Yasin Yetişgen / Yazarın diğer makaleleri için tıklayınız
Orta Doğu ve bölgemizde siyasal gündem o kadar hızlı değişiyor ki uzmanları ve ilgilileri dışında geniş topluluklar bu hıza ayak uyduramıyor. İsrail’in İran’ı nasıl vuracağına odaklanmışken gündem bir anda Yeni Doğan Çetesinin bebek katliamına evrildi. Çok geçmedi şimdi de Devlet Bahçeli’nin Abdullah Öcalan’a ilişkin açıklamaları gündemimiz oldu. Bu çalışma hazırlanırken Ankara Kazan’da Tusaş’a silahlı saldırı oldu. Birkaç gün barış ve çözüm süreci konuşurken saldırı sonucu bir anda savaşı konuşur olduk. Sonra milletvekili Ömer Öcalan ve ailesi Abdullah Öcalan’ı ziyaret ettiği bilgisi basına düştü. Gündem hızla değişiyor ama tüm gündemler olduğu yerde olduğu gibi duruyor. Çözüm üretilmiyor, üretilemiyor.
Evet şimdi ki asıl gündem MHP genel başkanı Devlet Bahçeli’nin TBMM’de, MHP grup toplantısında dile getirdiği “Terörist başı işin içinde olmazsa bir şey çıkmaz diyenlere de sesleniyorum; şayet terörist başının tecridi kaldırılırsa, gelsin TBMM DEM Parti grup toplantısında konuşsun. Terörün tamamen bittiğini ve örgütün lağvedildiğini haykırsın. Bu dirayet ve kararlılığı gösterirse, Umut Hakkı’nın kullanımıyla ilgili yasal düzenlemenin yapılması ve bundan yararlanmasının önü de ardına kadar açılsın” sözleridir.
Her ne kadar Tusaş saldırısıyla gündem zehirlendiyse de Kürt/Kürdistan ve Abdullah Öcalan meselesinin Bahçeli’nin sözleriyle gündeme gelmesi birçok açıdan iyi oldu. Bahçeli bu konuyu neden gündeme getirdi? Bahçeli’ye bu açıklamayı yapmaya zorlayan nedenler ve koşullar neler? Bahçeli ve büyük ortağı Erdoğan bu konuda hemfikirler mi? Bu ve benzeri sorulara aranan yanıtlar şimdilik bu makalenin konusu değil. Bu makalenin konusu Bahçeli’nin Öcalan’la ilgili açıklamasına kim ve hangi siyasi parti ne dedi sorusudur. Hepsini tek tek bulup okumak zor ama ulaşabildiğim kadar kimlerin ne dediğini kısa kısa aktaracağım. Umarım konuya ilgi duyanlara tek seferde bakacakları bir kaynak olur. İllaki buradaki derlemeye giremeyen açıklamalar olmuştur, lakin şimdilik basın ve sosyal medyadan ulaşabildiklerim bunlar.
Derlemelere geçmeden önce Bahçeli’nin açıklamalarına dönük kısaca şunları söyleyeyim.
Bahçeli bu çıkışı durduk yere yapmadı. Erdoğan’ın İsrail’den algıladığı “tehdit”, çiçeği burnunda İran Cumhurbaşkanı Pezeşkiyan’ın algıladığı tehditle benzer bir tehdittir. Bahçeli de sonuçta Erdoğan’ın küçük ortağı olduğu için aynı tehdidi algılıyor. Peki bu tehdit nedir? Pezeşkiyan bu tehdidi BM toplantısı için gittiği New York’ta şöyle açıklıyor: “Eğer Allah göstermesin ülkede bir olay olsa Azerbaycan kendi başına devlet olur, Kürdistan kendi başına devlet olur, Huzistan başka, Beluçistan başka, yani artık İran kalmaz. Bu kaosa dönüşür. Biz ülkemizde kaos istemiyoruz. Biz ülkede birlik sağlamak istiyoruz.” Pezeşkiyan’ın bu kaygısı sadece İran’ın değil Türkiye’nin de kaygısıdır. Bu kaygı İsrail’in 7 Ekim’den bu yana önce Gazze, sonra Lübnan’a saldırıları, Hamas ve Hizbullah liderlerine suikast düzenlemesinin ötesinde hem Türk devleti hem de İran İsrail’in burada durmayacağını biliyorlar. Dolaysıyla kendi içlerindeki sorunların yarın başlarına daha büyük bela açacaklarını da biliyorlar. Bu yüzden her iki ülke de kendi iç sorunları olan başta etnik sonra ekonomik sorunları çözmek istiyor. Bu nedenle Devlet Bahçeli’nin açıklamalarını buradan okumak daha doğru olacaktır.
