Efrin harekâtıyla OHAL savaş koşullarına uyarlanmış haliyle ağırlaştırılarak sürdürülüyor. Seçim hesabı yapılırken gerek OHAL koşulları gerekse de seçimde propaganda malzemesi yapılması planlanan olası bir Efrin “başarısı”nı da %50+1 için yeterli görmeyen AKP iktidarı, Bahçeli’nin yetmezlikleriyle de ortaklaşarak 26 maddelik teklifi Meclise taşıdı. 26 maddelik teklifin önemli kısmı Meclisten AKP ve MHP oylarıyla geçti, kalanlarının da geçeceği kesin.
Sinan Çiftyürek / Yazarın diğer makaleleri için tıklayınız
Fakat esas Cumhurbaşkanlığı seçimini kazanmak için MHP ile kurduğu “Cumhur ittifakı” dahil tüm bu adımlarla da yetinmeyen AKP, üç seçimin yapılacağı 2019 yılı öncesinde iç siyasetteki gerginliği, toplumda kamplaşma ve ayrışmayı derinleştirecek her adımı atıyor.
I – Korkunun yönlendirdiği “cumhur ittifakı” ile yüz yüzeyiz!
TBMM’ye sunulan 26 maddelik İttifak yasası ile yapılmak istenen değişikliklerin tamamı “Cumhur İttifakı”nı kurtarma operasyonu olarak da okunabilir. AKP ile MHP’yi bu ucube yasayı çıkartarak ittifaka yönlendiren birden fazla özel ve genel korku algısı bulunuyor ya da yapay yaratılıyor.
Birinci korku; Erdoğan’ın 2019 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde %50+1’i aşmayacağı yani iktidarı kaybetme korkusudur. İkinci korku; MHP/Bahçeli’nin %10 barajının altında kalma korkusudur. Ve AKP ile MHP’nin ortak korkusu olarak üçüncü korku; “eyvah Güney ve Güneydoğu’dan etrafımız Kürdistan ile çevrildi” üzerinden devlete dair yaratılan tehdit algısının beslediği gelecek korkudur. Görüldüğü gibi, AKP ve MHP’yi seçimlerde “Cumhur İttifakı”na yönlendiren birden fazla korku bulunmaktadır! Bu nedenle “Cumhur İttifakı”na korkuların oluşumuna yol verdiği ittifak demek abartı değil.
Özetlediğim korkuların yönlendirdiği “Cumhur İttifakı”nın bugün Meclis onayına sunduğu 26 maddelik değişiklik yasası; AKP’nin Cumhurbaşkanı seçimini kazanma yoluyla iktidarda kalma ve MHP özelinde de muhalefetin barajı yasa hilesiyle aşma ihtiyaçlarına göre düzenlendiği apaçık görülüyor!
II – 26 maddelik teklifle seçimde hile ve oy hırsızlığına yasal kılıf giydiriliyor!
*“Seçimlerin güvenliği açısından sorun olabilecek yerlerde sandıkların en yakın yerleşim yerlerine taşınmasına veya sandık bölgelerinin birleştirilmesine vali veya il seçim kurulu başkanının talebi üzerine YSK karar verebilecek” olması;
*“Sandık kurulu başkanlarının kamu görevlileri (yani AKP memurları-bn.) arasından belirlenmesine yönelik değişiklik” yapılması;
*“Teklifle mahalli idare organları seçimlerinde oy pusulalarının aynı zarfa konulması ve bunun yanında, birlikte yapılan Cumhurbaşkanı ve milletvekili seçimlerinde de oy pusulalarının aynı zarfa konulması”;
*“Yüksek Seçim Kurulu, zarfların sahteliğinin iddia edilmemesi ve yetkili seçim kurulları tarafından gönderildiği hususunda şüphe bulunmaması halinde, sandık kurullarınca sehven (nasıl anlaşılacaksa-bn.) mühürlenmemiş zarfların geçerli sayılmasına istikrarlı bir şekilde karar vermektedir” denilerek mühürsüz oy ve zarfların geçerliliğinin yasal hale getirilmesi;
*“İhbar üzerine kolluk güçleri sandık çevresine gelebilecek” denilmesi. Kürdistan’da her yerde “güvenlik sorunu” var ve kolluk güçleri ise zaten sandık başındaydılar şimdi bu yasayla sandıklar üzerinde daha faza jandarma ve polis gözetimi olacak demektir.
