Ana SayfaGIŞTÎ3. KONGRE VE PARTİYİ YENİDEN KURMAK /SOSYALİST MEZOPOTAMYA-3

3. KONGRE VE PARTİYİ YENİDEN KURMAK /SOSYALİST MEZOPOTAMYA-3

Siyasal mücadelede köklü değişiklikler parti kongrelerinde karara bağlanır. Kongre, komünist partilerin en yüksek ve en demokratik katılımını içeren organıdır. Partimiz ÖSP; dünyada, bölgede ve ülkemizde önemli gelişmeler yaşanırken; tam da bu gelişmelerin ışığında tarihsel cevap olabilmek için köklü değişim kararlarını içeren 3. Kongresine gidiyor. Bu kongre hem partimizin yeniden yapılandırılması, ilişkilerimizin gözden geçirilip sıkılaştırılması, siyasal çalışmanın yönünün belirlenmesi, birikmiş olan bir dizi sorunumuzun köklü bir şekilde devrimci ruhla aşılması hem de ulusal meselenin çözümünde yakın hedef olarak federasyonun stratejik hedef olarak bağımsızlığın, enternasyonalizm alanında Kürdistan Parçaları Arası Enternasyonal tezinin öne çıkarılması, parti isminin ülke ve ideolojiyi net bir şekilde ifade etmesi gibi kararları içermesi açısından bir atılım kongresi olarak görülmelidir.

Yaşar Kazıcı / Yazarın diğer makaleleri için tıklayınız

Emperyalist gericiliğin tüm yerküreyi kuşattığı; sadece sermayesi, devleti, ordusu ile değil özellikle ideolojisiyle de hakim olduğu bir dönemde; partimizin kuruluşundan bugüne doğru gelişen siyasal sürecinde örgütümüz siyasal, ideolojik ve örgütsel bağımsızlığını korudu. Bir yandan emperyalist gericilik dünyada ideolojik hakimiyetini arttırırken başta aydın çevreler, akademi dünyası olmak üzere eskinin komünist hareketlerini düzen içi aparatlar haline getirirken diğer yandan da Kürdistan’da ulusal hareketlerin ideolojik ağırlığı altında gövdesi küçük ama niteliği yüksek bir partiyi gözümüz gibi koruduk, geliştirdik. Partimiz uzun bir süreden beri yaptığı çalışmalarla Kürdistan siyasetinde komünizmin örgütlü gücü olduğunu, Kürdistan siyasetinde pekte yeri olmayan ilkesel hareket etmeyi esas aldığını ispat etti. Belirli bir saygınlığa, tanınırlığa ve muhatap alınır noktaya ulaştı. Kendi siyasal varlığımızı dünya görüşümüz doğrultusunda geliştirirken ülkemizin en acil çözümü bekleyen sorunu olan ulusal meseleye dair Marksist temelde politikalar geliştirdik. Ulusların Kendi Kaderini Tayin Hakkını sosyal şoven çevrelere karşı savunduk, kendi milliyetçilerimiz, ulusal hareketlerimiz karşısında ise Kürdistan’da sınıflar mücadelesinin çoktan başlamış olduğunu söylemekten geri durmadık. Kendi ulusumuza karşı görevlerimizle, ulusumuzun çoğunluğu olan proletaryamıza karşı görevlerimizi birbirine karıştırmadık. Aksine ulusal mesele ile sınıfsal meseleyi sentezleyerek her ikisini birden çözmek istediğimizi bunun yolunun Kürdistan Sosyalist Devrimi’nden geçtiğini vurguladık. Ulusal hareketlerimizle eleştirel sahiplenme yöntemiyle ilişkiler geliştirip bir yandan onların eksiklerini görebilmeleri için eleştirdik diğer yandan ortaya koydukları mücadeleyi, elde ettikleri kazanımları sömürgecilik karşısında savunarak ulusal demokratik ittifakı önemsediğimizi gösterdik.

Önümüzdeki kongre gelişim sürecimizin bir evresini temsil etmektedir. Bir hareketin siyasal varlığını korumasının tek yolu; o hareketi durmaksızın sürekli bir şekilde geliştirmektir. Kongrede hayata geçireceğimiz önemli noktaları bu yazı başlığı altında irdelemeye, okuyucuya tarihsel önemini izah etmeye çalışacağım.

