Eyüp Yalur / Yazarın diğer makaleleri için tıklayınız
Emek, bir ürün, mal veya hizmet sektöründe ortaya konan emekçinin el emeği, alın teri, göz nurunun yani fiziksel ve düşünsel katkılarıdır.
Onun içindir ki Marx “Emek en yüce değerdir” diyor. Yani emek olmaksızın, emekçi olmaksızın hiçbir şey olmaz. Adeta hayat durur. Tarladan sofranıza gelen tarım ürünlerinde, yükselen gökdelenlerinizde, şatafatlı ofislerinizde, yatlarınızda, katlarınızda… hayatınızın her alanında emekçinin alın teri vardır.
Krizler emekçileri işsiz, aç, sefil, perişan ve hayattan koparırken iktidar yandaşı milyoner sayısı mantar gibi yerden biterek çoğalmıştır.
Emekçilerin sosyal ve sendikal hakları baskı altında tutularak binlerce emekçi taşeronda ve güvencesiz çalıştırılmaktadır.
Emekçiler sağlık, tersane işçileri, madenciler gibi birçok sektörde tehlikeli, riskli, bulaşıcı hastalık gibi ölümcül tehlike taşıyan angarya işlerde iş güvenliği olmaksızın çalıştırılmaktadırlar.
Bunun için emekçiler emekten, üretimden kaynaklanan gücünü kullanarak iktidarın etki alanını daraltma, iç ve dış siyasetteki başarısızlıklarının önüne geçmek için çabalarken, iktidar emekçiler arasına nifak sokarak gelişecek olan genel grev dalgasını kırmayı başarmıştır. İktidar, yandaşı sarı sendika yöneticileri aracılığıyla emekçilerin iktidar karşıtlığını yıkarak sisteme yedeklemeye çaba gösteriyor.
Lenin; “Sermaye iktidarı devrilmedikçe, iktidara proletaryaya geçmedikçe demokrasi ve barış elde etmek imkansızdır ” diyor.
Evet sermaye iktidarı kendi bekası ve sermayenin bekası için savaştan ve kaostan beslenir. Savaş ve kaosun olduğu yerde demokrasi ve barış olmaz.
İşte bu savaş ve kaosun faturasını hep emekçiler ödüyor.
Üretim faktörleri (Emek, toprak, sermaye, girişimci) arasında en önemli unsur emek unsurudur. Emekçiler olmadan hiçbir alanda okulda, fabrikada, tarlada vs. üretim olmaz.
Ekonomik kriz halkı bunalttı. Halk artık işsizliğin, yüksek enflasyonun altında inim inim inlerken, iktidar halkla alay edercesine TÜİK’in yapay verilerini referans göstererek ekonominin 7.34 büyüdüğünü söylemektedir.
Eski AKP milletvekili Metin Külünk adeta TÜİK verilerini yalanlayarak “Zenginle fakir arasındaki fark 23 kat arttı. Büyüme rakamı açıklayarak sokağın gönlünü almak mümkün değil. Kamu bankaları asli vazifelerine dönmeli. İnşaat sektörüne kaynak aktarımı minimize edilmelidir. Kaynaklar holdinglere aktarılmamalı” diyor. Bu söylem ülke kaynaklarının holdinglere nasıl peşkeş çekildiğinin açık itirafıdır.
Külünk; “Türkiye’de en az kazanan ile en çok kazanan arasındaki fark 23 kattır. En tepedeki %10’luk nüfus toplam gelirin yaklaşık %55’ine sahipken, en alttaki %50’lik nüfusun toplam gelirden aldığı pay %12’lerdedir. En üstteki %10’luk kesim toplam servetin %67’sine sahipken en alttaki %50’lik nüfus toplam servetin %4’üne sahiptir.
20 yıl önceki nüfusu sembolize eden piramit yok artık. Orta sınıf iflas etti. Artık zenginler ve fakirler vardır.
%10’luk mutlu azınlık ekonomideki büyümenin farkındadır. Bu mutlu azınlığı görünce ne kadar fakir olduğumuzu hatırlıyoruz.
Başta sağlık emekçileri, inşaat işçileri gibi birçok alanda emekçiler taşeron da düşük ücret, ağır çalışma koşulları, sosyal güvencesizlik, sosyal hak kayıpları, işçi sağlığı, iş güvenliğinin olmaması, sendikasızlaşma, şiddet görme gibi birçok insanlık dışı koşullarda çalıştırılıyorlar.
Yüksek enflasyon, işsizlik, hayat pahalılığı yoksulluk karşısında zor durumda yaşayan emekçiler iktidarın 2023 iktidar denklemini bozacaklardır.