Sinan Çiftyürek / Sosyalist Mezopotamya, Sayı: 10, Temmuz 2021
Yazıya örgüt/örgütsel sorunlar üzerine kaldığım yerden yani önceki sayıda ele aldığım konuya devam edeceğim. Hem zaten Kürdistan Komünist Partisi (KKP) 10. Genel Kongre hazırlıkları sürecine giriyoruz. Covit-19 nedeniyle bir yıl ertelediğimiz Genel Kongre 2021 yılı sonunda yapılacak. Yani kongreye 6 ay gibi bir zaman dilimi kaldı. Dolayısıyla bu yazı bugünden kongre hazırlıkları çerçevesinde örgütsel sorunlara ilişkin yaklaşım olarak da ele alınabilir.
I – Partide, başarı-başarısızlıklar; ilgili zaman-mekan aralığında somut süreçler üzerinden ele alınıp sonuçlandırılmalı.
KKP yapısında 2015 yılında yapılan ÖSP II. Genel Kongresi’nden özellikle de 2016 Mart’ından bu yana merkezine kurumsallaşma ile örgütlenmede yaşanan sorunları alan tartışma azalan bir tonda da olsa aralıklarla sürdü. Tartışma ve eleştiri bir partide olmazsa olmazdır yeter ki salt geri bakışlı olmasın, bugüne ve geleceğe dönük görüş ve önerileri de içersin. Parti tüzüğünün maddelerinin ötesinde esas ruhuna uygun sorunlar ele alınırsa eleştiri katkı sunar partiye. Ki KKP geleneğinin pratiğinde hiçbir kapının eleştiriye kapalı olmadığı yaşanmışlıklarla defalarca görülmüştür. Bu açıdan bazı konuları özetleyeceğim.
Bir: Dikkat çekicidir, eleştiren yoldaşların eleştirileri dünden bugüne esas örgütsel sorunlar çerçevesinde yani “örgütlenmede başarısız kaldık” ile sınırlı. Örneğin herhangi bir yoldaş KKP’nin bağlayıcı belgeleri olarak programa, kongre karar ve belgeleri ile partinin önemli ideolojik-politik bağlayıcı belgesi olan “21. yy’da Özgürlük ve Sosyalizm Manifestosu”na yönelik ideolojik-teorik eleştiride bulunmadı. Hatta ideolojik-teorik eleştiriler bir yana politik başarısızlıkları konu alan sözü edilir bir eleştiri de gelmedi. İdeolojik-teorik meselelerimiz, politik yanlışlar, başarısızlıklarımız yok mu? Var! Bunlar üzerinde yer yer durulsa da esas tartışma örgütlenme ve kurumsallaşma üzerinde.
Elbette her parti üye ve kadronun tüzüksel zeminde, partinin belirlenmiş örgütsel, politik kararlarını ve bu kararları hayata geçiren pratiğini organ ve kadrolarla bağlantı içerisinde eleştirme hakkı var. Burada dikkat edilmesi gereken tüzüksel işleyiş ve yönteminin dışına çıkmamak ki bu konuda parti tarihinde işleyiş konusunda ciddi bilinç birikimi var.
Tüzüksel işleyişin A, B, C’si gereği; başta MYK kadroları olmak üzere bütün kadrolar birbirleri hakkındaki görüş, değerlendirme ve eleştirilerini önce kendi organlarında somut görev ve sorumluluklar üzerinden ele alıp tartışmayı gerektirir. Şayet burada sonuca bağlanamazsa bir üst organa taşınır. Birlikte çalıştığı kadro ya da kadrolar hakkında ki görüş ve eleştirilerini kendi organında ele almadan üst organa taşımak işleyiş olarak yanlış. Çünkü bu işleyiş; parti tüzüğü gereği olmanın yanı sıra parti organlarının sorunların çözümünün merkezi haline getirmenin de vazgeçilmez gereğidir. Ancak bu işleyişle partide disiplin; görev ve sorumluluklar temelinde ve tüzüğe dayalı olarak örgütün her kademesinde hâkim kılınabilir. Tüzüksel işleyiş, demokratik merkeziyetçilik, disiplin, eleştiri-özeleştiri mekanizmaları olarak organsal işleyiş ve başarı-başarısızlıklar… Bunlar ancak tüzüksel işleyişe dayalı görev ve sorumluluklar üzerinden ele alınırsa sorunların aşılmasına katkıda bulunabilir.