Bahçeli ve Erdoğan’ın niyetleri başka olsa da bu sorunun konuşulması ve demokratik, barışçıl yollardan açık ve aleni bir şekilde çözülmesi temennimizdir ve bunun için çaba harcanmalıdır.
Bahçeli’nin açıklamalarına dair hangi siyasi parti ve lideri ne dedi?
AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan:
“Gerilim ve sokak siyaseti sadece buna tevessül edenlere değil millete ve tüm ülkeye kaybettirecektir. Kimsenin ülkemizin yükünü daha da ağırlaştırma hakkı olamaz. Şahsi hesap içine girenleri bu millet asla affetmez. İktidar muhalefet hepimizin kayıkçı kavgalarına prim vermemesi önemlidir. Doğru bulmadıklarımızı elbette eleştireceğiz. Partimize ve hükümetimize yönelik saldırıların cevabını vereceğiz ama bunları yaparken dengeyi koruyacağız, soğukkanlılığımızı muhafaza edeceğiz.
Haksızlık karşısında kesinlikle sessiz kalamayız. İstiklal marşımızla sorunu olanlara ve demokrasimizin altını oyanlara ‘Eyvallah’ demeyiz. İster baro ister avukat ister gazeteci kılıklı terör seviciler olsun bunlara müsamahayla yaklaşamayız. Türkiye’nin geleceğinde teröre yer olmadığını herkesin idrak etmesini bekliyoruz. Cumhur İttifakı tarafından açılan tarihi fırsat penceresinin hesaplara kurban edilmemesini istiyoruz. Hep beraber terörün olmadığı Türkiye’yi inşa edelim isliyoruz.”
DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları:
AKP’nin dış politikası iflas etti. Kürt sorunun çözüm yolu bellidir. Ortadoğu ve Türkiye’de barışın muhatabı İmralı’da ağır tecrit altında bulunan sayın Abdullah Öcalan’dır. Çözümün yolu TBMM’dir. Biz inisiyatif almaya hazırız. Bir başlangıç olarak tecrit kaldırılsın. Kimseye ayar veremezsiniz, barışı herkes konuşmalıdır. Konuşmayanlar da konuşanların önüne engel teşkil etmesin. MHP Genel Başkanı “tecrit kaldırılsın, konuşsun” dedi. Tecrit 44 aydır devam ediyor. Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması için yıllardır mücadele ediyoruz. Bırakın tecrit kalksın sayın Öcalan fiziki olarak çıksın konuşsun. Ne diyeceğini hepimiz görelim dedik geçen hafta, bu hafta da yineliyoruz. Vakit kaybedilmeden adım atılsın. Bugünden sonra hangi bedel ödenmesi gerekiyorsa onurlu bir barış için üzerimize düşeni yapmaya söz veriyoruz. Bu ülkeye onurlu bir barış gelecek. Halaylar çekecek, horonlar tepeceğiz, o günler yakın.”
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel
“Hodri meydan” diyerek Bahçeli’nin Öcalan’a Meclis’e gelerek örgüte silah bırakma çağrısı yapması çağrısına dair konuşan CHP lideri Özel, “Ben de el yükseltiyorum, Kürtlere Türkiye Cumhuriyeti devletinin sahibi olmayı teklif ediyorum” ifadelerini dile getirdi.
Bahçeli’nin yaklaşımını da eleştiren Özel, bu tür girişimlerin toplumsal mutabakat olmadan sonuç vermeyeceğini belirtti.
“Görülüyor ki kapalı kapılar ardında birtakım müzakereler, yürütülüyor. TBMM’nin yetkisinde olan bir af, Bahçeli’nin kendi iradesiyle başka hiçbir şeye gerek olmadan ‘Tecrit kaldırılsın, Öcalan Meclis’e gelsin. Ona yan salonda bir kürsü verelim, örgüte silah bırakma çağrısı yapsın’… ‘Bütün sorunlar bitmiştir, başka bir şeye gerek yoktur’ diyen bir dille karşı karşıyayız.”
