Cinsel suçlar; taciz, tecavüz konusundaki görüşlerim, genelde özdeşleştiğim düşünceler, insanlar ve davalarla bütünüyle zıtlık içindedir. Tecavüz karşısındaki vaveylanın, koparılan kıyametin, tecavüzcünün cezalandırılmasına ilişkin önerilen türlü yol yöntemin ve tecavüz mağdurunun kötü niyetle olmasa da zavallılaştırılmasının, mundar olmuş gibi gösterilmesinin boş ve değersiz olduğuna inanıyorum. Yaygın söylem, çaba ve uğraşların tecavüzü ortadan kaldırılmasına ya da azalmasına hizmet etmeyeceğini düşünüyorum.
İnsanlar tecavüz konusunu hafife alıyor… Ah, evet. Cinsel politik yapmak! Gazete, dergi sayfalarına biraz göz gezdirmek, tv’de tartışma programlarında kişilerin, fikirlerini satıcıların mallarını çığırarak sattığı gibi, yeni, taze bir şey gibi lanse etmekten ibaret sanıyor.
Her defasında ya yatağında ya mezarında kıvrılmış, cenin pozisyonunda yatan tecavüz kurbanlarını geçip, üniversiteye gidip ders anlatmak, sonra onun kütüphanesinde zamanı unutana kadar okumak, okumak…
Sonra gece yarısı sokaklardan eve doğru yürüyüş… Geceleri hepten erkeklere ait olan agorada gözlerine far tutulmuş tavşan gibi kalakaldığın, korktuğun, saatler… Korkmuyorsan bile herhangi bir saldırıyla haddinin bildirileceği saatler. Sokağın başka bir ucunda ise, gece gündüz agorada limitsiz kalma özgürlüğü olan, ne ki hayatlarının, can güvenliklerinin zerre önemsenmediği tezgaha düşmüş her cinsten her yönelimden kevaşe. Bedenin alınıp satılabildiği, ederinin olduğu herkese belletilmiş. Dahası, alım gücünün olmadığı yerde, beden de gasp edilebilecekler arasında görülüyor.
Bir gün cezaevlerinde tecavüzcülerin, zorbaların yattığı koğuşları dolaşıp onların yüzlerini gör, oraların pis havasını solu… Islahevlerindeki çocukları ziyaret etmeyi unutma! Dayak, aç bırakılmak nedenli yaşadıklarını vücutları anlatır ele verir de tecavüzle, cinsel zorbalıkla denetim altına alınmaya, terbiye edilmeye çalışılan bedenlerinin yaşadıklarını, alınlarının arkasından ve gözlerindeki hüzünlerinden sen oku!
‘Kapitalizm sade ekonomik ve politik bir sorun değildir. İnsan özünün yıkım sorunudur.’der Marceus. İnsan parçası olduğu sistem içinde rolünün icabınca davransa da mevcut sistem içinde ‘makbul vatandaş, insan’ mertebesine ulaşsa da bir gün aniden zıvanadan çıkabilir, suç işleyebilir… Çocukluk, ilk gençlik ve yetişkinlik de dahil, aile, okul eğitimi, ve toplumsal koşullar insanı mekanikleştirir, kendine yabancılaştırır, mutsuz hale getirir. Kapitalizmin tüm insanları toptan, hep birlikte mutlu etme ideası yok, hiç de olmadı.
Benim de şiddetle desteklediğim ve hala olurunun olduğunu düşündüğüm tek şey; W. Reich’in komünizm hayallemesidir. Ona göre komünistlerin amacı ‘Yeryüzünde kitlelerin maddi ve cinsel mutluluğunu kurmak olmalıydı.’ Mutluluk toplumsal varlığın özgür ve düşünsel örgütlenmesiyle ancak gerçekleşebilir. Bundan dolayı insanları tek tek değiştirmeye çalışmadan önce, toplumsal devrim yapmak gerekir. Bu yazıldığı ve söylendiği kadar kolay bir şey değil tabii. İnanın tamiri, sistemin yıkıma uğrattığı taraflarını tadilat, iyileştirme süreci toplumsal kurumlarda ve ideolojilerde yapılacak radikal bir devrimle ancak gerçekleşebilir… Bireyi sakatlayan yazın, sinema örnekleri, tarihsel miras hızla reddedilmeli yerine yeni şeyler konmalı. 1917 Sovyet Devrimi cinsel gelenekleri umut verici ölçüde değiştirmiştir. Ne ki Lenin’in ardılları (Stalin) toplumsal demokrasiyi yıkmaya, toplumbilimci düşünceden, gerçekçi ilkelerden hızla firar etmeye çalışınca devrim ışıltısını yitirmiş, yozlaşmıştır.
