyişinde olduğu gibi.
Fevzi KARTAL / Yazarın diğer makaleleri için tıklayınız
AKP-RTE aslında bir yalanlar ve yapamayacağı sözlerin başlatanı ve devamcısı idi. 12 Eylül 1980 katiller darbesinin arifesinde kitlelere özgürlük, demokrasi ve askeri vesayetten kurtulmak sözleri ile iktidara yürüyordu. Aslında askeri vesayetin ve derin devletin türevlerinden de birisi idi. Derin devletin bileşenlerindendi. Küresel ölçekli gelişmeler ve ideolojisi bitmiş lümpen (seviyesiz) laikliğin yerini, Kürt sorunu karşısında “Ne Mutlu Türküm Diyene”ciliğin anlamsızlığının yerini derin devletin türevi yeşilin daha hayırlı olacağı varsayılarak AKP-RTE iktidara yürütüldü, yürüdü.
Gel git zaman içerisinde “Karamanın koyunu sonra çıkar oyunu”, “şapka düştü kel göründü”.
Gerçekten istatiksel olarak analiz edersek; RTE’nin sözleri gerçeklere uyuyor mu?
Ekonomi; istatistikler ve saygın ekonomistlerin verileri ve analizlerinin de gösterdiği gibi 2019 yılbaşından bu yana Türkiye ekonomisi yaklaşık 50 milyar dolar küçüldü, kişi başına 702 dolar fakirleşme demektir. Bir zenginin milyarlarca gelirini bir yoksulun günlük 2 doların altında geliri ile toplayıp ikiye bölmeyi milli gelirden kişi başına düşen pay sayıyorlar. Aslında böylesi hesaplamalar çok saçma ve doğru olmayan hesaplamalardır ‘zenginin malı züürtün çenesi’ ve diplomalı sözüm ona ekonomist unvanlı kapitalist fikriyatın sefaleti-sefil iktisatçılardır. Yutturuyorlar. Birisi har vurup harman savururken, diğeri kuru soğana muhtaç. Amma da milli gelirden kişi başına düşen pay(!) TUİK açıkladığı verileri revize etse de ekonomi üçüncü çeyrekte % 0,9 büyüdü. Bu büyüme teorileri de seyirciyi aldatmadan başka bir şey değil, daha çok zengin büyüyor, küçükler yerinde sayıyor, orta ve küçük esnaf ya da orta gelirli gittikçe küçülüyor. Bu nasıl büyüme ise bir türlü işsizliğe, yoksulluğa, açlığa, evsizliğe çare olamıyor işsizlik arttıkça artıyor. Zira bu büyümeye büyük katkı da devletin tüketime yönelik harcamalarından geldi. Buna karşılık yatırımlardaki hızlı küçülme devam etti, istihdam deposu olarak görülen sektörlerden inşaat adeta çöktü, [Vay AKP şürekâsının TOKİ’leri (!) -FK], hizmetler durma noktasına geldi vb gibi.
Sosyal; sosyal yaşam da ekonomiye endeksli olduğu için burada da çürümeye devam. ‘O’ onu kandırıyor, ‘o’ ondan aldığı borcu vermiyor, sosyal dayanışma yerlerde sürünüyor, “evlat babayı tanımaz olmuş”.(1) “Tavuk eti dana eti diye satılıyor”, yiyeceklere dahi hile karıştırıldığı basında çok yazılır hale geldi, çalıştırdığı çalışanı dolandırıp parasını vermiyor, yurt dışına beyin göçü, günde bir kaç kadın anamız, yarimiz, sevgilimiz, aşkımız, bacımız öldürülüyor. Kadınlar olmasa idi hayatta olmazdı. Hayatımız kadınlara bunlar nasıl olurda yapılır? Anlaşamıyorsan, medenice ayrıl! Erkek egemen iktidar yeterince kadınlara sahip çıkamıyor ve de dahası küçük yaşta kadınlar evlendiriliyor. Bitmedi, sadece Kürtçe konuştu diye insan ya da insanlar öldürülüyor. Ülke toplu intiharlar ülkesine dönüşmüş durumda. Bütün bu yapılanlarla aslında insanlık öldürülüyor.
Şu konulara da kısaca değinelim:
Siyasal durum; kabile devletlerinde dahi görülmeyen bir durum zuhur ediyor. 1980 katiller darbecilerinin devamcısı AKP şürekâsı Türkiye’sinde seçimle seçildikleri halde onlarca, yüzlerce seçilmiş kayyumla uzaklaştırılıyor… Kinle siyaset yapılıyor. Kinle yapılan bir siyasetle ‘Yurtta Sulh’ olabilir mi?(2) “Zorla aldıkları belediyelerin kamu gelirlerini baklavalara harcamışlar…”. Baklavayı su gibi içenlerde kanda şekerleme başlar ve de olsa olsa AKP şürekâsı beyinler yaratır (akıl) (!)
Hukuk; yerlerde sürünüyor ve de 1980 darbeciler hukukunu dahi geride bırakmışlar, ki adeta tarifi yer yüzünde olmayan bir hukuk; adına hukuk denilirse? Faşizmden de öte tam da bir 21. yüzyıl keyfi ve kinciliğe dayalı yargılayan despotizmi. Bir vatandaş nasıl olurda sosyal medyada paylaşımlarda bulundu diye şu 21. yüzyılda Terörle Mücadele Mahkemelerinde ‘Teröre yardım ve yataklıktan yargılanabilir’?
Kültür; dünya sıralamasının sonlarında…
Çevre; yürekler acısı; göller, dereler doğanın dokusu bozulmuş. Termik santrallerle çevrede tarım yapılamaz hale gelmiş, insanlar kanser olmuş, kültürel miras sular altında, 10 000 yıllık tarih sular altında…
Eğitim; orta eğitim not ortalaması yüz üzeri 36 ve kindar gençlik yetiştirmeye devam… Bilim insanları ülkeden kaçıyor çünkü özgürlükler olmayınca bilim üretmede olmaz. Her gelişmenin ortamını sağlayan özgür düşüncedir. Araştırıldığında görülecektir ki ancak ve ancak özgürlükler olduğunda, özgür düşünce olduğunda bilimde ilerleme sağlanmıştır. AKP iktidarının zifiri karanlığında önünü göremezsin.
İçerde; tek, tek; tekçilik.
Dışarıda yani diplomaside;‘YALNIZIM YALNIZ’. İşte ‘Osman-î-Türk-î’likten manzaralar…
Dipnotlar:
(1) Bir vatandaşın anlatımları,
(2) Basından.
Sosyalist Mezopotamya / Şubat 2020 / Sayı: 7
Tüm sayıların PDF formatları aşağıda
Sosyalist Mezopotamya / Sayı: 1 – Derginin PDF formatı için buraya tıklayın
Sosyalist Mezopotamya / Sayı: 2 – Derginin PDF formatı için buraya tıklayın
Sosyalist Mezopotamya / Sayı: 3 – Derginin PDF formatı için buraya tıklayın
Sosyalist Mezopotamya / Sayı: 4 – Derginin PDF formatı için buraya tıklayın
Sosyalist Mezopotamya / Sayı: 5 – Derginin PDF formatı için buraya tıklayın
Sosyalist Mezopotamya / Sayı: 6 – Derginin PDF formatı için buraya tıklayın
Sosyalist Mezopotamya / Sayı: 7 – Derginin PDF formatı için buraya tıklayın