“Terörün bitmesine ilişkin her türlü desteğe hazır olduklarını” belirten Özel, “Türkiye’de bir daha şehit gelmeyecekse, bir daha kan akmayacaksa, anaların gözyaşı duracaksa, bu ülke bir ve beraber olacaksa, bunun için söylenen her söz ve söyleyen her aktör kıymetlidir. Kim ne söylüyorsa bütün geçmişten yaşadıklarımıza rağmen bu sözlere kıymet veriyoruz. Ve CHP olarak diyoruz ki; bu ülkede terörün bitmesine annelerin gözünün yaşının silinmesine biz tam destek vereceğiz,” diye konuştu.
Özel, Kürt sorununun çözümünün ancak TBMM çatısı altında, tüm partilerin ve toplumsal kesimlerin katılımıyla, şeffaf ve hesap verebilir bir süreçle mümkün olabileceğini vurguladı.
“Bu iş, sadece bir aktörün çağrısıyla değil, TBMM’de, tüm partilerin eşit şekilde yer aldığı bir süreçte çözülmelidir” diyen Özel, barışın gerçek anlamda sağlanabilmesi için tüm siyasi aktörlerin ve sivil toplum kuruluşlarının sürece dahil edilmesi gerektiğini savundu.
İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu:
Dervişoğlu, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin dün grup toplantısında PKK lideri Abdullah Öcalan için “Gelsin TBMM’de DEM Parti grup toplantısında konuşsun. Terörün bittiğini açıklasın, sonra da umut hakkı için başvurusunu yapsın” sözlerini hatırlattı ve tepki gösterdi.
Bahçeli’nin 2007’de bir miting alanında Erdoğan’a ‘Öcalan’ın idamı için attığı ipe’ gönderme yapan Dervişoğlu, Meclis kürsüsünden urgan fırlattı. “Türk milletinin hayallerini astınız” diyen Dervişoğlu, Bahçeli’ye seslenerek, “Al bunu başının ucuna as” dedi.
Dervişoğlu, devamında “Cesedimizi çiğnemeden bu Meclis’e giremez” diye ekledi.
CHP lideri Özgür Özel’in “El yükseltiyorum” açıklamasına da yanıt veren Dervişoğlu “Devlet Bahçeli’ye verdiği cevaba bakın, el yükseltiyormuş. Türkiye kumar masası mıdır?” dedi.
DEM Parti Van Milletvekili ve Kürdistan Komünist Partisi MYK üyesi Sinan Çiftyürek:
Rûdaw Diyarbakır Temsilcisi Maşallah Dekak’a konuşan Çiftyürek, “Bahçeli’nin Öcalan için gelip silah bırakılması için Meclis’te çağrı yapsın’ şeklindeki çağrı önemlidir. Ama öncelikle bu çağrıyı yaparken terörist Öcalan değil, Sayın Öcalan demeli. PKK’nin silah bırakması için çağrı yapsın diyorlarsa bu Öcalan ve PKK’nin meselesidir” dedi.
“Toplumsal barış isteniyorsa öncelikle devlet adım atmalıdır” diyen Çiftyürek, bu adımları, “Kürt halkının varlığının anayasal olarak tanınması, anayasadaki ilk dört maddenin tartışmaya açılması” şeklinde sıraladı.
Çiftyürek, iktidarın bu açılımının içeriğine ilişkin herhangi bir bilgi vermekten kaçındığını ancak Kürt ve Kürdistan meselesi konusunda adım atmak istediğini söyledi.
“Öcalan yakın zamanda Meclis’e gelip çağrı yapar mı?” şeklindeki soruya yanıt veren DEM Parti Milletvekili Sinan Çiftyürek, “Bu atılması gereken ilk adım olmalı. Sadece tecridin kaldırılması yetmez, Öcalan fiziki olarak da özgür olmalı. DEM Parti de uzun süredir Öcalan’ın serbest bırakılması çağrısında bulunuyor. Bu da yetmez, Kürt sorunu için yeni bir süreç başlamalı” diye konuştu.
