Nöbetçi Sulh Ceza Mahkemesi’ne sevk edilen gazetecilerin ifade verme işlemi bu sabah 03:00’a kadar devam etti. Mahkeme ifadelerin ardından 16 gazeteci hakkında tutuklama kararı verdi.
Abdurrahman Öncü, Aziz Oruç, Elif Üngür, İbrahim Koyuncu, Lezgin Akdeniz, Mazlum Doğan Güler, Mehmet Ali Ertaş, Mehmet Şahin, Neşe Toprak, Ömer Çelik, Ramazan Geciken, Remziye Temel, Safiye Alagaş, Serdar Altan, Suat Doğuhan ve Zeynel Abidin Bulut tutuklanarak cezaevine gönderildi.
Gazeteciler Esmer Tunç, Mehmet Yalçın, Kadir Bayram ve basın çalışanları Feynaz Koçuk ile İhsan Ergülen adli kontrol tedbirleriyle serbest bırakıldı.
DHA’nın haberine göre Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri, PKK’nın “Basın Komitesi” yapılanmasına yönelik çalışma yaptı. Diyarbakır’da bulunan Pel Yapım, Piya Yapım, Ari Yapım isimli ajansların Belçika’da yayın yapan Sterk TV ve İngiltere’de yayın yapan Medya Haber TV isimli televizyon kanallarına program hazırladıkları ve yayınlattıkları tespit edildi. Aynı amaçla hizmet eden Jin News haber ajansı ile ilgili de çalışma yürütüldü.
Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı, “şüphelilerin PKK/KCK terör örgütünün güdümünde yayın yapan Sterk TV ve Medya Haber TV’ye program yaptıklarını, programlarda ‘PKK propagandası ve suç unsurları’ tespit edildiğini, şüphelilerin de ‘Basın Komitesi’ adı altında oluşturulan birime bağlı çalıştığını” iddia etti.
Avukat Resul Temur: Hiçbir itiraza cevap verilmedi
Tutuklanan gazetecilerin meslektaşları ve avukatlar ise iddiaları reddediyor ve sorgu sırasında sadece mesleki faaliyetlerin sorulduğunu söylüyor.
BBC Türkçe’ye konuşan sanık avukatlarından Resul Temur, “Dosyada kısıtlama kararı olduğu gerekçesiyle dosya takibi yapan avukatların hiçbirine gözaltı, arama, el koyma veya dosyaya ilişkin kısıtlama kararları verilmedi. Bu kararlara ilişkin yapılan hiçbir itiraza da cevap verilmedi” dedi.
Savcılık aşamasında sorulan soruların üretilen haber içerikleri, yayın politikası ve haberlerin diline odaklandığını belirten Temur, “Kameraman olan basın çalışanları açısından ise daha çok çalıştıkları şirketler ve ne tür programlar çektikleri yönünde bir sorgulama oldu” diye konuştu.
Avukat Temur, ifadesi alınan her gazetecinin ardından 3 dakika ara verilerek 6-7 sayfalık tutuklama talebi içeren matbu evraklar oluşturulduğunu anlattı.
Yargılanan gazetecilerin savunmalarında gazetecilik faaliyetlerinin sorgulanmasının kabul edilemez olduğunu, soruşturmanın basın ve ifade özgürlüğünü hedef aldığını, halkın haber alma hakkının engellendiğini söyleyerek beraat talep ettiğini aktaran Temur, mahkemenin bunu kabul etmediğini söyledi.
Müftüoğlu: Yargılanan gazetecilik
Dicle Fırat Gazeteciler Derneği, tutuklamaları basın açıklamasıyla protesto edeceğini açıkladı.
BBC Türkçe’ye konuşan Dicle Fırat Gazeteciler Derneği Eş Başkanı Dicle Müftüoğlu, son gözaltı ve tutuklamaların gazetecilik mesleğine karşı yapılan bir operasyon olduğunu savundu.
“Gazetecilik yaptıkları için hedef alındılar, bu burada yargılanan gazetecilik mesleğidir” diyen Müftüoğlu 16 gazetecinin tutuklanması kabul edilemez olduğunu söyledi ve bu durumun “Türkiye’nin gidişatını gösteren bir tablo” olduğunu öne sürdü.
Dosyada kişilere özel hiçbir suçlamanın, bir örgüt bağlantısını açığa çıkaran herhangi bir delilin olmadığını söyleyen Dicle Müftüoğlu, tutuklama kararı ile gazeteciliğin kriminalize edilmeye çalışıldığını savundu:
“İlk günden itibaren bir algı yaratmaya çalıştılar.
“Önce emniyet, sonra TRT ve ardından havuz medyası, gazetecilerin yaptıkları haberlerle bu kişilerin örgüte istihbarat sağladıkları yönünde bir metin yayınladılar, bir algı oluşturdular.
“Mahkemede de bu algı sürdürüldü, her bir arkadaş için geçmiş tüm operasyonlarda kullandıkları gibi gizli tanık ifadeleri, kopyala yapıştır ifadelerle gazeteci arkadaşlarımızın gazeteciliği kriminalize edilmeye çalışıldı.”
‘Dezenformasyon yasası operasyonları artıracak’
Müftüoğlu ayrıca dün TBMM Adalet Komisyonu’nda kabul edilen “Dezenformasyon Yasası’nı” hatırlattı ve gazetecilere karşı operasyonların bu yasayla beraber daha da artacağını öne sürdü:
“Arkadaşlarımızın tutuklanmasıyla da bitmeyecek, seçime doğru giderken iktidar bir taraftan savaşmayı sürdürecek görünüyor.
“Türkiye bir savaşın içine çekiliyor ve seçime giderken de muhalefet pasifize edilmek isteniyor, iktidar diğer tüm krizlere dair ses çıkaranlara engel olmak istiyor.
“Buna tepki göstermeyen tüm basın da yarın hedefte olacak. Bugün Kürtlere yönelik operasyona ses çıkarmayan, kendine ben muhalifim diyen tüm basına yönelecekler.”
90’lı yıllarda öldürülen, tutuklanan Kürt gazetecileri hatırlatan Dicle Müftüoğlu o yıllarda da buna benzer bir sessizlik olduğunu söyledi:
“Daha önce de Kürt gazeteciler tutuklandı, katledildi iş yerleri bombalandı ama bunlara karşı da sessiz kalan büyük bir kesim vardı, iktidarın yarattığı çemberin dışında kalan tüm gazeteciler daha sonra hedef haline geldiler.
“Kürt basınına yönelik baskılara ses çıkartılmadığı için sonraki süreçlerde gazeteciler attıkları Twitter mesajlarından dahi yargılanır hale geldiler.”
Müftüoğlu gözaltıların ardından, sekiz günde defalarca çağrı yaptıklarını ama yeterli destek bulamadıklarını söyledi:
“Kürt demeden, diline, cinsiyetine, kimliğine bakmadan gazetecilere yönelik her saldırıda amasız, fakatsız gazeteciliği savunmak lazım çünkü bu operasyonlar ile gazetecilik mesleği öldürülüyor. Gazetecilerin, iktidarın gerçek yüzünü dünya kamuoyuna göstermesini istemiyorlar.”
Dicle Müftüoğlu, Özgür Gündem gazetesinin bombalandıktan sonraki “Bu ateş hepinizi yakacak” başlığını tekrarladı:
“Tüm meslek örgütleri, halk buna tepki göstermeli yoksa bu ateş herkesi yakacak. Bu saldırı dalgasının önü alınmazsa bu tsunamiye dönecek, önüne kattığı herkesi yutacak.”
BBC Türkçe