Eyüp Yalur / Yazarın diğer makaleleri için tıklayınız
“Çarpmada bir toplamada sıfır gibisin
varlığınla yokluğun bir etkin sıfır”
Nejdet Uçan
Birleşmiş Milletler (BM), İkinci Dünya Savaşı’ndan galip çıkan büyük devletlerin liderliğinde oluşturulan uluslararası bir kurumdur.
Güya amacı 20. yüzyılın ilk yarısında yaşanan savaşların önüne geçmek ve barışa yönelik tehditleri önlemek, uluslararası barış ve güvenliği sağlamak amacıyla kurulmuştur.
İşte bu amaçla Birleşmiş Milletler Genel Kurulu 74’üncü kez toplandı. BM toplantı halindeyken bile dünyanın dört bir yanında irili ufaklı 30’a yakın savaş bölgesi vardı.
BM denilen uluslararası kurum hastalıklı ve etkisiz bir kurumdur.
Nükleer silahların yasaklanması anlaşması BM Genel Kurulu’nda 122 ülkenin desteğiyle kabul edildi. Başta BM’nin beş daimi üyesi ABD, Çin, İngiltere, Fransa, Rusya olmak üzere birçok ülke nükleer silaha sahip.
BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’in açıklamaları tamamen bir acizlik durumudur.
Antonio Guterres,”Gerçek şu ki Güvenlik Konseyi, bugün karşı karşıya olduğumuz en dramatik çatışmalara son verme kapasitesi açısından sistematik olarak başarısız oldu” dedi.
BM Genel Kurulu’na katılan birçok üye ülke temsilcisi Güvenlik Konseyi’nde bir değişimin şart olduğunu ama bu kurum tasfiye edilmeden yerine adil, demokratik bir yapının kurulmasının mümkün olmadığını dile getirdiler.
Antonio Guterres’in Güvenlik Konseyi’ni yeniden düzenleme ihtiyacını ele almayı amaçlayan 21. yüzyıl sorunları için yeni yönetim konseptlerini ana hatlarıyla belirten bir anlaşma önerecek.
Antonio Guterres’e sormak lazım. Tek tanrılı dinlerin temsilcileri, 193 üye devletin (bazılarının nüfusu binlerle ifade ediliyor) temsiliyet hakları vardır. Devleti olmayan sayıları on milyonları geçen onlarca halkın, inancın temsiliyet hakları olacak mı?
Dileriz ezilen halklar, esaret altında ki halklar, sömürge halklar açısından “dağ fare doğurmaz”.
Finlandiya Cumhurbaşkanı Alexander Stubb, daimi üyelerin veto yetkisinin sona erdirilmesini istedi. Stubb gibi düşünen birçok devlet temsilci vardır. Bunlardan birisi de Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dı. BM Genel Kurulu’nda “demokratik!” bir tavır sergiledi İsrail’i eleştirdi, “dünya beşten büyüktür” dedi, Filistin halkının “yanında olduğunu” vurguladı ama aynı gün, aynı saatlerde Diyarbakır’da Kürt dili ve kültürü üzerine, Kürtçe kitap basan yayın evleri, kitap evleri, Kürtçe dil kursları basıldı. Birçok yönetici ve öğretmen gözaltına alındı.
Recep Tayyip Erdoğan “Daha adil bir dünya mümkün” diyor. Bu temennisine, istemine katılmamak mümkün değil. Ama şunu da sormadan edemiyoruz. Bu mümkün olan adil dünyada Kürt halkının demokratik, kültürel, siyasal hakları da tanınacak mı?
Yoksa bunda kasıt Kuzey Kıbrıs, Güney Kıbrıs ve Filistin, İsrail gibi devletlerin bağımsızlıklarının tanınması mıdır?
Demokratik hakları tanınmayan Kürt halkının coğrafyası da nüfus olarak da bu dört devletin toplamından büyüktür.
Birleşmiş Milletler ezilen, sömürülen, esaret altındaki halklar nezdinde hiçbir şey ifade etmiyor. Bu uluslararası dünyanın tamamını kapsayan kurum dezavantajlı halkların sorununa çözüm olamıyor. Bu halklar BM toplantılarını tiyatro izler gibi izliyorlar.
İnsan, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’ndaki toplantıyı izleyince, vay insanlığın haline diye feryat edesi geliyor.