Çiftyürek, “Bunun içerisinde Kürtçenin resmi dil olması ve ilkokuldan üniversiteye kadar eğitim dili olması. Kürtlerin statüsünün tanınması atılması gereken diğer adımlardır” dedi.
Kürdistan Sosyalist Partisi Genel Başkanı Bayram Bozyel
Özetle şiddeti dışlayan ve sorunları diyalogla, parlamento zemininde çözmeyi amaçlayan girişimler olumludur. Bahçeli’nin 1 Ekim’deki çıkışı daha şimdiden Kürt meselesiyle ilgili yeni bir tartışma zemini oluşturmuş, CHP ve öteki partileri harekete geçirerek siyasete dinamizm kazandırmıştır.
Biz PSK olarak en kötü diyalogun savaştan iyi olduğuna inanıyoruz.
Kürt meselesini çözmeyi amaçlayan her girişim, onun tarihsel arka planını ve bölgesel boyutlarını dikkate almak zorundadır. Kürt halkının ulus olmaktan kaynaklanan temel haklarının anayasal güvenceye kavuşması esas alınmalıdır.
İkincisi Kürt meselesinin çözümünü hedefleyen bir süreç bütün Kürt taraflarının katılımıyla, açık ve şeffaf bir şekilde yürütülmelidir. Henüz işin çok başındayız. Bu sürece her türden yapıcı katkı sunmaya hazırız.”
Kürdistan Yurtseverler Partisi Genel Başkanı Mustafa Özçelik
Ortadoğu’da yaşanan son gelişmeler ve gelinen aşamanın, Türkiye’yi yeni bir strateji geliştirme durumuyla karşı karşıya bıraktığına dikkati çeken Özçelik, ” Bir nevi, öngörülen bir Tsunami Tehlikesi’ne karşı ‘’kendisini koruma’’ refleksiyle, kapalı kapıların ardında, bazı stratejilerin oluşturulduğunu söylemek mümkün.” dedi. PWK Genel Başkanı Mustafa Özçelik sözlerini şöyle sürdürdü:
“Biz, AK Parti, MHP ve bir bütün olarak Türkiye Devleti’nin planları ne olursa olsun; çatışma, savaş, silahlı eylemler ve askeri operasyonlara son verecek, siyasal, demokratik, sivil çözümlere zemin hazırlayacak her adımı destekleriz.
Ama, sorunun sadece ‘’Öcalan’a Umut Hakkı’’ çerçevesine hapsedilerek, amacından saptırılmasını doğru görmüyoruz. Bu sorun, bir ‘’terör’’ sorunu, ya da kişisel bir sorun değildir; Kürtlerin milli, demokratik hak ve özgürlükleri sorunudur. Tüm tarafların da bu çerçevede çözüm geliştirmeleri gerektiğini düşünüyoruz. En önemlisi de bu sorunun kapalı kapılar ardında, şeffaflıktan uzak bir yaklaşımla, Kürtlerin en geniş kesimlerinin bilgisi ve katılımı olmaksızın ele alınması, şimdiden kaygıları güçlendiren bir çözümsüzlük göstergesi olarak ifade edilebilir.
Türkiye Devleti’ni 100 yıllık tecrübelerinden dersler çıkararak, kapalı kapılar ardında, çözümsüzlüğü derinleştiren planlar geliştirme yerine, gerçekten de sorunun çözüm kapısını aralayacak adımlar atmaya çağırıyoruz.
