16 Nisan referandumunun bir diğerine zıt görünen iki büyük sonucu var. İlk sonuç evet oylarının ülke genelinde kıl payı farkla kazanmasıyla ve kompozisyonuyla ilgili. Malum, skorlar referandumda evet denmesini salık veren iki büyük partinin seçmenlerinin epey bir kısmının, hiç yoksa yüzde yirmi kadarının partilerinin kararlarına ikna olmayıp hayır oyu kullandığını gösteriyor. Keza, aynı sonuçlar, ülkenin kentli nüfusunun büyük kısmının Ak Parti-MHP koalisyonunca savunulan Türkiye hayaline onay vermediğini gösteriyor. Bu ilk sonucun epey önemli bir duruma işaret ettiği açık. Evet oylarının hayır oylarından az biraz yüksek oluşu ve bölgesel dağılımı Erdoğan’ın başkanlığının da, Ak Parti-MHP koalisyonunun milli ve yerli rejim kurma girişiminin de akim kalabileceğini gösteriyor.
Referandumun ikinci sonucu, Kürd şehirlerindeki oylarla, Kürdlerin oylarıyla ilgili ve burada ilkinin aksine Ak Parti ve Erdoğan açısından müspet bir manzara var; çünkü Kürd şehirlerinin pek çoğunda hayır oyları 2015 seçimlerindeki HDP oylarının gerisinde kalmış görünüyor. Bu ikinci sonucun da önemli bir duruma işaret ettiği açık, üstelik en az iki açıdan. Referandumun Kürd şehirlerindeki sonuçları, hem Kürd seçmenlerin son iki senenin Erdoğan mühürlü Kürd Meselesi siyasetine dair kanaatlerini anlamayı mümkün kılıyor, hem de 2019 yoluna düşmüş her siyasi aktöre bir şeyler söylüyor
Peki ne oldu Kürd şehirlerinde? Kürdler referandumda ne yaptı? Yaptıkları, Kürdlerin tercihleri ne anlatıyor? Görebildiğim, anlayabildiğim kadarıyla bu sorulara yanıt vermeye çalışayım.
Kürdler referandumda ne yaptı?
“Kürdler Türkleri (solu) sattı” ya da “Kürdler Erdoğan’ı sultan yaptı” türünden veciz saptamalara bulaşmadan “Kürdler ne yaptı?” sorusunun önce sayısal cevabını vereyim, ardından bu sayısal sonucun nedenlerine ve imalarına dair birkaç şey söylemek istiyorum. Başlamadan şunu da ilave edeyim: Aşağıda söylediğim her şeyi, kuvvetli bütün karşı işaretlere rağmen, referandum sonuçlarının hile ve cebir olmaksızın alındığını varsayarak söylüyorum.
Kürd/Zaza yurttaşların nüfusun çoğunluğunu oluşturduğu Ağrı, Batman, Bingöl, Bitlis, Diyarbakır, Hakkari, Mardin, Muş, Siirt, Şırnak, Tunceli Urfa ve Van’da alınan sayısal sonuçlar ilk etapta iki büyük sonuca işaret ediyor. Evvela, Tunceli, Urfa ve Bingöl haricindeki 10 Kürd şehrinin tamamında katılım oranları 1 Kasım seçimlerine nispetle azalmış görünüyor. 1 Kasım seçimlerinde bu 13 ilin katılım oranı ortalama % 84 civarındayken, 16 Nisan referandumunda katılım oranı % 80’e gerilemiş durumda. İkinci olarak da, bu 13 şehrin tamamında referandumda verilen hayır oyları 1 Kasım seçimlerindeki HDP oylarının 6 puan kadar gerisinde kalmış görünüyor. 1 Kasım seçimlerinde bu 13 şehirde CHP’ye oy vermiş % 2 civarındaki seçmenin referandumda hayır oyu verdiği kabul edilecek olursa,2015 Kasım seçimlerinde HDP’ye oy vermişlerin 8 puan ya da % 12-13 kadarının16 Nisan referandumunda sandık başına gitmemiş ya da hayır dememiş olduğu anlaşılıyor. Mutlak sayılarla ifade etmek gerekirse 2015 Kasım seçimlerinde HDP’ye oy verenlerin 300,000 kadarı referandumda sandık başına gitmemiş, geçersiz oy kullanmış ya da evet demiş görünüyor. Bu iki genel sonucu gösterir tablonun şehir bazlı dökümü aşağıdaki tabloda yer alıyor.
Sayıların gösterdiği iki genel sonucu yeniden hatırlatayım. Kürd yurttaşların çoğunluğu oluşturduğu bu 13 şehirde katılım 1 Kasım seçimlerine göre 4 puan kadar, HDP (Hayır eksi CHP) oyları da 8 puan kadar azalmış görünüyor.