İki: KKP’nin örgütlenme ve kurumsallaşma meselesi son üç genel kongreye sunulan MYK faaliyet raporlarında ayrıntılı yer aldı. Belirlemeler ve vurgular başarıdan çok başarısızlıklar üzerinedir. Her üç kongre de MYK kendi faaliyetinin muhasebesini yaparak başarısız kaldığı yönleri tespit etmiş ama sonrasında çözüm üretmede yetersiz kalmıştır. Bunu da komünist sorumlulukla ve eğip bükmeden kamuoyuna açık yapmıştır.
Örgütsel-politik sorunlar üzerine eleştiriler yapan yoldaşlar; başarı ile başarısızlıkları ilgili tarih aralığında ki genel kongre, parti meclisi, merkez yürütme kurulu, Avrupa örgütleri, il örgütleri gibi organlar ve elbette organlar içerisinde de ilgili kadrolar üzerinden sürdürselerdi, o zaman bu somutluk üzerinden sorunların aşılmasına katkı yapmış olurlardı. Fakat kurumsallaşma ve örgütlenmeye ilişkin yapılan eleştiriler, kurum ve organlardan ve üstelik de zaman-mekandan kopuk olarak 10 hatta 20 yıl öncesinde yaşananlar üzerinden yapıldığında eleştiriler bir çok nedenle yerini bulmuyor. Çünkü bugünkü algı ve kadrolar ile geçmişin örgütsel meseleleri ele alındığında, eleştirinin ötesinde o dönem ve kadrolarının haksız hukuksuz yargılanmasına götürüyor. Çünkü 10 ya da 20 yıl öncesinin politik veya örgütsel kararını alan organ ve hatta kadrolarının çoğu görev başında değiller. Yani eleştiri ve değerlendirmeler karşısında ne geçmişi savunacak ne de ceza veya ödül alacak organsal muhatap yok! Bu nedenle eleştiriler, yapıcı eleştiriler, ilgili organ ve kadroların mücadele ettikleri süreçteki somut görev ve sorumlulukları üzerinden gündeme taşınırsa katkı sunmuş olur!
Üç: Organ ve kadroların başarı ile başarısızlıklarını 15-20 yıl öncesine dönük muhasebe üzerinden değil, yaşanılan süreçteki somut görev ve sorumluluklar üzerinden ele alınması gerektiğinin altını çiziyorum. Somutumuzda partide yıllar öncesine dayanan kurumsallaşma ve örgütlenmedeki sorunlar tartışılıyor. Dikkatinizi çekiyorum ideolojik-teorik meseleler değil doğrudan organların muhatap olduğu örgüt-örgütlenmeye ilişkin eleştiriler yapılıyor fakat başta genel kongre olmak üzere parti organları yokmuş gibi başarısızlığın tek sorumlusu tekil kadrolar gösterilip eleştiriliyor. Peki, aynı süreçteki karar mercileri olarak organlar ve kadroları! Örgüt, örgütlenme meselelerindeki yanlışlar, eksiklikler konuşulurken A veya B kadrosunu eleştiren her yoldaşı aynayı kendisine de tutmaya çağırıyorum.
İlginçtir, KKP’nin gerek 1980-86 arası askeri rejime karşı gerek 1990’ların sonlarına kadar süren politik, örgütsel çalışmadaki başarılı mücadelesini parti kolektif sahipleniyor. Hatta bazı kadrolar o süreçte “daha çok katkıda bulunduğunun” yarışına girerler. Fakat sonraki süreçte yaşanan örgütsel daralma, kurumsallaşmadaki kimi sorunlarda, parti organ ve kadroları unutulur tek sorumlu belli kadrolar gösterilir. Yani “zaferin bin babası var yenilgi yetim” bırakılarak kimi kadrolara havale edilir. Kısacası partinin örgütsel-kurumsal sorunlarındaki başarı veya başarısızlığını tekil kadrolar üzerinden ele alınıp tartışılması yanlış ve çözümsüzdür. Ve önemlisi bugünün sorunlarının nedenlerini hem dünün çözüm-çözümsüzlüklerinde aramak hem daha önemlisi tekil kadrolar üzerinden aramak yanlıştır ilerleme sağlamadı, sağlamaz.