Partili Kimlik ve İlişkilerimiz

Güçlü bir komünist parti nasıl yaratılabilir? Mevcut gücümüzden hareketle daha güçlü bir noktaya nasıl ulaşabiliriz? Gerçekleştireceğimiz kongremizin örgütsel yönelimi; Kürdistan’da güçlü bir komünist parti yaratma noktasında odaklanmıştır. Partinin yeniden yapılandırılmasında; kadro-üye ayrımı, demokratik merkeziyetçilik, devrimci otorite-devrimci disiplin, partili yaşam, parti işleyişi, organlar arası ilişkiler, merkezi çalışmanın parçası olarak yerel çalışma, yayın faaliyeti, yeni üye kazanımı vb. konular; üzerinde çokça durduğumuz başlıklar arasında yer alıyor. Bu saydıklarımızın hayata geçirilmesinde kalkış noktası olarak geçmişte yarattığımız değerleri esas almalı ve partiye yeni değerler kazandırma yönünde hareket etmeliyiz.

Partili olmak; bizler tarafından tepeden verilen bir şey olmamalı; elbette süreci biz yöneteceğiz ancak üye ve sempatizanlarımızın çabası, mücadele azminin sonucunda tabandan kazandıkları bir şey olmalıdır. Partili kimlik verilmemeli, partili kimlik kazanılmalıdır. Bu kongreyle birlikte sayı hesabından kesin bir şekilde kurtulmalıyız. Çok kişi olmak adına değerlerimizi azaltmak yerine az kişi kalıp değerlerimizi çoğaltmalıyız. Komünist parti kendi yapısına katacağı insanları belirli bir kritere, mücadele azmine, üreticiliğine, partiyi yaşamının merkezine alıp-almadığına göre belirlemelidir. İlişkilerimizin nasıl şekilleneceği, sınırları, varması istenilen sonuç partili yoldaşlar tarafından belirlenmelidir. Kendi haline bırakılmış veya ilişkide olduğumuz insanın yönlendiriciliğine bırakılmış bir ilişki apolitik sonuçlar doğurur. Biz ilişkimizi partili yaşama örgütleyeceğimiz yerde ilişkimiz bizi kendi yaşamına, kendi bulunduğu noktaya örgütlemiş olur. Zaman ve enerjiyi doğru kullanmayı öğrenmeliyiz. İlişkilerin değerlendirilmesinde bilimsel bir yöntemden hareket ederek; ilişkiler arasında ayrıma gidilip kime ne kadar enerji ve zaman ayrılması gerektiğini biz belirlemeliyiz. Öteki türlü zaman ve enerji kaybına yol açıyor. Kimle ilişki kurarsak kuralım; partinin üzerinde, ondan daha büyük bir özne yoktur, parti kolektif örgütlü bir öznedir. Bireylerle geliştirilen ilişkilerde kolektif bir özne olan partiyi temsil ettiğimizin bilinciyle, partili kimliğin resmiyeti, ciddiyeti ve ağırlığıyla ilişkiler geliştirmeliyiz. Hiç kimse kimi örgütleyecekse kendine örgütlemiyor, partiye örgütlüyor haliyle tavrını, davranışlarını amaçlarına-temsil ettiği kurumsal kimliğe göre belirlemelidir. Az kişi kalacaksak bile önemli olanın kalan az kişinin niteliksel birliği, iş yapabilme özelliği, partiye sonuna kadar bağlılığı olduğu unutulmamalıdır. Partimiz herkesi içine alacağı, omurgasız ve herkesi mutlu etmek zorunda olan bir kitle partisi değildir. Aksine partimiz geniş yığınlara hitap edebilmek ve onları Marksizm’in kızıl bayrağı altında toplayabilmek için kendi iç örgütlülüğünü, yoldaşlık ilişkilerini sağlamlaştırmış çekirdek kadro yapısına sahip bir devrim partisidir.

Merkeziyetçilik, Devrimci Otorite ve Devrimci Disiplin

Partimizin demokratik yönünün olması gerektiği gibi özellikle içine girdiğimiz bu süreçte merkeziyetçi yönünün de ağır basması gerekiyor. Düşman güçler yaşamın her alanında merkezi güçleriyle karşımıza dikiliyor, sürekli kendi iktidarını merkezi örgütlenmeleri ile ayakta tutuyor. Bu şartlar altında merkezi bir parti yapılanması olmaksızın mücadelede tek bir adım dahi yol alınamaz. Sınıflar mücadelesinde ve ulusal mücadelede merkezileşmenin yolu; partimizin kendi iç örgütlenmesinde dikey ilişkileri, devrimci hiyerarşiyi, devrimci otorite, devrimci disiplin vb. olguları kapsayan merkeziyetçiliği bilince çıkarmasından ve bunun gereklerine göre kendini yeniden kurmasından geçiyor. Özellikle de Kürdistan gibi şartları ağır olan, her an her şeyin değiştiği, oldukça ciddi gündemlerle karşılaştığımız bir ülkede komünizmi örgütleme mücadelesi; merkezi hareket edebilme becerisini gerektiriyor. Parti saflarımızda; dağınıklığa, gevşek ilişkilere, dışarıdan partiye taşınan burjuva anlayışlara asla yer yoktur, olmamalıdır.