Kapitalizmin tüm insanları toptan, hep birlikte mutlu etme ideası yok demiştik, komünizmin olmalı ama. İşçi sınıfının çıkarını komünistlerin çıkarıyla birlikte ele alırken, burjuva sınıfa doğan, yeni katılan bireyin çıkarını da onu burjuva sınıfa, getto’ya mahkum ederek yetiştiren dinci aydınlık düşmanlığa, gerici ailenin otoritesine karşı savunmak devrimcilerin görevi olmalıdır. Nasıl ki çocuk ya da genç yaşta işe koşulan, hayatın zorluklarını erkenden tanıyan çocuklar yaşadıklarının, içine doğdukları sınıfın bir yazgı, değişmez bir yazgı olmadığını anlasınlar istiyorsak, burjuva sınıfa doğan çocuklar da onlara empoze edilen sözüm ona ‘ayrıcalıklı, zengin, mutlu’ bir yaşamın onların değişmez yazgısı olarak görmemeliler.
Yine Reich der ki, ‘açlık nasıl adam öldürmeye sürüklerse cinsel arzu da yalnızlığa gömülen insanları öyle yırtıcı hayvana dönüştürür.’ Karnı doyan çalmaz. İlkel komünizm içinde yaşayan doğal insanlar arasında çalmayı anlatan bir sözcük yoktur, çünkü çalmak diye bir şey yoktur. Planlı cinayetler ve hırsızlıklar insan tarihinde maddi baskı ve yoksullukla ortaya çıkmıştır. Bu cinsel kıyım için de geçerlidir. Engellemesiz cinsel doyuma varan toplumlarda cinsel kıyım, cinsel sapma ya da kadınla erkek arasında birbirine kötü davranmak yoktur. Tecavüz anlaşılır bir şey değildir, çünkü böyle bir şeye gereksinim duymazlar.
Maddi baskı ve yoksulluk yaşamayan, engellemesiz cinsel doyuma ulaştığını sandığımız burjuva sınıfa dahil insanların da cinsel zorbalığa, suçlara bulaştığını görüyoruz. Bu suçlar teknolojinin gelişimi, (MOBESE, ADLİ TIP)sayesinde suçlunun teşhisi konusunda daha açık bilgiler verdiğinden, suçlunun nüfuzunu, parasını kullanarak suçu başkasının üzerine yıkma, ya da suçtan muaf olmak şansını bırakmamaktadır, iyi ki… Gene Reich; ‘Yalnız cinsel yaşamı engellenmiş ve ahlaksal yasaklarla sınırlanmış insanlar tehlikeli olurlar ‘ der. Bu bağlamda burjuva sınıfın da şablon, mekanik bir yaşam sürdüğü, cinsel bakımdan sağlıklı ve doyumlu bir yaşamdan uzak, mutsuz oldukları düşünülebilir. Başka tüketim maddeleri neyse de, insanın ihtiyacı olan cinsel yakınlık, duygusal bağlanım, alım gücünün artmasıyla ( geçmişten günümüze kadın bedeninin, şimdilerde ise erkek bedeninin de yaygın biçimde alınıp, satılıyor olması) tatminden çok, bir yoksunluğa, değersizliğe de dikkat çekiyor.E işte aslında, kapitalizm’ de mutlu bir azınlık da yoktur.
Tecavüz, tecavüze neden olanlar hakkında çeşitli fikirler var. Saldırganın ani şehvet dalgasıyla suç işlediği, ya alkollü olduğu, yahut düpedüz kadını incitmek, aşağılamak, cezalandırmak için buna başvurduğu vb. Tam burada okura bir hatırlatmayı gerekli buluyorum. Bu yazı son günlerde ülkede kadınlara karşı sıkça işlenen tecavüz suçunun işlenmesine, önlenmesi için çareler üretilmesine yönelik yazılsa da, tecavüzün çocuklara, erkeklerin hemcinslerine, hayvanlara karşı uygulandığını da unutmamalıyız. Ve doğrusu mücadele, hepsini kurtarmaya yönelik olmalı.