Dört: Ayrıca bu yaklaşım birden fazla sorun da içerir. İlki bireysel üretime dayanan ideolojik-teorik üretimin aksine örgütlenme ve politik yönelimler yapısı gereği organların kolektif karar mekanizmalarına dayanır. Zengin bireysel ideolojik üretim üzerinden partinin bağlayıcı ideolojik hattı belirlenir ve aynı ideolojik hat üzerinden her kademede parti organları kolektif olarak (çoğunluk veya oy birliği ile) politik, örgütsel yönelim ve hedefleri karara bağlarlar. Vurgulayarak belirtiyorum; ideolojik-teorik üretimin aksine örgüt-örgütlenme-kurumsallaşma, yapısı gereği kolektif mekanizmalar olup ortak karar ve çalışmayı gerektirir. Dolayısıyla kurumsallaşma, örgütlenme ve karara bağlanmış örgütsel politikaların uygulanmasında yaşanan başarı veya başarısızlığın muhatabı öncelikle parti organlarıdır, organ içinde de ilgili kadrolardır. Başarılar gibi başarısızlıklarda organ-kadro bütünlüğü içerisinde ele alınıp sonuçlandırılır. Parti kadrolarının sorumluluğu, eksiği-yanlışları da organ-kadro bütünlüğü ile ilişki içerisinde ele alınır. Ne eksik ne fazla! Partinin tüzüksel işleyişi bunu emreder.
Kısacası üzerinden kongre hatta kongreler geçmiş parti içi sorunları özellikle de örgütsel sorunları tartışmak; meseleleri yaşanmış zaman-mekan-kadro bağlamından kopartacağı için doğru sonuçları üretmez.
Somut önerim; Kasım 2018 tarihinden bu yana yani muhasebesi yapılmamış iki kongre arası olarak son 36 aylık süreçte; kongre ve PM kararları hayata geçirildi mi? Ne oranda? Geçmediyse sorumlu organ ve organ içerisinde de varsa sorumlu kadro/kadrolar üzerinden sonuçlandırılmalıdır. İki kongre arası alınmış kararların belirli zaman-mekan-organ-kadro somutluğu üzerinden ele alındığında, “Kurumsallaşma ve örgütlenmede başarısız kaldık” diyen yoldaşlar başka yoldaşlara çuvaldızı batırırken en azından iğneyi de kendilerine batırmak zorunda kalacaktır zira söz konusu olan örgütlenmedir ve kendisi de aynı sürecin bir parçasıdır.
KKP’nin Kasım 2018 Genel Kongresi sonrası süreçte; parti programı, kongre ve parti meclisi kararları doğrultusunda sürdürülen politik, örgütsel, diplomatik, ideolojik faaliyetleri ele alınıp değerlendirilmeli. Bütün konularda organ ve kadroların başarı-başarısızlığı son 36 aylık faaliyetin süzgecinden geçirilerek ele alınmalı. Kısacası başarı-başarısızlık, tartışma ve eleştirileri de MYK’nın sorumlu olduğu 36 aylık zaman dilimi içerisinde yer, tarih, organ, kadro somutluğu üzerinden ele alınıp önce PM’ye sonra kongreye taşınmalı. Böylece organ olarak MYK başarılı mı değil mi? Partiyi büyütebilir mi büyütemez mi? Soruların somut yanıtlar üretilebilinir. MYK içinde de başta genel başkan olmak üzere tek tek kadrolara ilişkin eleştiri-özeleştiriler de soyut değil somut olarak ele alınmış olur.
Beş: Sistemi olmayan bir parti 40 yıl ayakta duramazdı!