Ne yaparsak yapalım mevcut güç ve olanaklarımızdan hareket edeceğiz, ne zaman yapacaksak yapalım bugünden başlamış olacağız. En başta sıraladığım sorulardan hareketle; parti olarak yaşama dokunabilen, geniş kitleler içerisinde devrimci faaliyet yürüten, marjinallikten kurtulup toplumsallaşma yönünde ilerleyen, sadece doğruları ifade etmekle kalmayıp doğruları örgütlemeyi görev edinen, siyaset dengelerinde somut bir taraf olabilen ve en önemlisi de şimdiden iktidarı almaya hazırlanan bir devrimci tarzı oturtmayı hedefliyoruz. Elbette bu hedefler bugünden yarına hemen gerçekleştirilebilecek hedefler değildir. Ancak bir bütün olarak parti organları, kadroları ve hatta sempatizanlarımız kararlı bir şekilde kongrenin yönelimini içselleştirebilirse bu yolda önemli mevziler elde edilebilir. Alınan kararların hayata geçirilmesinde parti kadrolarının meseleyi kavrayışı ve bunun gereklerini yerine getiren çalışmaları belirleyicidir. Sadece bu da değil partimizin merkezi organı olan Merkez Yürütme Kurulu kongre kararlarının yaşama geçirilmesinden sorumludur, süreci yönetmeli, denetlemeli, aksayan noktalar olursa müdahalelerde bulunmalıdır. MYK’nın varlık amacı zaten partiyi merkezi olarak yönetmektir, alınan kararları hayata geçirmektir. Bu yanıyla MYK üyelerine önemli bir görev düşüyor.

Komünist partiler tepeden tabana, merkezden yerele doğru örgütlenir, mücadelenin her aşamasında parti merkezinin alacağı kararlar bir bütünen partiyi olumlu ya da olumsuz etkiler. Alt organların ve yerel örgütlerin; parti merkezine olan güveninin pekişmesi ancak merkezi politikanın ve örgütsel önderliğin sağlamlığıyla mümkündür. Çıkardığı kararları hayata geçirmede basiretsiz kalan, süreçleri yönetmeyi beceremeyen, aksayan disiplini devrimci otoriteyle yeniden düzenleyemeyen ve parti tabanına politika-ideoloji ve örgütsel akıl taşıyamayan bir parti merkez organı olamaz.

Partide hiyerarşi; kişiler arası değil organlar arasında kurulur. Organlar arasındaki ilişki raporlar, genelgeler, talimatlar, bağlayıcı belgeler, organ toplantıları vb. resmi kararları, yazışmaları içeren dokümanlarla kurulur. Hiyerarşinin işleyebilmesi için her organın sınırını çizen, organlar arası ilişkileri belirleyen, hesap verilebilirliği, yapılan veya yapılmayan işlerden  sorumlu olmayı sağlayan devrimci disiplin ve devrimci otorite gerekir. Elbette  bu yazılanları okurken “bürokratik parti yaratma, anti-demokratik olma” gibi yorumlar gelebilir. Aksine Leninist parti teorisinin en temel ilkesi olan demokratik merkeziyetçilik ilkesi aynı anda hem özgür tartışma hem de eylemde birlik olabilme anlamına gelir. Kapitalizme (üstelik sömürgeci kapitalizm) karşı mücadele koşullarında komünist partinin uygulayabileceği bundan daha iyi, daha ileri demokrasi yoktur. Azınlık çoğunluğa, parça bütüne, yerel merkeze tabiidir. Ancak; azınlığın, çoğunluk olma hakkı vardır; parti organlarının sadece alt organları değil üst organları da disipline, hesap verilebilirliğe, alınan kararlarda partiyi ikna etmeye ve sonuçları olumsuz olduğunda özeleştiri veya yaptırıma tabiidir. Haliyle komünist partide en tepe yöneticisinden en tabanda çalışan üyesine kadar herkes aynı amaç için çalışır ve herkes için geçerli olan, kimseye ayrıcalık tanımayan tüzük ve disiplin kuralları geçerlidir. Sonuç olarak hiçbir organ veya hiçbir kişi, partinin toplamının üzerinde değildir.

