2021 Newroz’unda meydanlar farklı siyasal mesajlarla yüklüydü! Ve meydanların mesajları sadece sömürgeci rejime ve Cumhur İttifakı’na değil Kürt siyasetine de vardı.
Sinan Çiftyürek / Yazarın diğer makaleleri için tıklayınız
Korona tehdidine, HES kodu zorunluluğunu meydana girişi zorlaştıran polis uygulamasına; sonu gelmeyen siyasal baskı-gözaltı-tutuklamalara, parti kapatma basıncına, fezlekelerle belediyelerden Meclis’e taşınan irade gaspı ile yaratılan korku atmosferine… rağmen halk Newroz meydanlarına adeta sel olup aktı.
Yeniden doğuş Newroz gününde, halklar erkenden coşku, öz güven ve rengarenk giysileriyle özgürlük meydanında buluşmak için yollara düştü. Alana gidenleri, yol boyunca yaşlı, genç, kadın, erkek araba, cadde ve balkonlardan zafer işareti ve halaylarla “sizinleyiz” ya da “geliyoruz alana” diyorlardı. Yani korku ve sinmenin en belirtisi yoktu sokak ve caddelerde. Tersine özgüven, kararlılık ve coşku hakimdi yollarda, caddelerde ve meydanda. Newroz Meydanı’na giremeyenler ise etrafında birikerek Newroz coşku, heyecanına dahil oldular. Alanındaki manzara sadece yüzbinleri bulan katılımı ile değil özgürce haykırışıyla, siyaset kadrosundan gelen mesajlara verdiği tepki ve halaylarıyla da önemliydi.
Newroz Meydanı’ndan yankılanan mesajlardan biri neydi diye sorulursa; “Ez Kurd im Kurdîstanî me li ser axa xwe azad û serbilindim” (ben Kürdüm, Kürdistaniyim, kendi toprağımda başı dik ve özgürüm) duruşuydu!
İki; ayrıca baskı ve tehditlere ve irade gaspına karşı oluşan büyük öfke de Newroz meydanlarını doldurmayı tetikledi. Yani Cumhur İttifakı’nın 2015 yılından beri halkımıza yönelik giderek ağırlaştırdığı baskı ve tutuklamalar halkı sindirmedi. Tersine alanları dolduranlar coşkulu ve kararlıydılar. Siyasi baskılar, gözaltı ve tutuklamalar, ekonomik ayrımcılık bunlar bizi yıldıramaz. Tek adam rejimine “hayır”! Bu duruş Amed Newroz Meydanı’nın mesajlarından bir diğeriydi.
Yani 2021 Newroz’unda meydanlar farklı siyasal mesajlarla yüklüydü! Ve meydanların mesajları sadece sömürgeci rejime ve Cumhur İttifakı’na değil Kürt siyasetine de vardı.
Üç; “Ferman Padişahınsa (Ankara’nınsa) meydanlar bizim! Yüz yıllık modern Kürt siyaseti sömürgeci rejimlerin meclislerinde değil, Kürdistan sokak ve meydanlarından doğdu, gelişti, büyüdü! Meclis’te sesimizin olmasını önemsiyoruz ama Meclis tek ve esas siyaset alanımız değil. İşte siyaset meydanı! İşte halk! İşte halkın iradesi! Buradayız! İrademizi yok sayan kayyım ve fezlekelerinizi tanımıyoruz” duruşu meydanların en önemli mesajıdır.
Dört; “Halk yapacağını yaptı, sıra siyasette.”
Alanda konuştuğum biri kararlı bir tutumla, “onca baskıya ve korona tehdidine rağmen halkımız üzerine düşeni yaptı, şimdi sıra siz siyasilerde, siyasette” demesi sadece kişiyle sınırlı değil meydanın mesajıydı. Bu mesajla hem genelde siyasetin çözüm üretme sorumluluğu hem de ulusal birlik alanındaki görev ve sorumlulukları hatırlatılıyordu. Yani 2021 Newrozu’nda sadece platformda konuşanlar değil meydana akan halk da kendi aralarındaki konuşmalarda ve kendisine uzatılan mikrofonlarda Kürt siyasetine birleşin mesajını veriyordu. Bu nedenle Kuzey Kürdistan’da siyaset kadromuz artık ulusal birliğe ilişkin umutları durmaksızın ileriye, belirsiz geleceğe bırakma tutumunu aşmalı. Hızla kalıcı ulusal birlik adımını atmalıdır.