Öncelikle büyük-küçük her organizasyonun yeterli-yetersiz bir çalışma sistemi ve kurumları illaki vardır. KKP’nin de vardı ve hep var oldu. Şurası tartışmasız, sistemi olmayan KKP 40 yıl örgütsel ve siyasal varlığını sürdüremezdi! Bu nedenle sorunun adını doğru koymamız lazım. Sistemin kurgusu yetersizdir, eksiği, yanlışı vardır demek anlaşılır ama “sistemimiz yok” demek anlaşılmaz çünkü doğru değil. KKP kuruluşunun ilan edildiği 1982’den (hatta kurulmasına karar verildiği 1980 Mayıs ayından) beri programı-tüzüğü ve en ağır yasadışı koşullarda bile aksatmadığı kongre geleneğiyle (40 yılda 10 kongre), merkez komitesi (şimdiki karşılığı parti meclisi) ve iç örgütlenmeleriyle, yerel parti organlarıyla bir sistemi olduğu için bugüne geldi. Kuzey Kürdistan’da 1970’li yıllarda kurulan 15 civarında parti ve örgütten ayakta duran üç partiden biridir.
Dolayısıyla meselemiz, var olan sistemin eksikliklerini, yetersizliklerini, yanlışlıklarını aşmada katkı koymak, somutta kadrosal olarak sistem operatörlerinin yaratılmasına odaklanmak. “Şurası eksik, burası yetersiz, burada yanlış yaptık” diyerek sistemimizi eleştiren ama işe sarılarak eleştirdiklerini aşmada katılım sağlayan her yoldaşın eleştirisi partiyi ilerletir.
II – Pratiği ile sözün (programın) önünde yürüyebilen bir kadro!
Unutmayalım ki “Teori gridir, hayat ağacı ise yeşildir” diyen Goethe’nin sözü en çok Kürt ulusal özgürlük mücadelesi pratiğinde, somutta da Güney ve Rojava Kürdistan’ı pratiğinde doğrulanmıştır. Kürt partileri, teorik olarak “Irak’a (Suriye’ye) demokrasi Kürdistan’a otonomi”yi savundular ama hayatın yeşilinde federalizmin de ötesinde konfederalizmi kurdular. Lenin’de, teorik-programatik olarak Şubat 1917 burjuva demokratik devrim evresinin tamamlanmasına bakmadan “hayatın yeşil ağacını” esas alarak sosyalist devrimin hızla gerçekleşmesini savundu. Teorik saptamalara takılıp afallayan ve halen “demokratik evre tamamlanmadı” deyip orada duran başta Stalin tüm merkez komitesine karşı büyük mücadeleye girişen Lenin hayatın yeşil ağacını daima esas almıştır.
Dolayısıyla hem hayatın yeşil ağacının sürprizlerine hazır olan hem de pratiği sözünün önünde yürüyen ya da pratiğiyle söze alan açan bir kadronun oluşturulması öncelikle hedeftir. Devrimci pratiğiyle parti politikalarına ve devrim teorisine alan açarak yeniden yaratıcı üretime zorlayan; partinin politik ve örgütsel ihtiyaçlarına göre hareket eden kadro yapısının yaratılmasını hayata geçirmek. Bu açıdan zaman geçirmeden kadro-üye-sempatizan ayrımını parti yapısında belirlemeliyiz. Çünkü program ve belgelerimiz devrim, bağımsızlık gibi çok büyük hedefler içermekte ama pratiğe baktığımızda partinin elbette kadro yapısının konumlanması; hedeflerinin ilerisinde olmak bir yana gerisinde kaldığını söyleyebiliriz. Bu çelişkiyi tartışıp olumlu yönde aşılmasını hedeflemeliyiz. Ve başta MYK kadroları olmak üzere kadrolar; duygu, öfke, tepkiden uzak bir tartışma ile kendisine ve diğer kadrolara reel bakarak örgütsel yeniden yapılanmayı ele almalı.
