Ana SayfaNIVÎSKARÊNSeçim sonuçları Erdoğan’ı kurtarır mı?

Seçim sonuçları Erdoğan’ı kurtarır mı?

30 Mart yerel seçim sonuçlarının yansımaları

Seçim sonuçları Erdoğan’ı kurtarır mı?/S. ÇİFTYÜREK

Gerek sistem partileri, gerekse muhalif devrimci partiler, 30 Mart 2014 yerel seçimlerine, yerelin hatta öyle ki genel seçimlerin bile çok ötesinde misyonlar yüklediler! Örneğin:

*PKK-BDP çizgisi; yerel seçimlere, Kürdistan özelinde, özerkliğin merkezinde yer aldığı bir referandum misyonu yükledi. BDP, “öz yönetimle özgür kimliğe” sloganı ve“30 Mart’ta özerklik tescillenecek” hedefiyle propaganda yürüttü. HDP ise, “Türkiye partisi” kimliğini kanıtlama ve kitle dayanağını az-çok oluşturma çabasındaydı.

*AKP özelde de Erdoğan için bu seçim, ölüm-kalım seçimiydi. Hem yolsuzluk ve rüşvetten “aklanma” hem de “Yüce Divan”a değil Cumhurbaşkanlığı köşküne çıkmanın yolu bu seçimde başarılı olmaktan geçtiği ve % 40 ile üstü başarı, altı ise başarısızlık olarak kurgulandı. Erdoğan, başarı için siyasal geleceğini, muhafazakar kitle ile aynı kader çizgisine oturtan algının yaratılması ve bu algının seçim tercihinde belirleyici olması için her şeyi yaptı. Erdoğan ve AKP açıkça muhafazakar ve siyasallaşmış İslam’a: “ben gidersem, AKP giderse siz de biz de hepimiz gitmiş olacağız” söylemini seçim propagandası boyunca zihinlere nakşetti ve etkili de oldu!

*CHP, yerel seçimde kazanmayı ve iktidar olmayı yeni bir ANAP’lılaşmada gördü. Denilebilir ki CHP, bu yerel seçimleri hem Cumhurbaşkanlığı hem de 2015 genel seçimlerinin ön provası olarak görüp davrandı.

* İşçi Partisi, Halkın Kurtuluş Partisi gibi neo faşist partiler, seçim taktiklerini; “Kürt anasını görmesin” yani Kürt kazanmasın da kim kazanırsa kazansın üzerinden kurarken; Türkiye devrimci, sosyalist hareketi ise çoğunlukla seçim taktiğini, “AKP kazanmasın da kim kazanırsa kazansın” üzerinde kurdu denilebilir.

*Kürt siyasetinde seçime giren bir diğer parti olarak HAK-PAR ise, “ben de varım” mesajını vermeyi esas alan çalışma yaptı. Kabul edelim etmeyelim Kürt partisi iddiasıyla seçime giren ve her yerde de propaganda geliştirebilme kapasitesine sahip HÜDA-PAR da var.

Görüldüğü gibi, 6 ay sonra yapılacak seçimde, Cumhurbaşkanı kim olacak meselesinden, Kürt/Kürdistan meselesinin geleceğine ve 2015 genel seçimlerinin erkene alınıp alınmaması ile paralel Türk rejminde yeni iktidar bloğunun nasıl şekileneceğinin anahtarları bu yerel seçimde arandı.

Bunlar hedeflendi. Peki, ama seçim sonuçları ne diyor? Özetlemek gerekirse:

 

I – BDP, 2014 yerel seçimlerine Türkiye’de HDP, Kürdistan’da ise kendisi girdi. Dolaysıyla BDP’nin başarı-başarısızlığında Kürdistan’daki veriler esas alınmalı ve HDP ayrıca değerlendirilmeli. BDP’nin aldığı sonuçlar, “inşa edeceğim” dediği özerklik için referendum dayanağı sunuyor mu? Önceki seçimlere göre oy yüzdesinde hareketlenme var mı varsa ne yönde?