Bu iki genel sonucun neden olmuş olduğuna geçmezden evvel bu sonuçları önceki seçimlerle kıyaslamakta yarar var. 2007, 2011 ve 7 Haziran 2015 seçimlerinde bu 13 ildeki katılım oranları sırasıyla % 78, % 82 ve % 86 civarında, HDP’nin (bağımsızların) oyları ise % 31, % 42 ve % 62 civarında olmuş görünüyor. 1 Kasım 2015 ve 16 Nisan 2017’deki katılım oranları ve seçim sonuçlarıyla birlikte düşünüldüğünde, bütün bu skorlar şuna işaret ediyor. 13 Kürd şehrinden oluşan bu bölgede seçimlere katılım oranları 2007’den bugüne önce % 78’den % 86’ya yükselmiş, ardından da önce % 83’e, son olarak % 80’e düşmüş, HDP oyları ise önce % 31’den % 62’ye yükselmiş, ardından da önce % 55’e, bugün de % 50’ye gerilemiştir.
Sebepler
13 şehirdeki katılım oranlarının ve HDP oylarının seyri bu. Şimdi, bu seyrin 2015 Kasım’la 2017 Nisan arasındaki kısmına odaklanıp, HDP oylarındaki düşüşün muhtemel nedenlerine bakalım. Malum, 16 Nisan’da katılım Kasım 2015 seçimlerine göre 4 puan, HDP oyları ise 8 puan düşmüş görünüyor. 16 Nisan’daki 4 puanlık düşüş yaklaşık 200.000 kişiye denk geldiğinden ve referanduma katılmayan bu 200.000 kişinin büyük kısmı belki ama hepsi HDP’li katılmayanlar olamayacağından, HDP oylarındaki 8 puanlık ya da yaklaşık 300.000 seçmenlik düşüşün, büyüklüğü birbirine yakın iki kaynağı var gibi görünüyor: Sandığa gitmeyenler ve gidip de evet verenler.
Durum bu olduğuna göre, HDP oylarındaki düşüşün nedenlerini iki grup halinde düşünmek yerinde olur: HDP seçmenlerini sandığa gitmekten alıkoyan nedenler ve HDP seçmenlerine evet dedirten nedenler. İlk gruptaki nedenleri tahmin etmek zor değil. Çözüm Süreci’nin bitmesinin ve şehir savaşlarının yarattığı yıkımın ve moral bozukluğunun yol açtığı demobilizasyon, HDP lider ve kadrolarının HDP seçmeniyle iletişim kurmasını neredeyse imkansızlaştıran kesif baskı durumu ve bizzat sandık mahalindeki gerçek baskılar ya da baskı tehditleri HDP seçmenini sandıktan uzak tutan sebepler olmuş olsa gerek. Buna mukabil, yine şehir savaşlarındaki yıkıma duyulan öfke, Erdoğan’ın başkanlığını çözüm sürecinin canlandırılması için bir fırsat olarak görmek, KDP etkisindeki siyasetlerin evet çağrısı yapması, Barzani etkisi, çözüm sürecinde HDP’lileşmiş kimi aşiretlerin HDP’den uzaklaşması gibi sebepler de daha önce HDP’ye oy vermişlerin bir kısmını referandumda evet demeye sevk etmiş olsa gerek.
Sebepler her ne olursa olsun sonuç açık: HDP, 1 Kasım seçimlerine kıyasla kan kaybetmiş görünüyor. Öte yandan, HDP bugün referandumda yaşadığı biçim ve büyüklükte bir kan kaybını malum 1 Kasım’da da yaşamıştı. 1 Kasım 2015 seçimlerinde hem seçime katılma oranları hem de HDP oyları 7 Haziran 2015 seçimlerine kıyasla 16 Nisan referandumundakine benzer büyüklüklerde azalmıştı. Başka bir deyişle, HDP 2015 Kasım’ında da bir kısım seçmeninin seçimlere katılmaması bir kısmının da başka partilere oy vermesi sebebiyle kan kaybetmişti.
Sonuçlar
Referandumun Kürd şehirlerindeki sonucu belli: HDP büyük kısmıyla kendi yapıp ettiklerine bağlı olmayan sebeplerle kan kaybetmiş, kan kaybetmeye devam etmiş görünüyor. Peki, referandumdaki bu sonuçlar neye işaret ediyor? Kürdler son iki senenin Kürd Meselesi siyaseti hakkında ne demiş oldu ve siyasi aktörlere, Ak Parti’ye, CHP’ye, HDP ve PKK’ye ne diyor?