İnsan ve Özgürlük Partisi
Ortadoğu’da yaşanan krizler göz önüne alındığında Kürt milletinin ne denli kilit role sahip olduğunu görmekteyiz. Ortadoğu’da barışı sağlamanın en önemli aktörü olan Kürtler krizden beslenmek yerine krizleri fırsata çevirme çabası içinde olacaklardır. Yaşanan sorunların çözümü ancak gerçekçi diyalog ve samimi adımlarla olabilir. Yaşamı savunmak; barışı savunmaktır. Kardeş halkların yeniden hak ve hukukun bayrağı altında insanca yaşamı savunmanın vaktidir. Barış hükümlerin efendisidir. Kanı durduracak, hepimizi özgür ve eşit bir yaşama kavuşturacak tüm çabaların yanındayız, destekçisiyiz. “En kötü barış, en haklı savaştan daha iyidir.” Çiçero
HÜDA PAR Batman Milletvekili Serkan Ramanlı
“Devlet Bahçeli’nin bu ifadeleri alelade, önünü arkasını düşünmeden sarf ettiğini tahmin etmiyoruz. Bahçeli’nin TBMM Genel Kurulu’nda DEM Parti Eş Genel Başkanlarıyla tokalaşması ve geçtiğimiz hafta yaptığı açıklamanın devamı niteliğinde, biraz daha çarpıcı ifadelerle yaptığı bu açıklamalar dikkate değer. Bundan sonra nasıl adımlar atılır, hükümet nasıl tavır sergiler, söylemek erken. Bu ülkede eğer kan akmayacaksa, eğer köylerimize, kasabalarımıza, şehirlerimize cenazeler gelmeyecekse, bugün elinde silah olup dağlarda dolaşan militanlar olmayacaksa, kanın akmaması için her türlü yolun meşru dairede denenmesi elbette ki olumludur. Toplumsal barışa hizmet edecek her türlü adıma HÜDA PAR olarak destek veririz.”
Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Fatih Erbakan
“Devlet Bahçeli’nin, terörist başı Abdullah Öcalan’ın İstiklal Harbimizi yürütmüş olan TBMM’de konuşmasına yönelik teklifi, milletimizin terörle mücadelesine ve şehitlerimizin aziz hatırasına ağır bir darbedir. Böyle bir şey teklif değil, tahayyül dahi edilemez. Eğer bir muhatap aranıyorsa, Kürt halkının temsilcisi terörist elebaşı değil; siyasi partiler, STK’lar, kanaat önderleri ve bölgedeki vatandaşlarımızdır.”
Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek
“Devlet Bahçeli’nin konuşması bir pervasızlık, cüretkarlık ve sınır tanımazlıktır. Bu hangi kanundur, bu hangi hukuktur, bu hangi devlettir? Hangi devlet adına bu konuşma yapılmaktadır? Amerika ve İsrail planlarına ve kararlarına göre mi yapılmaktadır? Devlet Bahçeli’nin bu konuşması, PKK’ya cüret kazandırıyor, PKK’yı yasallaştırıyor, PKK’nın önüne tarihi fırsatlar arz ediyor. Bu konuşmanın başka hiçbir anlamı yoktur.”
Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ
Özdağ, “Öcalan’ın ne demesini bekliyorsunuz? ‘Hadi silahlarınızı bırakın, barış yapalım’ demesini mi bekliyorsunuz? Siz önce Türk milletine itiraf edin; Öcalan’a bu konuşmayı yapması için ne verdiniz? Erdoğan’a, Bahçeli’ye, Özel’e soruyorum, Öcalan’a Türk milletine ait olan neyi teklif ediyorsunuz? Neyi vermeye karar verdiniz? Türkiye’nin bir bölgesinin Kürdistan olmasına mı karar verdiniz? Devletin resmi dilini değiştirmeye mi karar verdiniz? Federal bir Türkiye kurmaya mı karar verdiniz? Güneydoğu’da, Doğu Anadolu’da özerk bir Kürdistan kurmaya mı karar verdiniz? Öcalan size ne karşılığında ne veriyor? Bunu Türk milletine açıklamak zorundasınız. Bu iş öyle Meclis’ta yapılacak konuşmalarla halledilecek bir iş değil. Öcalan’a hangi tavizleri verdiniz? Öcalan, Suriye PKK’sı PYD’nin 140 bin kişiden oluşan yapısını dağıtacak mı? Yoksa Öcalan’a sadece Türkiye’de değil, Suriye’de de mi devlet kurması izni veriyorsunuz?” diye konuştu.