Ulusal özgürlük bilincinin yüksek olduğu iller açısından bakıldığında; BDP’nin 2011 genel seçimlerinde, “Güneydoğu Anadolu”nun dört ili olan Diyarbakır, Batman, Mardin, Şırnak’ta desteği % 59; Diyarbakır, Batman, Mardin, Şırnak, Hakkâri, Muş ve Van’ı içeren yedi ilde ise desteği % 58 gibi bir orana ulaşıyordu. Fakat aynı BDP, Kürdistan genelininde 2007’de % 24 civarından olan oylarını, 2011’de % 30’a çıkartmayı başarabilmişti ki AKP’nin 2011 seçimlerinde Kürdistan’da ki (Doğu ve Güneydoğu Anadolu) oyu % 48’idi. Rejimin idari bölgeleri açısından ele alındığında; 2011 seçimlerinde BDP destekli adaylar, “Doğu Anadolu” bölgesinde oyların % 25’ni alırken; “Güneydoğu Anadolu”  bölgesinde ise,  BDP destekli adaylar  % 35 oy almışlardı.

2014 yerel seçimleri bu tabloda ne gibi değişimlere yol açtı?

Birincisi; 8 milyon 500 bin civarında seçmenin bulunduğu Kürdistan’da, BDP gibi AKP’de 2011 seçimlerine göre oylarını genel olarak korudukları görülüyor. Örneğin, BDP’nin birkaç dönem yönetimde oldukları Diyarbakır, Hakkari ve Viranşehir, Suruç gibi il ve ilçelerde az da olsa belli bir oy kaybını yaşarken, Urfa, Van gibi iller ve Birecik ile Erzurum’un kimi ilçelerinde ise tersine oylarını kısmen artırdılar. Fakat ulusal özgürlük bilincinin en yüksek olduğu illerde BDP oyunun az da olsa düşmesi ve tersine onca rüşvet, yolsuzluk skandalları ile  kasetlere rağmen AKP’nin oyunu koruması hatta kimi yerlerde küçük çaplı da olsa artırabilmesi düşündürücü.

İkincisi; Denilebilir ki “çözüm süreci BDP’den daha fazla AKP’ye yaramıştır. AKP, Diyarbakır, Mardin, Van, Urfa, Hakkari, Bingöl, Erzurum, Ağrı gibi Kürdistan kenlerinde oylarını küçük çaplı da olsa artırmıştır ki belirttiğim kentler Erzurum hariç ulusal özgürlük bilincinin en yüksek olduğu illerdir. BDP “özerklik inşa edeceğim” derken en yüksek oy aldığı bu kentleri esas almaktadır. İşte sözünü ettiğim bu kentlerin tümünde AKP ya ikinci parti ya da Ağrı ve Van’da olduğu gibi BDP ile kıran kırana yarışa ortak olması nedeniyle de ayrıca önemlidir. Buna karşılık AKP’nin etkin olduğu yani %50 – 60 arası oy aldığı Antep, Maraş, Malatya, Adıyaman, Elazığ, Erzincan, Erzurum ve Urfa gibi kentlerde Urfa hariç tutulursa, BDP’nin oyu % 1-7 arasında seyretmektedir. Yukarıda sözünü ettiğim 7 ilde BDP % 50 üzerinde oy almasına karşılık Kürdistan genilinde % 30’lara gerilemesinin temelinde de bu durumun yattığının altını çizelim. Nedenler arasına şunu da ekleyelim; hem BDP’nin belediyeleri aldığı illerde bile, AKP’nin %30 ile 45 arası oy alabilmesi hem de AKP’nin Urfa, Antep, Erzurum, Elazığ, Malatya, Adıyaman gibi büyük nüfus barındıran illerde etkin olması!