Beş; İşsiz, işçi ve yoksulların birinci gündemi haline gelen ekonomik krizin yarattığı işsizlik ve hayat pahalılığı başta olmak üzere ağır sosyal sonuçlarına ilişkin siyaset çözüm üretmeli mesajı da vardı. Zira aç yatağa giren ve çocuğunun yaşamsal ihtiyaçlarını karşılayamayan ailenin birincil sorunu aş-ekmektir.
Yalancının mumu yatsıya, Cumhur İttifakı’nın mumu ise 17 Marta kadar yandı!
AKP iktidarı büyük bir gürültüyle “İnsan Hakları Eylem Planı”nı kamuoyuna sunmasının daha sözleri hava uçuşurken en önemli insan hakları savunucusu Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun vekilliğini siyasi gerekçelerle düşürdü. Böylece farklı etnik kimlik ve inançtan İnsan hakları savunucusunu cezalandırdı.
“Adalet ve hukuk reformu yapıyoruz” deyip dururken, Bahçeli’nin özel siparişi ve baskısı sonucu HDP’ye kapatma davası açıldı. Zaten T-KDP, PSK, KKP, PAK’ın kapatılma davaları sürerken; PİA ve PDK-Bakur’ın başvuru dilekçeleri hukuk çiğnenerek alınmazken HDP’ye kapatma davasının açılması üzerinden Kürde siyaset yasağı derinleştirilerek ve Kürt halkının, halkların 6 milyonluk iradesi hiçe sayılarak gözdağı verilmek istendi.
“İnsan Hakları Eylem Planı”nda kağıt üzerinde “kadın hakları” deyip ardından bir kararnameyle Meclis kararını da hiçe sayarak İstanbul Sözleşmesi’nin iptal edildiğini duyurarak kadın odaklı olarak halk üzerinde baskı ve korku tırmandırıldı.
Tam da ekonomik “reform” dendiği süreçte işsizlerin, işçilerin, halkın sorunları ağırlaştı. Zaten süren ekonomik krizin Korona ile derinleşmesiyle işsizlik, yoksulluk büyüdü, enflasyon tırmandı, eşitsizlik derinleşti! Öyle ki bir iş yerine 10 işçi alınacak 10 bin işsizin başvurması ve alınacak 10 işçinin de çoktan yandaşlar arasında belirlenmiş olması.
Yani çalışmak isteyen işsiz iş bulamıyor. Çalışan milyonlarca işçi evine aş-ekmek götüremiyor? Kadınlar artık ucuz ve yedek emek gücünü bile olamıyor. Küçük esnaf siftah yapamadan dükkanı kapatıyor. Kürdistan kentlerinde rejimin, istihdam-üretim yaratacak yatırım yerine güvenlik amaçlı Yol-Karakol-Cezaevi yapma politikası nedeniyle sosyal tablo daha da ağır.
İşte AKP’nin “al sana reform ve insan hakları” dediği icraatları. Demek ki söylediklerine değil yaptıklarına bakacağız, işçiler, işsizler ve yoksullarda Newroz meydanlarında “kişinin ayinesi iştir lafa bakılmaz” diyerek baktı, tepki verdi.
Eee yalancının mumu yatsıya kadarmış! Cumhur İttifakı’nın “reform” aldatmacası da 17 Mart’a kadar! 17 Mart günü peş peşe yaşanan ya da ilan edilen iki darbe, iki karar ve hemen ardından İstanbul Sözleşmesi’nden “çıkıyoruz” ilanı şunu net ortaya koydu; Cumhur İttifakı’nın “Reform” “Sivil Anayasa” “İnsan Hakları Eylem Planı”… Bunların hepsi HİKAYE! Halkın seçilmiş iradesini yerel ve merkezi olarak tanımayan iktidarın halka vereceği bir şey yok! Halkların ve siyasetçilerin Newroz meydanında verdiği diğer mesaj buydu.