Soykırımdan sağ kalan Ermeniler ne yapmıştır, ne yapabilmiştir ailelerini, arkadaşlarını, memleketlerini yitirmenin acısı yaşamları boyu boynuna asılmışken ve günümüzde dahi Ermenilere nefret devam ediyorken?
Kısmen de olsa bunun izini Misak Manuşyan’ın yaşamından öğrenebiliriz. Soykırımda ailesini yitirdiğinde 9 yaşındaydı. Adıyamanlı’ydı. Kürt bir ailenin sahiplenmesinden sonra önce Suriye’de Ermeni yetimhanesine, oradan da Fransa’ya geçti. Fransa’da bir süre marangozluk yaptı, fabrikada işçi olarak çalışmaya başladığında komünist partiye yakın bir sendikada örgütlendi. Sınıf bilinciyle kuşanan Misak, aynı zamanda arkadaşlarıyla birlikte edebiyat dergileri çıkarmaya başladı. ‘Çank’ (Çaba) ve ‘Mışaguyt’ (Kültür) adlı dergileri en bilindikleri idi. Buralarda şiirleri ve yazılarını yayımladı. Hayat arkadaşı Meline onun için “Hayatını dile döktüğü kelimeler şiirlerinde akan kanıydı biraz da. Şiirde dile getirse de, hayatını yaşadığı yer ora değildi ama. Hayat kendini eylemlerde yaratır, yeniden üretir, sürdürür.” der.
”Arı olmak istiyor ruhum tabiatın ortasında Bal derlemek çiçeklerden vermek onu ebediyen insanlığa.”
(Manuşyan’ın bir şiirinden)
Naziler Fransa’yı işgale geldiğinde yalnızca kalemin yetmediğini, silaha sarılmak gerektiğinin bilincine vardı. Çünkü o Nazileri 1915’te İttihat Terakki’den biliyordu. Dünyanın sessiz kaldığı bu soykırıma o sessiz kalmayacaktı. Öncelikli görevi Fransa’da yaşayan Ermenileri ve göçmenleri Nazilere karşı örgütlemekti. Çok geçmeden bu örgütlenme etkisini göstermeye başlayacaktı. Ne zaman? Bombalar Nazilerin ortasında patlamaya başladığında, ardı sıra kesilmeyen suikastlar ülke gündemini sarsmaya başladığında!
Manuşyan grubu olarak anılan örgütlenme Nazi işbirlikçileri sayesinde deşifre edilip tutuklamalar başlar.
Nazi işbirlikçisi Vichy hükümeti 23’leri karalamak için Paris’in bütün sokaklarını afişlerle donatır. Misak için, afişlerde “Ermeni, çete lideri, 56 saldırı, 150 ölü, 600 yaralı” yazmaktadır. Ama halk bu kara propagandadan etkilenmez.
Bundan sonrasını hayatını ve direnişi paylaştığı Meline Manuşyan anlatsın:
”Fresnes Hapishanesi’nde getirdikleri üç ay boyunca, 23’ler uzun uzun sorgulanır, yani işkence görürler. Yargılanmaları sırasında taşıdıkları yara izleri de bunu kanıtlar. Sorgulamalarda, eylemlerinden ve bunları niçin yapmış olduklarından başka birşey söylemezler. Her biri, onları harekete geçiren ortak nedenlerin yanı sıra, kendi özel gerekçelerini açıklar. Mesela Yahudiler, onları toptan ortadan kaldırmak isteyen Nazi barbarlığına karşı kendilerini savunduklarını; Ermeniler, Birinci Dünya Savaşında Almanların onayıyla katledilmiş halklarının özgürlüğünü korumak için savaştıklarını; İspanyollar, ülkelerinde ortalığı kasıp kavuran faşizme karşı çarpıştıklarını; İtalyanlar, Hitler’in müttefiki Mussolini tarafından kovuldukları memleketlerine dönebilmek amacıyla silaha sarıldıklarını; Polonyalılar Hitler’in haritadan sildiği vatanlarının yok olmaması için mücadele ettiklerini belirtirler.”
Misak Manuşyan 21 Şubat 1944 günü 22 yoldaşıyla birlikte kurşuna dizilir. Vasiyeti gereği şiirleri eşi tarafından kitaplaştırılır. Faşizme karşı direnişin önemli sembollerinden biri haline gelir.
Yararlanılan Kaynak: Meline Manuşyan, Manuşyan – Bir Özgürlük Tutsağı, Aras Yayınları
Baran Sarkisyan