Kürdlerin son iki senenin Kürd Meselesi siyaseti hakkında ne demiş olduğunu Ak Parti’deki iki cenahın yaptığı gibi değerlendirmek mümkün. Malum, Ak Parti’deki ilk cenah, referandumun Kürd şehirlerindeki sonucunun PKK ve HDP’yi ezmeyi hedefleyen bugünkü siyasetin Kürdlerce de kabul gördüğüne işaret ettiğini savunuyor. Buna mukabil MHP’nin önemlice bir kısmının referandumda hayır demiş olmasından da cesaret alan ikinci cenahsa aynı sonuçları, PKK ve HDP’yi merkeze almayan bir çözüm sürecine geri dönmeye dönük bir davet olarak görüyor.
HDP’nin önce 1 Kasım’da şimdi de referandumda yaşadığı kan kaybını bu iki biçimde okumak anlaşılmaz değil. Ancak, durumu bu biçimde, hele de ilk cenahınki gibi okuyanların hesaba katması gereken birkaç şey var. Hesaba katılması gereken ilk şey HDP’nin yaşadığı bütün bu kan kaybının ne pahasına gerçekleştiğiyle ilgili. Malum, çözüm sürecinin berhava edilmesi, iki senedir yürüyen çatışma durumu ve HDP’nin binlerce mensubunu içeriye tıkmak pahasına alınabildi bu sonuç. İkinci olarak, HDP’de yaşanan kan kaybının hem biçimini hem de miktarını iyi değerlendirmek gerekiyor. Evvela, belli ki söz konusu kan kaybının bir kısmı, HDP’li seçmenlerin sandığa gitmemesinden kaynaklanan bir kayıp. Bu da şu demek: HDP’deki kaybın bir kısmı devletin cari siyasetini onaylayan, dolayısıyla da Ak Parti’nin hanesine kaydedilebilir bir kayıp olmaktan ziyade, HDP’ye soğumakla, HDP’ye küskünlükle ilgili bir kayıp. Üçüncü olarak, HDP’nin son iki seçimdeki kaybının esas olarak 2015 Haziranındaki olağanüstü büyümenin ardından gelen bir kayıp olduğunu hesaba katmak gerekiyor. Malum, iki sene yürüyen çözüm sürecinin ardından gelen 7 Haziran 2015 seçimlerinde hem katılım oranları hem de HDP oyları biraz olağanüstü bir biçimde büyütmüştü. Bu da şu demek: HDP’nin Kasım 2015 seçimlerindeki ve referandumdaki kaybının önemlice bir kısmı bu istisnai büyümede HDP’ye gelenlerin geri dönüşüyle ilgili. Dördüncü olarak, bu iki dalga kayba rağmen Kürdlerin HDP’ye desteğinin bu on üç şehirde halen % 50 civarında olduğunu hesaba katmak gerekiyor. Bu 13 şehirdeki seçmenlerin % 15-20 kadarının Kürd/Zaza olmadığı, HDP’ninse esas olarak Kürd/Zaza seçmenlerce desteklendiği hesaba katılırsa, bölgede meskun Kürd yurttaşların yüzde ellisinden fazlasının halen HDP civarında kaldığı anlaşılıyor. Referandum sonuçlarının imaları üzerine düşünenlerin en fazla hesaba katması gereken olgu bu: İki senedir yürüyen çatışma ortamına, HDP’ye dönük bütün baskıya ve Kürd Meselesi’nin aşırı kriminalizasyonuna rağmen Kürd şehirlerinde meskun Kürdlerin yarısından fazlası halen HDP dairesinde.
HDP’deki kaybı bütün bu saydıklarımı hesaba katarak değerlendirdiğimizde ortaya çıkan manzara şu: Referandum sonuçları “Kürdlerin son iki senenin Kürd meselesi siyasetine onay verdiğini gösteriyor” demek pek akıl karı değil. Referandum skorlarına, “HDP’nin kaybı” merceğinden bakıldığında belli belirsiz ortaya çıkan bu sonuç, aynı skorlara “bütün bu olan bitene rağmen HDP civarında kalanlar” merceğinden bakıldığında önemsizleşiyor.
Referandum skorlarına “son iki senedeki bütün cinnet ve eziyete rağmen HDP’de kalanlar” merceğinden bakıldığında görünen şu: Kürdlerin büyük kısmı, yarısından fazlası, her şeye rağmen HDP fikri etrafında kalmayı göze almış durumda. Bu da Kürdlerin büyük kısmının cari Kürd Meselesi siyasetini onaylamak şöyle dursun, bu siyasetin hedefinde kalmayı göze aldıklarını gösteriyor.
Referandumda “Kürdler, Kürd Meselesi siyaseti hakkında ne demiş oldu” sorusuna cevabım bu. “Kürdler 2019 yolundaki siyasi aktörlere ne dedi” sorusunu sonraki yazılara bırakıyorum.
IMPNEWS