Tam da bu nedenle, BDP’nin sözünü ettiğim illerdeki yüksek oyuna karşılık halen gerek Kürdistan bütününde gerekse ayrı ayrı “Doğu Anadolu Bölgesi” ve “Güneydoğu Anadolu Bölgesi”nde oy oranı olarak AKP’nin epey gerisindedir.

Üçüncüsü; Şuna parmak basılmalı; AKP herhangi bir rejim partisi gibi davranmıyor giderek “Kürdi” parti yanıltmasına yol açacak yönelimler de geliştirdi, bu seçimlerde ki bu “içerden” yeni bir tehlikeye dönüşebilir. AKP’nin Diyarbakır-Mardin-Van üçgeninde de ben “varım” demesi ve etkin var olması bu tehlikenin somut halini oluşturur.

Sonuç olarak diğer Kürdistan partilerinden seçime giren HAK- PAR bu seçimde sözü edilir bir varlık gösteremedi geriye kalan en güçlü parti olarak BDP’nin Kürdistan bütününde aldığı % 30 gibi bir oran bile referandum desteği oluşturmuyor ama sözünü ettiğim 7 ilde özerkliğe dayanak sunuyor.

Dördüncüsü; BDP Kürdistan’da aldığı seçim sonuçları, defacto yani halk isyanına dayalı bir özerklik ilanına ciddi ve kararlı bir kitle desteği sunar ama referanduma dayalı bir özerkliği taşımaz. Aldığı seçim sonuçlarıyla BDP (eğer defacto özerkliğe yönelmezse ki bu da zor görünüyor) kazandığı büyükşehir belediyelerinde yeni yasa çerçevesinde “kent parlementoları”nı kurabilir. Sanırım yakın vadede BDP’nin yapacakları da daha çok bu çerçevede olacak.

II – “Urfa’da seçimi alması zor ama oyunu artıracak olması bile önemli bir gelişme olacak. Ancak Urfa’da oyunu artırırken Diyarbakır’da seçimi almakla birlikte oy oranını düşürürse bu düşündürücü olacak ki bunun da kimi işaretleri var” demiştim (Birden Fazla Referandum Misyonu Yüklenmiş Yerel Seçimler başlıklı yazımda)

Urfa’da tablo neydi? 2009 yerel seçim İl Genel Meclisi sonuçlarına gore; DTP % 19.6, AKP ise 40.3 oy almıştı. 2011 genel seçimlerde ise; BDP yine % 20 civarında oy alırken, AKP % 64 oranında oy alacaktı.

Osman Baydemir (ve ekibi) iyi bir çalışma yürüttüler hatta seçimi alacaklarından öylesine emindiler ki, Oral Çalışlar’a, “Büyükşehiri kazanırız, ben ilçeleri kazanmayı da çok önemli görüyorum” diyecekti. BDP oylarını artırdı ama AKP ile aradaki farkı kapatamadı, AKP % 61 oy alırken BDP % 30’larda kaldı.

AKP’nin büyükşehiri alacağı az-çok kesindi ama ilçe ve köylerin de oy kullandığı seçimde, doğrusu bu kadar fark beklenilmiyordu. Bunun üzerinde düşünürken, Urfa egemenleri ve Arapların değişime değil çıkarları açısından “istikrara” destek vermeleri, dahası “duyarlı odaklarca”  vermeye yoğun yönlendirilmeleri elbette söz konusu ama bu herşeyi izah etmiyor.

III – HDP seçim sonuçlarıyla “Türkiyelileşme” projesinde kendisine yüklenen misyonu üstlenecek alanı açtı mı? Hayır! HDP, özellikle de İstanbul ve Adana başta olmak üzere Türkiye’de BDP’nin daha önce aldığı oy oranını aşamadı hatta yer yer altında kaldı. Bunda basında iddia edildiği gibi, BDP ile AKP’nin bazı yerlerde kaşılıklı “paslaşması”nın payı var mı? Sanmıyorum.