İdeolojik – Politik Yeniden Üretim

Partimiz yeni programında ulusal meselenin çözümünde yakın hedef olarak federasyon stratejik hedef olarak bağımsızlık perspektifine sahiptir. Ulusal meselenin devam ettiği ve Kuzey Kürdistan’da ulusal mücadelenin başını çeken hareketin kısa vadede bir çözüm getirmesi zor göründüğü bir süreçte; partimizin programına uygun politik girişler yapması gerekiyor. Programımızda bağımsızlık konusunda genel ve sınıfsal içeriği net ifade edilmeyen bir bağımsızlık hedefi vurgulansa da esasında dergimizin 1. sayısında temellendirmeye çalıştığım, partimizin ulusal – sınıfsal meselenin bir arada çözümü hedefini de kavramsallaştıran Kızıl Bağımsızlık kavramını tartışmaya açtım. Bağımsızlığı sonuna kadar ve her türden köleci bağları reddederek hangi sınıf savunabilir? Güney Kürdistan’a baktığımızda hangi sınıfların savunamayacağı görülüyor. Haliyle bizim öncülüğümüzde gerçekleşecek bir bağımsızlık mücadelesini, kendi komünist programımızı yansıtan bir kavramla politik arenada kullanmalıyız. Üstelik Ulusal meselenin kısmen çözülmesi (federe devlet, otonomi vb.)  yine  Güney Kürdistan örneğinde olduğu gibi bağımsızlık meselesiyle ilgilenen proletaryayı ortadan kaldırmıyor. Proletarya bir yandan sosyal özgürlük talebiyle bir yandan da on yıllarca ödediği bedellerle ulusal meselesinin köklü bir sonuca ulaşmasını arzuluyor. Kızıl Bağımsızlık, Kuzey’de hem ulusal meselenin çözümlenmediği hem de kısmen çözümlense dahi bağımsızlık isteğinin devam edeceği dönemlerde; partimizin bu konuda durması gereken proleter noktayı işaret etmektedir. Komünist Parti, ulusal demokratik ittifakın gereği olarak bütün Kürt partilerini içeren cepheler kurarak meseleyi çözme yolunda hareket edeceği gibi aynı zamanda kendi çözüm hedefini de tartışma ve tartıştırma hakkına ulusal mesele ister çözülsün ister çözülmesin her koşulda sahiptir. Kendi kendimize aman ulusal birlik zedelenmesin kaygısıyla sansür uygulayacak değiliz; nasıl ki burjuva partileri, reformistler, düzen içi çözümler arayan entegreciler kendi sınıfsal konumuna uygun görüşleri halka ve ulusal cepheye taşıyorsa biz de kendi sınıfımıza uygun düşen politikalar geliştirme ve bunları ulusal cepheye taşıma hakkına sahibiz. Diğer türlü, ulusal mesele gibi can alıcı büyük bir sorun üzerinde kendi politikamızı konuşamayacaksak, pratik çalışmalara girişemeyeceksek komünist parti kurmamızın manası kalmıyor.