Demokrat Parti Genel Başkan Yardımcısı Cemal Enginyurt
“Kanlı katil Öcalan’ı, ‘Apo’ denen katil Meclis’e getirip de konuşturacak bir babayiğit anasından doğmuştu. 50.000 kişi katili, bebek katili, Kürt ve Türk parçacık katili, 40 yıldır süren Güneydoğu coğrafyasındaki bütün olumsuzlukların müsebbibi olan, Türkiye’nin zengin milyarlarına mal olan bir terör örgütünün lideri Meclis’e kadar konuşamaz. Hem adama ‘terörist başı’ diyeceksiniz, hem de terörist başının Meclis’te konuşmasını isteyeceksiniz. Allah’a ve olsun ki, hiç kimse karşı çıkmasa bile, tek kapsamlı Meclis’te o ‘Apo’ denen katili konuşturdum! Böyle bir durumda benim canımı almaları lazım. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde ne Apo’ya af yapılabilir, ne de o Meclis’e gidilebilir. Affı Devlet Bahçeli çıkaramaz. Bunu herkes atlıyor. Bir de Bahçeli, ‘Gel konuş’ diyor. Bahçeli ‘Gel konuş’ dedi diye ‘Apo’ denen kanlı katil Meclis’e gelemez. Meclis’ten af çıkmadıkça o Meclis’e gelemez. Yüreği yeten varsa getirsin, o af tasarısını geçirsinler, affı çıkarsınlar da ‘Apo’ denen kanlı katili o Meclis’e getirsinler. Ama o ‘Apo’ denen katil o Meclise geldiği gün canımı vermezsem, Allah canımı alsın.”
Saadet Partisi Genel Başkanvekili Mahmut Arıkan
“Şunu açıkça ve gönül rahatlığıyla buradan beyan ediyorum. Biz Türkiye’nin meselelerini çözmek gibi derdi olan herkesle oturur konuşuruz. Biz her problemi, muhatabıyla meşru ve hukuki bir çerçevede müzakere ederiz. Dolayısıyla, hali hazırda toplumsal, siyasal ve hukuki karşılığı bulunan aktörler varken yeni muhataplar aramak iyi niyetli bir çaba değildir. Küçük hesapların bir yansımasıdır. Bu arayış, yeni cepheler açma arayışı, yeni kutuplaşma ve gerilimlerin temelini atmaktır. Öncelikle bu kimin planı? Cumhur ittifakının mı? ABD-İsrail ikilisinin mi planı? İkincisi dünkü davet Irak, Suriye, İran ve Türkiye’nin yaşayacağı yeni sıkıntıların bir fragmanı mı? Çok açık ifade edeceğim: Biz, ülkeyi değil kendi çıkarlarını merkeze alan her türlü hamlenin karşısında, milletimizin menfaatine olan her türlü çabanın yanında olacağız. Yani; bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da ‘Hayra motor, şerre fren olmaya’ devam edeceğiz. Kısacası; terör belası çözülecekse, samimi iseniz, elinizi taşın altına koyacaksanız, Biz gövdemizi dağların altına koymaya hazırız. Yok eğer küçük hesaplar peşinde, milleti oyalıyorsanız; Göreceksiniz bu millet Terörü de sizi de bu memleketten temizler. Sayın Numan Kurtulmuş’u ülke gündemini meşgul eden bu hadise ile ilgili olarak Mecliste kapalı oturum düzenlemeye davet ediyorum.”
Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu:
Türkiye’de dış güçlerin istismar ettiği en önemli fay hatlarından biri olan Kürt sorununda makul bir tavrın Sayın Bahçeli tarafından ortaya konulmasını bir ümit ışığı olarak gördüm. Ve bekledim ki sistematik bir açıklamayla sadece Bahçeli değil Cumhurbaşkanı da bu konuya değinsin ve karşımızda bir devlet aklı görelim. Sayın Bahçeli dün yaptığı açıklamayla buna yeni bir boyut kattı.
Maalesef, Sayın Cumhurbaşkanı bu açıklamalara destek dışında kapsamlı bir çerçeve çizmedi. Gece boyu Sayın Bahçeli’nin açıklamaları üzerinden yoğun bir sosyal medya fırtınası koptu. Ben Sayın Bahçeli’ye sosyal medyada sorulan soruları tekrar sormayacağım.
Zamanında Sayın Cumhurbaşkanı’na ‘teröristbaşını asın’ diye urgan attığınız dönemden bu güne nasıl geldiniz diye sormayacağım. ‘Altılı Masa’nın yedinci ayağı HDP’ dedikten sonra bugün DEM’i muhatap alıp konuşma teklifinde bulunmanızı da sormayacağım. Bugün DEM grubunu öne çıkaran bir açıklama yapmanızı da sormayacağım. Terörle işbirliği yaptığımızı iddia edip sokakları neden bize dar etmeyi istediğinizi sormayacağım.