HDP’nin Türkiye’de beklenen oyu almayacağını “Kürdistan’ın jeopolitiği. Türkiyelileşme ve HDP” başlıklı yazımda belirtmiştim okuyucu yeniden o yazıyı okuyabilir. HDP’nin başarılı olmamasında yazımda belirtiğim faktörlerin yanı sıra şunu da ekleyelim:

HDP her ne kadar “Türkiyelileşme” hedefiyle Öcalan tarafından sunulan proje çerçevesinde kurulmuş olsa da BDP’nin ağırlığı ve HDP söylemi nedeniyle Batı’da Kürt partisi olarak algılanmıştır ki bunda PKK-BDP çizgisinin HDP üzerinden Türkiye devrimci haraketine “abilik yaptığı” algısının da payı var.

1970’li yıllarda Türkiye sosyalist hareketinden örgütsel olarak yeni ayrılan Kürdistan devrimci, sosyalist yapıları nasıl ki, Türkiye sosyalist hareketinin Kürt parti ve örgütlerine “abilik” pozisyonundan rahatsız idiyseler, bugün de tersi bir durum var ve bunun da rahatsızlık yarattığı kanaatindeyim. Daha önce ki yazım da dediğim gibi “abilik değil karşılıklı yoldaşlık bağı” ve yeni bir birlik tarzı, formu gerekiyor.

HDP’nin Türkiye’de beklenen desteği alamamasında; Türk ve diğer halklar HDP’yi bir Kürt partisi olarak algılarken, Kürtlerin ise tersine Türk, Türkiye partisi gördükleri için istenilen destek alınamadı. Denilebilir ki HDP iki cami arasında bênamaz kaldı.

Alınan sonuçlar, Öcalan’ın “Türkiye’lileşme projesi” çerçevesinde BDP’nin feshedilip HDP’ye katılması önermesinde elini zayıflattı ama buna rağmen Öcalan ve PKK projede ısrar edebilir. HDP’nin geleceği açısından yaklaşmış bulunan 2015 genel seçimleri tayin edici algılansa da yerel seçim sonuçları da HDP’nin geleceği için bugünden kuvvetli bir mesaj verdi kanaatindeyim.

IV – Alınan seçim sonuçları, Türkiye metropollerine yerleşmiş olan milyonlarla Kürdistanlının yanı sıra Ankara-Konya-Kırşehir arasında ki yerleşik Kürtlerin de durumları üzerinde yeni projeler üretilmesini dayatıyor. Kürdistan’daki ulusal özgürlük mücadelesine “omuz verin” tutumunu aşan ve onların özgün siyasal ve kültürel talepleriyle siyasete, Kürt davasına kazanılmasına dayanan yeni siyasal tutum ve yaklaşımlar gerekiyor.

V – AKP’nin 2009 yerel seçimleri il genel meclisi oy oranı % 38.8, 2011 genel seçimlerinde ise % 49.9 ve 2014 yerel seçim il genel meclis sonuçları ise, % 44. Önceki yazımda seçime ilişkin şunları söylemiştim:

“AKP, hem 12 yıllık iktidar yıpranmışlığı hem de Cemaat ile AKP arasındaki siyasal çatışmanın ürünü olarak rüşvet ve yolsuzlukların ortalığa saçılmasıyla, belli bir oy kaybını yaşayacak ancak yine birinci parti özelliğini koruyacağı görünüyor. Eğer AKP yerel seçimlerde % 40 hatta 45’in altında oy alırsa, Başbakan Erdoğan’a köşkün yolu kapanacak. Bu durumda siyaset odakları, AKP içinde olduğu gibi dışında da Erdoğan dışı arayışlara odaklanacak ki şimdiden bu arayışlar dillendiriliyor” demiştim. (Birden Fazla Referandum Misyonu Yüklenmiş Yerel Seçimler) Peki ne oldu?