Yine parti programına Enternasyonalizm başlığı altında yeni eklenmiş olan Dört Parça Kürdistan Enternasyonali, üzerinde düşünmemiz ve pratik adımlar oluşturmamız gereken sadece komünistleri değil ulusal birliği savunan herkesi ilgilendiren bir maddedir. Kürdistan parçaları arasında ilişkilerin ilkeler düzeyinde geliştirilmesi, parçalar arası ortak politikalar-pratik eylemlilikler oluşturulması, herhangi bir parçada mücadele eden bir hareketimizin başka bir parçayı sömürge etmiş devletlerle ilişki kurmasının önüne geçilmesi, ulusal demokratik birliğin sağlanabilmesi açısından oldukça işlevli bir maddedir. Ulusal hareketlerimiz teorik olarak veya politik olarak ulusal birliği savunuyor ancak bunun gereklerini yerine getirmiyor. Başka parçaların sömürgecileri ile açık ya da kapalı utanç duyulası ilişkiler geliştiriyorlar. Mücadele yürüttükleri parçalarda kendi parti iktidarlarını kurmaya indirgenmiş yaklaşımlara sahipler. Ve demokratik rekabet yerine; birbirinin açığını arayan, birbirine saldıran, birbirleriyle düşmanlaşan ve düşmanlaştıklarında ise araya ABD gibi emperyalist devletlerin girmesi ile barışan konumda duruyorlar. Biz komünistler olarak ulusal birlikten ne anladığımızı tıpkı Kızıl Bağımsızlık kavramıyla bağımsızlık konusunda proletaryayı temsil eden bir noktada durduğumuz gibi; Dört Parça Kürdistan Enternasyonali ile de durduğumuz proleter noktayı işaret etmekteyiz. Mücadelesini yürütmediğimiz parçanın sömürgeci gücüyle; kendi halkımızın ve ülkemizin yok edildiğini göre göre ilişkiler geliştirmek; ilkesel olarak yanlış olduğu gibi politik olarak da bizi geriletmekte, ulusal birliğin sağlanmasını zorlaştırmaktadır. İran’la ilişkiler kurarken nasıl Doğu Kürdistan’la ulusal birlik gerçekleştireceğiz? Türkiye ile ilişkiler kurarken nasıl Kuzey Kürdistan’la ulusal birlik geliştireceğiz?  Yine son dönemde Batı ve Kuzey Kürdistan’da egemen olan Türkiyelileşme ve Kuzey Suriye denilen Suriyelileşme politikasıyla veya bir ulusun olmazsa olmaz organı olan devleti reddederek nasıl ulusal birliği sağlayacağız?

Dört Parça Kürdistan Enternasyonali; partimizin tezidir ancak biz bu tezi kendi üzerimizden çıkararak Doğu-Batı-Güney ve Kuzey komünistlerinin ortak tezi haline getirmek istiyoruz. Ulusal hareketlerimiz; ulusal birliğin sağlanmasından oldukça uzak duruyorlar, geliştirdikleri ilkesel olmayan, halkı birbirine düşman eden politikalarıyla yoruyorlar. Dört parça komünistleri kendi aralarında eş güdümlü, ortak politikalar geliştiren, var olan gündemlere ortak bir şekilde her parçadan yüklenen bir enternasyonalin kuruluşuna öncülük edebilirse güçlü komünist politika ulusal hareketlerimizi de etkileyecek, tarihsel fırsatlar heba edilmeyecek, siyasette komünistlerin eliyle bir güç dengesi oluşacaktır. Ve daha da önemlisi Kürt siyaseti hem demokratikleşecek hem de ilkesel politika yapmaya başlayacaktır. Genel tez; önce ulusal birlik sonra diğer birlik meseleleri iken kanaatimce önce komünistlerin birliği sağlanabilirse ulusal birliğin kurulmasında muazzam bir cephe oluşturulabilir. Kürdistanlı komünistlerin birliği; Kürdistan’da ulusal birliğin kurulmasında ön açıcı rol oynayacaktır.

Ek olarak Dört Parça Enternasyonali; dünya komünist enternasyonaline katılımın şeklini de belirleyecektir. Bugünkü dört parça halimizle bir enternasyonale katıldığımızda dört tane Kürdistan Komünist Partisi katılmış oluyor ve hiçbiri de bir bütün olarak Kürdistan’ı temsil etmiyor yalnızca kendi parçalarını temsil ediyor. Eğer Dört Parça Enternasyonal kurulursa hem Kürdistan’ın bir bütün olarak ülke olduğuna uluslar arası düzeyde işaret etmiş oluruz hem de gerçek anlamda Kürdistan’ı temsil eden bir partiler toplamını Kürdistan Komünist Partisi olarak dünya komünistlerinin enternasyonal örgütüne yollamış oluruz.

Sonuç

Yeniyi yaratma, eski olanla tam bir hesaplaşma içinde mümkündür. Eskiyle hesaplaşma ise eskinin tamamen reddiyesi ile değil alınması gereken olumlu yanlarının alınıp bugüne taşınmasıyla gerçekleştirilir. Yeni ve oldukça tarihsel önemde bir kongreye gidiyoruz, eskiyi aşacağız, yeniyi sadece teorik-politik zeminde değil tam da olması gerektiği gibi pratik-örgütsel zeminde de yaratacağız. Şimdiden kongremiz bir umudu taşıyor, yeniden Kürdistan Komünist Partisi tarih sahnesinde!

 

Sosyalist Mezopotamya / Sayı: 3 / Ekim 2018

 

Derginin PDF formatı için buraya tıklayınız

 

- Advertisment -

Recent Comments

Verified by MonsterInsights