“İnsanın ar damarı ne zaman çatlar biliyor musun?
Birinin gözyaşına sebep olduğu halde,
sanki hiçbir şey yokmuş gibi davranmaya başladığında.” Fuzuli
Eyüp Yalur / Yazarın diğer makaleleri için tıklayınız
23 Mart Perşembe günü Müslümanlar tarafından 11 ayın sultanı diye kabul edilen Ramazan ayının ilk günü idi. 6 Şubat 2023 Maraş merkezli deprem Türkiye’deki son yüzyılın en büyük ikinci depremi oldu. Bu depremde 50 binin üzerinde canımızı kaybettik, binlerce yaralımızın ve kayıp onlarca çocuğun olduğu bu felaket karşısında felaketin 46. gününde evi barkı yıkılan aç ve perişan bir halde yardım ve destek bekleyen depremzedelere rağmen ülke genelinde (Deprem gölgesi hariç) valilikler, kaymakamlıklar, belediyeler tarafından kurulan şaşaalı siyaset kokan ve sözde hayırsever iş insanları tarafından desteklenen iftar çadırları insan olanın yüreğini sızlatıyor.
Depremzede çadır, ekmek, yemek, su, temizlik ürünleri gibi zaruri ihtiyaçlarını karşılayamazken yüzlerce, binlerce insana gösteriş olsun diye kent meydanlarında kurulan devasa büyüklükteki çadırlarda verilen iftar yemeklerinin verilmesi insani, ahlaki olmadığı gibi dinende doğru değildir. “Komşusu açken tok yatan bizden değildir” diyor bir Hadisi Şerifte. Evet, Ramazan ayı insana doğruyu ve hayırlı olanı göstermesi açısından tabi ki önemlidir. Mağdurları ve mazlumları görmeyen, mağdurun ve mazlumun yanında olmayan Ramazan ayının ve bu iftar çadırlarının ne önemi olabilir?
Tirmizi “Kim bir oruçluyu iftar ettirirse oruçlu kadar sevap kazanır. Oruçlunun sevabından da hiçbir şey eksilmez,” diyor. Deprem bölgesindeki insanlar Müslüman değiller mi oruç tutmuyorlar mı ya da Müslüman olmayan vatandaşlarımızın bugün bu önemli günde yardımlarına koşmak gerekmez mi? Bu mağdurlara yapılan yardımların sizler için bir sevabı olmayacak mı? Siz o çadırları organize edenler, maddi imkan sunanlar amacınız tanrınıza ibadet etmek midir, İslamiyet’in 5 şartından biri olan “Oruç tutmak” şartını yerine getirmek midir, yoksa o çadırlarda fink atan siyasilere şirin gözükmek midir? Eğer amacınız ibadetiniz ise deprem mağdurlarını, evsizleri, sokaklarda yaşayanları unutmayacaksınız.
Saraylarda, köşklerde, yalılarda, lüks mekanlarda iftar masalarında havyarlar, büryanlar, dönerler, kebaplar, suşiler, Çerkez tavuğu, kuzu şiş, Fıstıklı Antep Sarma, Diyarbakır kadayıfı, taze sıkılmış meyve suları… vs bir sınırlama getirirler insan olduklarını hatırlar, aç insanları düşünürler, depremzedeleri düşünürler! Ramazan şükürdür deyip geçiştirmezler.
“Ramazan berekettir. Ramazan şükürdür”! Benzeri sloganların yazılı olduğu billboardları süsleyen afişler şehir sokaklarındaki, meydanlarındaki yerlerini çoktan almışlardı. Adeta üzerlerine bereket yağıyor, iftarlarını Medine Hurması ile açıyorlar, sofralarında kuş sütü eksik değildir. İftarlarını su ile açan günlük nafakasını zar zor kazanan fakire ve depremzedelere de şükretmeyi vaaz ediyorlar.
Müslümanlar tarafından kutsal kabul edilen bu ayda toplumsal duyarlılık yaratılmalı, depremzedelerle dayanışma sağlanmalı ve depremzedelerin yaraları sarılmalıdır.
Bu yıl Din İşleri Yüksek Kurulu tarafından belirlenen fitre 70 TL olarak belirlenmiştir. Bu yılki fitre ve zekâtlar deprem bölgesindeki depremzedelere nakit veya gıda, temizlik, giyecek vs. olarak iletilmelidir. Deprem bölgesinde olağanüstü bir durum yaşanmaktadır.
Makalemize Fuzuli’nin bir sözü ile başladığımız gibi bir başka sözü ile bitirelim.
“Gözden gözyaşı düştü mü, beraberinde sevgi düşer, güven düşer! En önemlisi de ağlatan düşer!” Bu da yöneticilere ders olsun.