Erdoğan tüm gücüyle yüklendi ve seçimi kurtardı (kazandı) ama seçim ve sonuçları Erdoğan’ı kurtarır mı? Şimdiden kesin konuşmak zor. Seçim sonuçları dikkate alınırsa Erdoğan yolun sonuna gelmedi hatta cumhurbaşkanı seçimlerinin en güçlü adayı ama her şey seçim rakamlarından ibaret olmadığı için Erdoğan’la muhtemelen genel seçimlere kadar devam denilecek ve o zamana kadar da yeni bir merkez sağ iktidar bloğunun şekillenmesi hedeflenecek. Şekillenir mi? Birden fazla gelişme ve dinamiğin tutumuna bağlı.

Şurası açık Erdoğan ya Cumhurbaşkanı olarak ya da ekonomik krizle yüzleşmeden 2015 genel seçimlerini yaparak (muhtemelen erkene alarak) kendisi için sıkça tekraralanan Yüce Divan yolunu kapatmaya çalışacak.

Şunu da ekleyelim: Görüldü ki 17 Aralık ile patlak veren rüvşet, yolsuzluk ve kasetler savaşı AKP tabanını etkilemedi. AKP kitlesi inanmadı, inanmak istemedi, bir nevi tüm iddia ve gelişmelere antenlerini kapatarak Erdoğan’ın “ben gidersem, AKP giderse siz de biz de hepimiz gitmiş olacağız” çağrısı etrafında kenetlendi.

VI – CHP, yeni ANAP’lılaşma hedefiyle oyunu kısmen artırdı ama bununla geleneksel CHP kitlesini memnun etmediği gibi kafasını da karıştırdı hem de yöneldiği yeni dinamikleri ikna etmede başarısız kaldı. İki cami arasında benamaz kalma halini yaşadı, halen de yaşıyor. Geleneksel devletçi kodları nedeniyle hem iç dinamiklere hem de küresel dinamiklere “güven” veremedi. Sarıgül ile ekibi ve ülkücü, Erbakancı kadro takviyesi ile dışa güven veremezken içe dönük ise kafa karıştırdı.

MHP de oyunu kısmen artıran partiler arasında. Bunda MHP’nin krize oynamadan “devletin geleceği” için sukunet telkin etmesi, “sokağı değil sandığı esas alın” çağrıları ve AKP’nin özellikle de CHP’nin milliyetçi siyaset kulvarında bıraktığı kimi boşlukları yerinde değerlendirmesi etkili oldu. MHP özellikle Bahçeli sokağın sadece AKP için değil devlet için de barındırdığı “tehlikeleri” gördüğünden sokaktan ısrarla uzak “durun” çağrılarını seçim boyunca tekrarlaması lehine oldu.

VII – Seçimde yine birinci parti olarak çıksa da artık AKP ve Erdoğan’dan Kürt meselesinde yeni bir şey beklenemez. Türk devletinin Kürtler ile emperyal hedeflere doğru büyümesinin tıkanmış olması; AKP’nin rejimi bağlayacak hiçbir yeni adıma yanaşmayacak olması; AKP’nin yolsuzluk, rüşvet ve kasetlerle yıpranmış olması gibi nedenlerle yeni ve daha ileri bir adım beklenemez. BDP’nin Özerklik “inşa edeceğiz” açıklamalarına seçim sonrası hükümet kanadından gelen açıklamalar bunun ilk işaretleri! Meselenin çözümü yolunda “resmi bağlayıcılığı olan adımlara kapı aralayacak ya da müzakere yoluyla çözüme yönelme doğrultusunda hükümet adım atmayacak. Adım attırmanın yolu, Kürdistan’da geniş Kürdistani birlik ve meşru kitlesel isyanlardan geçiyor.

02-04 -2014

[email protected]

- Advertisment -

Recent Comments

Verified by MonsterInsights