“Sokaklarda bize yapılan sataşmalar, terör işbirlikçisi olmakla suçlandık… konularda Sayın Bahçeli’ye bir çok soru var ama sormayacağım. Gerçek devlet adamı rakiplerinin hatası üzerine siyaset yapmaz geleceği inşa etmek üzere politika yapar.
‘Serok Ahmet’ dedikten sonra bugün ‘Serok Bahçeli’ noktasına gelindi. Siyaset adamları kısa dönemli bir takım siyasi rauntlar etmek adına uzun dönemli perspektifleri unuturlar. Gerçek devlet ve millet adamları ise uzun dönemli vizyonları harekete geçirmek için günlük siyaseti dönüştürme iradesi gösterirler.
EMEP Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili İskender Bayhan
EMEP Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili İskender Bayhan’dan ise “Beklenti yaratan lafları ve vaat siyasetini bırakıp somut adım atın” çağrısı geldi. Bayhan atılacak somut adımları ise “Operasyonları durdurun, tecridi kaldırın, kayyum ve kumpas siyasetinden vazgeçin, ayrımsız siyasi genel af ilan edin, Kürt sorununun barışçıl ve demokratik çözümü için Mecliste gerekli düzenlemelerin yapılması sürecini başlatın” şeklinde sıraladı.
Türkiye Komünist Partisi
Bugün adı ve hedefi belli olmayan süreçte kurulan ya da kurulmakta olan masanın herhangi bir sorunu çözebileceğine inanmamakla birlikte, TKP aşağıdaki değerlendirmeyi kamuoyu ile paylaşmaktadır:
1.Tüm ülkeyi ve toplumu ilgilendiren konular kapalı kapılar ardında konuşulamaz. Kürt sorunu MİT’in ya da başka bir kurumun görev alanına sığabilecek bir sorun değildir.
2.İcat edilmiş suçlamalarla ve siyasi otoritenin iradesiyle tutuklananların serbest kalmasını sağlayacak, kayyım ve benzeri uygulamaları sonlandıracak, özetle siyaset alanını genişletecek her tür gelişme olumludur.
3.Nasıl ülkenin önemli sorunlarından birinin konuşulmasının “terör” bahanesiyle engellenmeye çalışılması kabul edilemezse, “bir sorunu çözüyoruz” bahanesiyle bir “çözüm terörü” estirilmesi de kabul edilemez. Yakın geçmişte bu iki farklı dayatmanın da baş aktörü olan AKP iktidarının bir kez daha “yavuz hırsız” rolüne soyunmasına izin verilemez.
4.Bugünkü iktidarın, yeni bir Anayasa yapma meşruiyeti bulunmamaktadır. TKP “çözüm süreci” adı altında gündeme gelebilecek herhangi bir açık ya da gizli mutabakatın ürünü olan bir Anayasa’yı da bu kapsamda değerlendirecek ve HAYIR diyecektir.
5.Yeni bir sürecin bölgemizde gerilim ve çatışmaların tırmandığı, kapsamlı bir savaşın belirtilerinin ortaya çıktığı bir sırada gündeme gelmesi şaşırtıcı değildir. Türkiye’nin güvenliği bahane edilerek ya da Kürt sorununun çözümünün olası bir sonucu olarak komşu ülkelerin iç işlerine ve sınırlarına dönük her tür müdahaleye karşı durulmalıdır. Hazırlıkları yapılan bu müdahalelerin ABD ve İsrail’in planlarına karşı gibi gösteriliyor olması, onların İsrail’in ve emperyalist ülkelerin planlarıyla aynı doğrultuda olduğu gerçeğini değiştirmemektedir. Bugünkü iktidar riyakarlıkta sınır tanımadığını Filistin konusunda açık bir biçimde göstermiştir.
6.Bugün “çözüm süreci”nde masaya oturması beklenen her iki taraf da Kürt sorununun çözümünde İslamiyetin uygun bir zemin olduğu tezini değişik biçimlerde dillendirmiştir. Bunun Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun meşruiyetini reddeden bir yaklaşım olduğu ortadadır. Bölgesel politikalarda Yeni-Osmanlıcılığın, toplumsal ve siyasal alanda laiklik olmaktan tamamen çıkarılmış bir “laiklik” tarifinin kurumsallaştırılmasına hiçbir biçimde izin verilemez.”