Bütün bunlardan hareketle, KKP’nin, örgütlenme ve kurumsallaşmada ayağa kalkıp yol alması ancak devrimci radikal yeniden yapılanmayla mümkün olabileceği açık. Yani KKP tökezlediği yerden ayağa kalkmalı ya da kaldırmalıyız. Bu perspektifle, Örgütlenme ve kurumsallaşmayı bir kez daha yaşadıklarımız ışığında tartışarak “ya başaracağız ya başaracağız” hedefine uygun radikal yönelimler belirlenmeli. Dezavantajlara karşı avantajlarımız da var. Bazı MYK üyeleri ile başka kadroların Diyarbakır’da konumlanmış olması gibi. Bu hedefte can alıcı olan; belirlenmiş örgütsel karar ve hedeflerle yollara düşecek, ülkede ve yurtdışında mekânsal olarak sabit değil hareketli, dinamik bir ÖB’nin yaratılması ilk radikal adım olacak. Ve elbette eğer KKP’nin bugün aşması gereken esas sorun, örgütlenme ve Kurumsallaşma olduğunu tespit ediyorsak; o zaman kadro, maliye ve araç-gereciyle parti imkanları ağırlıkla örgütsel çalışmaya ayrılmalıdır. Özetle yeniden yapılanma-toparlanma ve ayağa kalkmanın ilk somut kalkış noktamızın ağırlık merkezi olarak; ÖB öncülüğünde Kürdistan-Türkiye ve yurtdışında örgütsel çalışma ve toparlanmanın yakın-orta-uzun vadeli plan ve hedefleri tartışmaya açılmalı ve 10. kongreye kadar tartışılarak karara bağlanmalı.
III – Kararlaştırılan ve birbiriyle bağlantılı iki kampanya önemlidir.
KKP MYK’sının, taslak olarak hazırladığı ve parti meclisinde tartışılıp son şekli verilerek kararlaştırılan emek merkezli siyasal kampanya ve ardından örgütsel meseleleri üzerinden sürdürülecek kampanya Korona engeli nedeniyle Mart 2021’de başlatmamız gerekirken ancak 4 Haziran’da startını verebildik.
Üçer ay aralıkla peş peşe sürdürülecek iki kampanyadan ilki; ekonomik krizle bağlantılı işsiz, işçi, yoksul ve küçük esnafın yani işçi ve emekçilerin sorunlarını ele alacak kampanya süresince; sorunların nedenlerini ve çözüme ilişkin KKP’nin önerilerini işçi ve emekçilerle paylaşmak ve çözüme odaklanmak üzerine kurulu. Ana şiar “iş, iş, iş altı saatlik iş, herkese iş” olarak belirlenmiş. Yani ekonomik kriz ve kapitalizme karşı mücadelede “herkes altı saat çalışsın kimse işsiz kalmasın” ana temalarından biri olarak işlenecek. İkincisi, üç aylık, örgüt-örgütlenme-üye kazanma kampanyasının organize edilmesi artık hem birinci kampanya ile hem de 10. kongre hazırlık çalışmalarıyla iç içe ele alınarak sürdürülmek zorunda. Kürdistan, Türkiye ve Avrupa’da yürütülecek her iki kampanyayı, örgütlü ve tekil parti yapımızın olduğu her yerde dinamik sürdürmeliyiz.
Sonuç yerine; KKP, politik çizgisiyle ve örgütsel olarak 40 yıllık örgütlü mücadele sürekliliğini korumasıyla Kürdistan’da ülke komünist partisi yolunda komünist hareketin halen adresidir. Grup aidiyetinden ülke aidiyetine büyüme hedefinde; KKP sadece siyaseten değil örgütsel olarak da büyüyecek, büyüteceğiz. Buna inanan ve büyütme kararlılığında olanlar safları sıkıştırıp sorumluluk üstlensin.
Komünist örgütlenme ve mücadele tarihini bütünsel değil de kesitsel olarak ele alıp değerlendirirsek kesinlikle tökezleriz. Kopuş ve sürekliliği bir bütünlük içerisinde sürdürmeliyiz. Somutumuzda KKP’nin 40 yıllık tarihinde ürettiklerinden neleri geride bırakacağız yani kopacağız neleri ileriye taşıyıp büyüteceğiz yani süreklilik sağlayacağız? Üzerinde düşünüp yanıtlamamız gereken esas sorulardan biri budur. Ne geçmişin inkarı ne de tapınma! Zira tarihe bölünmez bir bütün olarak bakan İbni Haldun, bize “tarihe kesitsel değil, bütünsel bakmayı” önermişti.
Son söz; bir kez daha;
“Düşünce iyi düşünülsün
Söz iyi söylensin
İş iyi yapılsın”
Zerdüşt Spitama
30.05.2021