Daha somutta bu 26 maddelik değişiklik şunlara yol açacaktır;
a – Böylece 26 maddelik teklif ile hile/hırsızlık yüklü seçim davul zurna ile ilan ediliyor! Çünkü yeni düzenlemeyle %1’e denk gelen 500 yüz bin oy alan bir parti sırf barajı geçen büyük bir partiyle ittifak yaptığı için meclise girebilecekken; beş milyon yani %9 civarında oy alacak bir parti ittifak yapmadığı için baraj altında kalıp meclise girmeyecek! Dolayısıyla 500 bin oy alan parti hazine yardımı alabilecekken, 5 milyon civarında oy alan parti bundan yoksun bırakılacak. Görüldüğü gibi yeni yasayla Meclis vekil koltuğu ile hazine yardımı hırsızlığı da yasallaştırılırken aynı zamanda küçük partileri, büyük partilere mahkum etme hesabı da yapılmış oluyor. MHP’nin ardından BBP’nin de “Cumhur İttifakı”nı destelediğini açıklayıp kendi adının da oy pusulasında AKP ve MHP ile birlikte yer almasını önermesinin altında vekil ve hazine yardımı alma hesabı bulunmaktadır.
16 Nisan’da hileli Başkanlık rejimine geçişle birlikte Cumhurbaşkanı hükümetinin Meclisten güvenoyu alma zorunluluğunun kalkmasıyla meclis gereksizleşmişti, şimdi yasallaştırılan yeni yasayla da bu kez halk, haklı olarak “artık seçim ne işe yarar ki” diyecek yani Meclisin yanı sıra seçimler de manasızlaşıyor!
Gerçekten de yeni uygulama, “çifte D’Hondt sistemi getiriyor. Örneğin “3 milletvekili çıkaran bir ilde A partisi 2, B partisi 1 vekil çıkardığı yani C partisinin vekil çıkaramadığı durumda eğer C partisi A partisiyle ittifak yapmışsa B partisinin 1 vekili bu ittifaka geçmekte.” Böylece temsil de adaletin de ruhuna el fatiha!
b – Mecliste şu an görüşülen ve bazı maddeleri kabul edilen yeni yasa ile sandık başına gidecek seçmen aynı anda iki partiye oy verebilir gibi bir durum yaratılıyor. Bir seçmen aynı pusulada ittifak kurmuş iki partiden örneğin hem AKP hem de MHP’ye mühür bastığında oyu geçerli sayılacakmış! “İki partiye birden verilmiş oylar sonra ilgili iki parti arasında aldıkları oy oranına göre paylaşılacak”mış! Bunu yasallaştıranlar öyle ki en eski dolandırıcılıklardan biri olan, “bul karayı al parayı” sahtekârlığına bile taş çıkartacak nitelikte bir kurnazlıkla hazırlanmış bir oy dolandırıcılığı hesabını yapmışlar. Çünkü AKP-MHP adlarını aynı pusula da gören seçmen eğer AKP’liyse mecburen ya da bilmeyerek de olsa MHP’ye de, eğer MHP’liyse mecburen veya istemeyerek de olsa AKP’ye oy vermiş olacak.
c – Belirttiğim korkuların ürünü olan yasa, tek adam rejimini tahkim etmenin yanı sıra milletin aklıyla alay etmeyi de içeriyor. Ve tepeden tırnağa haktan-hukuktan yoksun her türlü zorbalığa, hileye kapı aralayan bir seçim sistemini getiriyor. Hile ve hukuksuzlukla Erdoğan’ın %50+1’i, Bahçeli’nin de %10 barajını aşması hedefleniyor. Ama peşinen belirtelim ki böyle bir hileli seçimle elde edilecek bir seçim zaferi gerçekten “Pirus zaferi” olacak ve çözümsüzlüğü derinleştirecek.
III – Kürdistan seçim bloğu ve Türkiye demokratik güçleriyle geniş demokrasi cephesi
*AKP, MHP ile kurduğu “Cumhur İttifakı”yla diğer partileri de yeni sistemden yararlanabilmesi için ittifaka zorlarken, CHP’nin SP ya da HDP ile ittifak kurmasının zor olacağı hesabı yapılmış. Özellikle AKP-MHP’nin seçim şiarını, “milli ve yerli olanlar” ile “milli ve yerli olmayanlar” üzerinden kuracakları bir seçimde ve “Efrin dediğin ne ki üç günde alırız” hesabı çarşıya uymayıp harekatın 45. gününde hale devam ettiği ve gittikçe ağırlaşıp içerisinden çıkılması zor sorunlarla yüzleşeceği koşullarda; CHP’nin HDP ile ittifaka yanaşmayacağı hesabı da yapıldığı görülüyor.
Aslında “savaşa hayır” şiarıyla halklara seslenecek ve HDP ile de (Kürtlerle de) yapacağı bir seçim ittifakı CHP’ye iktidarın yolunu açabilir ama AKP’den daha devletçi CHP’den sosyal demokrat tutum beklenemez.