Tecavüz erkeklerin buluşudur. Geçmişten günümüze kadınlar, bu tip direkt bedene yönelik saldırılara yönelmemişlerdir. E o zaman kadınlar cinsellikte geri kalmış ya da doğaları gereği daha mı tutucudurlar? Kadınlar cinsel organlarının biçim ve işlevinden dolayı edilgen olduklarına mı inanıyorlar, saldırıya açık? Dahası erkeklerin buluşu olan bu saldırı biçimine maruz kalmış bireyler, tamamıyla masum ve edilgen olmalarına rağmen neden tecavüzden sonra suçluluk duyuyorlar, kirlenmiş, mundar edilmiş ve suç ortağı gibi? Tabii burada sözünü ettiklerimiz tecavüz saldırısından geriye hayatta kalanlar içindir. Tecavüzün ardından acımasızca öldürülenler de var. Kimi durumlarda saldırgan yakalanma, mahkum olma endişesiyle tecavüzden sonra yapar bunu. Kimi de saldırıya açık bireyin tecavüzü önlemek için kendini savunma sırasında aldığı darbeler yüzünden gerçekleşir ölüm. Bireye böyle bir saldırı karşısında ölümü pahasına namusunu koruması öğütlendi, belletildi ise kişi saldırganla çatışır, direnir. Kişi her ne olsa yaşasa, hayatta kalmanın önemine varsa böyle bir saldırıyı en az zararla püskürtmeye bakar, stratejik düşünür, hayatta kalmaya çalışır. Ne yazık toplumca en masum, en iyi tecavüz kurbanı ölü kurbandır bellediğimizden buna yeltenen yok… Yine kişi böyle bir saldırıdan sonra hayatta kalmanın kabusa, ölmekten, öldürülmekten beter bir şeye dönüştüğünü görürse ki görüyorlar, böyle bir saldırı karşısında daima kendini ölümü pahasına savunacaktır. Kahrolası ailenin, toplumun, yargı organlarının, mağduru saldırıdan sonra hayatta kalmak nedenli, (saldırganı tahrik etmek, cinsel ilişkiyi reddetmemek, saldırgana karşı direnmemek) sıkça suç ortaklığıyla lanse ettiği ortada… Erkeklerden rol çalan, agorada dilediği gibi, dilediği saatte dolaşan kadınlar, böyle bir saldırıya uğradığında erkekler aralarında sözbirliği etmişçesine bilirler ki bu bir cezalandırma şeklidir. (Alanımıza girme, evine dön mesajı). İş yerlerinde mobbing’in de bu mesaj içerikli olduğunu düşünüyorum… Erkekler bu bağlamda onları ekarte etmek, hiçleştirmek istediğimizi mi düşünüyorlar? Sanayi devriminden sonra evet kadınlar her alanda daha görünür, ne ki eskisine oranla daha çok sömürülür durumda… Feminizm, kadın hareketi, kötü niyetli olmamakla birlikte kadınlarla erkekler arasına aşılmaz setler çekmiştir. Ne yazık kadınlar ve erkekler epeydir sidik yarıştırmakta… Sidik torbaları, iliştikleri organları bile birbirinden farklıyken, ısrarla sidiğin gittiği, uzadığı yer üzerinden hesaplar yapılmakta… Sidiğin niteliği, benzerliği kimin umurunda… ne boş bir uğraş? Oysaki dileğimiz, kadının da erkeğin de birbirini dışlamadığı, daha üstün görmediği, yarışmaya tenezzül etmediği bir dünyada yaşamak.