AKP böylesine bir planla muhalefet partileri için hazırladığı tuzağa kendisi de düşebilir. Zira MHP ile gerçekleştirdiği ittifakla aynı oy pusulasında AKP-MHP’yi birlikte gören AKP’li Kürt seçmenin bir kısmı destek vermeyecektir. Kerkük ve Efrin’de yaşananlarla birlikte bu daha güçlenecektir. Sadece yurtsever ilerici değil muhafazakar Kürt seçmen için de MHP ile ittifak, AKP’ye oy vermemenin önde gelen nedeni olacak.
Şunu da ekleyelim, TC’nin varlığını, Kürtlerin yokluğu üzerinde kuran; içeride-dışarıda Kürt kazanımlarını yok etmeye odaklanan; ırkçı MHP ile koalisyon kurmakla yetinmeyip BBP’yi yedeklemeye çalışan AKP’ye Kürtler neden oy versin? Ya da OHAL başta olmak üzere dün kendisini iktidara taşıyan ne varsa şimdi tersini yapan AKP’ye neden oy versin?
*“Siyaseti yeniden özgürlük, eşitlik ve demokrasinin mücadele alanı haline getirecek; Batı’da temel hak ve özgürlükler üzerinden, Kürdistan’da ise halkımızın yaşamsal ulusal özgürlük talepleri üzerinden halklara seslenecek bir sosyal demokrat hareket/parti yol alabilir ama CHP bundan çok uzaktı bugün de uzak duruyor. Öyle ki 16 Nisan referandumunda %49’luk “hayır” potansiyelini 2019’da ortaklaştıracak bir eylem birliği programı AKP’yi iktidardan edebilir ama hali hazır da CHP’nin buna yanaşmayacağı görülüyor.
Muhalefetin elinde, ekonomik krizden yargı bağımsızlığına, savaşın yarattı ağır sorunlardan bölgesel ve küresel alanda dışlanmış olmaya varana kadar kullanabileceği önemli meseleler vardır. Ve de AKP/Erdoğan başkanlık sistemini savunurken temel tezleri “ülke koalisyonlar döneminden çok şey çekti bir daha koalisyon yaşanmaması ve Kürdistan nedeniyle yüzleştiğimiz bölgesel tehlikelere karşı başkanlık sistemine geçmeliyiz” diyorlardı. Eee daha seçime 1,5 yıl var AKP, MHP ile koalisyon kurdu bile! Buyurun başka bir propaganda malzemesi!
IV – Önce Kürdi seçim bloğu…
Dolaysıyla korkuların yönlendirdiği “Cumhur İttifakı”na karşı özgürlük-demokrasi ittifakı yaşamsal önem kazanıyor! Kürdistan partileri zaman geçirmeden öncelikle “Kürdi seçim Bloğu”nu acil ulusal demokratik talepler üzerinden oluşturarak, Türkiye demokratik güçleriyle en geniş özgürlük ve demokrasi ittifakına yönelebilirler. Burada önemli olan Kürt siyasetinin kendi içerisinde farklı bloklara ayrışmadan öncelikle tekleşmesidir. Dolayısıyla Mehmet Celal Baykara ile bazı bağımsız yurtsever dostların birlikte, kimi Kürt parti ve şahsiyetlerine “Kürt seçim bloğu” için yaptıkları çağrı toplantısında da dile getirdiğimiz gibi; “bu inisiyatif ayrım yapmadan tüm Kürdistani partiler ile sivil kurum temsilcilerine çağrı yaparak yeni bir toplantının organize edilmesi” önerimizi yeniliyoruz.
Ülkemizin farklı parçalarının işgal üzerine işgale uğradığı ve Kuzey Kürdistan demokratik siyasetinde taş çatlatan sessizliğin sürdüğü; önemlisi Ortadoğu mevcut siyasal ikliminde Kürdistan coğrafyasının jeopolitiğinin ulusal bilirliği dayattığı koşullarda Kuzey’de ayrı Kürdi bloklaşmalar yerine tek bir Kürdi blok ya da platform altında birleşmek önemlidir. Çünkü böyle bir adım birden fazla ileri sonuç üretebilir; birincisi tek kanaldan Türkiye ilerici demokratik güçleriyle geniş ittifakın yolunu açabilir. İkincisi, tek adam rejimi ile birlikte AKP’nin iktidar sultasına da son verilebilir. Üçüncüsü, Türk devleti içeride ve sınır ötesi Rojava ile Güney Kürdistan’ı kapsayacak yeni yaklaşımlar geliştirmeye zorlayabilir.
06.03.2018