Tecavüz saldırılarının her koşulda ses getirmesinin, yayılmasının, haberlerin dilinden; mağdura çare üretmeye, saldırganın bulunmasına, cezalandırılmasına hizmet etmediğini, rolünü unutan bireye bir gözdağı, inceden bir giydirme içerdiği açık ortada…
Tecavüz saldırısı ya tehdidi, bilinçli olarak, kadınları denetim altında tutmak için kullanılmıştır. Yalnız kadınları değil, çocukları, yetişkinleri hem de her iki cinsten… Cinsel zorbalıkla, tecavüzle denetim altında tutulmak istenenler yalnız özgür bireyler değil. Cezaevinde, ıslahevinde yaşayanlar da ne yazık bu yöntemle, cezalandırılıyor, denetim altına alınmaya çalışılıyorlar. Islahevlerinde erkek çocuklar hem yetişkinler, (gardiyan, cezaevi personeli) hem de arkadaşları aralarında bilinçli olarak buna zorlanıyorlar. Cezaevinde olası her direnişi kırmak, hak aramaları önlemek için tecavüzün demoralize etkisine istinaden, uysal makineleşmiş bireyler yetiştirmek için, erkeğin erkeğe tecavüzü teşvik edilmekte, erkek mağdurun ‘kızlaştırılması’ yoluyla aşağılanması hedeflenmektedir. Yani sözün özü; tecavüze uğramış erkekler de gücünü, saygınlığını yitirmiş bir kız kadar aşağılanmış sayılıyorlar.
Tecavüz suçuyla mahkum olan, cezaevine giren kişiye mahkumlar tarafından ceza niyetine uygulanan tecavüze de şiddetle karşı çıkmalıyız. Şöyle ki; cinsel zorbalık etmemiş, basit bir suçtan hükümlü kişinin, saçma bir gelenek yüzünden bir anda tecavüzcüye dönüşmesi, bu kötü deneyimin herkes tarafından övülmesi, o insanın algılarının bozulmasına neden olur… Kişi içeride süresi dolunca dışarıya, pekala içeride yetiştirilmiş bir suç makinesi olarak çıkabilir… Tecavüzcüye misilleme tecavüz etmek, tecavüzün bir ceza yöntemi olarak bellenmesini, değişmez şekilde mimlenmesini sağlamaktan öteye gitmez. Kaldı ki cezaevlerinin, ıslah evlerinin bireyi ıslah etmeye, iyileştirmeye yönelik uğraş vermediği ortadır. Şimdi yenilerde uygulanan, mahkumlara meslek edindirme kurslarının, cezaevi bloklarının atölyeye dönüştürülmesi de mahkumun yararına değil, ucuz iş gücü olarak, sermayedarlar için adeta bir menba gibi görülmektedir.
Kendini uygar olarak gören bir toplumun, ölüm cezasını, misilleme tecavüzü ve bilumum yanlışa hizmet eden her tavrımızı terk edeceğini, kabul etmeyeceğini düşünüyorum.
Tecavüz tartışılırken her kesimden desteği ve dahi tecavüzcünün içten ifadesine başvurulsun isterim… Bu konuda daha çok bilimsel araştırma yapılmasını… Saldırganlara verilen ağır cezaların caydırıcı etki yaratacağına inanmam… Olası tecavüz saldırısıyla karşılaşabileceklere, saldırganı öldürmeleri konusunda teşvik edilmelerini doğru bulmam, desteklemem. Şuna inanırım ki erkekler, ne gün kadınları bu yolla cezalandırdıklarının, aşağıladıklarının boşa bir uğraş olduğunu görürler bu tip saldırılardan vazgeçerler. Birey bedeninin gasp edildiğini, o alanın kirlenmediğini, saygınlığının bu nedenle zedelenmeyeceğine düşünmelidir. Handiyse bir hırsızlık olayına indirgenmeli, erkeğe bu nedenli büyük payeler verilmemeli, herkes tarafından hiçleştirilmelidir. Mağdura ilk yardım desteği, (gebelik ve cinsel hastalıkları önleyici ilaç, tedavi) psikolojik destek, yakınlarına da pek tabii.
‘Tecavüzcüler idam edilsin, ya da hadım!’. Kampanyayı destekleyelim, bir imza da sen ver, olduğun yerden hem de bir elektronik imzacık… Tüm kadınlar ve erkekler bunu örgütlenme sanıyoruz öyle mi?
Tecavüz için, erkeklerin buluşu demiştik en baştan. Son olarak şunu ekleyelim. Ne boktan bir buluş ki bu insanlar mutsuz, insanlar ölüyor, faydasız… Kadınlar, tecavüz mağduru erkekler ve çocuklar, silahlar ve cinsel zorbalıkla işlenen suçlarla mücadeleden asla geri durmayacaklar… Bunu dimdik durarak, yaşamın gerisinde kalmadan yapacaklar. 22/02/2016